Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/187 E. 2020/219 K. 22.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/187
KARAR NO : 2020/219

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 17/03/2020
KARAR TARİHİ : 22/06/2020

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, … adlı kişi ile 24.04.2013 tarihinde sözleşme çerçevesinde adi ortaklık kurduğunu, …A.Ş….numaralı şubesinde bir hesap açtıklarını, … adlı kişiye işbu hesap için ahzu kabza, para alma ve para çekme, para transferi yapmaya, kendi hesabına para geçirmeye gibi hiçbir şekilde işlem yetkisi verilmediğini, ortak girişim hesabından para çekme-transfer yapma yetkisinin sadece müvekkiline verildiğini, müvekkilinin yazılı izni olmadığı halde adi ortaklık hesabından, davalı …’nın para çekmesi, kendi hesabına transfer yapması ve bu işlemlere davalı bankanın üstüne düşen basiret içerisinde özen sorumluluğunu yerine getirmemesi hukuka ayrı olduğunu, yapılan işlemlerden sorumlu olduğunu, müvekkilinin haberi olmadığını, … A.Ş.’ye ait … Şubesine ihtar çekilmiş ise de müvekkili lehine herhangi bir ödeme yapılmadığını, arabuluculuk nezdinde de davalı banka ve davalı şahıs ile anlaşılamadığını, sonuç olarak; …A.Ş. de mevcut olan…ve …: … No.lu hesaplarından müvekkilinin izni-ibrası olmadan diğer davalı “…”nın yapmış olduğu usulsüz işlemlerin tespit edilerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1,000.00 TL’nin müşterek ve müteselsilen karşı taraflardan avans faizi ile birlikte alınarak, adi ortaklık şu aşamada mevcut olmayıp kapatıldığından öncelikle müvekkilinin şahsi hesabına, olmadığı takdirde adi ortaklık hesabına yatırılmasını, her türlü yargılama giderleri ile vekâlet ücreti dahi hasma tahmilini; şimdilik sair her türlü talep, dava-soruşturma ve tazminat talep hakları mahfuz kalmak kaydı ile karar ittihaz buyurulmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı …Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkili bankaya karşı mahkemeniz huzurunda açılan davada, dilekçesinde belirttiği IBAN numaralarından diğer davalı tarafından yapılan usulsüz işlemlerin tespiti ile şimdilik 1.000 TL’nin diğer davalı ile müvekkil bankadan müşterek ve müteselsilen avans faizi ile tahsili talep ve dava olunmuşsa da, müvekkili banka yönünden hukuki dayanağı bulunmayan davanın reddinin gerektiğini, huzurdaki davanın davacı ile diğer davalı arasındaki kar payı paylaşılmasına ilişkin olduğunu, müvekkili banka yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, mahkememiz huzurundaki davanın sona eren adi ortaklığın kâr payı alacağına ilişkin olmadığı görüş ve kanaatinde ise, adi ortaklıkta ortakların mecburi dava arkadaşı olduğu göz önüne alınarak huzurdaki davanın öncelikle tüm ortaklar tarafından ikame edilmesini, aksi halde ise diğer ortağın muvafakatinin talep edilmesi gerektiğini, davacının, diğer ortak tarafından yapılan işlemlerle ilgili bilgi sahibi olduğunu, işlemlere muvafakati bulunmadığını, davacının müvekkili bankayı gayrikabili rücu ibra ettiğini, dilekçe ekinde sunulan ibranamelerin tetkiki ve Yargıtay Yerleşik İçtihatları kapsamında davaya konu işlemleri benimsediği açık olan davacının taleplerinin reddinin gerektiğini, huzurdaki davada da, davacının yapılan işlemlerden gerek son ibraname tarihi itibariyle gerekse ortaklığın kapatıldığı tarih itibariyle haberdar olduğunu, 2013 yılından bugüne hiçbir itirazda bulunmayan davacının işlemleri benimsediği ve icazet verdiğinin açık olduğunu, davanın bu nedenle de reddinin gerektiğini, tüm savunma ve beyanlarının aksine davacının taleplerine mahkemece değer verilmesi halinde ise, diğer davalı tarafından yapılan itiraza konu tüm işlemlerin bedellerinin davacıya ödenmesine karar verilmesinin mümkün olmadığını, itiraza konu işlemlerden adi ortaklığın kapatılması sonrasında davacının hak edeceği kâr payı alacağı ile hak ettiği alacaklarından tahsil edemediği bedeller (uğranıldığı iddia olunan zarar) hesaplanmasını ve itiraza konu işlemlerden davacının uğradığını iddia ettiği zararı aşan taleplerinin reddinin gerektiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla ve tüm savunma ve beyanlarını tekrarla, mahkemenizce savunma ve beyanlarının nazara alınmayarak davacı taleplerinin kabul edilmesi halinde, faiz hesaplamasının dava tarihinden itibaren yapılmasını, fazlaya ilişkin taleplerinin ayrıca reddinin gerektiğini, huzurdaki davanın zamanaşımı nedeniyle de reddinin gerektiğini, sonuç olarak açıklanan nedenlerle; davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davasının reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacı ile davalı …’ ın adi ortaklık ilişkisi içinde diğer davalı banka uhdesinde bulunan hesaplarından davalı …’ ın ortaklık hesabından para çekme yetkisi olup olmadığı, bunun ve miktarının tespiti ile davalılardan tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir.
Davalı …, davaya cevap vermemiştir.
Diyarbakır-…Vergi Daire Müdürlüğü’ ne müzekkere yazılarak dava konusu adi ortaklığa ilişkin vergi kayıtları dosyamıza kazandırılmıştır.
Davalı …Ş. … adi ortaklığa ilişkin dava konusu dönemi kapsar sözleşme ve hesap hareketleri celp edilmiştir.
HMK.nun 1. Maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninde olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
HMK’ nın 138. Maddesine göre mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. Mahkememizce taraflar 22/06/2020 tarihli duruşmaya davet edilmiş, davalı … vekilinin yokluğunda, davacı ve diğer davalı …Ş. Nin katılımı ile tarafların beyanları alınmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar belirtildikten sonra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari davalar olarak sayılmış ve 5. maddesinde de “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması gerekmektedir.
Somut olayda, davacı ile davalı … arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğu, diğer davalı bankada nezdinde adi ortaklığa ait hesap açıldığı, davalı …’ ın muhtelif tarihlerde bu hesaplardan para çekme işlemi gerçekleştirdiği belirlenmiştir. Dava dosyasına gelen belgelerin incelenmesinden davacı ile davalı … arasında kurulan adi ortaklık ilişkisinin 2013 yılı Nisan ayında başladığı ve 2013 yılı Aralık ayında sona erdiği gelen vergi dairesi kayıtları ile sabittir. Diğer davalı banka tarafından dosyaya sunulan evrakların incelenmesinden adi ortaklık ile davalı banka arasında ticari olduğuna ilişkin bir kayıt ihtiva etmeyen “Temel Bankacılık Hizmet Sözleşmesi” akdedildiği anlaşılmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden adi ortaklık ile diğer davalı arasında 6102 Sayılı TTK’ nın 4. Maddesi uyanıca aranan bankacılık işlemi bulunmadığı gibi adi ortaklığın 2013 yılı Aralık ayında sona erdiği, adi ortaklığın ortaklarının tacir olduğuna ilişkin bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı anlaşılmaktadır. Yine uyuşmazlık her iki tarafın ticari işletmesinden de kaynaklanmamaktadır. Bir davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi ve ticaret mahkemesinde görülebilmesi için ya mutlak ticari dava olması ya da her iki tarafın tacir olması ve işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması gerektiği, belirtilen nedenlerle mahkememizin dava konusunda uyuşmazlığa bakma konusunda görevli olmadığı, uyuşmazlığa bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşılmıştır.( Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’ nin 19/11/2018 tarih 2017/135 E., 2018/5882 K. )
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca ileri sürülmesi dahi yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiğinden mahkememizce göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usul yönünden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,

Dair, davacı ve davalı …Ş. vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı …’ın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/06/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸