Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/266 E. 2020/456 K. 06.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/491
KARAR NO : 2020/446

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/09/2020
KARAR TARİHİ : 30/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A. Tarafların Talepleri
Davacı vekili 29/09/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı icra takip dosyası alacaklısı …Ltd.Şti.; İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün…E. numaralı dosyası üzerinden, müvekkilinin kardeşi … ve babası … aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibi başlattığını, takibin kesinleşmesi üzerine KVKK’ya aykırı olarak müvekkilinin bilgilerine ulaşıldığını ve müvekkili aleyhine hiç bir somut gerekçeye dayanmadan, alacak ilişkisinin hangi somut hukuki ilişkiden kaynaklandığına dair hiç bir bilgi ve belge belirtmemeden, soyut alacak iddialarına dayanarak alacak haciz ihbarnameleri gönderilmiş olup gönderilen ihbarnameler hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin bu haciz ihbarnamelerine itiraz edememiş olup dosyaya borçlu olarak eklendiğini, sonrasında müvekkilinin gayrimenkulüne haciz konulduğunu, haksız yere evinin satılması tehdidi altında kalan müvekkili … borçlu olmadığı halde cebri icra tehdidi altında, 26.06.2020’de 30.265,00 TL’yi ihtirazi kayıtla alacaklı davalı … Ltd.Şti.’ne ödenmek üzere İstanbul … İcra Dairesi’ne yatırdığını, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nce …E. numarasıyla borçlular … ve … aleyhine icra takibi yapıldığını, takip borçlularının müvekkilinin kardeşi ve babası olup, müvekkili ile aralarında hiçbir ticari ya da özel hak ve alacak bulunmadığını, icra takip dosyası alacaklısı tarafından, müvekkilinin hukuka aykırı olarak elde edildiğini düşündükleri adresine, somut dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olarak haciz ihbarnameleri gönderilip, müvekkilinin icra dosyasına borçlu olarak eklendiğini, taşınmazına haciz konulduğunu ve müvekkilinin telafisi güç ve ağır sonuçlara maruz kaldığını, iş bu dava ile davalı alacaklı tarafça, borçlular ile müvekkili arasında 1. derece hısımlık dışında bir bağ olmadığının bilinmesine rağmen haksız olarak aralarında bir borç ilişkisinin olduğu iddia edildiğinden; böyle bir borcun olmadığının tespitini, 26.06.2020’de ihtirazi kayıtla ödemiş olduğu 30.265,00TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte istirdadını, davalı alacaklı tarafa %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini isteme zorunluluğunun hasıl olduğunu, sonuç olarak ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle, davanın kabulü ile; müvekkilinin davalılara karşı borçlu olmadığının tespitini, müvekkilince borçlu olmadığı halde cebri icra tehdidi altında 26.06.2020 tarihinde ödenen 30.265,00 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte istirdatını, gönderilen haciz ihbarnameleri haksız ve kötü niyetli olduğundan davalı alacaklı … Ltd.Şti. aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınmasına karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
B. Uyuşmazlık, Deliller, Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe
Uyuşmazlık davacının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Es sayılı dosyası kapsamında ile davalı şirkete borçlu olup olmadığı hususundadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” şeklindedir.
Aynı kanunun 4. Maddesi “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;… öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” demek sureti ile ticari dava kavramını açıklamıştır.
Kanunumuzun 4. Maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan davalar doktrinde mutlak ticari dava olarak isimlendirilir. Kanunda belirtilen mutlak ticari davalar ile bir ticari işletme ile ilgili olması şartıyla havale vedia ve telif hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar dışındaki bir uyuzmazlığın ticari dava sayılabilmesi için ; her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda da uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gereklidir.
Bu açıklama ışığında dosyaya bakıldığında; davalılardan birinin ticari şirket, diğer davalıların gerçek kişi, davacısının ise gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır. Dava, davacıya İİK 89 kapsamında gönderilen ihbarnamelere süresi içinde itiraz edilmemesi nedeniyle İİK 89/3 kapsamında ikame edilen menfi tespit davasıdır. Dava konusu icra takibine dayanak oluşturan belgeler veya bu takibin taraflarının huzurdaki davada önemi bulunmamaktadır. Nitekim dava konusu takibin ticaret kanunumuzda düzenlenen kambiyo senedine dayanıyor olması, huzurdaki davayı ticari dava kılmaz. Zira huzurdaki uyuşmazlıkta davalılar arasındaki kambiyo ilişkisi irdelenmeyecektir. Davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlık kambiyo hukukundan değil icra iflas hukukundan kaynaklanan ve genel hükümlere göre çözümlenecek bir ihtilaftır.
Mutlak ticari dava olmadığı anlaşılan davanın her iki tarafının ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Davalı şirketin tacir olduğuna şüphe yoktur. Ancak davacının … bilgi sistemi ve ticaret sicil gazetesinden yapılan sorgusundan tacir olmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle iken huzurdaki dosyada davacı tarafın tacir olmadığı, bir ticari işletmesi bulunmadığı, dolayısı ile dava konusunun mahkememizin görevli olmasını gerektiren her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirme şartının yerine gelmediği anlaşılmaktadır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
6100 Sayılı Kanunun 2. Maddesinde bulunan “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir” düzenlemesi ile Asliye hukuk mahkemeleri genel görevli mahkeme olarak belirlenmiştir. Hal böyle olunca, uyuşmazlığın çözümünde genel yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu değerlendirilip HMK’nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair; tarafların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.30/09/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸