Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/86 E. 2020/67 K. 31.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/86
KARAR NO : 2020/67

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/09/2019
KARAR TARİHİ : 31/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesi ile, davalı …’ın imzalamış olduğu … Kredisi Sözleşmelerine istinaden şirketlerinden 18/07/2014 tarihinde … no’lu sözleşmeye bağlı olarak otomobil kredisi kullandığını, kredi borçlarının ödeme planına göre ödenmesi gereken taksitleri süresinde ödenmediğinden borçluya Beyoğlu … Noterliği’nin 21/10/2015 tarih, …yevmiye no’lu hesap kat ihtarı keşide edildiğini, ihtara rağmen ödeme olmaması üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile menkul rehininin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi başlatıldığını, davalı tarafından takibe itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, davalı ve müvekkil şirket arasında imzalanan Kredi Sözleşmelerinin 20. Maddesine göre VDF ile aralarında çıkabilecek her türlü uyuşmazlıklarda İstanbul Çağlayan İcra Daireleri ve Mahkemelerinin yetkili olacağını ve 22. Maddesinde VDF’nin kredi ödemelerinin yapılacağı banka defter ve kayıtlarının kesin delil teşkil edeceğini ve bunlara itiraz etmeyeceğini beyan ve kabul ettiğini, davalı tarafın krediyi kullanırken müvekkil şirkete verdiği dilekçe ile, taşit kredisine konu aracı ticari ve mesleki amaçla kullanacağını, şirket aktifine kaydedeceğini, bu nedenle KKDF alınmamasını talep ettiğinden kullanılan kredinin ticari kredi olduğunu ve kendisinin de tüccar olduğunu kabul ettiğini, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasındaki itirazının iptali ile takibin devamına ve 22.494,08 TL alacaklarının takip tarihi itibariyle yıllık %17,04 faizi ile tahsiline, itiraz haksız ve kötüniyetli olduğundan % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilmekle, davalı tarafından 14/10/2019 tarihinde sunulan cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin bireysel tüketici olduğunu, kredi tarihinde de serbest avukat olarak çalıştığını, anlaşılmayan şekilde müvekkilinden söz konusu aracın ticari nitelikte olduğu ve şirket aktifine kayıt edileceği şeklinde bir beyan alındığını, iş bu beyanın müvekkilinin bireysel tüketici olmasını değiştirmediğini, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, İcra dosya borcuna yapılan itiraz çok net ve açık olduğunu, Davacı yan bu itiraza karşı herhangi bir açıklama yapmadan, temerrüt oluşmadığı yönündeki itirazlarını yok sayarak iş bu davayı açtıklarını, takip dayanağı olarak gösterilen kredi sözleşmesi tüketici kredisinine ilişkin olduğunu, temerrüt oluşmadığını, ödeme makbuzunun icra dosyasına sunulduğunu, davacının dava dilekçesi ekinde görülebileceği gibi ihtarnameye konu borcun 2,978.91 TL olarak ödendiği gibi bu ihtardan sonra da davacı yana 7,000.94 TL ödeme yapıldığını, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava davacı finans kuruluşu ile davalı arasında akdedilen kredi sözleşmesinin, davalı tarafça ihlal edilip edilmediği, davacının davalıdan anılan kredi sözleşmesi kapsamında alacaklı olup olmadığı, davalı şahsın tacir olup olmadığına ilişkin açılan itirazın iptali davasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” şeklindedir.
Aynı kanunun 4. Maddesi “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;… öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” demek sureti ile ticari dava kavramını açıklamıştır.
Kanunumuzun 4. Maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan davalar doktrinde mutlak ticari dava olarak isimlendirilir. Kanunda belirtilen mutlak ticari davalar ile bir ticari işletme ile ilgili olması şartıyla havale vedia ve telif hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar dışındaki bir uyuzmazlığın ticari dava sayılabilmesi için ; her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda da uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gereklidir.
Bu açıklama ışığında dosyaya bakıldığında; davacının ticari şirket, davalısının ise gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır. Dava kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davası tazminat davası olup kanunda belirtilen ticari davalardan değildir.
Mutlak ticari dava olmadığı anlaşılan davanın her iki tarafının ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Davacı tarafın tacir olduğuna şüphe yoktur. Ancak davalı için sistem üzerinden yapılan sorgulamada davalı tarafın tacir olduğuna dair bir kayda rastlanılmamıştır. Öte yandan davalı vekilince yapılan savunmada davalı gerçek kişinin avukatlık mesleğini icra ettiği belirtilmiştir. Ankara Barosu internet sitesi üzerinden yapılan sorgulama neticesinde davalının … sicil numarası ile Ankara Barosu levhasına kayıtlı olduğu anlaşılmıştır.
Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesi avukatlığı, kamu hizmeti ve serbest bir meslek olarak tanımlamakta, aynı kanunun 11. Maddesi ise aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hiçbir hizmet ve görev, sigorta prodüktörlüğü, tacirlik ve esnaflık veya meslekin onuru ile bağdaşması mümkün olmıyan her türlü iş avukatlıkla birleşemeyeceğini düzenlemektedir.
Hal böyle iken huzurdaki dosyada davalı tarafın tacir olmadığı, bir ticari işletmesi bulunmadığı, dolayısı ile dava konusunun mahkememizin görevli olmasını gerektiren her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirme şartının yerine gelmediği anlaşılmaktadır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. Bu kapsamda davalı tarafça davalının tüketici olduğu iddiasıyla görev itirazında bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davalı tarafça görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu yönünde görev itirazı bulunmakta ise de bu itiraza itibar edilmemiştir. Tüketici Mahkemesi, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik her türlü uygulamadan kaynaklanan davalara bakmakla görevli hukuk mahkemesidir. (6502 sayılı Kanun m.73/1) Aynı kanunda tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi şeklinde tanımlanmıştır.
Bir işlemin tüketici işlemi olarak kabul edilebilmesi için hukuki ilişkinin taraflarından birinin tüketici, diğer tarafın ise satıcı, hizmet sağlayıcı veya onlar adına hareket eden gerçek ya da tüzel kişi olması gereklidir. Taraflar arasında gerçekleştirilen işlemin tüketici açısından mesleki ve ticari bir amaçla yapılmaması şarttır. Tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
Dava dosyasının içerisinde davalının kredi konusu aracı mesleki amaçlarla kullanacağına dair beyanını içeren belgeden de anlaşılacağı üzere davalı kredi konusu aracı mesleki amaç ile kullanacağından davalının tüketici olduğundan bahsedilemez.
6100 Sayılı Kanunun 2. Maddesinde bulunan “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir” düzenlemesi ile Asliye hukuk mahkemeleri genel görevli mahkeme olarak belirlenmiştir. Hal böyle olunca, uyuşmazlığın çözümünde genel yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu değerlendirilmiş; HMK’nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur

HÜKÜM:
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair; tarafların yüzlerine karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 06/02/2020

Katip Hakim
e-imzalı e-imzalı