Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/350 E. 2021/964 K. 22.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/350 Esas
KARAR NO : 2021/964
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 03/05/2018
KARAR TARİHİ : 22/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı ve borçlu …’nin Almanya’da … şirketini, iki ortak ile kurduklarını ve şirketine yatırımcı arayışına girdiğini, davalı şirkete yatırım yapmak isteyenlere şirketin amacının ve hedefinin yenilenen enerjiye ve solar enerjisine yatırım yapmak olduğunu ifade ettiğini, şirkete yatırım yapan yatırımcıların borçlu tarafından kendilerine şirketin kuruluş amacı olarak ifade edilen bu amaca yönelik olması şartı ile yatırım yaptıklarını, ancak borçlunun yatırımcıların sermayelerini başka amaçlarla kullandığını, bundan dolayı … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09/04/2013 tarihli ve … sayılı kararı ile borçlu … aleyhine dolandırıcılık suçundan 5 yıllık mahkumiyet kararı verildiğini, şirkete para yatıranlar arasında davacı …’ın da bulunduğundan bahisle alacağın tahsili bakımından … İcra Müdürlüğü’nün 2017/… esas sayılı dosyasına davalıların yaptığı itirazın iptali ile takbin dava değeri oranında devamına, alacağın takip talebi çerçevesinde öngörülen oranlarda asıl alacağa işleyecek temerrüt faizi, vekalet ücreti ve masrafları ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davalının adresinin Berlin /Almanya olması nedeniyle mahkemenin yetkili olmadığını, ticari alacak davası nedeniyle Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından görülmesi gerektiğini, davalının herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, 2005 yılında ortaya çıktığı iddia edilen alacağın da zamanaşımına uğradığından bahisle davanın reddini savunmuştur.
Davanın ilk açıldığı … Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.06.2019 tarih, 2018/… Esas – 2019/… Karar sayılı ilamı ile; “Aynı olay nedeniyle farklı kişilerin davalıya yönelttikleri istemlerle ilgili başka mahkemelerde yapılan yargılamaların sonucunda görevsizlik kararları tesis edilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin 2016/… nolu ilamlarında; uyuşmazlığın Anonim Şirket Hukuku’ndan kaynaklandığı, dolayısıyla mutlak ticari davanın söz konusu olduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve dosya mahkememize gelerek 2019/… esasa kayıt edilmiştir.
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/… Esas sayılı dosyasında 08/05/2018 tarihinde davalı adına kayıtlı olan Muğla ili, … ilçesi, … Mah., … ada – parselde kayıtlı taşınmaz için teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmiştir.
Taraflara tebligat yapılmış, taşınmaz kayıtları ve tarafların sunduğu bilgi ve belgeler dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir.
Davacı vekili duruşmada; “Önceki beyanlarımızı tekrar ederiz, dilekçe teatisi tamamlanmış ancak davalı taraf mahkemenize de bir beyan dilekçesi sunmuş biz de ona göre beyan dilekçesi sunduk, tekrar ederiz dosyanın konusunda uzman bir bilirkişiye gönderilerek rapor alınmasını talep ederiz,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı vekili duruşmadaki beyanında; “beyanlarımızı tekrar ederiz mahkemeniz, yetkili değildir bu konuda bölge adliye mahkemesi kararı ve bu doğrultuda ilk derece mahkemelerince verilen yetkisizlik kararları vardır, davacıları farklı ancak konusu ve davalısı aynı kişidir,” şeklinde beyanda bulunmuştur,
Dava dilekçesi, ekleri ve taraf beyanlarından anlaşıldığı üzere, davalının ortak ve yöneticisi olduğu dava dışı … şirketine yatırım için para yatıran ve hisse alan davacının, davalının hileli davranışları ve şirketin iflası dolayısıyla davacının alacağını tam olarak alamadığı, davalının Türkiye’de bulunan ve beyan edilmeyen malvarlığı nedeniyle şirket yöneticisinin sorumluluğuna ilişkin hükümler uyarınca alacak isteminde bulunulduğu ve bu nedenle takip başlatıldığı, itiraz üzerine de takibin durdurulduğu ve işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Yani dava, haksız fiil ve şirket yöneticisinin sorumluluğu nedenlerine dayalı itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce 2019/ … esas – karar sayılı ilam ile; “Samut olayda, sözleşmenin yapıldığı ve ifa edildiği, haksız fiilin işlendiği, zararın meydana geldiği, davalının veya zarar görenin yerleşim yeri gibi hiç bir durum Türkiye’de bulunmamaktadır. HMK’nın 5. Maddesinin belirttiği aksine hüküm ise. Yukarıda belirtilen TTK’nın 561. Maddesidir. Buna göre, zarar gören şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.Anılan yasal düzenlemeler karşısında Türk mahkemelerinin yargı hakkı bulunmadığı gibi, davalı süresinde yetki itirazında bulunarak davanın usulden reddini talep etmiştir. Yetki ve dava hakkı HMK’nın114/1-a ve Ç bentlerinde belirtildiği üzere dava şartı olup, bu şartın eksik olması halinde dava görülemez. Mahkememiz de işbu davaya bakmaya yetkili olmadığı anlaşıldığından davanın usulden reddine karar vermek gerektiği” gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Mahkememiz kararının davacı tarafça istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2020/… Esas 2020/… karar sayılı ilamı ile; “Dava, şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı olarak alacaklının yaptığı takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı, davalının Almanya’ da kurduğu şirkete yatırımcı arayışına girdiğini, müvekkilininde söz konusu şirkete yatırım yaptığını, davalı şirket yöneticisinin şirkete yatırılan paraları amacı dışında kullandığını, Almanya’da davalı hakkında davalar açıldığını, ayrıca davalının kişisel olarak iflasına karar verildiğini, Alman mahkemelerince verilen kararla davalının borçlu oluğunun tespit edildiğini, alacağın tahsili amacıyla yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece, somut olayda, sözleşmenin yapıldığı ve ifa edildiği, haksız fiilin işlendiği, zararın meydana geldiği, davalının veya zarar görenin yerleşim yeri gibi hiç bir durumun Türkiye’de bulunmadığı, HMK’ nın 5. maddesinin belirttiği aksine hükmün ise TTK’nın 561. Maddesi olduğu, buna göre de, zarar gören şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu, anılan yasal düzenlemeler karşısında Türk mahkemelerinin yargı hakkı bulunmadığı gibi, davalının süresinde yetki itirazında bulunduğu, gerekçesi ile dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur. MÖHUK 40. maddede “Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.” hükmü düzenlenmiştir. Türk mahkemelerini yetkili kılan bir iç yetki kuralı varsa ,Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi de mevcuttur. TTK’ nın 553. maddesinde şirket kurucularının, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu düzenlenmiş, 561. maddesinde de sorumlular aleyhine şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabileceği düzenlenmiştir. Anılan yetki düzenlemesi kesin yetki kuralı olmayıp genel yetki kuralının yanında ek bir yetkili mahkeme düzenlenmektedir. Buna göre TTK 561. maddesinde belirtilen yetki kuralı kesin yetki olmayıp, genel mahkemelerin yetkisini kaldırmamaktadır. HMK’nın 6. maddesinde “(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.” hükmü, 9/1 maddesinde “Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesidir.” düzenlemesi getirilmiştir. Kesin yetkinin veya yetki sözleşmesinin bulunmadığı durumlarda alternatif yetki kurallarının bulunması genel yetkili mahkemenin yetkisini kaldırmaz. Dava genel yetkili mahkemede de açılabilir. HMK’ nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğundan ve yine 9. maddeye göre Türkiye’de yerleşim yeri bulunmayanlar hakkında genel yetkili mahkeme davalının Türkiye’de mutad meskeninin bulunduğu yer mahkemesi olduğundan, davalının dava tarihinde mutad meskeninin bulunduğu yerin tespiti önem taşımaktadır. Davaya konu takibe davalı tarafça yapılan itirazda verilen vekaletnameye göre davalının adresi Şişli İstanbul olarak belirtilmiştir. Buna göre Türkiye’ de yerleşim yeri bulunmayan davalının mutad meskeni Şişli/ İstanbul’ dur. HMK 9. maddesine göre ilk derece mahkemesi davada yetkili olup, MÖHUK 40. maddeye göre Türk Mahkemelerinin yargı hakkı bulunmaktadır. Mahkemece davanın Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmaması dolayısı ile dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenle davacı istinaf başvurusunun kabulü ile davalının Türkiye’ de mutad meskeni bulunmakta olup, buna göre ilk derece mahkemesi yetkili olduğundan ve Türk mahkemelerinin yargı hakkı bulunduğundan mahkemenin usulden red kararının HMK 353/1-a-4 maddesi uyarınca kaldırılmasına, tarafların delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle mahkememiz kararı kaldırılarak dosya geri gönderilmiş ve bu kez yukarıdaki esas kayıt edilmiştir.
Davanın açıldığı… Asliye Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verildikten sonra dosya mahkememize gelmiş ve dava tarihi 2018 yılı itibariyle zorunlu arabulucuya tabi olmadığı anlaşılmış, davalının bu yöne ilişkin usuli itirazı kabul edilmemiştir.
Dava konusunun şirket yöneticisinin haksız fiili ve sorumluluğuna dayanması ve mutlak ticari dava olması nedeniyle mahkememizce yargılamaya devam edilmiştir.
Mahkememizce istinabe yazısı yazılmış, yurtdışı mahkeme dosyasındaki belgelerin gönderilmesi istenmiş, ancak istinabe olunan … Sulh Hukuk Mahkemesince davalının rızası bulunmadığından bahisle olumsuz cevap verilmiştir.
Taraflarca benzer başka dosyalara ilişkin bilirkişi raporları ve gerekçeli karar örnekleri dosyamız arasına sunulmuştur.
İcra dosyası dosyamız arasına alınmış, incelenmiştir.
Davacı tarafça dosyaya sunulmuş apostil şerhli iflas tablosu ve Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesi evrakları incelenmiştir.
Dosyamız bilirkişiye verilmiş, bilirkişi heyeti sunduğu raporda; davacının alacağının Alman yasalarına göre sabit olduğu ve iflas cetvelinin, 2004 sayılı İİK 68. Maddesinde sayılan belgelerden olarak kabulü gerektiği, davacının asıl alacağının 14.914,12 euro, işlemiş faizin ise 5.062,52 euro olduğu bildirilmiştir.
Bilirkişi raporuna yönelik itiraz mahkememizce kabul edilmemiş, bilirkişi heyetinde yer alan akademisyenlerin alanında uzman olduğu görülmüş ve rapor hükme esas alınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, davalının yurtdışında kurduğu … şirketinin yatırım amaçlı, yatırımcılardan topladığı fonu, şirket amacı dışında kullanması ve şirketin iflas etmesi, davalının şirket yöneticisi olarak bildirdiği kişisel iflasında da Türkiye Bodrum’daki taşınmazın bildirmemesi ve bu nedenle Alman Hukukuna göre haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olması, ayrıca 6102 sayılı TTK’nun 553. maddesi uyarınca da sorumlu olması nedenine dayalı alacakla ilgili yapılan icra takibine yönelik itirazın iptaline ilişkindir.
Davacının alacağı, Alman Sulh Mahkemesinin apostil şerhli sıra cetveline dayanmakta olup, kayıt tarihinin 01/09/2008 olduğu, bu sıra cetveline yönelik herhangi bir itirazın dosyaya yansımadığı, dolayısıyla bu alacağın İİK anlamında çekişmesiz alacak olduğu ve kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davalının, taşınmazını iflas dosyasına bildirmemesi Alman Hukukuna göre haksız fiil ise de, Türk Hukukuna göre de TTK’nın 553. maddesi kapsamında; yöneticinin pay sahiplerine ve alacaklılarına verdiği zarardan sorumluluğunu gerektirdiği, davalının Türkiye’deki yerleşim yerinin Şişli/İstanbul olması, yine Türkiye’de mal varlığının bulunması nedeniyle mahkememizin yetkili ve görevli olduğuna dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesince verilen karar ile sabit olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafın alacağının döviz cinsinden olması ve iflas masasına yazdırma tarihi ile takip tarihine kadar geçen sürede 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz uygulanması gerektiği ve bunun da bilirkişi raporu ile tespit edilen miktar olduğu ve bu miktarda faiz talebinin haklı olduğu anlaşılmıştır.
Dosyamıza sunulan benzer davalara ilişkin bir kısım bilirkişi raporlarında, davacıların Alman Hukukuna göre kesinleşmiş yargı kararına dayalı alacağı bulunmadığı görüşü bildirilmiş ise de, bu görüşün mevzuata uygun olmadığı, dosyamıza sunulan bilirkişi heyetinde yer alan akademisyenlerin Türk ve Alman Hukukunu irdelediği, Alman Hukukuna göre iflas dosyasında kesinleşmiş bir alacak olduğu, Türk Hukuku bakımından da iflas masasına yazdırılıp itiraza uğramayan alacakların kesinleşeceği ve İİK. 68. Madde kapsamında belge olarak kabul edileceği, Hamburg Sulh Hukuk Mahkemesinin 237/08 iflas nolu dosyasındaki iflas tablosunun da bu kapsamda alacağı ispatlamaya yeterli olduğu, kaldı ki davalının, davacının alacağı olmadığına dair somut bir iddiasının bulunmadığı, bu nedenle davacının iflas eden şirketten olan alacağını alamaması nedeniyle ödemede tekerrür olmamak şartıyla davalının bunu tazminle yükümlü olduğu, zarar miktarı, sorumluluk ve mahkememizin görevi konusunda şüpheye mahal bırakmayacak derecede veri olduğu, davalının karşı çıkması nedeniyle istinabe olunan mahkemeden kayıtların celbedilemediği, davalının kısmi ödeme iddiasına dair herhangi bir belge sunulmadığı, bu nedenle davacının davasının bilirkişi raporu ile tespit edilen kısım kadar haklı olup, asıl alacak yönünden davanın tamamı, faiz yönünden kısmen kabulü gerektiği vicdani kanaat hasıl olmuştur.
Mahkememizce karar verildiği tarihinde, kur farkı nedeniyle hükmedilen miktarın, harçlandırılan değerden daha yüksek olduğu, kurun sürekli yükselmeye devam ettiği, bu nedenle harçlandırılan değer üzerinden harç hesabının yapılması gerektiği, ret edilen faiz miktarı yönünden dava tarihindeki kur üzerinden karşı vekalet ücretine hükmetmek gerektiği, davanın açılmasına ve uzamasına davalı sebebiyet verdiği ve asıl alacak yönünden dava tamamen kabul edildiğinden yargılama giderinin tamamının davalıya yükletilmesi gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile, davalıların … İcra Müdürlüğünün 2017/… Esas sayılı takip dosyasına yönelik itirazlarının 14.914,12 euro asıl alacak ve 5.062,52 Euro işlemiş yönünden İPTALİNE, takibin devamına, asıl alacak 3095 sayılı maddenin 4/a maddesi uyarınca takipten itibaren faiz uygulanmasına, geri kalan kısma yönelik talebin REDDİNE,
2-Alacak likit ve itiraz haksız olduğundan takdiren %20 üzerinden hesaplanan 20.553,24 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Kabul edilen dava değeri olan 102.766,20 TL üzerinden hesaplanan ‭ 7.019,95 TL harçtan peşin alınan 1.270,33 TL’nin mahsubu ile bakiye 5.749,62 TL harcın davalıdan alınarak hazineye ödenmesine,
4-Kabul edilen dava değeri ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 13.712,79 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti ve sair giderler için sarfedilen toplam 4.854,50 TL yargılama giderinin ve davacı tarafça peşin ödenen 1.514,43 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.22/12/2021

Başkan …
¸e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
¸e-imzalıdır