Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/472 E. 2021/720 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/472 Esas
KARAR NO : 2021/720
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/09/2020
KARAR TARİHİ : 19/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A. Tarafların Talepleri
Davacı vekili 21/09/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirket bünyesinde çalışan proje danışmanlarının şirket içi eğitimden geçtikten sonra müvekkili şirketin müşterilerine hibe destekleri ve vergi teşvikleri hususunda danışmanlık hizmeti sunmakta olduğunu, mesailerinin çoğunun müşteri ziyaretleri ile geçmekte olduğunu, proje danışmanlarının çalışmakta oldukları pozisyonun mahiyeti gereği müvekkili şirketin müşterileri ile yakın temas halinde bulunduğunu, firma ile müvekkili şirket arasında danışmanlık hizmet sözleşmesi imzalandıktan sonra müşteri firmanın proje danışmanlarından birine bağlandığını, danışmanlık sürecinin yürütülmesine dair tüm sorumluluğun ilgili proje danışmanına bırakıldığını, davacı ile davalı arasında belirsiz süreli iş sözleşmesinin akdedildiğini, davalının müvekkili şirket nezdinde proje danışmanı olarak çalışmaya başladığını, davalı tarafın bedelli ve 15-20 gün süreyle askerlik yapmak üzere müvekkili şirket ile akdetmiş olduğu iş sözleşmesini istifa ederek sona erdirdiğini, davalının askerlik hizmetini ifa etmek üzere işten ayrılışının akabinde davalının sorumluluk alanında bulunup müvekkili şirketten hizmet alan firmaların müvekkili şirket ile aralarındaki sözleşmeler uyarınca kendilerine düzenlenen hizmet faturalarına ilişkin olarak davalı tarafından kendilerine verilen danışmanlık hizmetinin aksaması nedeniyle iade faturası düzenleyerek müvekkiline gönderildiğini, davalının müşteri firmalar ile yapması gereken toplantıları sürekli olarak ertelediğini, toplantılara sürekli olarak geç kaldığını ve danışmak üzere kendisini aradıklarında telefonlarını açmadığını davalının müvekkili şirketten ayrılışının ardından müvekkili şirkete tebliğ edilen iade faturalarının akıbetini öğrenmek için müşteri firmalar ile yaptığı görüşme neticesinde öğrendiğini, müvekkilinin eski çalışanı olan davalının müvekkili şirkette portföyünde olan müşterilerden bir kısmı ile kendi namına ticari ilişki kurduğunu, müvekkili şirketten ayrılışının ardından eski e-mail adresine kendi müşterileri tarafından davalı ile olan yazışmalarının sehven gönderilmesi vesilesi ile haberdar olunduğunu, davalının müvekkili şirket nezdinde çalışmaya devam ederken kendi adına tescil edilmek üzere müvekkili şirket ile aynı iş alanında kullanılmak üzere marka başvurusunda bulunduğunu, davalının müvekkili nezdinde çalışması esnasında ifa etmekle yükümlü olduğu işi yavaşlatması ile başladığını, davalının kötü niyetli kurgusuyla işten ayrıldıktan sonra da davacı müvekkilinin müşterileri ile anlaşma yapmaya ve onlara hizmet vermeye başlamasına kadar geldiğini, işçinin askerlik hizmetini ifa etmek üzere istifa etmesinden sonra tespit edilmiş olsa bile davalı işçinin eylemleri iş akdinin devamı süresince sadakat yükümlülüğüne aykırılık, iş akdinin sona ermesinden sonraya ilişkin olarak ise rekabet etmeme borcuna aykırılık teşkil ettiğini belirterek davanın kabulünü, davalı aleyhine davacı müvekkili lehine 1.000-TL maddi tazminatın, 1.000-tl cezai şart bedelinin ve 20.000-TL manevi tazminatın, davalının rekabet yasağına aykırı davranışlarının kendisine bildirim tarihi olan 17.02.2020 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduata uygulanan faizi ile birlikte tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 21/09/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı müvekkili arasındaki ihtilaf işçi ile işveren arasındaki bir ihtilaf olduğunu bu nedenle görevli mahkemenin iş mahkemeleri olduğunu, görevli mahkemenin ise bakırköy mahkemeleri olduğunu, işbu davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin gerektiğini, davacı şirketin bir proje teşvik firması değil bir danışmanlık firması olduğunu, davacı tarafın müvekkilinin ppto proje teşvik ofisi adıyla yapmış olduğu marka başvurusu ile isim benzerliği yaratma çabasında olduğunu, müvekkilinin proje danışmanı olmadığını, proje yazım elemanı olduğunu, şirket içi eğitimlerin alınmadığını, müvekkilinin mesaisinin çoğunu davacı şirketin ofisinde geçirdiğini, danışmanlık sürecinin yürütülmesine dair tüm sorumluluğun danışmanlara bırakıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, şirket bilgisayarlarında deskgate izleme programı, telefonlarda konum belirleyici ve şirket araçlarında araç takip cihazının bulunduğunu, davacı şirketin parmak izinden içerde geçirilen süre ile proje ilerleyişlerini sorguladığını ve her hafta başı bir önceki haftanın ilerleme çizelgesini imzalı aldığını, davacı şirketin sıkı bir takip yaptığını, davacı şirketin müvekkilini de takip ettiğini, müvekkili hakkında ileri sürülen müşteri firmalar ile yapması gereken toplantıların sürekli olarak ertelediği, toplantılara geç kaldığı ve müşteriler tarafından bilgi amaçlı arandığında telefonları açmadığı iddialarının mesnetten yoksun ve asılsız olduğunu, iddiaların gerçek olması durumunda söz konusu firmaların davacı şirkete şikayette bulunup farklı bir personel talebinde bulunabileceğini, müvekkilinin davacının portföyünde yer alan firmalar ile görüşmeler yaparak davacı şirketi kötülediği iddialarının mesnetsiz ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin marka başvurusunun verdiği istifa dilekçesinin ardından gerçekleştiğini, müvekkili şirket ile aynı iş alanı diye bir ifadenin marka başvurularında söz konusu olmadığını, müvekkilinin davacı şirketin ticari itibarını sarstığı davacı şirketi kötülemek suretiyle davacı şirketi devre dışı bırakıp kendi nam ve hesabına hizmet ilişkisi içerisine girmiş olduğu iddialarının iftira olduğunu, müvekkilinin kıdem tazminatının askerlik sırasında hesabına yatırılması şartıyla davacı şirkete işe yeniden başlayacağını bildirdiğini ancak kıdem tazminatı süresi içerisinde davacı şirketçe yatırılmadığını, müvekkiline belirsiz süreli iş sözleşmesinin işe başladığı tarihten bir süre sonra zorla imzalattırıldığını, tüm türkiye sınırları içerisinde rekabet etmeme öngörüldüğünden belirsiz süreli iş sözleşmesi’nin rekabet yasağı ve gizlilik başlıklı 13. maddesinin geçerli olmadığını, bu dava ile zararının tazminini talep eden davacı şirketin öncelikle zararını ispat etmesi gerektiğini, ancak davacı tarafın uğramış olduğu bir zararın olmadığını belirterek davanın usulden ve esastan reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesini talep etmiştir.
B.Uyuşmazlık, Deliller, Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe
Dava rekabet yasağına aykırı davranış nedeni ile tazminat davasıdır. Uyuşmazlık, davalının, sözleşme ile yükümlülük altına girdiği davacı şirket aleyhine rekabet yasağına aykırı davranıp davranmadığı, bu nedenle davacı şirketin cezai şart tazminatına ve manevi tazminata hak kazanıp kazanmadığı hususlarına ilişkindir.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizce ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar değerlendirilmiş, incelemenin yapıldığı tarihteki uygulamaya göre dava şartına dair eksiklik bulunmaması ve davalı tarafça haklı bir sebebe dayalı olan herhangi bir ilk itiraz ileri sürülmemesi nedeniyle ön inceleme tamamlanmış, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktaları belirlenip tahkikat aşamasına geçilerek dosyamızın delillerini oluşturan, icra dosyası, özlük dosyası, taraflar arasındaki yazışmalar, SGK kayıtları ve ticaret sicil kayıtları incelenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” şeklindedir.
Aynı kanunun 4. Maddesi “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;… öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” demek sureti ile ticari dava kavramını açıklamıştır.
Kanunumuzun 4. Maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan davalar doktrinde mutlak ticari dava olarak isimlendirilir. Kanunda belirtilen mutlak ticari davalar ile bir ticari işletme ile ilgili olması şartıyla havale vedia ve telif hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar dışındaki bir uyuzmazlığın ticari dava sayılabilmesi için ; her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda da uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gereklidir.
Bu açıklama ışığında dosyaya bakıldığında; davacının ticari şirket, davalısının ise gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık davacının davalı nezdindeki çalışması sona erdikten sonraki haksız rekabet niteliğinde eylemi olup olmadığına, var ise davacının bu nedenle bir zarara uğrayıp uğramadığına dairdir.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kuruluş Kanunu’nun görev başlıklı 5. maddesinde “İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıkların… ilişkin dava ve işlere bakar” denilmiştir.
Dosya kapsamında davacının davalı şirket nezdinde çalıştığı döneme ait SGK bildirimlerinin yapıldığı; davacı ile davalı arasında belirsiz süreli iş sözleşmesi bulunduğu ve bu sözleşmede haksız rekabete dair hükmün bulunduğu görülmektedir.
Huzurdaki dava ikame edildiğinde Yargıtay’ın müstakar uygulaması iş sözleşmesi devam ederken haksız rekabete aykırılık iddiası ile ilgili görevli mahkemenin İş mahkemesi olduğu, ancak iş ilişkisi sona erdikten sonra görevin ticaret mahkemelerine geçtiği yönündeydi. Ne var ki Yargıtay … Hukuk Dairesi 01/06/2021 tarihli 2021/… Es ve 2021/… K numaralı içtihadı ile bu uygulamasından dönerek uyuşmazlığın iş sözleşmesinden doğması nedeniyle iş sözleşmesi sona erdikten sonra dahi görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu yönünde içtihatta bulunmuştur.
Anılan kararda “Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevlidir. Dairemizin önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davaları bakımından ticari dava olduğu belirtilmiş ise de; konunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla,yukarıda belirtilen açıklamalar uyarınca görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğu belirlendiğinden bu karardan dönülmesi gerektiği anlaşılmıştır.” denilmektedir.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın çözümünde Yargıtay… Hukuk Dairesi 01/06/2021 tarihli 2021/… Es ve 2021/… K numaralı yeni içtihadı ışığında iş mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik nedeniyle HMK’nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL İŞ MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, her ne kadar kısa kararda sehven miktar itibariyle kesin denilmiş ise de gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içeresinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.. 19/10/2021

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır