Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/46 E. 2021/879 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/46 Esas
KARAR NO : 2021/879
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 20/01/2020
KARAR TARİHİ : 23/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A. Tarafların Talepleri
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin futbolcu olduğunu, davalı şirket iş hacmini ve müşteri sayısını artırmak amacı ile müvekkilinin şöhretinden faydalanmak istediğini, kendisi ile bir reklam anlaşması yapıldığını, anlaşma neticesinde taraflar arasında sözleşme hazırlamak için mailleşildiğini, davalı şirket ve müvekkili arasında hazırlanan bu reklam ve pazarlama işlerine ilişkin sözleşmeye daha taraflar imza atmadan davalı şirket tarafından müvekkili …’ a götürdüklerini, ve orada müvekkili aracılığı ile belediyeler, valilik çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile iş görüşmeleri yaptıklarını, müvekkilinin sözleşmenin imzalanacağına güvenerek davalı şirket adına bu iş görüşmelerini yapmış ancak İstanbul’ a dönmelerinin ardından davalı şirket müvekkili ile sözleşme imzalamayacağını beyan etmiştir. Davalı şirket işveren gibi müvekkilini …’ a gidiş dönüş biletlerini aldığını yol esnasında ve …’ da kalınan tüm harcamaları davalı şirket tarafından yapıldığını, sözleşmeyi imzalamayarak dürüstlük kuralını ihlal ettiklerini müvekkilinin hak ettiği ödemeyi yapmaktan kaçındıklarını, müvekkili iş kapsamında davalı şirkete yapılan iş bedelini fatura ettiğini ve tarafına ödenmesini istediğini, ancak davalı şirket bu ödemeyi yapmaktan imtina ettiğini, faturanın tahsili için … İcra Müdürlüğü 2019/… esas sayılı dosya ile takip başlattıklarını ancak davalının itiraz ederek takibi durduğunu, arabuluculuğa başvurulduğunu ancak sonuç alınamadığını bu nedenlerle itirazın iptalini ve takibin devamına karar verilmesini, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; gerek icra takibi ile ödeme emri ve takip talebinde gerekse icra takibine esas alınan 10.10.2019 tarih ve bila numaralı faturada yazılı müvekkilinin ünvanı ile dava dilekçesinde yazılı ünvanın farklı olduğunu, “İtirazın İptali” davasının husumet yönünden reddi gerektiğini, sözleşme görüşmeleri sırasında sözleşmenin sona erdirilmesi durumunda taraflardan birinin sona erme üzerine talepte bulunabilmesi için zararının olması ve karşı tarafın kusurlu olması gerektiğini, mahkeme huzurunda görülen davanın esasında bir tazminat davası olması gerekirken davacı tarafından alacak olarak takibe konulduğunu, itirazları üzerine icra takibine bağlı olarak itirazın iptali davası açıldığını, dava dilekçesinde davacının bir zararının olmadığının görüldüğünü ve davacı tarafından müvekkiline kusur izafe edilemediğini, bu nedenle de davanın reddi gerektiğini, davacı tarafından haksız olarak açılan davanın dayanağı olarak müvekkilinden reklam ve tanıtım için iş teklifi geldiği iddia edilmiş ise de aksine birlikte çalışma teklifinin davacı tarafından geldiğini, davacı tarafından gelen teklif sonrası yapılan görüşmelerde yapılacak sözleşmenin detayları sürekli olarak konuşulmuş bu süreçte davacı tarafın …’a kendi bireysel faaliyetleri için gitmesinin söz konusu olduğunu, haber kupürlerinde de davacı tarafın Avrasya Yerel Yönetimler Birliği’nin davetlisi olarak … gezisini gerçekleştirdiğinin açıkça görüleceğini, …’a asıl gidiş amacının müvekkilinin tanıtımını yapmak ve pazarlamasına katkı sağlamak değil aksine kendi bireysel faaliyeti olduğunu, davacının …’a gidecek olması üzerine müvekkilinden talebi doğrultusunda uçak bileti alındığını, davacı tarafından …’da bulunduğu süre zarfında şirket tanıtımı ve pazarlaması konusunda çalışmalar yaptığı iddiasının doğru olmadığını, müvekkilinin … Belediyesi ile yaptığı görüşmelerin Temmuz 2019 tarihinde başladığını, davacının ise Ekim ayında …’a gittiğini, iş birliği görüşmeleri başladıktan sonra davacı ve onu temsilen Murat Örs isimli şahıs tarafından görüşecekleri şirketlerin yöneticilerine verilmek üzere müvekkilinin her birinin piyasa değeri 1.500,00 TL 5 adet masaüstü isimlik yaptırıldığını, müvekkiline daha sonra sözü geçen insanlarla tanıştıracaklarını ve sözü geçen şahıslara ürün satılmasına aracılık edecekleri konusunda vaatlerde bulunduklarını, isimliklerin yaptırılmasına ilişkin taleplerinde Whatsapp yazışmalarında görüleceğini, davacı tarafın bu konuda da kendisine menfaat sağlamak amacıyla müvekkili şirketi kandırdığını, bu hususun kendi sosyal medyasında paylaştığını bu isimliklerin kendi şirketi namına verildiğini gösterirpaylaşımlarda da sabit olduğunu, yaşanan tüm bu olaylar nedeniyle müvekkili şirket maddi ve manevi olarak yıprandığını, zarara uğradığını, davacı tarafından dilekçesinde değindiği sözleşme öncesi görüşmelerinin de aslında sözleşmenin bir parçası olduğu, sözleşme görüşmelerinde taraflardan birinin zararının olması ve karşı tarafın kusurlu olması gerektiğini, tüm süreçte davacının bir zararı söz konusu olmadığını aksine müvekkilinin zarara uğradığını, davacının varsa bir zararı bunu ispat etmesi gerektiğini, sözleşme görüşmelerinin sona ermesinin sebebinin davacı tarafın müvekkili şirketi sömürmeye ve boyunduruk altına almaya çalışması olduğunu, kusurlu tarafın davacı taraf olduğunu, buna ilişkin dava haklarını saklı tuttuklarını, davanın reddine ve yargılama giderleriyle vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B.Uyuşmazlık, Deliller, Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dava itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık davacı ile davalı şirket arasındaki ilişkinin niteliği, davacının takip tarihi itibari ile muaccel ve talep edebileceği bir alacağının olup olmadığı, alacak var ise miktarı, faiz, icra inkar tazminatı şartları ile icra takibine yapılan itirazın haksız olup olmadığı hususlarına dayanmaktadır.
Davanın itirazın iptali davası olması sebebi ile öncelikle itirazın yapıldığı icra dosyası mahkememiz dosyası arasına alınmış, yapılan incelemede …. İcra Müdürlüğü’ nün 2019/… Esas sayılı takip dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, icra dosyasında borçlu olarak yer alan tüzel kişinin dosyamızda davalı konumunda olduğu, dosyamız davacısının alacaklı ve dava değerlerinin aynı olduğu, davalı tarafından süresinde ve geçerli bir şekilde dosyada yapılan takipte borca dair itiraz dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiştir. Dava şartlarına ilişkin eksik ve incelenmesi gereken ilk itiraz bulunmadığı anlaşıldıktan sonra tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktaları belirlenip tahkikat aşamasına geçilmiş, taraflar arasındaki yazışmalar, icra dosyası, yazışmalar, fatura örnekleri, tanık beyanlarından oluşan deliller toplanıp sonuca gidilmiştir.
Bu kapsamda; tanıklardan
… yeminli beyanında özetle davalı ve davacının … nı ziyaret ettiklerini, daha sonra misafirleri yemek için bir restorana götürdüklerini, aralarındaki konuşmayı bilmediğini, nasıl bir ilişki olduğunu bilmediğini ifade etmiştir.
Ziya BALCİ yeminli beyanında davalı şirket yetkilisinin kendisini aradığını, havaalanından kendilerini almalarını istediğini, sonradan vazgeçtiğini, davacının arkadaşı olan dava dışı …’ın kendilerini alacağını belirtmiştir. İlgili tanığın diğer beyanlarının görgüye dayalı olmaması nedeniyle hükme esas alınmamıştır.
Mahkememizce resen görevlendirilen mali müşavir bilirkişi … ‘ in hazırladığı 02/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “davacı ve davalının defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğunu, davacının davalıdan rapor muhteviyatındaki açıklamalar ışığında … numaralı …ic. Ltd. Şti. Hesabında takip tarihi itibariyle açık cari hesap bakiyesi tutarı olan 23.600 TL kadar alacaklı gözüktüğünü, davalı defterlerinde dava konusu alacağın dayanağı faturanın kayıtlı olmadığını, davacı lehine bir alacak kaydı bulunmadığını, taraflar arasında imzalanan mevcut bir yazılı sözlemenin sunulmadığını, takip konusu alacağın dayanağı 10.10.2019 tarih … seri sıra numaralı 23.600 TL tutarlı “… Eşya Firmasının pazarlama faaliyeti kapsamında … iline gidilerek tanıtım ve organizasyon hizmeti sağlanması ” faturasının sunulduğunu, söz konusu faturanın davalı şirket tarafından davalı unvanının … Tic. Ltd. Şti. Olarak düzenlendiğini, faturanın bedeli ödenmemiş yani açık fatura olduğunu, faturada davalı unvanın … Ltd. Şti. Olması gerekirken … Ltd. Şti. Olarak hatalı yazılması haricinde faturanın usulüne uygun olarak düzenlendiğini, takip konusu alacağın dayanağı faturanın kayıtlı olmadığını, davacı lehine bir alacak kaydı bulunmadığını, buna karşılık davacının faturası defterlerinde kayıtlı ise de bu kaydın davacı lehine delil oluşturup oluşturmayacağının mutlak takdirin mahkemeye ait olduğunu, davacı vekilinin toplam alacağın takip tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar asıl alacağa işleyecek faiz ve değişen oranlardaki faiz talep etmiş ise de huzurdaki itirazın iptali davasını açan dilekçesinde faiz talep etmediğini, davacının asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari işlerdeki avans oranında faiz isteyebileceği ancak dava vekilinin takip talebindeki soyut faiz talebine bağlı kalınarak kanuni faiz oranında faiz talep edebileceğini, faizin infaz aşamasında hesaplanması gerektiğini,” mütalaa etmiştir.
TTK’nın 18. maddesinde tacir olmanın hükümleri arasında sayılan yükümlülüklerin biri de kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmaktır. Defter tutma yükümlülüğü Kanunun 64. maddesinde ayrıca düzenlenerek her tacirin, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorunda olduğu belirtilmiştir.
Her iki tarafın da tacir olması nedeni ile taraf vekillerinin hazır bulunduğu ön inceleme celsesinde tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına, tarafların inceleme gün ve saatinde ticari defterlerini incelemeye esas olmak üzere HMK 222 gereği sunmasına, bu süre içerisinde gereği yerine getirilmediği takdirde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının taraflara ihtarına karar verilmiş ve bilirkişi tarafından ticari defterler incelenmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, tarafların tarafın ticari defterleri ve aldırılan bilirkişi raporundan tarafların ticari defterlerinin sahipleri lehine delil vasfında olduğu, taraflar arasında ticari defterlere işlenmiş nitelikte bir ticari ilişki olmadığı, var olduğu iddia edilen ticari ilişkiye dair sözleşme bulunmadığı, davacı tarafça davalı tarafa tanıtım hizmetin verildiğinin davacı tarafça iddia edildiği, davalı tarafça bu hususun inkar edildiği, her iki tarafın gerek dilekçe gerek ticari defterlerinden anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulmamış olduğu her iki tarafın da kabulündedir. Davacı taraf “… in …” sorumluluğuna dayanmakta, davalı taraf ise kusurunun bulunmadığını iddia etmektedir. Bu noktada “… İn …” kavramına değinmek gerekmektedir.
Sözleşme öncesi sorumluluk (sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk-… in …) genel bir ifadeyle; sözleşme görüşmeleri aşamasında taraflardan birinin diğerine veya onun koruması altında bulunan kişilere karşı, aralarında 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralı gereğince ortaya çıkan güven ilişkisinin ihlâli sonucu meydana gelen sorumluluktur (Eren, s. 1083). Zira sözleşme görüşmelerine başlanmasıyla birlikte taraflar arasında temeli dürüstlük kuralına dayanan bir güven ilişkisi meydana gelir ve bu ilişki koruma yükümlerini de içerir. Güven ilişkisi TMK’nın 2/1. maddesinde düzenlenmiş olan dürüstlük kuralına dayanır. Buna göre, görüşmeler esnasında görüşmecilerin sözleşmenin muhtevası ve şartları hakkında birbirlerini aydınlatması, dürüstlük kuralına uygun davranması, birbirlerinin kişilik ve mal varlığı değerlerine zarar vermemek için gerekli özeni göstermesi, koruma yükümlülüklerine uyması ve bu kapsamda yaratılan güveni boşa çıkarmaması gerekir. Eş söyleyişle sözleşme görüşmelerinde taraflardan her biri veya yardımcıları, diğer tarafa veya onun himayesinde bulunan kişilerin şahıs ve mal varlıklarına zarar vermeyi engellemek için gerekli dikkat ile özeni göstermek ve koruma yükümlerine uymak zorundadırlar. Zira koruma yükümleri, ifa menfaati dışında kalan diğer şahıs ve mal varlığı değerlerine zarar vermemeyi ihtiva eder. Sözleşme öncesi koruma yükümlerinin kusurlu bir şekilde ihlali, sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluğa sebebiyet verir (Tunçomağ, K; Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, İstanbul 1976, s. 211; Eren, s. 1083, 1084; Uygur, s. 247; Kılıçoğlu, s. 82). Sözleşme görüşmelerinden doğan sorumluluk, yalnızca sözleşmenin geçerliliğine güvenden doğan zarardan (menfi zarardan) sorumluluğu değil, TMK’nın 2/1. maddesindeki dürüstlük kurallarına dayanan güven ilkesinden kaynaklanan karşı tarafın kişi ve mal varlığına zarar vermemek yolundaki davranış yükümüne aykırılıktan doğan sorumluluğu da kapsar. Görüşmeciler bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp, görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumludurlar (Eren, s. 1084). YHGK 2017/11-2625 ; 2021/766
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü tutulmuştur. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklindedir. Her somut olaydaki maddi vakıaya göre lehine hak çıkaran taraf ve ispat yükü şekilleneceğinden, maddî hukuk kuralına ilişkin bu vakıaların doğru ve net bir şekilde belirlenerek ortaya konulması gerekmektedir. Maddede aksine düzenleme olmadıkça ibaresi eklendiğinden, kanunda ispat yükü ile ilgili özel bir düzenlemeye yer verildiğinde, ispat yükü genel kurala göre değil de kanunda belirtilen özel düzenlemeye göre belirlenecektir.
Davacı tarafça kesilen faturada “… Eşya Firmasının Pazarlama Faaliyeti Kapsamında … İline Gidilerek Tanıtım ve Organizasyon Hizmetinin Sağlanması” açıklaması bulunmaktadır.
Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenen itirazın iptali davalarının konusu, icra takibi konusu edilen alacaklar olup davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan ispat külfetiyle ilgili kurallar itirazın iptali davasında da geçerlidir. Taraflar iddia ve savunmalarını HMK’da belirtilen hükümlere göre ispat etmelidir. Buna göre yapılacak yargılama sonunda mahkemece verilecek karar ya davanın kabulü ya da reddine yönelik olacak; ancak takibin iptali ya da devamı hükmünü de içerecektir. İtiraz üzerine duran icra takibinin devam edebilmesini sağlayan ve takip hukuku içinde olmakla birlikte, maddi hukuk ilişkisinin incelenerek uyuşmazlığı kesin hükümle sonuçlandıran bu dava icra takibine sıkı sıkıya bağlıdır ve takibe bağlılık alacağın hem miktarı hem de kaynağı yönünden mevcuttur. YHGK 2017/13-695 ; 2020/48
Dosyadaki tüm belgeler birlikte değerlendirildiğinde davacı tarafça davalı tarafa tanıtım ve organizasyon hizmeti sağlanması içeriğiyle fatura tanzim edildiği anlaşılmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere itirazın iptali davalarında takibe bağlılık alacağın hem miktarı hem de kaynağı yönünden mevcuttur. Her ne kadar davacı tarafça dava sebebi olarak “… in …” sorumluluğuna dayanmış ise de kesilen faturada faturada herhangi bir zarardan bahsedilmemiştir. Bu durumda faturada yer alan “… Eşya Firmasının Pazarlama Faaliyeti Kapsamında … İline Gidilerek Tanıtım ve Organizasyon Hizmetinin Sağlanması” işinin gerçekten gerçekleşip gerçekleşmediği hususunun tespiti gerekmektedir.
Fatura tanzim ederek tebliğ ettiren ve yalnızca kendi ticari kayıtlarında yer alan bu alacağa ilişkin hizmetin teslim edildiğinin ispat yükü davacıya düşer. Tanıklardan hiçbirisi dava konusu tanıtım işine dair beyanda bulunmamıştır. Öte yandan teslim hususunun tanıkla ispatının mümkün olup olmamasına da değinilmelidir. Yargıtay eser sözleşmelerinde teslimin tanık ile ispatını geçerli saymakta ancak ticari nitelikli mal ve hizmet alım satım sözleşmelerinde tanık ile ispatı yeterli görmemektedir.
(…Hemen belirtmek gerekir ki teslim hukuki bir işlem olup ancak yazılı delille ispat edilebilir,bu hususta tanık dinlenemez. O halde mahkemece, mevcut delil durumu ve HMK 222/3 maddesi de değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup…Y13HD 2018/3627 -2018/10939)
(…Hal böyle olunca davacının 05.06.2010 ve 09.06.2010 tarihli faturalara konu malları davalı yana teslim ettiğini usulüne uygun delillerle (sevk irsaliyesi, teslim belgesi) kanıtlaması gerekir. Dava konusu bu faturalara konu malların değeri de gözetildiğinde teslimin tanıkla ispatı mümkün değildir.Y19. HD 2013/9592 2013/14824)
Öte yandan dava itirazın iptali davası ise de davacı taraf dava dilekçesinde “… ” sorumluluğuna dayanmakta olduğundan bu hususta yapılan değerlendirmede de davanın ispatlanamadığı görülmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere Görüşmeciler bu yükümlülüklere kusurlu olarak aykırı davranıp, görüşmelerin başlamasıyla aralarında kurulmuş bulunan güven ilişkisini ihlal ettikleri takdirde bundan doğan zarardan sorumludurlar. Davacı taraf bu noktada davalı tarafın kusurlu hareketini ispat ile mükellef olup dinlenen tanıklardan hiçbirisi davalının kusuruna dair beyanda bulunmamıştır. Böylece davacının ispat külfetini yerine getirmediği değerlendirilerek davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 59,30-TL red karar harcının, davacı tarafça peşin yatırılan 403,03 TL harçtan mahsubu ile 343,73 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından sarfedilen yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
5-Kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesi halinde ödeyen tarafa iadesine,
6-Dava açılmadan evvel sonradan haksız çıkan taraftan alınmak üzere suç üstü ödeneğinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına dair,
Dair, tarafların yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen
anlatıldı. 23/11/20212

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır