Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/157 E. 2020/166 K. 06.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/157
KARAR NO : 2020/166

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/03/2020
KARAR TARİHİ : 06/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’ın bakım ve güzellik merkezi işlettiğini, davalının işlettiği güzellik merkezinin müvekkili ile yapılmış olan anlaşma şartlarına uymadığını ve bu anlaşmazlığa müteakip müvekkili hakkında ilamsız takip yoluna başvurduğunu, İstanbul … İcra Dairesi bünyesinde bulunan …esas numaralı dosya müvekkilinin itirazı sonucu durduğunu, ardından davalı taraf İstanbul … İcra Dairesinde …esas numaralı dosya ile müvekkilinin imzaladığını iddia ettikleri senet ile kambiyo senedine mahsus haciz yolu ile takip başlattıklarını, dava konusu senette görüleceği üzere lehtar olarak ‘… MERKEZİ’’ yazıldığını,… Odası’ndan alınan bilgiler ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi kayıtlarına bakıldığında bu isimde Türkiye sınırları içerisinde herhangi bir tüzel kişilik ne geçmişte ne de günümüzde faaliyette bulunmadığını, davalı …’ın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 05/01/2016 tarihli, 8982 sayılı baskısının 347.sayfasında görüleceği üzere şahsı adına bir şirket kurduğunu, bu şahıs firmasının halen …Odası kayıtlarında görüleceği üzere faal olarak hizmet verdiğini, davalı, ‘’… BAKIM MERKEZİ’’ ismini işletme adı olarak kullandığından ötürü yukarıda bahsi geçen icra takiplerinin ikisinde de taraf olarak kendisinin yer aldığını, senette lehtar olarak yer alan ‘’… BAKIM MERKEZİ’’ isimli herhangi bir tüzel kişiliğin bulunmadığının buradan da net olarak anlaşıldığını, işletme (firma ) adının, gerçek veya tüzel bir kişinin adı, bir ticaret şirketinin unvanı niteliğinde olmadığından, bu hallerde söz konusu senet bono olma özelliğine haiz olmayacağını, Türk Ticaret Kanunu’nun emredici hükümlerinden de bilindiği üzere bononun, kime ya da kimin emrine düzenlenmişse, onun gerçek kişi ise; “adı ve soyadı”, tüzel kişi ise; “ticaret ünvanı” (ticaret şirketlerinde) belirtilmesi gerektiğini, senette “lehtar” olarak gösterilen kişinin “gerçek” ya da “tüzel kişiliğe sahip olması” gerektiğini, sonuç olarak açıklanan nedenlerle, takip konusu yapılan (1.600,00) liralık 20.09.2018 vâde tarihli senetten dolayı müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitini, senedin iptalini, dava sonuna kadar teminat karşılığında icra veznesine yatırılan paranın davalılara ödenmemesini ve ayrıca davalılar haksız ve kötü niyetli olduğundan müvekkili lehine %20 kötüniyet tazminatının tahsiline karar verilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı tarafından İstanbul…İcra Müdürlüğü’ nün… E. Sayılı dosyası nezdinde başlatılan takip nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir.
Davacının icra takibi ve dava konusu kambiyo senedi nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiği ve dava açmadan önce arabulucuya başvurmadığı belirlenmiştir. Mahkememizce duruşma hazırlığı için dosya üzerinden yapılan incelemede dava açılmadan önce başvurulması zorunlu olan arabuluculuk kurumuna ilişkin son tutanağın dosya arasında olmadığı tespit edilmiştir. Davacı, mahkememize sunduğu 06/03/2020 tarihli dilekçesi ile özetle; dava konusunun bir miktar alacak ve tazminat talebi içermediği, menfi tespit davalarında arabulucuya başvurunun zorunlu olmadığını ve davanın bu kapsamda değerlendirilmemesini beyan ile talep etmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre; ” MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile “Dava şartı olarak arabuluculuk”
MADDE 18/A- (1) İlgili Kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükümlerinin cari olduğu tespit edilmiştir.
TTK nun 3.kitabında düzenlenen kıymetli evrakla (TTK madde 645-849) ilgili ticari davalar mutlak ticari dava niteliğindedir. Bu davalar tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava olarak kabul edilir. Kıymetli evrakla ilgili ticari davaların niteliği gereği, taraflar dava konusu hak üzerinde çoğunlukla serbestçe tasarruf edebilmektedirler. Dava arabuluculuğa elverişli olmakla beraber dava şartı arabuluculuk kapsamında kalabilmesi için uyuşmazlık konusunun para alacağının ödenmesine ilişkin olması ve talep sonucunun tazminat veya alacağa ilişkin olması ya da her ikisini birlikte içermesi gerekir. Çek ve bono ile ilgili ticari davalar ise çoğunlukla menfi tespit talepli olarak ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar davacı eldeki menfi tespit davasında zorunlu dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmadığını ileri sürmüş ise de, TTK nun 5/A maddesindeki düzenleme ile talep sonucuna değil dava konusuna açıkça vurgu yapılarak dava konusunun bir miktar paranın ödenmesi olması şartı aranmış olduğu, menfi tespit davalarının esas itibariyle bir miktar paranın ödemesine ilişkin olmaları da dikkate alındığında dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir. Aksinin kabulü halinde hem kanun koyucunun amacına aykırı yorum yapılmış olacak hem de uygulamada büyük bir kargaşa yaşanacağından mahkemece taraflar arasındaki davanın zorunlu dava şartı arabuluculuk kapsamında kabul edilerek dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur.”. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. H.D.nin 28/06/2019 tarih 2019/1734 E. Ve 2019/1521 K.) Aynı doğrultuda …Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin … Esas sayılı kararında da “… ticari davalarda menfi tespit davalarının da zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğunun kabulü sonuç ve kanısına varılmıştır.” denilmekle aynı husus vurgulanmıştır.
Dava şartı arabuluculuğun, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. Maddesinin 2. Fıkrası çerçevesinde, gider avansı yatırılmasında veya gerekli hallerde teminat gösterilmesinde olduğu gibi tamamlanabilen bir dava şartı eksikliği olarak düzenlenmediği görülmektedir. Bir başka ifade ile, dava şartı noksanlığının giderilmesi ve arabulucuya başvurması için mahkemece davacıya süre verilemeyecektir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; davanın 7155 sayılı Kanunun 26. Maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01.01.2019 tarihinden sonra açıldığı, zorunlu arabuluculuk durumunun söz konusu olduğu ve davacının arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı anlaşılmakla 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun m.18/A-f.2 hükmü gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-7155 Sayılı Kanunun 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23’üncü maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİ İLE USULDEN REDDİNE,
2-Harç peşin alınmakla harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, tarafların yokluğunda 6100 Sayılı HMK.nın 341. Maddesi uyarınca miktar itibari ile kesin olmak üzere dosya üzerinden karar verildi. 06/03/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸