Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/882 E. 2021/99 K. 09.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/882
KARAR NO : 2021/99

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/10/2019
KARAR TARİHİ : 09/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A. Tarafların Talepleri
Davacı vekili 11/10/2019 tarihli dava dilekçesinde, Müvekkillerinden … ile davalı şirket arasında müvekkilinin evinin yalıtım işlerinin ve restorasyon işlerinin yapılması için bir takım malzemelerin davalı şirketten satın alınması için şifahen anlaşıldığını, davalı şirketin bonoyu aldığını, buna rağmen teslim etmeyi taahhüt ettiği malları ya da bonoyu müvekkillerine iade etmediğini, söz konusu mallara ilişkin faturanın davalı tarafça düzenlenmediğini, müvekkillerinin çabalarına ve şifahen taleplerine rağmen davalı şirketin bonoyu iade etmediğini, müvekkillerin zarara uğramaması için bononun icra takibine konu edilmemesi, icra takibine maruz kalındığında icra takibinin durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesi için … 9. Asliye Ticaret Mahkemesine ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, davalı tarafça … 3. İcra Müdürlüğüne taraflarının ihtiyati tedbir başvurusundan sonra icra takibi başlatıldığını, taraflarınca icra takibinin durdurulması kararını ifa ettiklerini,müvekkilleri ile davalı şirket arasında yazılı sözleşme bulunmadığını, davalı tarafça düzenlenen herhangi bir faturanın bulunmadığını bu sebeple 69.000 TL bedelli bononun sebebi ile borcun bulunmadığını, davalının müvekkillerine mal satımı veya nakden para vermesinin söz konusu olmadığını, mal satımı söz konusu olsa dahi davalının sattığı mallar ile ilgili fatura keşide edilmesi gerektiğini, davalı tarafından müvekkilleri adına keşide edilmiş fatura bulunmadığını, tacir olan davalının fatura düzenlemeden mal satmasının mümkün olmadığını belirterek müvekkillerinin anılan bono tutarından borçlu olmadığının tespit edilmesine karar verilmesini, davanın menfi tespit davası olarak kabul edilmesini, … 3.İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla başlatılan takibin iptaline karar verilmesini, bono bedelinin ödenmesi halinde davanın istirdat davası olarak kabul edilmesini, kötü niyetli icra takibi başlatan davalı aleyhine % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı’na hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarafından 01/11/2019 tarihli cevap dilekçesi,davacıların senedin ihdas nedenini talil ettiklerini ve değiştirdiklerini, davacıların senedin ihdas nedenini talil ettiklerine göre iddialarını HMK 200 vd. Maddeleri uyarınca senetle kanıtlamakla yükümlü olduklarını, davanın haksız ve hukuka aykırı olarak açıldığını belirterek davanın reddini, icra takibinin durdurulması hakkındaki ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını, davacı aleyhine alacağın %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa bırakılmasını talep etmiştir.
B.Uyuşmazlık ve Deliller, Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe
Huzurdaki dava menfi tespit davasıdır. Uyuşmazlık davacılar ile davalı şirket arasında ticari ilişki olup olmadığı, sözleşme yükümlülüklerinin taraflarca ifa edilip edilmediği, dava konusu bononun bedelsiz kalıp kalmadığı, davalıların davalı şirkete borcunun bulunup bulunmadığı, ispat yükünün hangi tarafta olduğu hususlarına ilişkindir.
Davanın menfi tespit davası olması sebebi ile öncelikle dava konusu icra dosyası mahkememiz dosyası arasına alınmış, yapılan incelemede … 3. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, dosyamız davacılarının borçlu, dosyamız davalısı şirketin alacaklı olduğu, dava değerlerinin asıl alacak yönünden aynı olduğu, takibin kambiyo senedine dayandığı, takibin 23/09/2019 tarihinde ikame edildiği görülmüştür.
Davacının dava açılmadan evvel ihtiyati tedbir talebiyle … 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne başvurduğu, bu başvurusunun 20/09/2019 tarihinde yapıldığı, mahkemenin … Es sayılı dosyasında yapılan incelemede verilen … K sayılı karar ile İİK 72 kapsamında … 3. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyası’nın durdurulmasına karar verilmiştir.
Bu karara itiraz edilmesi üzerine mahkemesince karar 13/11/2019 tarihinde (huzurdaki dava ikame edildikten sonra) kaldırılmış olup davacı tarafça mahkememize yeniden tedbir talebinde bulunulmuş, mahkememizce verilen 25/11/2019 tarihli ara karar ile tedbir talebi reddedilmiştir. Davacı tarafça tedbir talebine dair istinaf yoluna başvurulmuş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2020/91 Es; Karar No: 2020/200 sayılı dosyasında yaptığı inceleme neticesinde istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.
Yargılama kapsamında mahkememizce görevlendirilen mali müşavir bilirkişi Veli İlikli marifetiyle hazırlanan tarihli raporda özetle, davalıya ait resmi ticari defterin kapanış tasdiki yapılmadığından delil niteliği taşımadığını, söz konusu bononun resmi ticari defterlere kayıt edilmediği, söz konusu şifahi anlaşma gereği yapılacak olan restorasyon işlerinin ve de bu restorasyon işleriyle ilgili birtakım malzemelerin davalıya teslim edildiğine dair herhangi bir fatura, irsaliye teslim belgesine rastlanılmadığı mütalaa edilmiştir.
Mahkememizce … Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak … CBS sayılı soruşturma dosyası istenmiş yapılan kontrolde şikayetçinin davalı şirket yetkilisi …, şüphelilerin ise huzurdaki davanın davacıları … ve … olduğu, davalı şirket yetkilisi …’in 30/09/2019 tarihinde huzurdaki davacılardan şikayetçi olduğu anlaşılmıştır.
Soruşturma dosyasında yapılan incelemede … cumhuriyet Başsavcılığı’nın … CBS sayılı soruşturma dosyası istenmiş ve celse arasında dosya re’sen incelenmiştir. … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … CBS sayılı soruşturma dosyasında davalı şirket yetkilisinin dilekçe sunduğu ve müşteki sıfatı ile ifade verdiği, ifadesinde senedin sebebine dair beyanlarda bulunduğu, öncelikle inşaatta yaptığı işlerden dolayı senet aldığını ifade ettiği, daha sonra bu senetleri başka senetler ile değiştirdiğini belirtmiştir. Anılan dosyada mahkemece yetkisizlik kararı verildiği ve bu karar üzerine dosyanın … CBS’ye gönderildiği ve yukarıdaki esas numarasını aldığı anlaşılmıştır.
2004 sayılı İİK’nın 72. Maddesinde “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranını alacaklıya verilmemesini isteyebilir. Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.” hükmüne havidir.
Mahkememizce soruşturma dosyası incelendikten sonra 29/09/2020 tarihinde takibin durdurulmasına yönelik tedbir kararı verilmiş, ancak İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi davalının istinaf başvurusu üzerine 2020/1664 Es 2020/1371 K sayılı kararı ile İİK’nın 72/3 maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği gerekçesiyle mahkememiz tedbir kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Yukarıda belirtildiği üzere davacıların … 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne 20/09/2019 tarihinde ihtiyati tedbir talebiyle başvurduğu, mahkemece 27/09/2019 tarihinde karar verildiği, teminatın 02/10/2019 tarihinde yatırıldığı, mahkememize davanın 11/10/2019 tarihinde ikame edildiği, böylece HMK. Md 397 kapsamında süresinde dava açıldığı anlaşılmıştır. Mahkememiz bu durumda sayın istinaf dairesinin kaldırma kararında belirttiğinin aksine davacının davasının icra takibinden önce açıldığının kabulü gerektiği kanaatindedir.
Huzurdaki davada asıl uyuşmazlık ispat yükünün hangi tarafta olduğuna ilişkindir. Zira dava konusu bononun varlığı, ya da bono üzerindeki imzalara ilişkin bir inkar bulunmamaktadır. Yapılması gereken ispat yükünün hangi tarafta olduğunun tespit edilerek bu tarafın ispat yükünü ifa edip etmediğini belirlemektir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2017/10911 Es 2018/11667 K sayılı içtihadında belirtildiği üzere bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir.
Bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespitini içeren davada ispat yükü, kural olarak senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir.
Senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin talili denmektedir. Bu anlamda talil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
Hemen burada, menfi tespit (borçsuzluğun tespiti) konulu eldeki davada ispat yükünün özellikleri üzerinde de durulmalıdır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. Maddesi). İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Bonoda bedel kaydı varsa bononun bu nedenle düzenlendiği doğru kabul edilir, bedel kaydının aksini ileri süren bu iddiasını ispatla mükelleftir. Bono, esasen bağımsız borç ikrarı içeren bir senettir. Bu nedenle ispat yükü, kural olarak, senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak, bedel kaydının mevcut olması halinde ispat yükü bu kaydın aksini savunan tarafa ait olacaktır. Bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir ve senedi talil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer (YHGK 17.12.2003, 19-791/768) (Dr. Adnan Deynekli, Bonoda Bedel Kaydının Ve Talilin İspat Yüküne Etkisi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, s.7 vd.).
Huzurdaki davada davacı vekili dava konusu bononun davacı … ‘nun evinin yalıtım ve restorasyon işi ile ilgili yapılan anlaşma gereği verildiğini belirtmiştir. Davalı şirket yetkilisi de 30/09/2019 tarihli … Cumhuriyet Başsavcılığı’nda verdiği ifadesinde … ile …’un … ilçesinde bulunan inşaattaki işleri nedeniyle dava konusu bonoyu aldığını ifade etmiştir. Bu durumda davalının savcılık nezdinde verdiği ifadesinde bononun sebebini talil eden davalının ispat yükünü üzerine aldığının kabulü yukarıda belirtilen Hukuk Genel Kurulu kararının bir gereğidir.
Davalı vekilince çift taraflı talil halinde ispat yükünün yer değiştirmeyeceğine yönelik iddianın huzurdaki davada uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Çift taraflı talil halinde ispat yükünün yer değiştirmemesi ilkesinin uygulanabilmesi bono sebebinin her iki tarafça da farklı şekillerde talil edilmesi halinde uygulanabilir. Konunun anlaşılması için Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/2425 Es 2020/4100 K sayılı kararı örnek gösterilebilir. Temyiz konusu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 29.12.2017 tarihli 2017/1462-2017/1949 K sayılı kararında “6100 sayılı HMK’nun 201.maddesi uyarınca senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın senetle ispatı gerekmektedir. Somut olayda davacı, dava konusu malen düzenlenen senedin teminat olduğunu, davalı ise nakden düzenlendiğini savunması gözetilerek davacının çift taraflı talil nedeniyle artık senedin teminat senedi olduğunu iddia ettiğine göre ispat külfeti davacı da olup bu yöndeki iddialarını yazılı delille kanıtlamak zorundadır. Dava konusu senedin ihdas nedeni bölümünde ise “malen” kaydı bulunmaktadır. Bu durumda hem davacı, hem de davalı senedin ihdas nedenini talil etmektedirler. Başka bir ifadeyle, somut olayda çift taraflı talil söz konusudur. Çift taraflı talilde ispat külfeti yer değiştirmez. Yargıtay’ın uygulaması da bu doğrultudadır. ” denilmekte ve bu gerekçe 11. Hukuk Dairesi’nce kabul görmektedir. Belirtilen örnekte dava konusu bono malen kaydını taşımakta, davacılar bononun teminat bonosu olduğunu, davalı ise nakden ödendiğini iddia etmektedir. Burada hem davalı hem de davacının farklı sebeplerle talil yaptıkları açıktır. Bu durumda ispat yükünün yer değiştirmesine sebep yoktur.
Huzurdaki davada taraflar dava konusu bononun hangi sebeple verildiğine dair bir ihtilaf halinde değillerdir. Davalı vekilince iddia edilen çift taraflı talilin söz konusu olması için her iki tarafın farklı sebeplerle bonoyu talil etmeleri gerekirdi. Ancak davanın her iki tarafınca dava konusu bononun davacılara ait inşaat işlerinin yapımına ilişkin olarak davacı tarafça davalı tarafa verildiği belirtildikten sonra bu iradelerin yok sayılması mümkün değildir. Bu durumda ispat yükünü davacının üzerine aldığının kabulü gerekir.
TTK’nın 18. maddesinde tacir olmanın hükümleri arasında sayılan yükümlülüklerin biri de bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmaktır. Defter tutma yükümlülüğü Kanunun 64. maddesinde ayrıca düzenlenerek her tacirin, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorunda olduğu belirtilmiştir.
İspat yükünün davalıya geçtiği yeni durumda davalı tarafın ticari defterlerinden davalılara dair herhangi bir kaydın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı tarafça davacı tarafın sonradan delil bildirmesine muvafakat edilmediği ifade edilmiş ise de davacı tarafın dayandığı soruşturma dosyasında soruşturmanın 30/09/2019 tarihinde davalı şirket yetkilisinin şikayet dilekçesi üzerine başladığı, huzurdaki davanın bu dilekçenin verilmesinden ve şirket yetkilisinin ifadesinin alınmasından çok kısa bir süre sonra ikame edilmesi, davacıların huzurdaki dava ikame edilirken bu soruşturma dosyasından haberdar olduklarının dosyadan anlaşılmadığı görülmekle bu itirazda isabet görülmemiştir.
Son tahlilde dava konusu bononun bedelsiz olduğu vicdani kanaatiyle davacıların bu bono dolayısıyla borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin iptaline, davalı alacaklının takibinde haksız ve kötüniyetli olduğu hususu davacılar tarafından ispatlanamadığından İİK 72/5 maddesi koşulları oluşmadığından, davacının % 20 tazminat talebinin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; davacıların … 3. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyası ve takibe konu bono nedeniyle davacıların davalıya borçlu olmadığının TESPİTİNE,
2-… 3. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasının İPTALİNE,
3-Kötüniyet tazminatı talebinin reddine
4-Alınması gereken 4.713,39-TL harçtan peşin alınan 1.178,35-TL harcın mahsubu ile artan 3.535,04-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafça yapılan 44,40-TL başvuru harcı, 1.178,35-TL peşin harç, 750,00-TL bilirkişi ücreti, tebligat ve posta masrafından oluşan 271,70-TL olmak üzere toplam 2.244,45-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 9.770,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili tarafa iadesine,
8-Hazineden karşılanan arabuluculuk ücreti olan 1320,00 TL davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
9-Davalı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
dair; gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere herhangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/02/2021

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır