Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/254 E. 2022/499 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/254 Esas
KARAR NO : 2022/499

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/06/2020
KARAR TARİHİ : 29/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin tarım makinelerinin alım satımı ve satış sonrası hizmetleri alanlarında faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ilk olarak 15.12.2010 tarihinde … markalı tarım makinelerinin münhasıran satış ve pazarlaması amacıyla bayilik sözleşmesi ve 01.01.2013 tarihinde … markalı biçerdöverlerin satış ve pazarlaması amacıyla bayilik sözleşmesinin akdedildiğini, … Bayilik sözleşmesi ile ilk olarak “… ili ve ilçeleri, … ili ve ilçeleri, … iline bağlı …, …, …, …, … ilçeleri ile … ilinin…’nda” bu ürünlerin satış ve pazarlamasının münhasır olarak müvekkili şirkete bırakıldığını, daha sonra bu bölgenin davalının tek taraflı beyanı ile 28.07.2015 tarihinde “.. iline bağlı .., .., .., …, … ilçeleri ile İstanbul ilinin …” olarak değiştirildiğini, ticari ilişkinin ilerleyen safhalarında müvekkili şirket ile davalı arasında bu sözleşmelerin yerine geçmek üzere bu kez davalının piyasaya sunduğu … markalı ürünlerle birlikte yedek parçalarının da münhasıran satış ve pazarlanmasını konu alan 11.10.2016 tarihli Tarım Makineleri Bayilik Sözleşmesi akdedildiğini, nihai sözleşmeyle, …. iline bağlı …, …., …, …, … ilçeleri ile … İlinin …, …, …, …, …, …, …, …, .., …, …., …, …, … ilçelerinde ürünlerin münhasır satış ve pazarlamasının müvekkili şirkete bırakıldığını, müvekkilinin bu bölgelerde satış ve pazarlama faaliyetlerini sürdürürken 27.12.2017 tarihinde davalı tarafından müvekkili şirkete bırakılan münhasır bölgenin tek taraflı olarak … İline bağlı …, …, … ve … ilçeleri olarak değiştirildiğini, müvekkili şirketin yeni bölgede satış ve pazarlama faaliyetlerini sürdürürken 08.04.2019 tarihinde davalının bir çalışanı tarafından yönetim toplantısında müvekkili şirketin bayilik ilişkisini sonlandırma kararı alındığı ve söz konusu e-posta ekinde gönderilen fesih protokolünün imzalanması gerektiği yönünde bir e-postanın kendilerine iletildiğini, müvekkili şirketin söz konusu e-postaya kendilerinin süresinden önce tek taraflı feshi kabul etmediklerini, söz konusu e-postanın nihai sözleşme ile kararlaştırılan fesih usulüne uygun olmaması ve davalının e-postayı gönderen çalışanın fesih yetkisini gösteren bir belge sunulmamış olması sebebiyle işlemin derhal fesih etkisi doğurmaya elverişli olmadığını davalıya ihtar ettiğini ve davalının tek taraflı derhal fesih iradesinin varlığı halinde bunun usulüne uygun olarak kendilerine iletilmesini talep ettiğini, ancak usulüne uygun bir yazılı fesih beyanının müvekkili şirkete ulaştırılmadığını, müvekkili şirket tarafından yapılan ürün siparişlerinin davalı tarafından “taraflar arasında mevcut durum” sebep gösterilerek kabul edilmediğini, bunun üzerine müvekkili şirketin ürün siparişlerinin kabulü ile müvekkili şirkete teslim edilmesi, aksi halde fiilen nihai sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı feshedilmiş sayılacağının 18.06.2019 tarihinde davalıya ihtar edildiğini, davalının söz konusu ihtara, 27.06.2019 tarihinde cevap vererek nihai sözleşmenin herhangi bir şekilde feshedilmediğinin belirtilerek aynı ihtarname ile nihai sözleşme döneminin sonunda sözleşme süresini uzatmama yönündeki iradesini kullandığı, nihai sözleşmenin 10.10.2019 tarihi itibarı ile süresinin bitmesi sebebiyle son bulacağının belirtildiğini, son olarak 11.10.2019 tarihinden itibaren verilen siparişlerin reddedildiğini ve bu tarihten sonra ürün tedarikinin tamamen kesildiğini, nihai sözleşmenin davalı tarafından süresinin dolması sebebiyle sonlandırılması dolayısıyla davalı tarafından müvekkili şirkete hakkaniyete uygun bir denkleştirme tazminatı ve karşılanamayan yatırım giderinin ödenmesini talep etme gereğinin hasıl olduğunu,, müvekkili şirketin 30 yıla yakın bir süredir ürünlerin ticaretini yapıyor olması ve davalı ile 10 yıla yakın ticari ilişkisi bulunmasının müvekkili şirkette ticari ilişkinin devam edeceği yönünde haklı beklenti oluşturduğunu, bu nedenle davalının talepleri doğrultusunda çok yüksek tutarlı yatırım harcamaları yaptığını belirterek, amortisman bedelleri henüz dolmamış ve ikamesi mümkün olmayan yatırımlar ile diğer bayi çalışanlarına verilen eğitim ücretlerine karşılık 16.841,71 TL ve 4.750.377,69 TL denkleştirme tazminatının fesih tarihinden itibaren hesaplanacak ticari faizi ile birlikte davalı tarafından müvekkili şirkete ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin 2008 yılında kurulmuş olup 2009 yılının Mayıs ayından bu yana … markalı ürünlerin, 2012 yılından itibaren de … markalı ürünlerin Türkiye’deki tek yetkili distribütörü olduğunu, müvekkili şirketin bayileri aracılığıyla satış yaptığını, doğrudan son kullanıcıya satış yapmadığını, 2015 yılında davacı şirketin sözleşmeye konu ürünler ile rekabet eden ürünleri doğrudan veya dolaylı olarak stoklamamak, tedarik etmemek, talepte bulunmamak, ilgi belirtmemek, sipariş etmemek yükümlülüğüne aykırı hareket ederek başka marka tarım makinelerini sattığının tespit edilerek bu hususun davacıya … 35. Noterliği’nin … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile bildirildiğini ve sözleşmeye aykırı faaliyetlerine son vermesinin ihtar edildiğini, davacının … 6. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile rakip ürün satışını başka bir şirket adı altında yaptığını belirterek rakip ürün faaliyetinde ısrar iradesini bildirdiğini, davacı tarafından kurulan diğer şirketin davacı ile aynı ortak ve yöneticilere sahip olduğu gibi sıklıkla yan yana işyerlerinde faaliyet gösterdiklerini, başka bir şirket kurulmuş dahi olsa müşteriler açısından bakıldığında aynı logoyu kullanan showroomlarda davalı müvekkiline ait ürünlerle birlikte aynı zaman ve mekânda rakip ürünlerin satılmakta olmasının her iki kardeş şirkete ait kartvizitlerde ve tanıtım materyallerinde davalı müvekkiline ait markalarla rakip markaların bir arada kullanılması nedeni ile … 35. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı şirketin bölgesini “… iline bağlı …, .., …, …, .. ilçeleri ile … ilinin … ” olarak tadil edildiğinin bildirildiğini, 11.11.2016 tarihinde taraflar arasında Tarım Makineleri Bayilik Sözleşmesi ile Sözleşmeye ek Satış Hüküm ve şartlarının imzalandığını ve davacı şirket “… iline bağlı …, …, …, …, …, ilçeleri, … ilinin …” ilçeleri bölgesinde faaliyet gösterirken 27.12.2017 tarihli tadil ihbarnamesi ile davacının bölgesinin … iline bağlı …, …, … ve … ilçelerinin münhasır faaliyet bölgesi olarak karşılıklı imzalanarak belirlendiğini, davacının bölge değişikliğini kabul ettiği halde 2018 yılından itibaren
sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bayi alım ve satış hedeflerini birden fazla defa tutturamadığını, bayiliğini yaptığı ürünlerin Sözleşme uyarınca taahhüt ettiği gibi satışını artırmak amacı ile gerekli çabayı göstermediğini, defalarca uyarılmasına rağmen …’da kuracağı şubenin açılışını gerçekleştirmediğini, bu hususların zaman zaman sözlü ve e-posta yolu ile hatırlatılmış olmasına rağmen sözleşmeye aykırı tutumun devam ettirildiğinden nihayet … 15. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacıya sözleşme ihlallerini 15 gün içinde gidermesinin ihtar edildiğini, davacının … 6. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı cevabı ihtarnamesi ile sözleşme ihlali iddialarını genel olarak reddettiğini, Bandırma’da şube açma taahhüdünü yerine getirmediğini ise kabul ettiğini, bölge değişikliğinin üzerinden geçen 1 yıl 5 aylık dönemde halen bölgesinde şube açmayan davacının sözleşme ile üstlenmiş olduğu ürünlerin satışını artırmak için faaliyette bulunma, pazar payını artırma, tüm enerjisini ve yatırımlarını sözleşme kapsamındaki ürünlerin pazarlanması için kullanma, satış hedeflerine uygun şekilde alıp yapma edimlerini yerine getirmesinin fiilen imkânsız olduğunun açık olduğunu, davalı müvekkilinin bütün bu hususları ve taraflar arasındaki bayilik ilişkisini değerlendirdiğini ve sözleşme döneminin sonunda süre uzatımına gitmemeye karar verdiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin beş yıl içinde bir yıllık sürelerle ve bir yılsonunda süre uzatılmayacağı ihtar edilmediği takdirde otomatik olarak yenilenen bir sözleşme olduğunu, davacının sözleşmeye aykırı davranışlarında ısrar etmesi ve geleceğe dönük umutsuz durumun müvekkili şirketin çıkarlarını olumsuz etkilemekte olmasının müvekkilinin süre uzatımına gitmeme kararının haklı gerekçeleri olduğunu, davaya konu sözleşmede bir acentelik ilişkisi değil davacının münhasır bir bölgede davalı şirkete ait markaları haiz ürünlerin tek satıcı kimliği ile yeniden satışının düzenlendiği düşünüldüğünde davalıya denkleştirme istemi ödenmesinin kanundan kaynaklanan tartışmasız bir mecburiyet olmayıp aksine davalıca bunun hakkaniyete uygun olduğunun ispatı ile mümkün bir talepten ibaret olduğunu, TTK m122 uyarınca tek satıcı tarafından haklı bir denkleştirme isteminde bulunmak için tek satıcı tarafından kazanılan yeni müşteriler bulunması, bu yeni müşterilerin süreklilik arz etmesi, süreklilik teşkil eden yeni müşteriler sayesinde menfaat elde edilmesi ve bu koşullara ek olarak denkleştirme isteminin hakkaniyete aykırılık teşkil etmemesinin şart olduğunu, davacının kendisine hasredilen faaliyet bölgelerinde kayda değer yeni bir müşteri kazanımı gerçekleştirmediğini gösterdiğini, yeni müşteri kazanmaktansa davacının ürünlerin tanınmış marka olma özelliğinden faydalandığını, davacı tarafın vermiş olduğu biçerdöver siparişlerinin müvekkili tarafından ithal edilip Türkiye’ye getirildikten sonra siparişler iptal edildiği için müvekkilinin zararına da sebebiyet verildiğini, davacının eğitim giderlerini talep etmesinin geçmiş dönemde showroom için ödediği kira bedellerini talep etmesi ile benzer nitelikte olduğunu, davacının tacir olup imzaladığı sözleşme uyarınca işin yürütülmesi için gerekli masrafları yaptığını, yatırım ve eğitim giderlerinin davalı müvekkilden talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacının diğer bayi çalışanlarına eğitim verdiğini ileri sürdüğünü, bu durumun davacının kendi yetkili servisini kurmayıp bir servis ile anlaşma yapmasından kaynaklandığını, davacının kendi verdiği ticari kararın sonucu olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman bayisinden başka bayi çalışanlarının eğitim giderlerini ödemesini talep etmediğini, yapılacak eğitimlerin bayilere bildirildiğini, bayiler tarafından eğitime katılacakların listesinin müvekkiline iletildiğini ve eğitimlerin bu şekilde gerçekleştirildiğini, 2012-2018 yılları arasında davacı şirket çalışanlarının 10 farklı eğitime katıldıklarını, bu eğitimlere katılan kişi sayısının 98 olduğunu, bir kısım eğitimin müvekkili şirket tarafından ücretsiz olarak verildiğini, özellikle yurtdışında yapılan bazı eğitimler için bayilerin katkı payı ödemesi yaptığını, davacının yürütmekte olduğu ticari faaliyetin bir parçası olarak çalışanlarına eğitim verdirmiş olmasından kaynaklanan eğitim giderlerinin müvekkilinden talep edilemeyeceğini, davacı tarafın amortisman bedelleri henüz dolmamış olan ekipman bedellerinin de müvekkili tarafından ödenmesini talep etmekte olup bu talebin Sözleşmesel ve hukuksal bir dayanağı bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Tarafların sunduğu bilgi ve belgeler dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir.
Dosyamız bilirkişi heyetine verilerek rapor alınmış, itiraz üzerine de ek rapor alınmıştır.
Alınan kök raporunda; “1) Hesaplamanın yapılabilmesi için en az 2 rakamın farklı noktalardan eşleştirilmesinin yapılması halinde tutar üzerinden denkleştirme tazminatı hesabının yapılmasının sağlıklı olabileceği, tarafımıza ulaşan belgeler üzerinde yapılan incelemelerde yıllar itibariyle mali tablolarda yer alan verilerin; muavin defterleri, stok kartları, yasal defterleri ile karşılaştırılarak yapılan tespitlere raporumuzda detaylı olarak yer verildiği, 2) Davacı şirket tarafından talep edilen yatırım masraflarına yönelik (kendi personelleri haricinde kişilere verilen eğitimler) tatmin edici bir verinin olmayışı ve taraflarına düzenlenen faturaların kabul edilerek kayıtlarına alınmış olması, bu hususa yönelik sözleşmelerde bir ibarenin mevcut olmaması nedeniyle hesaplamalara dahil edilmediği, 3) Sayın Mahkemenin ara kararı doğrultusunda davalı ve davacı taraf defter ve belgeleri üzerinden yapılan incelemeler sonucu hesaplanan tazminat miktarının; 4.540.273,67 TL olduğu, 4) Her farklı ekonomik etken için elde edilen yeni karşılıkların ortalaması alınmak suretiyle davalı tarafından sözleşmenin 10.10.2019 tarihinde sonlandırılması nedeniyle davacı tarafından talep edilebilecek 4.540.273,67 TL tazminatın 16.06.2010 dava tarihindeki karşılığının 5.225.519,55-TL olduğu” bildirilmiştir.
Bilirkişi ek raporunda da; “Sayın mahkemenin ara kararı doğrultusunda, dava dosyasına sunmuş olduğumuz kök raporumuza ek olarak yapılan inceleme sonucunda; 1.Hesaplamanın yapılabilmesi için en az 2 rakamın farklı noktalardan eşleştirilmesinin yapılması halinde tutar üzerinden denkleştirme tazminatı hesabının yapılmasının sağlıklı olabileceği, tarafımıza ulaşan belgeler üzerinde yapılan incelemelerde yıllar itibariyle mali tablolarda yer alan verilerin; muavin defterleri, stok kartları, yasal defterleri ile karşılaştırılarak yapılan tespitlere raporumuzda detaylı olarak yer verildiği, 2. Davacı şirket tarafından talep edilen yatırım masraflarına yönelik (kendi personelleri haricinde kişilere verilen eğitimler) tatmin edici bir verinin olmayışı ve taraflarına düzenlenen faturaların kabul edilerek kayıtlarına alınmış olması, bu hususa yönelik sözleşmelerde bir ibarenin mevcut olmaması nedeniyle hesaplamalara dahil edilmediği, 3. Mahkemenin ara kararı doğrultusunda tarafımızdan istenen; Davacı şirket tarafından talep edilen tazminat tutarına ulaşılamamış olup, davalı ve davacı taraf defter ve belgeleri üzerinden yapılan incelemeler sonucu hesaplanan tazminat miktarının 4.540.273,67 TL olduğu, her farklı ekonomik etken için elde edilen yeni karşılıkların ortalaması alınmak suretiyle davalı tarafından sözleşmenin 10/10/2019 tarihinde sonlanması nedeniyle davacı tarafından talep edilebilecek 4.540.273,67TL tazminatın 16/06/2020 dava tarihindeki karşılığının 5.225.519,55 TL olduğu, davalı tarafından başka bayiye satıldığı iddia edilen 98.349,28 TL tutarın Denkleştirici Adalet İlkesi çerçevesinde dava tarihi itibariyle karşılığı 113.192,76 TL tazminatın eksilmesine, davacı tarafından başka bayiye satıldığı iddia edilen 268.879,47 TL tutarın Denkleşti Adalet İlkesi çerçevesinde dava tarihi itibariyle karşılığı 309.460,40 TL’nın tazminata artırıcı etkisinin olacağı, hesaplanan tazminatın 5.225.519,55 TL olduğu, TTK m. 122’de; “ (1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır.” hükmüne yer verildiği, bu kapsamda bilirkişi heyetimizce yukarıda belirlenmiş olan gelir ortalamasının denkleştirme isteminin üst sınırı olarak değerlendirildiğini ancak hakkaniyete göre tazminatın miktarının tayininin mahkemenin takdirinde olduğu ” bildirilmiştir.
Davalının yeni bir bilirkişiden rapor alınması talebi mahkememizce yerinde görülmeyip red edilmiştir.
Davacı taraf davasını ıslah edeceğini bildirmiş ancak verilen sürede ıslah etmeyerek, uzman mütalaası için ödenen ücretin de yargılama giderine eklenmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasında münhasır satıcılık sözleşmesinin feshi dolayısıyla davacı tarafça istenen denkleştirme tazminatı ile karşılanmadığı belirtilen yatırım ve bayi çalışanlarına verilen eğitim giderlerinin istemine ilişkindir.
Davacı taraf, 4.750.377,69TL denkleştirme tazminatı ile 16.841,71 TL karşılanamayan yatırım gideri ile diğer bayilerin çalışanlarına verilen eğitim giderleri toplamı 4.767.219,40TL’yi fesih tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte tahsilini talep etmektedir.
Davalı taraf ise, fesih koşulunun gerçekleştiğini, tazminat ödeme koşullarının oluşmadığını, davacının sözleşmeye aykırı davrandığını ileri sürerek davanın reddini talep etmektedir.
Taraflar arasında 15/12/2010 tarihinde … markalı makineler için ilk sözleşme yapıldığı, 01/01/2013 tarihinde ise Laverda marka makine ile 11/10/2016 tarihinde ürün sözleşmesi yapıldığı, 27/12/2017 tarihinde ise hem ürün hem de bölge değişikliği sözleşmesinin imzalandığı ve … ilinin …, …, … ve … ilçeleri ile sınırlandırıldığı, sözleşmenin 11/10/2019 tarihinde sona erdiği anlaşılmıştır.
Davalının sunduğu belgelerden, davacının rakip markaların benzer ürünlerini de teşhir ettiği ve sattığı görülmüştür.
Davalının ürünlerinin satışında 2019 yılında düşüş yaşadığı ve fesih ile bayi değişikliği sonrası 2020 yılında ciddi artış gösterdiği görülmüştür.
Bilirkişi tarafından sunulan kök ve ek raporda, en fazla 5.421.787,19TL denkleştirme tazminatı hesaplanmış, eğitim ve yatırım giderine ilişkin hesaplamaya esas belge olmadığı bildirilmiştir.
Davacının, 27/12/2017 tarihli sözleşmeye göre Bandırma ilçesinde açması gereken bayi işyerini açmadığı anlaşılmıştır. Davaya konu sözleşmeyle bayilik verilen ürünlerin genelde 10 yıl gibi kullanım ömrü verilen uzun ömürlü ürünler olduğu, sürekli bir müşteri portföyünün oluşturulmayacağı, ancak davacının bir marka tanınırlığı sağlayabileceği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki sözleşmeye rağmen davacının başka bayilere sattığı veya aldığı ürünlerin de denkleştirme kapsamında olması gerektiği davacı tarafça ileri sürülmüş ise de, bunun davalıya yeni bir müşteri kazandırmayacağı anlaşıldığından mahkememizce bu iddiaya itibar edilmemiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme devam ederken, davacının başka marka ürünleri sattığı, fesihten sonra da bu müşterilerin önemli bir kısmını portföyünde tutmaya çalıştığı cirolardan ve sunulan belgelerden anlaşılmıştır. Bu nedenle de davalı ürünlerinin satışında 2019 yılında ciddi düşüş olduğu değerlendirilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşme süresi, müşteri devamlılığı ve tipi, karlılık oranı, davacının başka markalarla aynı sektörde işine devam etmesi nazara alındığında, feshin haklı olduğu ve tazminat gerektirmediği, TTK’nın 122. Maddesindeki önemli bir menfaat, bayinin kusurlu olmaması, hakkaniyet gerektirmesi gibi şartların gerçekleşmediği, davacının Bandırma’da bayi açmayarak sözleşmeye de aykırı davrandığı, bu nedenle feshin haklı olduğu ve davanın reddi gerektiği anlaşılmış, oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:1- Davacının sübuta ermeyen davasının REDDİNE,
2- Alınması gereken red harcı 80,70TL olup, peşin alınan 81.412,19 TL harçtan mahsubu ile artan 81.331,49 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Zorunlu Arabuluculuk başvurusu nedeniyle harcanan 1.320,00TL’nın sebebiyet verilen davacıdan alınarak hazineye ödenmesine,
4- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 136.297,19 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 29/06/2022

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır