Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/155 E. 2020/167 K. 09.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/155 Esas
KARAR NO : 2020/167

DAVA : Tazminat (Şirket yöneticisinin sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/07/2019
KARAR TARİHİ : 09/03/2020

İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/254 Esas sayılı dosyasında verilen görevsizlik kararı üzerine Mahkememize tevzi edilen işbu dava dosyasının incelenmesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili şirketin çıraklıktan itibaren otomotiv yedek parça sektöründe çalışan … ve ortakları tarafından 1973 yılında kurulduğunu, 1979 yılında şirket ortağı …’nun payını …’na devrettiğini, davalıların murisi …’nun uzunca bir süre muhasebeci olarak çalıştığını ancak işlerinin iyi gitmemesi sonucu Amerika’ya orada da işlerini iyi gitmemesi sonucu Türkiye’ye geri döndüğünü, murisin ekonomik sıkıntılarının Türkiye’ye döndükten sonrada devam ettiğini, müvekkili şirketin kurucusu …’nun abisi …’nun bu durumuna kayıtsız kalmadığını ve ayrılan ortağının hissselerinin bedelini bizzat kendisi ödemek suretiyle abisine devrini sağladığını, söz konusu devir sonucunda müvekkili şirketin hisse dağılımı oranları %70 … %30 … şekilde olduğunu, davalıların murisi …’nun 12.05.2016 tarihde vefat ettiğini, murise ait şirketteki tüm paylarının murisin mirasçıları tarafından …’na devredildiğini, müvekkil şirketin ortağı olan …’nun abisi olan davalıların murisi …’na ortaklıkları boyunca güvendiğini ve bu güveni hiçbir zaman sorgulamadığını, …’nun abisinin ölümünden sonra abisinin şirketteki temsil yetkisini kullanarak kendi nam ve hesabına bir takım iş ve işlemler yaptığını, bu işlemler neticesinde şirketin zarara uğrattığı duyumlarına maruz kaldığını, …’nun eline geçen dosyada yer alan belgelere göre şirkete ait kooperatif üyeliği, davalıların murisini temsil yetkisini kötüye kullanmak suretiyle kendi üzerine geçirdiğini gösterdiğini, müvekkil şirketin otomotiv yedek parçacılığı ile iştigal ettiğini, tüm yedek parçacıların bir araya toplanması amacıyla kurulan …’nin üyesi olduğunu, dava konusu taşınmaz, davalıların murisinin hukuka aykırı iş ve işlemleri ile tapuda davalı adına kaydedildiğini, müvekkili şirketin kooperatif üyeliğinin devri hususunda davalıya özel bir yetki devri yapılmadığını, davalının yetkisiz temsilci konumunda olduğunu, davalıların murisi …’nun Kollektif Şirket ortaklığını hukuka aykırı bir şekilde kullandığını ve yönetim yetkisinin sınırlarını aştığını, müvekkili şirketin Kooperatifin ortağı iken hiçbir haklı ve yerinde gerekçeye dayanmaksızın davalılar murisinin haksız ve hukuka, dürüstlük kurallarına aykırı işlem ile Kooperatif ortaklığına tamamen aykırı bir sonuç doğurduğunu beyanla; zarara uğramaları açısından davalılara ait taşınmazın 3. Kişilere devrinin önlenmesi için Tedbir taleplerinin kabulü ile tapu kaydına teminatsız İhtiyati Tedbir konulmasına, davalıların murisinin haksız ve mesnetsiz eylemleri ile kendi çıkarına müvekkil şirketi zarara uğratmış olduğundan davanın fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL üzerinden belirsiz alacak davası olarak kabulüne, söz konusu miktarın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan alınarak müvekkil şirkete ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasını talep ve dava etmiştir,
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflardan birinin ticari nitelikte bir kollektif şirket olması, davanın konusunun kollektif şirket yapısı içerisindeki temsile ve vekalete ilişkin olması sebebiyle görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davacının hukuken bir tapunun aynına ilişkin dava içereğinin belirtildiğini, talep olarak para alacağı talebinde bulunduğundan ve bu alacak kanun kapsamında ayrıca zamanaşımı sebebiyle talep edilemeyeceğini, böyle bir alacağın hiçbir zaman doğmadığını, şirketin iç ilişkisinde iki kardeş arasında taşınmaz alımlarının birlikte yapıldığını, murisin vefatı ile kötü niyetli olarak mirasçılarına yönelik talepte bulunulduğunu, 27 sene önce yapılan işlemden şirketin ve …’nun haberinin olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, murisin vefatının ardından mirasçılarının payını cüzi bedelle alan …’nın kötü niyetli olarak huzurdaki davayı ikame ettiğinin açık olduğunu haksız ve mesnetsiz davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
Dava, şirket yöneticisinin sorumluluğu nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 3/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 5/A maddesine göre :
“Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.”
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun “Dava şartı olarak arabuluculuk” başlıklı 18/A maddesine göre ” kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir. “
Dava dilekçesinin incelenmesi neticesinde; davanın 7155 sayılı Kanunun 26. Maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01.01.2019 tarihinden sonra açıldığı, davanın tazminat davası olduğundan zorunlu arabuluculuk durumunun söz konusu olduğu ve davacının arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı, Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açıldıktan sonra görevsizlik kararı ile Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesinin de sonuca etkili olmayacağı ve zorunlu dava şartını ortadan kaldırmayacağı anlaşılmakla, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun m.18/A hükmü gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın TTK’nun 5/A. Maddesi, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2. Maddesi, HMK’nun 114/2. ve 115/2.maddeleri uyarınca zorunlu arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç 54,40 TL olup, peşin alınan 170,78TL’den mahsubu ile artan 116,38TL harcın, kararın kesinleşmesi ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Dosyada artan gider avansın kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
5-Davalı kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, AAÜT gereğince 3.400,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara eşit oranda verilmesine,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/03/2020

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

“Bu belge 5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”