Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/97 E. 2023/552 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/97 Esas
KARAR NO : 2023/552
DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/08/2019
KARAR TARİHİ : 13/09/2023

…. Asliye hukuk mahkemesinin 2019/367 Esas ve 2019/78 Karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı sonrası gelen Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 2013 yılında imzalanan Hisse Satış Sözleşmesi ile …’in sahibi olduğu …, …A.Ş.’nin %75 hissesini devraldığını, 2015 yılında …’nin, hisselerini …’a devrettiğini, müvekkilinin ise 2016 yılında dava dışı BS Yatırım’ın paylarını devraldığını, böylece müvekkilinin şirket hisselerinin %25’ine sahip olduğunu, yönetim kurulu üyesi konumundaki davalıların şirkete zarar verdiklerini, özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandıklarını, 30.09.2017 tarihi itibariyle hakim şirket …’in, … şirketinden alacağının 38.592.201,88 TL olduğunu, bu bakiyenin şirket toplam borç miktarının %40,50’sini oluşturduğunu, 38.592.201,88 TL alacağın yalnız 9.643.088,64 TL tutarındaki kısmının … tarafından gönderildiğini, bakiye değerin ise hesaptaki bakiyenin virman edilmesinden kaynaklandığını, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/… Esas sayılı dosyasına sunulan 06.03.2019 tarihli bilirkişi ek raporunda şirket alacağının virman işlemleriyle gerçekleştirdiğini ortaya koyduğunu, şirketin borca batık olmasından kaynaklı olarak 31.10.2017 tarihli genel kurul kararı ile sermaye arttırımına gittiğini, şirket yöneticilerinin önem taşıyan meblağlı kısa dönem borçlanmaya gitmesinin kredi riski konusunda gerekli hassasiyetin gösterilmediğini kanıtlamakta olduğunu, bu kredi kullanımları dolayısıyla kambiyo kârının 23.068.822,60 TL, zararının ise 34.99.409.91 TL olduğunu, bu şekilde kullanılan kredilerin miktarı ve vadesinin uygun olmadığının anlaşılacağını, 2017 tarihli YMM raporunun incelenmesinde 31.08.2017 tarihli faaliyet giderlerinin detaylıca araştırılması gerektiğini, yine stok hesabı bakiyesinin dönem maliyetine isabet eden kısmının 2017 yılına ilişkin gerçekleştirilen üretim maliyet harcamalarının stok hesabına aktarılıp aktarılmadığının incelenmesi gerektiğini, 2016 yılı için 120 alıcılar hesabı 11.356.000,00 TL iken 2017 yılında 21.813.000,00 TL olduğunu, ciro ile alacak hesabının orantılı bir artış içerisinde olmadığını, dolayısıyla şirket menfaati yerine hakim ortak, grup şirket üzerinden menfaat sağlayıp sağlamadığını açıklaması gerektiğini, yöneticilerin şirket menfaatini dikkate almadan temelsiz şekilde sermaye arttırımı gerçekleştirmeleri sebebiyle sermayede oynamalara ve paydaşların hak kaybına uğramalarına sebebiyet verdiğini, öncelikle 24.500.000,00TL tutarında sermaye arttırımına gidildiğini, 12.04.2019 tarihli genel kurul kararı ile sermaye azaltımına gidildiğini, ancak iki ters işleminin gerekçesinin aynı olmasının kabul edilemez bulunduğunu, sermaye azaltımı ile müvekkilinin yönetim kurulunda temsil edilme hakkının elinden alındığını, hakim şirketin şirketin ortaklar borç hesabı ile şirket menfaatine aykırı olarak şirketi zarara uğrattığını, şirketin yakın bir tarihte hakim pay sahibine borçlandırılması sonucu iflasa sürüklenmesini müteakip sermaye arttırım kararı alındığını, kaldı ki bu arttırım neticesinde de şirkete borç veren pay sahibinin bu borcunu takas etmeyerek şirkete olan sermaye borcunu nakit olarak ödediğini, hakim şirket konumundaki … tarafından gerçekte olmayan alacakların üretildiğini, hangi hizmetin ne tutarda alındığı belli olmadan gerçeğe aykırı faturalar kesildiğini, 12.04.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında bağlı ortaklar ile ilişkiler raporu sunulduğunu, …’in enerji sektöründeki diğer bağlı kuruluşunun … A.Ş. olduğunu, … A.Ş.’nin … şirketi faaliyet konusu olan … ruhsat sicil numaralı … sahası alanı için özelleştirme teklifinde bulunduğunu ve şirket menfaatlerinin hiçe sayıldığını, tarafların diğer tarafın yazılı onayı olmadan feldispat madeniyle ilgili sektörde faaliyet göstermesinin yasaklandığını, burada amacın rekabet ortamı yaratmamak olduğunu, şirketi zarara uğratan eylemlerin aynı zamanda sermaye piyasası kanununa da aykırılık oluşturduğunu, bu sebeple de SPK’ya da şikayet dilekçesi verildiğini belirterek; bahsi geçen sebeplerle, … A.Ş.’ye tedbiren yönetim kayyımı, olmadığı takdirde denetim kayyımı atanmasına, şirket hesaplarına tedbir konulmasına, şirket defterleri üzerinde inceleme yapılmasına, … A.Ş.’nin yönetim ve temsili ile mal varlıklarının ve hatta defter ve belgelerinin korunması için her türlü önlemin tedbiren alınmasına, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 150.000 TL tazminatın … dışındaki davalılardan müteselsilen tahsili ile … A.Ş.’ye ödenmesine, … A.Ş.’nin grup şirketi olmak nedeniyle uğradığı zarardan fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 150.000 TL tazminatın …, …, …, … A.Ş ve …’dan müteselsilen tahsiline ve … A.Ş.’ye ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davanın ilk açıldığı …. Asliye hukuk mahkemesinin 2019/… Esas ve 2019/… Karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı verilmiş ve dosya mahkememize gelmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde ; Davanın kapsamına giren yıllar bakımından … ve …’nun yönetim kurulu üyesi olmadıklarını, …, …, …, … ve …’ın sadece görevde oldukları süre bakımından sorumlulukların incelenmesi gerektiğini, davacının tabi olduğu İrlanda’nın, Lahey sözleşmelerinden olan 1954 Hukuk Usulune Dair Sözleşme’ye taraf olmadığı için MÖHUK’un 48. maddesi gereği teminat ödemekle yükümlü olduğunu, davacının, yapılan işlemleri en son öğrendiği tarihin 22.03.2017 olduğunu, bu tarihten itibaren TTK’nın 560. maddesi uyarınca iki yıllık zamanaşımı süresi uyarınca davanın açılmadığını, yine 22.03.2017 tarihinde verilen ibra kararından itibaren altı ay geçmiş olduğundan TTK’nın 558. maddesi gereği sorumluluk davası açılmayacağını, ….Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/68 Esas sayılı dosyası üzerinden görülmekte olan dava bulunduğu için derdestlik itirazlarının olduğunu, …. ATM’nin 2018/… Esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunda var olan ifadelerin davacı yanca çarpıtılarak dosyaya yansıtıldığını, söz konusu raporda 38.592.201,88 TL tutarındaki borcu inceleyen bilirkişinin bu borç tutarının 9.643.088,64 TL dışında kalan kısmının …’in şirket nezdindeki diğer hesaplarında virman edildiğinin tespit edildiğini, yine davacının bilirkişi raporunda yer alan dava dışı şirket yani … ifadesine kasıtlı olarak yer vermediğini, diğer tutarların üçüncü kişilerin hesaplarında yapılan virmanlar olduğunu ifade ederek mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, davacının … şirketine 2017 yılında 28.949.113,24 TL tutarında pazarlama ve satış giderinin fatura ettiğini iddia etmekte olduğunu ve bu iddianın ispata muhtaç olduğunu, …’un ihracat tahsilat vadesinin 150 gün olduğunu, bu süreçte nakit ihtiyaç ortaya çıktığını, alınan kredi yatırım amaçlı olmadığından uzun süreli işletme sermayesi kredisi kullanılamadığını, … kredilerinin sadece ihracat taahhüdüyle kullanılabilen en uygun faiz oranlı krediler olduğunu ve sübvansiyon amaçlı olduğunu, 2016 ve 2017 yıllarına ait YMM raporlarının ilgili kısımlarında da görüldüğü üzere Mevcut Emtia Stokları Vergi Usul Kanunun 274. ve 275. maddelerine uygun olarak ortalama maliyet yöntemiyle değerlendiği ve satış maliyet hesaplarının mevzuata uygun olduğunun tespit edildiğini, sermaye arttırımı neticesi davacı pay sahibinin payının zarar görme durumunun söz konusu olmadığı gibi, gerçek değerinin arttığını ve kâr payı alma imkanının doğduğunu, şirketin bir taraftan yatırım yaparken diğer taraftan da taraf olduğu sözleşmeler nedeniyle rödovans bedeli, arazi izin bedeli ,teminat tutarı, ağaçlandırma bedeli gibi birçok mali yükümlülüğü de karşılamak zorunda kaldığını, şirketin bu giderleri karşılamak için kaynağa ihtiyacı bulunduğunu, davacı pay sahibinin de yatırım için şirkete kaynak sağlanmasına o dönem hiçbir itirazının olmadığını, ancak ne zaman ki teknik iflastan kurtulmak için yatırım miktarının sermayeye dahil edilmesi zorunluluğunun gereği yapıldığında, davacının bu tarihten sonra art arda dava açmaya başladığını, yine davacının sermaye arttırım bedeli azınlık hissedarlarının yönetimdeki paylarının düşürülmesine ilişkin iddiasının gerçek dışı olduğunu, şirketin öz varlığı tespit edildikten sonra 2.500.000,00 TL tutarındaki şirket sermayesinin arttırılması zorunluluğunun doğduğunu, … A.Ş.’nin şirkete işletme sermayesi vermesinin şüpheli olduğuna ilişkin davacının iddiasının bulunduğunu, ancak bu ödemeler yapılırken davacının hiçbir karşı çıkmasının ve itirazının bulunmadığını, banka hesaplarının …’un bilanço büyüklüğüne göre normal seviyelerde olduğunu ve işletme faaliyetlerine uygun bulunduğunu, faiz gider ve gelirlerinin uyumlu olduğunu, arzu edilen karlılığa ulaşıldığında kredi yükünün azaltılacağını, yatırımlara ilişkin maliyetleri şirketin zararı birden artmasın diye delil tablosuyla ilişkilendirilmediğini aksine bilançoda aktifleştirildiğini, 11081 ruhsat sicil numaralı … sahasına ilişkin özelleştirme teklifinin …’den verilmesinin sebepleri bulunduğunu, daha önce … ile aynı ihaleye girildiğini fakat ihalenin onaylanmadığını, …’un … ile imzalamış olduğu rödovans sözleşmesinin bulunduğunu, eğer … ihaleyi alsa rödovanscısının … adı altında yine … olacağını, … ile hukuki sıkıntılar yaşanacağını, …’un ihale bedelini karşılamasının mümkün olmadığını, davacının dava dilekçesinde dayandığı hisse satış sözleşmesinde devirler nedeniyle yükümlülüğünü yitirdiğini, şu anki ortakların bu sözleşmeyle bağlı olmadıklarını, dolayısıyla mevcut ihaleye … ile girilmesinin sözleşmesel bir engel olmadığını, ihtiyati tedbir açısından davacı vekilinin haklılığını yaklaşık olarak ispat edemediğini belirterek, ihtiyati tedbir talebinin ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce 8.12.2021 tarihli duruşmasında; “Davacı tarafın denetim kayyımı tayinin talebinin kabulü ile mali müşavir … ve hukukçu ‘in … A.Ş’nin mevcut yönetim kurulunu rutin işler dışındaki işlemler yönünden denetim kayyımı olarak atanmasına, özellikle şirketin borçlandırılması, kredi açma veya kapatma, ortaklara veya iştiraklere borç verme veya tekeffülde bulunma, şirketin günlük rutin işlemleri dışında personel yerini değiştirme veya mal varlığını toptan alıp satma, ortaklarla, bağlı veya hakim şirket ile iş veya işlem yapma gibi konularda kayyım onayı olmadan iş yapmasının tedbiren önlenmesine, Kayyımlar için ayrı ayrı 7.500,00 Tl aylık ücret takdirine ve … Şirketi tarafından karşılanmasına, ilk üç aylık miktarın davacı tarafça 2 hafta içinde mahkememize depo edilmesine” karar verilmiş, bu kararın davalı tarafça istinafı üzerine … Mahkemesi …. Hukuk Dairesini 2022/… Esas sayılı ilamı ile gerekçe yazılması gerektiği gerekçesiyle geri çevrilmiş, mahkememizce gerekçeli ara karar oluşturulup Bölge Adliye Mahkemesine gönderildikten sonra bu kez, aynı dairenin 2022/… Esas sayılı ilamı ile mahkememiz tedbir kaldırılarak, davacının tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
…. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/… Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verildiği ancak istinaf sonucu kararın kaldırıldığı ve mahkemesine iade edildiği, mahkemece 2022/… Esasa kaydedilerek bu kez, dava dışı … şirketinin 31/10/2017 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan sermaye artırımına ilişkin kararın iptaline karar verildiği ve kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Davalı tarafça mahkememiz hakimlerinin reddine dair talepte bulunulmuş ise de, bu talebin kanuna uygun gerekçesinin olmadığı, yargılamayı uzatmaya matuf olduğu değerlendirilerek talebin geri çevrilmesine karar verilmiş ve yargılamaya mahkememizce devam edilmiştir.
Tarafların sunduğu belgeler dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir.
Tarafların sunduğu çok sayıda talep ve beyan dilekçeleri mahkememizce incelenmiş gerekli ara kararlar kurulmuştur.
Mahkememizce, görevlendirilen ilk bilirkişi heyet raporunda özetle ; ” HAKSIZ REKABET İLE İLGİLİ KISMIN DEĞERLENDİRİLMESİNDE,
A- Hâkim şirket tarafından, şirketler topluluğu içerisinde yer alan … AŞ ile aynı ticari iş kolundaki diğer şirketinin olması ve bu şirket ile ihaleye
girmesinin hisse devri sözleşmesi ile kabul edilen rekabet etmeme borcuna aykırılık teşkil ettiği ve
haksız rekabet oluşup oluşmadığının tespiti için ana şirket ile bağlı şirket arasındaki sözleşmenin
incelenmesi gerektiği, bağımsız denetici tarafından hazırlanan rapor kapsamında mali hususların
tespiti ile ancak bir kanaate ulaşılabileceği,
B- Yine ihale tarihinin bildirilmemesi sebebiyle o tarihte görevde olan yönetim kurulu üyelerinin
de kanuni rekabet etmeme borcu ve sözleşme gereğince haksız rekabet eyleminin gerçekleşip
gerçekleşmediğinin de ancak mali rapor sonucundan sonra tespit edilebileceği yönünde kanaati oluştuğu, (Ancak davalılardan … ve …’nun sadece hâkim
şirkette yönetim kurulu olduğu ancak diğer şirkette olmadığı, bu açıdan bu iki davalı yönünden
haksız rekabet eyleminin hiçbir şekilde gerçekleşmediği tespit edilmiştir.)
C- Söz konusu rapor sonucunda haksız rekabet oluştuğu kanaatine varılması halinde davacı
şirketin uğramış olduğu zararların tazmini için yoksun kalınan kârın ne olduğu tespit edilerek bu
miktarın tazminat olarak belirlenmesi, aksi taktirde davalının elde etmesi mümkün olan gelirin
ne olduğu tam olarak tespit edilmesi, bunun da mümkün olmaması halinde Sayın Mahkeme
Hâkimi tarafından hakkaniyete uygun bir tazminata hükmedilmesi gerektiği,
2- MALİ İNCELEME AÇISINDAN;
A- Hâkim şirket tarafından, şirketler topluluğu içerisinde yer alan … AŞ’ye (…) Finansal destek sağladığı ve bununla ilgili Finansal giderleri …
firmasına yansıttığı, Faiz yansıtmaları ile ilgili Hâkim ortak tarafından paylaşılan belgelerde yer
alan faturalarda hesaplamanın nasıl yapıldığı ve … firmasına hangi oranlarda ve karlılıkla
fatura edildiğinin araştırılması, Hâkim şirket tarafından, şirketler topluluğu içerisinde yer alan
… AŞ’ye (…) 2016 – 2017 yılları içerisinde “MASRAF PAYLAŞIMI” olarak faturalandırma yaptığı ama 2018 yılında bu uygulamadan vazgeçtiği, 2018
yılında vazgeçilen uygulama ile muhasebede “Devamlılık” prensibine uymadığı, Hâkim şirket
tarafından, şirketler topluluğuna “Masraf Paylaşımı” konusunda hangi ölçüye göre 2016 -2017 yılı
giderlerini paylaştırıldığının detay olarak sorgulanması, mevcut cirolar ve belgeler ışığında
Masraf Paylaşımından kaynaklı Ciddi bir GİDER yükünün … firmasının üstlendiği, Davaya
konu edilen dönemler için Bağımsız Denetici tarafından Denetime tabi tutularak,
tarafımızdan madde 6. D’de belirtilen konuları da kapsayacak şekilde rapor alınması,
B- Şirketin 2016 -2017 yılları Gelir Tablosuna bakıldığında Faaliyet Zararı ile karşı karşıya olduğu,
Faaliyetin devamı süresinde Yönetim Kurulunun Maliyet ve Karlılıkla ilgili süreç yönetimlerinin
ve kararlarının … şirketinin büyümesine/ faaliyetine devam etmesine yönelik eylemlerimi
olduğu, Davaya konu edilen dönemler için Bağımsız Denetici tarafından Denetime tabi
tutularak, tarafımızdan madde 6. D’de belirtilen konuları da kapsayacak şekilde rapor alınması,
C- … şirketinin mali verilerine göre 2017 ve 2018 yıllarında Ciddi KUR FARKI’nın Zarar
olarak (yaklaşık 45.393.930.-TL) Mali verilerinde yer aldığı, Şirketin Alıcıları ağırlıklı YURTDIŞI müşteriler (Cironun ortalama %65’i EURO-USD) olup bu boyutta bir kur gideri ile
ilişkilendirilemediği,
D- … Şirketinin mali verileri ve Net satışları dikkate alındığında Kredi Kullanımının Finans
kuruluşları üzerinden yapılarak daha uygun Faiz oranları üzerinden Kredi kullanımı (… –
İhracat Garantili Kredi) yapılabileceği, Bunların yapılması durumunda alttaki zararlarla
karşılaşma ihtimalinin minimize olacağının düşünüldüğü, Davaya konu edilen dönemler için
Bağımsız Denetici tarafından Denetime tabi tutularak rapor alınması,
a) 2017 YILINDA Örtülü Sermaye Faizi olarak 3.652.632,45 TL Kanunen Kabul Edilmeyen Gider
(KKEG) Yazılmış olup, Örtülü Sermaye üzerinden hesaplanan Faizin KKEG olarak yazılmayacağı,
b) 2017 yılında KKEG yazılan 1.689.301,30 TL SGK Sigorta Primlerinin de zamanında ödenerek
hem SGK indiriminden yararlanılacağı ve KKEG yazılmasına engel olunacağı,
E- Mevcut Mali İdareye verilen veriler ışığında;
Sermaye artırımı ve Sermaye Azalımı nedeniyle şirketi zarara uğratacak bir iş veya işlemin
oluşmadığı, 3- Mevcut Haksız rekabet incelemesi ve Mali incelere esas olan verilerle; Sayın Mahkemenin Şirketi
zarara uğratan iş ve eylemleri, kusurun bulunması ile kusurun kaynağı, zarar kalemlerinin ayrı ayrı belirlenmesi konusunda karar vermesine yardımcı olabilecek bilgilere ulaşmak için yeterli belge ve
bilgiye olmadığı, Asıl bilgi ve belgelerin şirket merkezin de olduğu da göz önüne alınarak;
Davaya konu edilen dönemler için Bağımsız Denetici tarafından Denetime tabi tutularak,
tarafımızdan madde 6. D’de belirtilen konuları da kapsayacak şekilde rapor alınması durumunda, bilirkişi incelemesine ilişkin mahkeme ara kararındaki bilgilere daha sağlıklı olarak erişileceği, ” bildirilmiştir.
Sunulan raporda belirtilen eksikliklerin giderilmesi için, bilirkişi heyetindeki … n bağımsız denetçi olması nedeniyle bu konularda görevlendirilmiş ve ayrı bir rapor alınmıştır.
Mahkememiz kararı gereği bağımsız Denetçi … dan alınan ek raporda özetle; “2016 yılında Mevcut mali veriler ışığında davaya konu şirkete ihtiyacının üzerinde Kredi Kullandırılması, net Satışlara oranla, Paylaşılan Mali veriler ışığında 2016 yılında Net satışlarla kıyaslandığında Satılan Malın Maliyetinin neredeyse Satış fiyatına yakın olduğunu (2016 yılı ikinci yarı dönemde %86), 2017 yılında Net satışlarla kıyaslandığında %65 oranında Satılan Malın Maliyeti’nin gerçekleştiğini, bu gerçekleşme sonucunda 2017 yılında %35 Brüt Kar varken aynı dönemde %45 oranında gerçekleşen Faaliyet Giderleri neticesinde Davaya konu firmanın çıkardığı …’in üretim aşamasında Firmada %10 zarar oluştuğunu, oluşan zararın diğer gelirlerle de kapatılamadığından 2016 – 2017 yıllarına ait Bilançolara zarar olarak yansıdığını, 2017 yılında …’e (kısaca GYH) fatura karşılığında ödenen Faiz tutarlarının Kurumlar Vergisi Madde 12 gereğince ÖRTÜLÜ SERMAYE olarak … Şirketinin Kurumlar Vergisi Beyannamesinde yer alarak (GYH’ge ödenen Faizler ve Bu Faizlere ait düzenlenen Faturalarda yer alan KDV’ler kanunen kabul edilmeyen giderler (kısaca KKEG) yazıldığından) … firmasının 2017 yılında oluşan gerçek zarar rakamının, örtülü sermaye KKEG olarak adledildiğinden mali bilançoda bu giderler zarardan düşülerek kurumlar vergisinde düzenleme yapılmasından dolayı, 2017 yılında oluşan gerçek zararın sonraki yıllarda İndirim konusu yapılmasının önüne geçtiğini, vadesinde ödenmeyen SGK Primlerinden kaynaklı %5 SGK Devlet destek indiriminden yararlanılamamasının haricinde, SGK payları ilgili dönemde gider olarak da Kurumlar Vergisi Beyannamesinde dikkate alındığını, hem indirimden hem de gider yazma hakkından … firması yönetimsel hatadan dolayı mahrum kaldığını, bunun haricinde 2017 ve sonraki yıllarda SGK priminin son ödeme tarihi geçtikten sonra ödemesi yapıldığından, vadesinden sonra ödemeden kaynaklı ortaya çıkan gecikme faizleri ek bir finansal maliyet kalemi daha … şirketinde oluşturulduğunu, ilgili döneminde ödeme yapılmadığından SGK primleri ilgili dönemde gider yazılamadığından, şirketin mevcut faaliyetleri sonucunda oluşacak gerçek zararın sonraki dönemlerde elde edilebilecek kardan mahsup edilebilmesi kanunen mümkünken bu hakkın tamamen yanlış ödeme/finans/kredi kullanımları sonucuna bağlı olarak bu haktan mahrum kalındığını, bütün bu veriler ışığında Yönetim Kurulunun zamanında alacağı doğru kararlar ile doğru maliyetlendirme / Ürünün Satış fiyatlandırmasında indirim ile ihracat aşamasında katlanılan ek satış masrafları / Satış Fiyatında yapılan ıskontolar/ Alacakların vadesinden önce faiz oranı olarak daha yüksek -Faktoring- finansal araçlarla kullanımı/Hakim ortak kredi kullandırımı sonrası oluşan Ek Finansal maliyet oluşması, … firmasında SGK Primleri ödenmeyip yıl sonunda, SGK borçlarını ödeyebilecek paraların Hakim ortak konumunda olan …e aktarılması, … tarafından düzenlenen 2016 -2017 -2018 yılları Masraf Yansıtmalarına ait faturalardan kaynaklı … firması ile bu fatura muhteviyatları ilişkilendirildiğini, Yüksek Maliyet/Uzun Ödeme Vadesi/ … Y. H. tarafından düzenlenen Masraf Faturaları / … Y. H’den para kullanımlarına ait Faiz Faturaları/ Örtülü Sermaye/ İndirilemeyen KDV/ Özellikle 2016 yılında fazla kullanılan Kredi/ Ödenmeyen SGK primleri ve bunlardan kaynaklı alınamayan devlet destekleri / SGK Primlerinin Geç ödenmesinden kaynaklı ilave Finans yükü ile gecikme faizlerinin Gider olarak kabul edilmemesi/ 2017 yılında Üretildiği anda faaliyet zararı oluşan … Üretimi/ Hakim ortak hesaplarına 2016 ve 2017 yıl sonlarında aktarılan paraların SGK ödemelerinde kullanılmaması sonrasında …da oluşan Zarar, Kur riski olmaması gerekirken ortaya çıkan yüksek orandaki Kur Farkları ile şirket Ciddi zarara uğramış olup, Mevcut kısıtlı denetimim sonucunda Raporumda paylaştığım Maliyet/ Gider /Finansman durumlarının olmaması durumunda, Net hesaplama tarafımdan yapılamamakla beraber mevcut Mali veriler/ Paylaşılan bilgiler ışığında … şirketinin 2017 yılında gerçekleşen Sermaye artırımına ihtiyaç duyulmayacağından bahsedilebildiğini, 2016 yılı ile başlayan Finansal (Mali sonuçlara göre İhtiyaçtan fazla kredi kullanımı) kullanımlar, Ürün Maliyetinde/ Faaliyet giderlerinde yaşanan anormal artışlar sonucunda … firmasında kar marjlarının çok yüksek oranda düşmesi hatta mali verilere göre … üretildiği anda zarar edilmesi ile birlikte şirketin Ekonomik sıkıntıya düştüğü ve Ticari Hayatın olağan akışı içerisinde Piyasada üretildiği anda talebi olan bir …’in (Feldspat) çıkarılması ve satışından kar elde edilmesi beklenirken, hatalı Maliyet, Muhasebe, Finansal (özellikle SGK ödemeleri/ Kredi Kullanımlarının Bankalardan yapılmaması) kararlar sonucunda şirketin mali veriler ışığında zarar ettiğini, ” bildirmiştir.
İtirazlar doğrultusunda ilk heyetten alınan ek raporda özetle; “Rekabet yasağına ilişkin genel kurul tarafından izin verildiğinden haksız rekabet oluşmadığını, kök ve ek raporlardaki belgeler ve hesaplamalarla, taraflarınca tespit edilen bilgi ve belgelerin tekraren bu raporlarında da teyit edilmiş olduğunu, kök ve ek raporlarında belirttiklerinde herhangi bir değişikliğin olmadığını, davaya konu şirket merkezinde tekrar yapılan yerinde inceleme sonucunda, davalı şirkete ait taraflarınca paylaşılan yeni belgeler ışığında şirketin zarara uğramasına neden olan tutar ve bu tutarı oluşturan kalemlere ait değerlendirilmeler ışığında tespit edebildikleri tutarın 10.462.749,76 TL olacağını, bunun dışında 2016 ve 2017 yıllarında satıllan malın maliyetinden kaynaklı satış anında yapılan zararlardan dolayı da, 2016 yılında 1.578.728,25 TL ve 2017 yılında 6.034.989,82 TL tutarında yönetimin ürün satışı öncesi gerekli önlemleri almaması nedeniyle zarar oluştuğunu, bu zararında ilave edilmesi gerektiğini gerektiğini, toplam zarar evrilen tutara ilave edilmesi gerektiğini, ” bildirmiştir.
Davalıların bilirkişinin reddi talebi mahkememizce yerinde görülmemiş ve red edilmiştir.
Alınan raporlara karşı itirazlar üzerine mahkememizce yerinde inceleme, sahaya gidip görme suretiyle yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememiz ara kararı gereği yeni bilirkişi heyetinden alınan kök raporda özetle; “Dava konusunun, davacı şirketin davalı yönetim Kurulu üyelerine karşı açtığı ve Yönetim Kurulu üyelerinin şirketi 2016 ve 2017 yıllarında uğrattıkları iddia edilen zararın şahsen şirkete ödemelerine dair bir tazminat davasından ibaret olduğunu, … AŞ’nin 2016, 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, …’in 2016, 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğunu, Rapor içeriğinde yapılan incelemeler doğrultusunda ve dosya münderecatında yapılan incelemelerde, sermaye artırımı ve Sermaye azaltımının gerek şirkete gerekse şirket ortaklarına zarar verici bir eylem oluşturmadığı kanaatine varıldığını, Ortaklar hesabının incelenmesi neticesinde, şirketin incelenen defter kayıtları ve parasal hareketler incelenmiş olup yapılan işlemlerde şirkete ya da şirket ortaklarına zarar verici bir eylem olup olmadığının kısıtlı olarak yapılan denetlemelerimiz doğrultusunda tespit edilemeyeceğini, Şirketin Kullandığı Kredi ve Stok hesapları incelendiğinde, davacı tarafın beyanlarına ilişkin olarak şirketin 30.09.2017-31.12.2019 dönemlerine ait Bilançoları incelenmiş, dönem mizanlarında yer alan hesap tanımlamalarına göre 31.12.2019 tarihi itibariyle şirkete ya da şirket ortaklarına zarar verici bir eylemin oluşmadığını, Rapor içeriğinde detaylı şekilde belirtildiği üzere KKEG’den dolayı Yönetim Kuruluna sorumluluk yüklenmesinin hatalı olacağını, SGK borçlarının zamanında ödenmemesinden dolayı oluşan ekonomik fayda/zarar analiz edildiğinde, ortada bir ekonomik zarar değil bir kar olduğunu, Şirket %5’lik borçsuzluk indiriminden faydalanamamış ancak 2016 ve 2017 yıllarında sağlanan yapılandırma imkanından faydalanarak tüm borçlarını nispeten düşük bir vade farkıyla ve çok uzun vadelerle yapılandırmış ve bu taksitleri ödeyerek borçlarını kapatmış olduğu görüldüğünü, böylelikle zamanında ödenmeyen anapara tutarları üzerinden paranın zaman maliyeti dikkate alındığında kazanç sağlanmış olduğu anlaşıldığını, şirket bu SGK borçlarını zamanında ödemek için bankalardan kredi veya …’den borç alsa idi, o taktirde oluşacak bu borçlar üzerinden 1.101.148,42 TL tutarında faiz yükü altına girmiş olacağı, daha az faiz gideri oluşması nedeni ile sağlanan bu ekonomik fayda tutarı, Şirket’in kaybettiği %5’lik indirim tutarları ve bu yapılandırma kanunları kapsamında hesaplanan vade farkı tutarları toplamı ve geç ödemelerden kaynaklanan gecikme faizleri olan (147.246,31 + 120.217,62 + 72.612,21 + 84.860,76 + 233.422,82) 658.359,72 TL’den 442.788,70 TL daha fazla olduğunu, Özetle SGK borçlarının zamanında ödenmemesinden dolayı oluşan ekonomik fayda/zarar analiz edilecek olursa ortada 442.788,70 TL tutarında bir ekonomik kar olduğunun anlaşıldığını, Bilirkişi Heyeti Holding’e ilişkin faiz giderinin tümü (4,5 milyon TL) için değil de sadece kurumlar vergisi hesaplamasında dikkate alınmayan bu kısım için Yönetim Kurulu’nu sorumlu bulduğunu, bu durumda sorumluluk atfettiği konu faiz giderinin oluşması değil, faiz giderinin 3,6 milyon TL’lik kısmının vergi matrahının hesaplanmasında KKEG olarak dikkate alınması olduğu anlaşıldığını, Rapor içeriğinde açıklandığı gibi bir an için bu uygulamadan şirketin bir zararı olacağı düşünülse bile zarar, söz konusu tutarın kendisi kadar değil tutarın kurumlar vergisi üzerindeki etkisi (3.652.632,45 x %20 =730.526,49 TL) kadar olduğunu, diğer yandan … AŞ’nin 2017 yılı Kurumlar Vergisi beyannamesine göre (3.652.632,45 TL’lik tutar vergi matrahından indirilemez şeklinde dikkate alınmış olmasına karşın) bir kurumlar vergisi ödemesi de çıkmamış olduğu görülmekle dolayısı ile 730 bin TL’lik fazla vergi ödemesinden de söz edilemeyeceği kanaati edinildiğini, Rapor içeriğinde açıklandığı gibi bu giderlerin KKEG olarak dikkate alınması nedeni ile şirketin bir zararı olacağı düşünülse bile zarar, söz konusu tutarın kendisi kadar değil tutarın kurumlar vergisi üzerindeki etkisi (1.626.457,24 x 9620 – 325.291,45 TL) kadar olduğu hesap edildiği, diğer yandan … AŞ’nin 2016, 2017, 2018 yılı Kurumlar Vergisi beyannamesine göre (bu KKEG tutarlarına karşın) bir kurumlar vergisi ödemesi de çıkmamış olup, dolayısı ile 325 bin TL’lik fazla vergi ödemesinden de söz edilemeyeceği kanaati edinildiği, şirkete ait bir vergi borcunun gecikmeli olarak ödenebilmesi nedeni ile oluşan gecikme zammı ve yasal faizler için, verginin gecikmeli ödenmesi nedeni ile katlanılan gecikme zammı ve yasal faiz ile eğer zamanında ödemek için bankadan kredi veya …’den borç alınsa idi ortaya çıkacak finansman giderini karşılaştırmadan doğrudan Yönetim Kurulu’nun sorumlu tutulamayacağı kanaati edinildiğini, önceki Bilirkişi Heyeti’nin Ek Raporunun 28. Sahifedeki tabloda 1. Sıradaki SGK kaynaklı zararlar içinde gecikme zammı ve faizler zaten bulunmakta olduğunu, ayrıca 4. Sıradaki KKEG tutarları 2017 yılı rakamı içinde 106.000 TL tutarındaki idari para cezası da bulunduğu, bu sebeple KVK Md. 11 satırında belirtilen rakamların 190k TL’lik kısmı mükerrer olduğu lalan 382k TL’lik kısım ise daha önce belirtildiği gibi Şirket’in giderleri olup kanun gereği Kurumlar Vergisi hesaplamasında matrahtan indirim olarak kabul edilmeyen vergi ödemelerinin gecikme zamları, trafik cezası, ilgili döneminden sonra gelen önceki yıla ait faturalar gibi giderlerden oluştuğu anlaşıldığını, diğer yandan, bir an için bu uygulamadan şirketin bir zararı olacağı düşünülse bile zarar, söz konusu tutarların kendisi kadar değil kurumlar vergisi üzerindeki etkisi (382.000 x 9620 – 76.400 TL) kadar olacağı, … AŞ’nin bu tutarlarla ilgili olduğu 2017 ve 2018 yılı Kurumlar Vergisi beyannamelerine göre (bu indirimler yapılmış olmasına karşın) bir kurumlar vergisi ödemesi de çıkmadığından dolayısı ile fazla kurumlar vergisi ödemesinden de söz edilemeyeceği kanaati edinildiğini, 2018 yılı Kurumlar vergisi beyannamesinde “VU Kanununa aykırı amortisman” açıklaması satırında belirtilen 309 bin TL’lik rakam, çeşitli sabit kıymetlerin geçmiş yıllarda eksik tutarda amortisman ayrılmış olması nedeni ile tespit edilen eksik amortismanın 2018 yılında ayrılmasına ancak (geçmiş yıllar ile ilgili olduğu için mevzuat uyarınca) kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınmasına ilişkin olduğu, diğer yandan önceki yıllarda Şirket’in herhangi bir kurumlar vergisi ödemesi bulunmadığı, dolayısı ile kurumlar vergisinin bu nedenle fazla ödenmiş olduğundan bahsedilemeyeceği kanaati edinildiğini, … tarafından tüm IT hizmetlerinin bir başka şirketten satın alınması veya tamamen kendi bünyesinde altyapı ve insan kaynakları maliyetlerine katlanılması durumunda ortaya çıkacak giderler ile … tarafından fatura edilen tutarları karşılaştırmadan, doğrudan tüm IT giderlerinden Yönetim Kurulunun sorumlu tutulamayacağı kanaati edinildiği, benzer şekilde 270.073,21 TL’si (%42’si) Karaköy bina genel gider yansıtması olup … AŞ, mülkiyeti …’e ait Karaköy’deki binada kiracı konumunda olduğu, binanın tüm elektrik, su, ısıtma, güvenlik, mutfak vb giderleri … tarafından karşılanmakta ve binadaki kiracı olan tüm grup şirketlerine fatura edilmekte olduğu, açıklandığı üzere bu hizmetlerin üçüncü bir kişiden veya kendi bünyesinde karşılanması durumunda katlanılacak maliyetlerin daha yüksek olabileceğinin düşünüldüğünü, … tarafından düzenlenen fatura KDV’leri söz konusu KDV tutarlarının büyük kısmı indirilecek KDV olarak kayıtlara alındığından şirket …’e ödediği bu KDV tutarlarını tahsil etmiş, dolayısı ile fiilen hiçbir gider veya fon çıkışı da gerçekleşmediği, önceki Bilirkişi Heyeti …’in 2016- 2018 arasında 3 senede kestiği toplam 5.889.210,34 TL’si faiz faturasından sadece örtülü sermaye hesabına konu olan 3.652.632,45 TL’sinden Yönetim Kurulunu sorumlu tutmuş geri kalan 2.236.577,89 TL’lik faiz giderinden dolayı herhangi bir sorumluluk iddiasında da bulunmamış olduğu, bu bağlamda (kesilen tüm faturaların KDV’sinden dolayı sorumluluk iddiasında bulunduğu için) aslına ilişkin bir sorumluluk iddiasında bulunmadığı 2,2 milyon TL’lik faiz giderinin (403 bin TL tutarındaki) KDV’sine ilişkin sorumluluk iddiasında da bulunulamayacağı kanaati edinildiğini, yıllık üretim ve satış miktarlarının rapor içeriğinde belirtilen şekilde olduğunu, dolayısıyla davalıların sorumluluğuna gidilemeyeceğini” bildirmiştir.
İtirazlar doğrultusunda alınan ikinci heyetten ek raporda özetle; “Kök raporda belirttikleri üzere sorumluluk davasında bir tazminata hükmedilebilmesi için, zarar yanında, kusur, illiyet bağı ve kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık bu dört şartın bir arada bulunması gerektiğini. Yani bunlardan birinin eksik olması halinde sorumluluktan bahsedilemeyeceğini, Davalılar kusurlu ve kanuna aykırı hareket etmiş olsalar ve eylemleri bir zarara yol açmaya uygun olsa bile ortada bir zarar yoksa sorumluluk ta olmayacağını, dolayısıyla kök rapordaki görüşümüz bu açıdan değişmediğini, davacı vekili itiraz dilekçesinde, ilk dava dilekçesi incelendiğinde davacının doğrudan zararına ilişkin bir talebine rastlanmadığını, aksine dava dilekçesinde tazminatın Starton şirketine yani davacının ortak olduğu ve zarar uğratıldığını iddia ettiği dava dışı … AŞ’ye ödenmesi talep edildiğini, davacının sonrasında bu iddiasını doğrudan zarar talebine dönüştürdüğü yönünde de bir talebe de rastlanmadığını, nitekim zarar kalemi olarak ileri sürülen hususların hiç birisi davacının doğrudan zararını değil dava dışı … AŞ’nin zararını oluşturabilecek kalemler olduğunu, vurgulamak gerekirse bu dava hukuki niteliği itibarıyla pay sahibinin dolaylı zararına istinaden açılmış bir sorumluluk davası olduğunu, ibranın davacıyı doğrudan zarara uğrayan sıfatıyla bağlamadığı iddiası, davacının dava dilekçesindeki talebi ile çeliştiğinden dikkate alınamadığını, kök raporlarında varılan hukuki sonucu değiştirmelerine gerek olmadığını, ” bildirmiştir.
İkinci bilirkişi heyetinden alınan rapordan sonra, aynı zamanda ilk bilirkişi heyetinden de, iki rapor arasındaki farkın nereden kaynaklandığını açıklaması için ikinci bir ek rapor alınmıştır.
İlk bilirkişi heyetinin sunduğu 07/10/2022 tarihli ikinci ek raporunda; ”
İkinci Bilirkişi heyetini oluşturan Sayın Bilirkişiler … – … – Prof. Dr.
… … tarafından hazırlanan bilirkişi Kök raporunda Mali inceleme kısmında dava dışı
…’in dava dönemi (2016 -2017 -2018) yıllarını inceleme imkânı bulduklarından
Tarafımızdan konu edilen dava dışı … ile ilgili alttaki konuları incelemiş olmaları ve bu
incelemelerine ait belgeleri dava dosyasına koymaları durumunda Dava dışı firmaya ait incelenen
belgelerle sonuca gitmemiz daha doğru ve sağlıklı sonuç doğurucağı kanaatimizi belirterek, Dava dışı … tarafından 2016 -2017 -2018 yıllarında davaya konu …
firmasına yansıtılan giderlerin ana firma …deki hesaplarda yer alan detayı ve bu
masrafların grup firmalarına dağıtım anahtarları, Dava dışı … tarafından 2016 -2017 -2018 yıllarında Finans kuruluşlarından
kullandığı Kredi detayını temin ederek (Ödeme vadesi – Faiz oranı vb) davaya konu … firmasına
kullandırılan kredinin faiz oranı ile belge fotokopileri ile alınan kredilerden banka bazlı temini ve bu
alınan kredilerden davaya konu … firmasına kullanım detayına ait belgelerin sunulması,
Bilirkişi heyeti olarak Davacının 22.11.2021 tarihli ve davalının 9.12.2021 tarihli itirazları ile İkinci
Sayın Bilirkişi heyetinin 12.05.2022 tarihli raporlarında hazırladığımız rapora karşı beyanları bu
raporumuzda başlıklar halinde detay incelenmiş Belge ve Kanunlarla tespitlerimizle şöyle
değerlendirmelerimize ulaşılmıştır: Kök raporumuz ve Ek 2 raporumuzda paylaştığımız bilgi ve belgeler üzerine, Davaya konu süre ile
sınırlı kalmak üzere (2016 -2017 -2018 yılları) bilirkişi heyeti olarak tarafımızdan tespit edilen eksik
ve hatalı olarak yapılan işlemlere ait tutarın 10.462.749,76 TL olacağı,
Üstte tabloda detay bilgi paylaşımı yaptığımız 10.462.749,76 TL’nin dışında 2016 ve 2017 yıllarında
Satılan Malın Maliyetinden kaynaklı satış anında yapılan zararlardan dolayı da (finansman
giderlerinden kaynaklanan gider hariç) 2016 yılında 1.578.728,25 TL ve 2017 yılında 6.034.989,82
TL tutarlarındaki faaliyet zararları toplamının 7.613.716,07 TL satış anında zarar edildiği, bu
tutarında yönetimin ürün satışı öncesi gerekli önlemleri alması gerektiği kanaatiyle toplam Zarar
verilen tutara ilave edilmesi gerektiği, belirtilen tutarında ilavesi ile (10.462.749,76 TL +
7.613.716,07 TL=) Toplam tutarın 18.076.465,83 TL olacağı,
4- Sayın Mahkeme KV madde 11 ve Örtülü Sermaye için sadece katlanılan Vergi yükü dikkate
alınmasına karar vermesi ihtimaline karşı alternatif hesaplama yapılmış ve bu tutarın 7.087.106,57
TL olacağı, Satılan Malın Maliyetinden kaynaklı zararla (7.613.716,07 TL) birlikte toplam tutarın
14.700.822,64 TL olacağı tarafımızdan hesaplanmıştır.
” denilmiştir.
Mahkememizce alınan iki ayrı bilirkişi heyetinin zıt yöndeki görüş ve değerlendirmeleri ve itirazlar nazara alınarak, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce atanan son bilirkişi heyetinden alınan raporda özetle; “Davalılardan …, …, …, … ve …’in (dava konusu dönemde) bağlı şirket … …’in yönetim kurulu üyesi oldukları, adı geçen yönetim kurulu üyeleri bakımından …’dan kullanılan finansman/kredi hariç TTK m. 553 kapsamında sorumluluk şartlarının (hukuka aykırılık, zarar, kusur, illiyet bağı) oluştuğu, TTK m. 560’da yer alan 6 aylık hak düşürücü süre nedeniyle adı geçen davalıların 2016 yılı faaliyetleri ile ilgili olarak sorumluluklarına gidilemeyeceğini, davalılardan …, … ve …’ın (dava konusu dönemde) aynı zamanda (bir diğer bağlı şirket) …’in yönetim kurulu üyesi oldukları ancak rekabet yasağına aykırı davrandıklarından bahsedilemeyeceğini, davalılardan …’ın hakim şirket konumunda olduğunu, … bakımından TTK m. 202 kapsamında sorumluluk şartlarının (hukuka aykırılık, zarar, kusur, illiyet bağı) oluştuğunu, davalılardan …, …, … Ve …’in (dava konusu dönemde) aynı zamanda hakim şirket …’ın yönetim kurulu üyesi olduklarını, bu sebeple adı geçen davalıların TTK m. 202 uyarınca da sorumlu tutulabilecekleri; davalılardan …’nın ise dava konusu dönemde hakim şirkette yönetim kurulu üyesi olduğunun tespit edilemediği, bu sebeple …’nın sadece TTK m. 553 uyarınca sorumlu tutulabileceği, davalılardan … İle …’nun dava konusu dönemde …’de ve/veya …’da yönetim kurulu üyesi olduklarının tespit edilemediğini, bu sebeple anılan davalıların pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davalılar vekilinin kabul etmemekle beraber olası zarar kalemleri hakkında 2017 ve öncesinde %20 olan kurumlar vergisi oranı ve 2018 yılı için %22 kurumlar vergisi oranı kadar zarar olabileceğini beyan ve itirazlarının mahkeme takdirinde olduğunu,” bildirmiştir.
Son bilirkişi heyetinin raporundaki tespitler, davanın konusu ve önceki bilirkişilerin olaya yaklaşım şekli nazara nazara alınarak, davanın aydınlandığı ve tespit edilen zarar kalemlerinin takdirinin mahkememizde olduğu değerlendirilerek tarafların itirazları red edilmiş.
Davacı ıslah dilekçesini ve mahkememiz talebi üzerine bu dilekçedeki talepleri açıklayan dilekçesini sunmuş, davalılara tebliğ edilmiş, davalılar ıslaha karşı itirazlarını sunmuştur.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile: “Eldeki dava ile, gerçekte mevcut olmayan kalemlerin yönetim kurulunca … A.Ş.’ye (“Şirket”) borç olarak kaydedildiği, bu tutarların hesaplar arasındaki virman işlemleri ile gizlendiği, gerçek olmayan alacakların pazarlama ve satış gideri kaydedilmek suretiyle Şirket’in zarara uğratıldığı, Şirket yönetim kurulunca alınan finansal kararların Şirket’e zarar verdiği ve bununla birlikte hakim ortak olan halka açık …’in de faaliyetleri ile özellikle sektörde rekabete ve bağlı şirket hukukuna aykırı faaliyetler gerçekleştirmek suretiyle Şirket’i bilinçli olarak zarara uğrattığı belirtilmek suretiyle uğranılan zararın dava dışı Şirket’e ödenmesi talepli dava ikame edildiğini, dosyada üç farklı bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen bilirkişi raporları dosyaya kazandırıldığını, sunulan raporlar ile davalıların Şirket’i zarara uğrattığı açık bir şekilde tespit edildiğini, 3. Heyet Tarafından Hazırlanan Bilirkişi Raporu ile Şirket’in uğradığı zarar miktarı kalem kalem tespit edildiğini, 3. Heyet Tarafından Hazırlanan Bilirkişi Raporu ile iki seçenekli bir hesaplama yapılarak Satılan Malın Maliyetinin dahil edildiği hesaplamada Şirket’in toplam 16.768.134,93 TL; Satılan Malın Maliyetinin dahil edilmediği hesaplamada Şirket’in toplam 9.154.418,86 TL zarara uğratıldığı açık bir şekilde tespit edildiğini, Şirket’in uğradığı zararın tespitinde Satılan Malın Maliyetinin dikkate alınması zaruri olup Şirket’in uğradığı zararın, asgari 16.768.134,93 TL olduğunu, bilirkişi raporları ile sabit olduğundan Şirket’in uğradığı zararın tazmini için davadaki talebini artırma zaruretimiz doğduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3. Heyet Tarafından Hazırlanan Bilirkişi Raporu doğrultusunda davalı tarafın da iddiaları dikkate alınarak yapılan hesaplama doğrultusunda 13.932.353,5 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari işlere uygulanan en yüksek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini” talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili ıslah talebini açıklama ve ara karara karşı dilekçesinde ise; ” Müvekkilinin 22.03.2017 tarihinde yapılan 2016 yılı olağan genel kurul toplantısına (vekaleten) katılmış ve bu toplantıda … Yönetim Kurulu üyeleri hakkında alınan ibra kararına olumsuz oy kullandığını, kullanılan bu olumsuz oya karşı davalılar tarafından ikame edilmiş olan ve tarafımızca bilinen herhangi bir dava bulunmadığını, 25.10.2018 tarihinde yapılan 2017 yılı olağan genel kurul toplantısına çağrıya ilişkin tebligat müvekkiline ulaşmamış olup, müvekkilinin söz konusu toplantıya katılmadığını, müvekkilinin 12.04.2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısına vekaleten katılmış ve bu toplantıda … Yönetim Kurulu üyeleri hakkında alınan ibra kararına olumsuz oy kullandığını, kullanılan bu olumsuz oya karşı davalılar tarafından ikame edilmiş olan ve bilinen herhangi bir dava bulunmadığını, malum olduğu üzere anonim ortaklık genel kurulu tarafından verilen ibra kararı, sadece ortaklığın ve genel kurulda ibra kararına olumlu oy veren ya da ibra kararını bilmesine rağmen pay iktisap eden pay sahiplerinin sorumluluk davası açma hakkını ortadan kaldırmakta, bu karara olumlu oy vermeyen pay sahiplerinin ve alacaklıların sorumluluk davası açma hakkını ortadan kaldırmadığını, müvekkilinin 2016 ve 2018 yıllarına ilişkin olarak alınan ibra kararlarına olumsuz oy kullandığı ve 2017 yılı olağan genel kuruluna katılmadığı gerçeği karşısında bu yıla ilişkin olarak da dava açma hakkını haiz olduğunu, bilirkişi raporunda da “kanun koyucu ibra kararına olumsuz oy veren pay sahipleri açısından bir zaman sınırı koymuş ve hakkında ibra kararı verilen kişilere karşı sorumluluk davasının 6 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğini öngörmüştür. Şu halde Davacı’nın, … YK üyelerinin 2016 yılı faaliyetleri ile ilgili olarak sorumluluk davası açamayacağı kanaatine varılmıştır…” denilmek suretiyle Müvekkilinin hiçbir kabul anlamına gelmemekle birlikte yalnızca 2016 yılına ilişkin olarak sorumluluk davası açamayacağına kanaat getirildiğini, bu nedenle herhangi bir hak kaybına mahal vermemek adına zarar miktarı ve dolayısıyla dava değeri 2016 yılı açısından hesaplanan zarar miktarları dışlanmak suretiyle tespit edildiğini” bildirmiştir.
Davacı dava dilekçesi ile talep etmediği faizi, ıslah dilekçesi ile dava tarihinden itibaren talep etmiş ve tüm zarardan tüm davalıların müteselsilen sorumlu tutulmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, dava dışı … şirketinde hakim ortak olan davalı şirket ile yönetici olan diğer davalıların şirkete zarar verdiği ve haksız rekabette bulunduğundan bahisle, zarar gören şirkete kayyım tayin edilmesi ve davalılardan şirket zararının tazmin edilerek dava dışı şirkete ödenmesine karar verilmesine ilişkindir.
TTK’nın konuya ilişkin maddeleri aşağıdaki gibidir;
MADDE 202- (1) a) Hâkim şirket, hâkimiyetini bağlı şirketi kayba uğratacak şekilde kullanamaz. Özellikle bağlı şirketi, iş, varlık, fon, personel, alacak ve borç devri gibi hukuki işlemler yapmaya; kârını azaltmaya ya da aktarmaya; malvarlığını ayni veya kişisel nitelikte haklarla sınırlandırmaya; kefalet, garanti ve aval vermek gibi sorumluluklar yüklenmeye; ödemelerde bulunmaya; haklı bir sebep olmaksızın tesislerini yenilememek, yatırımlarını kısıtlamak, durdurmak gibi verimliliğini ya da faaliyetini olumsuz etkileyen kararlar veya önlemler almaya yahut gelişmesini sağlayacak önlemleri almaktan kaçınmaya yöneltemez; meğerki, kayıp, o faaliyet yılı içinde fiilen denkleştirilsin veya kaybın nasıl ve ne zaman denkleştirileceği belirtilmek suretiyle en geç o faaliyet yılı sonuna kadar, bağlı şirkete denk değerde bir istem hakkı tanınsın. b) Denkleştirme, faaliyet yılı içinde fiilen yerine getirilmez veya süresi içinde denk bir istem hakkı tanınmazsa, bağlı şirketin her pay sahibi, hâkim şirketten ve onun, kayba sebep olan, yönetim kurulu üyelerinden, şirketin zararını tazmin etmelerini isteyebilir. Hâkim istem üzerine veya resen somut olayda hakkaniyete uygun düşecekse, tazminat yerine bu maddenin ikinci fıkrası hükümlerine göre, davacı pay sahiplerinin paylarının hâkim şirket tarafından satın alınmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir başka bir çözüme karar verebilir. d) Kayba sebebiyet veren işlemin, aynı veya benzer koşullar altında, şirket menfaatlerini dürüstlük kuralına uygun olarak gözeten ve tedbirli bir yöneticinin özeniyle hareket eden, bağımsız bir şirketin yönetim kurulu üyeleri tarafından da yapılabileceği veya yapılmasından kaçınılabileceğinin ispatı hâlinde tazminata hükmedilemez. e) Pay sahiplerinin ve alacaklıların açacağı davaya, kıyas yoluyla 553, 555 ilâ 557, 560 ve 561 inci maddeler uygulanır. (3) İkinci fıkrada öngörülen dava açılınca, davacıların muhtemel zararlarını veya payların satın alma değerini karşılayan tutardaki paranın teminat olarak, mahkemece belirlenecek bir bankaya mahkeme adına yatırılmasına karar verilir. Teminat yatırılmadığı sürece genel kurul veya yönetim kurulu kararına ilişkin hiçbir işlem yapılamaz. Bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında öngörülen davaların kötüniyetle açılması hâlinde davalı, uğradığı zararın müteselsilen tazmin edilmesini ve mahkemeye teminat yatırılmasını davacılardan isteyebilir. (5) Bağlı şirketin yöneticileri, bu madde hükümleri dolayısıyla pay sahiplerine ve alacaklılara karşı doğabilecek sorumluluklarının tüm hukuki sonuçlarının, bir sözleşme ile üstlenmesini hâkim teşebbüsten isteyebilir.
MADDE 553- (1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, (2) hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. (2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. (3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.
MADDE 555- (1) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler. (2) Pay sahibinin açtığı davayı hukuki ve maddi sebepler haklı gösterdiği takdirde, mahkeme, dava giderleriyle avukatlık ücretini, bu giderler davalıya yükletilemediği hâllerde, davacı pay sahibiyle şirket arasında, hakkaniyete göre paylaştırır.
MADDE 557- (1) Birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur. (2) Davacı birden çok sorumlu kişiyi zararın tamamı için birlikte dava edebilir ve hâkimin aynı davada her bir davalının tazminat borcunu belirlemesini isteyebilir. (3) Birden çok sorumlu arasındaki başvuru, durumun bütün gerekleri dikkate alınarak hâkim tarafından belirlenir.
MADDE 558- (1) İbra kararı genel kurul kararıyla kaldırılamaz. 445 inci madde hükmü saklıdır. (2) Şirket genel kurulunun, sorumluluktan ibraya ilişkin kararı, ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak, şirketin, ibraya olumlu oy veren ve ibra kararını bilerek payı iktisap etmiş olan pay sahiplerinin dava hakkını kaldırır. Diğer pay sahiplerinin dava hakları ibra tarihinden itibaren altı ay geçmesiyle düşer.
MADDE 560- (1) Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.
MADDE 561- (1) Sorumlular aleyhinde şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde dava açılabilir.
Bu yasal düzenlemeler kapsamında yapılan yargılamada aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir:
Davalılardan … ve …’nun dava konusu edilen yıllarda hakim şirket veya bağlı şirkette yönetici olmadıkları sabit olduğundan, bu davalılar yönünden dava usulden red edilmiştir. Usulden red nedeniyle de lehlerine maktu vekalet ücreti takdir edilmiştir.
Diğer davalılar yönünden toplanan belgeler, alınan bilirkişi raporları ve tarafların iddia ve savunmaları dikkate alınmış olup, ikinci bilirkişi heyetinin yetersiz ve yüzeysel bir bakış açısıyla yazılmış kök ve ek raporuna itibar edilmemiş, birbirini destekleyen ve büyük oranda örtüşen ilk bilirkişi heyeti raporu ile son bilirkişi heyeti raporu dikkate alınarak, yerinde incelemeler sonucu son bilirkişi tarafından yapılan hesaplamalar kapsamında sorumluluk tespitine çalışılmıştır.
Dava konusu … şirketi iki ortaklı olup, biri davacı olan … LTD, diğeri ise davalı … A.Ş’dir.
Dava konusu şirketin sermaye artırım ve azaltımına ilişkin dava ayrıca yürütülmekte olup, sermaye artırım kararının iptaline karar verildiği ancak kesinleşmediği anlaşılmıştır.
Davalı … şirketinin grup şirketi olan dava dışı … şirketinin, dava konusu … şirketin ünvan değişikliği öncesinde hisselerini devir alırken yapılan sözleşme ile, aynı sektörde başka bir şirket üzerinden yatırım yapılmayacağını taahhüt etmiştir. Hisseleri devir alan … şirketi de bunun sorumluluğu altındadır. Buna rağmen … şirketini grup bünyesinde kuran davalı …, bu şirket üzerinden özelleştirmeye teklif vermiş ancak teklifi kabul edilmediği için …’un bu konuda somut bir zararı görülmemiştir. Bu konuda bilirkişi tespiti olmadığından ve davacı da miktar belirtmediğinden haksız rekabet yönünden tazminata hükmedilmemiştir.
Şirketin zarara uğratıldığı iddiasına gelince, davacı taraf 2016 yılı için haklarını saklı tutmuş, 2016 yılı için davalı yöneticiler lehine oy çokluğuyla verilen ibra kararı olduğu ve hak düşürücü sürenin geçtiğine dair bilirkişi görüşü nedeniyle bu yıla ilişkin davacı tarafından talepte bulunulmamıştır.
2017 ve 2018 yılları yönünden bir ibra kararı olmadığından hak düşürücü sürenin geçmediği anlaşılmış, bu yıllar için bilirkişinin hesap ve değerlendirmesi ile, davacının ıslah talebi çerçevesinde değerlendirme yapılmıştır. Dava tarihi itibarıyla TTK’nın 560. Maddesinde düzenlenen 2 ve 5 yıllık zaman aşımı süresi 2017 ve 2018 yıllarındaki faaliyetler yönünden geçmediğinden davalının zaman aşımı defi kabul edilmemiştir.
Talep edilen tazminat kalemleri, TTK’nın 202. Maddesi kapsamında hakimiyetin kötüye kullanılması nedeniyle hakim şirket ve yöneticilerinin tazminattan sorumlu tutulması, TTK’nın 553. Maddesine göre ayrıca davalı … dışındaki tüm davalıların … şirketine verilen zarardan sorumlu tutulmasından kaynaklanmaktadır.
Bu alacak kalemleri tek tek irdelendiğinde, hakim şirketin usulsüz virmanlar yapıp ortaklardan alacaklar hesabını şişirerek, banka kredisinden yüksek faiz üzerinden ödünç vererek, verildiği ıspatlanamayan hizmet faturaları kesilerek …’un gereksiz yere finansman yükü ve faiz ile KDV yükü altına sokulduğu, kanunen kabul edilmeyen giderlere sebebiyet verildiği, bu şekilde hakimiyetin kötüye kullanıldığı, bunun sistematik bir şekilde ve bilerek yapıldığı, hakim şirket ve yöneticilerin kusurlu olduğu, bu kusur ile zarar oluştuğu, bunun ticari bir zarar olmadığı, dolayısıyla bunun tazmini gerektiği, davalı …’in sadece hakimiyetin kötüye kullanılması nedeniyle sorumlu olduğu kanaatine varılarak, örtülü sermaye faizi 3.652.632,45TL, faizin KDV’si olan 688.687,74 TL, bankadan kullanılmadığından oluşan kredi maliyeti 212.557,95TL ve yabancı sermaye kullanımı nedeniyle oluşan kurumlar vergisi yükü 572.253,56TL toplamı olan 5.126.131,70TL’den davalı … sorumlu bulunarak bu miktarda tazminatla sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Diğer davalıların, her iki şirkette yönetici olduğu, hem hakimiyetin kötüye kullanılması hem de … şirketinin devlet desteği olan %5 SGK desteğinden mahrum bırakılması, hatalı amortisman nedeniyle %20 olarak kurumlar vergisi maliyeti olan 61.809,60TL, kanunen kabul edilmeyen giderler yaratılarak kaynak israfı sonucu oluşan 509.007,66TL ile nedeni açıklanamayan ve şişirilmiş; satılan malın maliyetinin oluşturduğu zarar miktarı 6.034.989,82TL nedeniyle sorumlu oldukları anlaşılmıştır. Bilirkişi raporu ile tespit edilen satılan malın maliyeti, ürün hiç çıkarılıp satılmasaydı oluşmayacak olan giderdir. … cevherinin dünya ve ülke piyasasında şirketlere ciddi karlılık sağladığı bilinen bir gerçek olduğu belirtilmişken, … şirketinin zararına … çıkarıp satması işin doğası ve olağan akışa uygun görülmemiştir. Zarar getirici bir faaliyetin terk edilmesi veya ertelenmesi mümkün iken, piyasa fiyatına yakın fiyatlara satıldığı belirtilen madenin maliyetinin satış fiyatından yüksek gösterilmesi için haklı bir neden görülmemiştir. Davalıların maliyet artırıcı fiktif vb işlemlerle şirketin karlılığını düşürdüğü kanaatine varılmıştır. Bu konuda ilk ve son bilirkişi görüşleri mahkememizce dikkate alınmıştır. Davalı şirketin yöneticileri bu nedenle kusurlu görülmüş, bu bir ticari zarar olarak kabul edilmemiştir. Bu nedenle tüm bu zarar kalemleri toplamı olan 13.932.353,50’den davalı gerçek kişiler sorumlu tutulmuştur.
Davacı dava dilekçesinde, TTK’nın 553. Maddesi kapsamındaki zarardan, … dışındaki tüm davalıların müteselsilen sorumlu tutulmasını talep etmiş, mahkememizce de, hem hakim şirket yöneticileri hem de … şirketinin yöneticileri olan davalıları birlikte bu zararlara neden olduğu kanaatine varılmış ve talebi bu davalılar yönünden tamamen kabul edilmiştir. Zira, TTK’nın 202. Maddesinde düzenlenmiş olan hakim şirket sorumluluğu, bağlı şirketin yöneticilerinin TTK’nın 553. Maddesi kapsamındaki sorumluluğunu kaldırmayacaktır. Bu iki sorumluluk teselsül etmekte ve bağlı şirketin yönetim kurulu üyeleri hakim şirketle birlikte sorumlu tutulmalıdır.
Islah ile faiz talebi mümkün olup, bunu ancak ıslah tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği anlaşılmış ve faizin başlangıç tarihi ıslah tarihi olarak alınmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçelerle, davanın eski yönetim kurulu üyesi olan ve dava konusu 2016, 2017 ve 2018 yıllarında yetkisi olmayan davalılar … ve … yönünden husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine, davalı … A.Ş’nin TTK’nın 202. Maddesi kapsamında tazminattan sorumlu tutulmasına, diğer davalıların TTK’nın 202 ve 553. Maddeleri kapsamında müteselsilen sorumlu tutulmasına ve tazminata mahkum edilmelerine karar vermek gerektiği vicdani kanaat hasıl olmuş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
Davanın davalılar … ve … yönünden husumet yokluğu nedeni ile usulden reddine,
Davanın diğer davalılar yönünden kabulü ile, davalı … A.Ş’nin 5.126.131,70 TL sinden sorumlu olmak kaydı ile, toplam 13.932.353,50 TL’nin ıslah tarihi olan 16/06/2023 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalılar müteselsilen alınarak … A.Ş ‘ye verilmesine,
Kabul edilen dava değeri üzerinden hesaplanan 951.719,06 TL harçtan, peşin alınan 5.153,25 TL’nin ve ıslah harcı olarak yatırılan 234.000,00 TL’ nin mahsubu ile bakiye 712.565,81‬ TL harcın davalı … A.Ş.’nin 111.012,80 TL sinden sorumlu olmak üzere, davalı … A.Ş. ve davalılar …, …, …, …, … ve ‘ dan müteselsilen alınarak haziyene irat kaydına,
Kabul edilen dava değeri ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 377.323,54 TL vekalet ücretinin, davalı … A.Ş.’ nin 289.261,32 TL sinden sorumlu olmak üzere davalı … A.Ş. ve davalılar …, …, …, …, …’ dan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, hakkındaki dava usulden red edilen davalı … ve …’ na verilmesine,
Davacı tarafından tebligat, müzekkere ve sair giderler için sarfedilen toplam 185.537,30 TL yargılama giderin, Davalı … A.Ş. ‘ nin 68.264,64 TL sinden sorumlu olmak üzere davalı … A.Ş. Ve davalılar …, …, …, …, …’ dan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça peşin ödenen 5.153,25 TL’nin ve ıslah harcı olarak yatırılan 234.000,00 TL harcın davalılar … A.Ş. ve …, …, …, …, … dan müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile … Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 13/09/2023

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır