Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/206 E. 2020/673 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/206 Esas
KARAR NO : 2020/673

DAVA : Tespit
DAVA TARİHİ : 07/04/2020
KARAR TARİHİ : 16/12/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili iddiasında; davacının davalı şirketin ortağı olduğunu, şirketin diğer ortaklarının sahtecilik yaparak 31/07/2008 tarihli bir genel kurul toplantısı yaparak şirketin tasfiyesine karar verildiğini, davacının da sanki toplantıya katılmış gibi gösterildiğini, oysa hazirun cetvelindeki imzanın davacıya ait olmadığını, imzanın sahte olduğunu, davacının toplantıdan tesadüfen haberdar olduğunu, toplantının duyurulmadan yapıldığını, diğer ortakların İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasında sahtecilik suçundan mahkum olduğunu, bu nedenle anılan toplantının ve kararların TTK’nın 447. Maddesi uyarınca batıl olduğunu beyanla, tasfiye sonunda da davacıya bir pay ödenmediğini, davalı şirketin 31/07/2008 tarihli Olağan genel kurul toplantısının ve kararların iptaline, şirket ünvanındaki Tasfiye Halinde ibaresinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf tebligata rağmen bir cevap vermemiştir.
Ceza dosya örneği dosyamız arasına alınmış, incelenmesinde, davacının sahtecilik iddiasıyla 2014 yılında emniyete başvurup müşteki sıfatıyla ifade verdiği ve bu tarihte toplantıdan ve alınan kararlardan haberdar olduğu anlaşılmıştır.
Şirketin ilgili sicil kayıtları dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir.
İncelenen dava konusu genel kurul toplantı tutanağından; şirketin tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına, şirket yönetici ve denetçilerinin ibrasına yönelik karardan başka bir karar alınmadığı, davacının da toplantıya katılmış gibi oybirliğiyle karar alındığının yazıldığı, bakanlık temsilcisinin de hazır bulunduğu görülmektedir. Davacı, anılan toplantıya katılmış olsa da TTK’nın 529/1-d maddesi yollamasıyla TTK’nın 421. Maddesindeki yeterli çoğunluğun oluştuğu anlaşılmaktadır.
İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporları ve gerekçeli karardan, davacı adına atılan imzanın davacının eli ürünü olmadığı anlaşılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin 21/07/2008 tarihli genel kurul toplantı ve kararlarının mutlak butlanla malül olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Davacının iddiasına göre, alınan kararlar TTK’nın 447/1. Maddesi uyarınca batıldır.
Davalı şirket 28/03/2005 tarihinde kurulmuş, davacı da şirkette %20 oranında hissedardır.
TTK’nın 447. Maddesi aynen şöyledir; “Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır.”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2017/4590 Esas, 2019/3595 karar sayılı ilamında ve benzer ilamlarında “Butlan sebepleri Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesinde “Kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.” şeklinde genel olarak sayılmış olup Türk Ticaret Kanunu 447. maddesinde de “Genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır.” şeklinde daha özel ve somut olarak sayılmıştır. Genel kurul kararlarının iptal sebepleri ise Türk Ticaret Kanunu 445. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre 446. maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, iptal davası açabilecektir. Yine aynı Kanun’un 446. maddesinde ifade edildiği üzere, toplantıya katılsın yada katılmasın, çağrının usulüne göre yapılmadığını ve bu aykırılığın genel kurul kararı alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri bunu iptal davasına konu edebilecektir. Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya baktığımızda, çağrı usulüne uyulmaksızın yapılan genel kurul toplantısında oybirliğiyle ana sözleşmenin 6. maddesinin tadili ile şirketin sermaye arttırım kararı alarak ana sözleşme değişikliğine gittiği, ancak diğer tüm ortaklara eşit oranda sermaye arttırımına iştirak hakkı tanınırken haklı bir gerekçe sunulmaksızın davacı ortağın sermaye arttırımına iştirakının sağlanmamış olduğu, rüçhan hakkının kullandırılmadığı, bu haliyle alınan kararın herşeyden önce dürüstlük ve eşitlik ilkelerine aykırı olduğu anlaşılmıştır. Oysa ki TTK’nın 461. maddesine göre, her pay sahibi yeni çıkarılan payları, mevcut paylarının sermayeye oranına göre alma hakkını haizdir. Eşitlik ilkesine bir defalık aykırılık oluşturan genel kurul kararları iptal edilebilir niteliktedir. Bir defalık değil de sürekli olarak aykırılık oluşturan kararlar ise batıl olur (Moroğlu, Erdoğan; Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, İstanbul 2014, s. 227 vd.). Nitekim dosya kapsamında bulunan 08.08.2016 tarihli bilirkişi raporu da aynı doğrultuda olup, raporda sermaye arttırıma ilişkin kararın iptal edilebilir bir karar olduğu, batıl olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Bu durumda, sermaye arttırımı yönünden butlanı gerektirir bir genel kurul kararı söz konusu değildir. Bu nedenle de, alınan genel kurul kararlarının ancak iptali istenebilecektir. İptal davasının ise TTK 445. maddesi uyarınca karar tarihinden itibaren üç ay içinde açılması gerektiği, genel kurulun 26.10.2015 tarihinde yapıldığı ancak davanın 03.03.2016 tarihinde açılmış olduğu anlaşıldığından, üç aylık hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın reddi gerekirken, İlk Derece Mahkemesince butlana tabi bir karar olduğuna kanaat getirilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış” denilerek hangi tür kararların mutlak butlanla malül olduğuna işaret edilmiştir.
Her ne kadar davacı taraf genel kurula davet edilmediğini ve sahtecilik yapıldığını iddia etmiş ise de, yapılan usulsüzlüğün TTK’nın 446/1-b. Maddesi uyarınca iptale tabi olduğu, tasfiye kararı alınmasının TTK’nın 447. Maddesinde belirtilen yasaklanmış fiil veya kararlardan olmadığı anlaşılmıştır.
İptal davası, TTK’nın 445. Maddesi uyarınca üç aylık yasal hak düşürücü sürede açılmalıdır. İş bu dava ise, iptale konu toplantıdan yaklaşık 12 yıl sonra açılmıştır. Bu durumda hak düşürücü süre geçmiş olup, davanın reddi gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davacının davasının, hak düşürücü süre nedeniyle reddine
2-Yeterince harç alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Artan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
İlişkin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/12/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır