Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/919 E. 2020/346 K. 17.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/919 Esas
KARAR NO:2020/346 Karar

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:15/10/2019
KARAR TARİHİ:17/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında ticari iş ilişkisi kurulmuş olduğunu, davalı tarafın müvekkili şirketten mal satın aldığını, taraflar arasındaki bu ticari ilişkiden kaynaklanan ve davalı şirketin müvekkili şirkete olan borcundan dolayı cari hesap alacağı tahsil edilemeyince, cari hesaba dayalı olarak 13.284,94 TL asıl alacak olmak üzere borçlu şirket hakkında … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, gönderilen ödeme emri borçlu şirkete 08/04/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, borçlu şirket tarafından 15/04/2019 tarihinde borca itiraz edildiğini, itiraz dilekçesinin taraflarına tebliğ edilmediğini, dosyayı incelediklerinde itirazdan haberdar olduklarını, borçlunun yerinde olmayan itirazlarının iptalinin gerektiğini, borçlu her ne kadar herhangi bir borcu olmadığından bahisle icra takibinde ödeme emrine, borca, ferilerine ve faize itiraz etmiş ise de müvekkili şirketin muhasebe kayıtlarında takibe başlandığında davalı şirketin 13.284,94 TL müvekkili şirkete borçlu olduğunun anlaşıldığını, icra takibi önceki ve sonrasında davalı borçlu, ferileri ile birlikte borcunun tamamını ödememekte ısrar ettiğini, borcun tamamını ödendiğini gösterir herhangi bir evrakı da sunmadığını, borcun ve ticari ilişkinin varlığı irsaliye, fatura ve cari hesap ekstresi ile sabit olduğunu, bu nedenlerle borçlunun icra takibine konu haksız ve kötü niyetli itirazın iptalinin devamına karar verilerek, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Bir davanın Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için tarafların tacir ve dava konusunun, tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması gerektiğini, bu hususta müvekkili …’nin bir tacir olmadığını, unvanından da anlaşılacağı üzere kamuya yararlı bir dernek statüsünde olduğunu, bu nedenle her iki tarafın tacir olma koşulu gerçekleşmediğinden bahisle somut uyuşmazlık açısından görevli mahkemenin … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde bahsettiği maktu itirazın iptali davası cümleleri görüldüğünden yapmış oldukları itirazın davacı tarafından herhangi bir şekilde incelenmediğinin anlaşıldığını, 15.04.2019 tarihli itiraz dilekçelerinin incelendiğinde taraflarınca dosya borcuna itiraz edilmediğinin görüleceğini, taraflarınca sadece ve sadece faiz türüne ve faiz oranına itiraz edildiğini, …nin bir tacir olmadığını ve ödeme emrinde olduğu gibi aleyhine ticari faiz talep edilemeyeceğini, müvekkili dernek aleyhine ancak ve ancak yasal faiz talep edilebileceğini, itiraz dilekçelerinde de sadece bu hususun beyan edildiğini ve dilekçenin imza kısmında dahi “faiz türüne itiraz eden” olarak yazıldığını, bu nedenlerden ötürü davacının işbu davayı açmakta menfaati dahi olmadığını, yine asıl alacak olan 13.284,94 TL için bir itirazlarının olmadığını, dava değeri olarak bu bedelin gösterilmesinin de hatalı olduğunu, bu nedenlerle; davanın görev ve esas yönünden reddi ile davacının %20′ den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında davacı tarafça ödenmeyen alacağın tahsili için davalı hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın, İİK 67 ve devamı maddeleri uyarınca itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK.nun 1. Maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninde olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
HMK’ nın 138. Maddesine göre mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. Mahkememizce taraflar 17/07/2020 tarihli duruşmaya davet edilmiş ve bu husustaki beyanları alınmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar belirtildikten sonra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari davalar olarak sayılmış ve 5. maddesinde de “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması gerekmektedir.
Somut olayda davacı ile davalı arasında ürün alım satımı kapsamında ticari ilişki mevcut olduğu, davalı hakkında icra takibi başlatıldığı, davalı yanın icra takibindeki faiz oranı ve miktarına itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Davalı yan tacir olmadığını, kamuya yararlı dernek statüsünde bulunduğunu, bundan dolayı mahkememizin görevli olmadığını, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, açıklanan nedenlerle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini savunmasında bulunmuştur.
Türk Ticaret Kanunu’nun 16.maddesinin 1. fıkrasında “ Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.”, 2. fıkrasında “ Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” düzenlemesi yer almaktadır. Dernek iktisadi işletmelerinin dernekten ayrı bir tüzel kişilikleri bulunmamakta olup iktisadi işletme tarafından yapılan işlemlerin dernek tüzel kişiliği tarafından yapıldığının kabulü gerekir. T.T.K. nun 16. maddesinin 1. fıkrası uyarınca amacına varmak için iktisadi işletme işleten derneğin tacir sayıldığı belirtilmekle beraber bu hususa aynı maddenin 2. fıkrasında kamu yararına çalışan derneklerin tacir sayılmayacağı belirtilmiştir. Bu durumda mahkemece, davalı iktisadi işletmenin bağlı bulunduğu derneğin tüzüğü getirtilerek gerekirse T.C. İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi’nden sorularak davalının kamu yararına çalışıp çalışmadığı belirlenmek suretiyle tacir olup olmadığı saptanmalıdır. Yargıtay 8.Hukuk Dairesi’ nin 20/02/2018 tarih 2017/4742 E., 2018/2454 K. Sayılı kararı)
Yargıtay uygulaması yönünde davacı taraftan kamuya yararlı dernek olduğu iddiasına ilişkin dernek tüzüğü celp edilmiş ve dernek tüzüğünün incelenmesinden davalının 06/07/1994 tarihli ve 21982 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 94/5718 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kamuya yararlı dernek statüsüne kavuştuğu tespit edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden açık yasal düzenleme ve yerleşik Yargıtay uygulaması doğrultusunda davacının tacir olmadığı ve uyuşmazlığın 6102 Sayılı TTK’ nun 4.maddesinde düzenlenen mutlak ticari dava olarak da nitelendirilemeyeceği, mahkememizin dava konusunda uyuşmazlığa bakma konusunda görevli olmadığı, uyuşmazlığa bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu belirlenmiştir.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca ileri sürülmesi dahi yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiğinden mahkememizce göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usul yönünden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı davacının yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.17/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır