Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/917 E. 2022/124 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/917 Esas
KARAR NO : 2022/124
DAVA : Menfi Tespit (Bonodan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/10/2019
KARAR TARİHİ : 16/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesi ile; davalılardan …’in
kuruluşundan 14.09.2018 tarihinde görevden alınana kadar davacı şirketin yönetim kurulu
başkanlığını yaptığını, … İcra Müdürlüğü’nün 2018/… E. Sayılı dosyasına konu
takibin danışıklı olarak yapıldığını ve hamilin kötüniyetli olduğunu, davalılar hakkında
nitelikli dolandırıcılık suçundan soruşturma bulunduğunu, … İcra Müdürlüğü’nün
2018/… E. Sayılı takibine konu bononun alacak asıl ve ferileri açısından, döviz alacağına
%19,5 oranında faiz işletilmesinin, mevcut şirket kayıtlarının gerçeğe aykırı ve usulsüz
tutulduğunu ve diğer sebeplerle borçlu olmadığının tespitini, takibin iptalini, senedin iptalini
ve iadesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevabında; müvekkilinin, alacağının
tahsili için, …. İcra Müdürlüğünün 2018/… Esas sayılı dosyası ile kambiyo
senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlattığını, ödeme emrinin davacı-borçlu şirkete
10.08.2018 tarihinde tebliğ edildiğini ve takibin kesinleştiğini, haciz ve müteakip takip
işlemlerine devam edildiğini, gelinen aşamada, icra takibinden uzun bir süre sonra davacı-
borçlu şirket tarafından huzurdaki davanın açıldığını, açılan davanın haksız ve kötü niyetli
olduğunu, Şahsi Def’ilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini, takip konusu bononun
tüm yasal unsurları havi, kambiyo vasfında ve geçerli bir bono olduğunu, davacı şirketin bononun keşidecisi olduğunu, imzasını inkâr etmediğini, müvekkilinin bonoda, iyiniyetli
meşru hamil olduğunu, davacı tarafından ileri sürülen “senedin bedelsizliği” iddiasının, şahsi
def’ilerden olup herkese karşı ileri sürülemeyeceğini, doğrudan doğruya ilişkili olanlar
arasında ileri sürülebileceğini, TTK’nin 687. maddesi gereğince, iyiniyetli üçüncü şahıslara
karşı bu def’inin ileri sürülemeyeceğini, müvekkilinin iyi niyetli üçüncü kişi olduğunu, dava
dilekçesinde müvekkilinin bononun bedelsizliğini bildiği ve bu nedenle cironun kötü niyetli
olduğu iddia edilse de müvekkilinin iyiniyetli olduğunu ve bu iddianın gerçek dışı olduğunu belirterek, haksız ve kötü niyetli davanın
reddini, davacının alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevabında; Davacının, senet metnini talil ettiğini, bu nedenle ispat yükümlüğünün davacıda olduğunu, iddianın senetle iptali gerektiğini, davacının hiçbir delil sunmadığını belirterek, davanın reddi ile davacının alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir.
…. İcra Müdürlüğünün 2018/… E. Sayılı dosyasının bir örneği uyap üzerinden celp edilerek, dosyamız arasında alınmıştır.
Mali Müşavir bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişi raporunda özetle; 2014 yılı başı itibariyle … hesabında bulunan 5.380.383,18 TL’nin
2014 yılından önceki yıllara ait yasal defterler incelenemediğinden bu tutarın nasıl
doğduğunun ve … hesabında görülen bu tutarın şirketin
hesaplarına nasıl aktarıldığı, bu tutarın şirket için ne şekilde kullanıldığının tespit edilemediği,
ancak 2014 yılından önceki yıllara ait yasal defterler incelenirse icra takibine konu edilen
davaya konu bononun nereden kaynaklandığı, davalı …’nın senedin düzenlendiği
tarihte şirketten bir alacağının olup olmadığı, dayanağının ne olduğu, senedin düzenlenme
tarihi itibariyle alacağın ne kadar olduğu hususlarının açıklığa kavuşturulabileceği,
dolayısıyla dosyanın mevcut durumu itibariyle bu hususlarda kesin bir tespitin
yapılamayacağı görüşü bildirilmiştir.
Beyan ve itirazlar üzerine alınan ek raporda; kök raporda 2014 yılı başı itibariyle … hesabında bulunan 5.380.383,18
TL’nin 2014 yılından önceki yıllara ait yasal defterler incelenemediğinden bu tutarın nasıl doğduğunun
ve … hesabında görülen bu tutarın şirketin hesaplarına nasıl aktarıldığı, bu tutarın şirket için ne şekilde kullanıldığının tespit edilemediğinin belirtildiği, bunun üzerine geriye dönük
olarak 2004 yılına kadar temin edilen Kurumlar Vergisi Beyannameleri incelendiğinde, … hesabındaki tutarın değişmediği, bu nedenle şirket kayıtlarına intikal eden bu tutarın
2004 yılından önceki dönemlerde gerçekleştiğinin anlaşıldığı, bu nedenle senedin düzenlenme tarihi
itibariyle alacağın ne kadar olduğu hususlarının dosyanın mevcut durumu itibariyle kesin bir tespitin
yapılamayacağını, Kurumlar Vergisi Beyannameleri eki olan açıklayıcı bilgilerden “ÖRTÜLÜ SERMAYE
UYGULAMASINA İLİŞKİN BİLGİLER” kısmı incelendiğinde; “Ortak veya Ortakla ilişkili Kişilerden
Temin Edilen Borçların En Yüksek Olduğu Tarihteki Toplam Tutar” kısmına,
2015,2016,2017,2018 yıllarına ilişkin “ … Avansları” hesabındaki tutarların
kaydedildiği, bu itibarla söz konusu tutarın örtülü sermaye olarak kabul edilebileceğini, 12.06.2017 tarihinde keşide edilen senedin, aynı tarihte şirketin muhasebe kayıtlarına
intikal ettirilmesi gerektiği, şirketteki “ … Avansları” hesabındaki tutarın
kapatılarak borç senetleri hesabına yazılması gerektiği, ancak bu işlemlerin yapılmadığı gibi,
2017 yılında “ … Avansları” hesabına 3.073.131,04 TL kur değerlemesinden
kaynaklanan fark ilave edildiği, oysaki örtülü sermaye olarak kabul edilen bir tutara kur farkı,
kur değerlemesi faiz gibi farkların eklenemeyeceğini, senedin tanzim edildiği 2017 yılı hesap dönemi incelendiğinde şirketin “Öz Sermaye”
tutarının -375.986,54 TL olduğu, bu durumda şirket ortaklarının mevcut avanslarını şirketten
çekme yerine, sermaye açığını kapatma yoluna gidilmesi gerektiği, aksi takdirde Türk Ticaret
Kanunu’nun 376. Maddesini gereğince iflas aşamasına gelineceği görüşü bildirilmiştir.
Davacı vekili duruşmada; “İflas kararı BAM’da kaldırıldı. Davalı tarafın 14/02/2022 tarihli dilekçesindeki beyanı kabul etmiyoruz. Teknik iflas anlamında yazılmış beyanlardır. Bu dosyanın o nedenle bekletici mesele yapılması istenmişti. Davalının alacağını dayandırdığı genel kurul iptaline ilişkin dava … ATM 2019/ … E. Sayılı dosya 11/05/2022 gününe ertelendi. Bu dosyanın bekletici mesele yapılmasını istiyoruz” demiştir.
Davalı … vekili duruşmada: “ispat külfeti davacıdadır. Senetteki nakden ibaretini davacı taraf dava dilekçesi ile talil etmiştir. Bekletici mesele yapılması istenen dosyada davalılar taraf değildir. Bir yönetici tarafından açılan iptal davasının diğer şirket adına ilk celsede kabul etmiştir. Amaç da bu dosyaya delil oluşturmaktır. Muvazaalıdır. Bu nedenle kabul etmiyoruz. İflas davasına ilişkin beyanlarımızı sunduk. Tekrar ederiz. Bu nedenle davanın reddini talep ederiz.” demiştir
Davalı … vekili duruşmada: “Önceki beyanlarımızı tekrar ederiz. Davacı davasını ispatlayamamıştır. Diğer davalı vekili beyanlarına bekletici meseleye ilişkin aynen katılıyoruz. Bu dosya ile ilgisi yoktur. Talebin reddini talep ediyoruz” demiştir.
Davacı taraf, … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/… Esas sayılı dosyasında, alacağın dayanağı kılınmaya çalışılan yönetim kurulu kararının sahteliğine ilişkin davanın bekletici mesele yapılmasını talep etmiş ise de, davamızın bonoya dayalı olması nedeniyle bekletici mesele yapılmamıştır.
Taraflarla ilgili soruşturma dosya örnekleri celbedilip incelenmiştir.
Yargılama aşamasında davacı taraf iflas etmiş, basit tasfiye usulünün seçilmesi nedeniyle iflas masası davaya devam etmiş, iflas kararının … Bölge Adliye Mahkemesince kaldırıldığı, dolayısıyla ortada bir iflas kararı olmadığından yargılamaya engel bir durum olmadığı anlaşılmıştır.
Alacaklı olduğunu iddia eden ve müdahale talep eden …’in talebinin, davanın konusu itibarıyla hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı şirketin önceki yetkilisi olan davalı …’nın yetkili olduğu dönemde … lehine düzenlenen ve diğer davalı …’nın eşi … ‘e verilen senet dolayısı ile menfi tespit istemine ilişkindir.
Davalı …’nın hem keşideci yetkilisi olarak hem de lehtar olarak senette taraf bulunduğu ve diğer davalı olan eşine ciro ile verdiği sabittir. Davacı şirketin çift imza ile temsil yetkisi zorunluluğu nedeniyle diğer bir yönetim kurulu üyesi olan … tarafından da senedin imzalanmış olması bu durumu değiştirmeyecektir. Kaldı ki, senedin keşide edilmesinden sonra diğer imza atan …, davalı …’a gönderdiği ihtarname ile senetteki imzanın bağlayıcı olmadığını ve karşılıksız senet olduğunu bildirerek gerçek duruma işaret etmiştir.
Her ne kadar kambiyo senetlerinde sebepten mücerretlik söz konusu ise de, somut olayda keşideci adına imza atan ile lehtar aynı kişi olduğundan sebepten mücerretlik ilkesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Burada davacı ile davalı … arasında temel ilişkinin irdelenmesi, davalı … yönünden de ağır kusur veya kasten davacının zararına sebebiyet verecek şekilde hareket edip etmediği araştırılmalıdır.
Alınan bilirkişi raporunda, davaya konu senet bedelini karşılar şekilde davalı …’ın davacıdan alacağı olduğu yönünde ticari defter kaydının bulunmadığı, eski defterler bulunamadığı için ilk kayıt ve tevsik edici belgelere ulaşılamadığı bildirilmiştir.
Muhasebenin kişilik prensibi ve gerçeğe uygun olma zorunluluğu nedeniyle, her işlem yapıldığı günde kayda alınması ve her kaydın mutlaka ama mutlaka bir belgesinin olması gerekir. Bu belge ister tahsilat makbuzu, ister banka kaydı ister fatura olsun mutlaka kayıtlara işlenmesi ve ticari evraklara eklenmesi gerekir. Şirketin ortaklarıyla olan muavin hesapları için de bu durum geçerlidir.
Şirketin ortaklara borçlar ve ortaklardan alacaklar hesabının düzenli tutulması, örtülü sermaye aktarımı veya faiz ödeme yasanığı kurallarına aykırı olacak şekilde işlem yapması yasaklanmıştır. Bu ilke şirketin hem iç hem de dış paydaşlarını ilgilendiren bir ilkedir. Bu ilkeye aykırı kayıtlara itibar edilmesi mümkün değildir.
Somut olayımızda da, davalı lehine düzenlenen senedin dayanağı belgeye rastlanmadığı gibi, ilk kaydına da ulaşılamamıştır. Bu durumda bu senedin bir karşılığının olmadığı ve itibar edilemeyeceği anlaşılmıştır. Senet metnine itibar edilmediğine göre bu senede dayalı hak iddiasına da itibar edilemez. Davalı …’ın başka bir belgeye dayalı alacağı var ise, bunu ayrıca takip ve dava etmesi gerekir. Bu nedenle davaya konu senet nedeniyle davacının davalı …’a borçlu olmadığı kanaatine varılmıştır.
Senedi davalı …’dan alan davalı …, davalı …’ın eşi olup, senedi devraldıktan sonra şirket aleyhine takibe koymuş ve yanlış adrese tebligat gönderildiği de görülmüştür.
Her iki davalının daha önce aynı avukata vekaletname de verdikleri, dolayısıyla birlikte hareket ettikleri de dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Hem lehtar hem de keşideci adına imza atan şirket yetkilisi olan davalı …’ın eşi olan diğer davalı …’in davalı … ile aynı vekile vekaletname vermesi de naza alındığında, davacı şirket zararına bilerek hareket ettiğinin kabulü gerekir. Kaldı ki, davalı …’in aldığı bonoya karşılık diğer davalıya bir bedel ödediğine dair bir belge veya delil de sunulmadı. Bu durumda davalı …’in sebepten mücerretlik ilkesinden faydalanamayacağı, bedelsiz senede dayanarak alacak talep etme hakkının olmadığı anlaşılmış ve oluşan vicdani kanaate göre aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
Davacının davasının KABULÜNE, dava konusu … İcra Müdürlüğünün 2018/… E. Sayılı dosyası ve bu dosyaya konu 12/07/2018 vadeli 2.111.966,00 USD bedelli senet nedeniyle davacının davalı tarafa borçlu olmadığının TESPTİNE, takibin iptaline,
Davalı tarafın kötü niyeti sabit olmadığından kötü niyet tazminatına karar verilmesine yer olmadığına,
Harçlar Yasasına göre alınması gereken 724.316,62 TL karar harcından, davacı tarafça yatırılan 181.312,66 TL peşin harcın mahsubu ile 543.003,96 TL bakiye harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafça yatırılan 181.312,66 TL peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 194.658,76 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Davacı tarafça sarfedilen toplam 1.578,80 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/02/2022

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
¸e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır