Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/825 E. 2020/123 K. 19.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/825 Esas
KARAR NO : 2020/123

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 10/10/2019
KARAR TARİHİ : 19/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesi ile, davacının davalı şirketin %17 hisse oranı ile azınlık hissedarı olduğunu, davalı şirketin birlikte hareket ederek çoğunluğunu idare eden hissedarlarının …, … ve …’un davacıya karşı besledikleri husumet nedeni ile düzenli olarak davacının şirketteki hisselerini azaltmaya yönelik ve ekonomik gerekliliği olmayan sermaye artışı girişimleri olduğunu, bu durumun davacının hissedarlık oranını ortadan kaldırmayı amaçlayan kötü niyetli girişimler olduğunu, 31 Temmuz 2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında sermayenin daha önce iptal edilen sermayenin 14.000.000-TL’ye çıkarılmasına ilişkin karardan 7.000.000-TL’lik ek sermaye artışının gerekçelerinin Olağanüstü Genel Kurul’da açıklanamadığını, sermaye artırımının usuli kurallara uyulmaksızın, davacıyı habersiz bırakan ve davalı şirketin mali durumunu incelemekten alıkoyan bir süre olan Olağanüstü Genel Kurul tarihinden 1 gün önce haberdar edilmesinin sermaye artırımının kötü niyetli bir şekilde yürütüldüğünü gösterdiğini, sermaye artırımı yönünden davacının muhalefetine rağmen alınan kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğunu beyanla, davalı şirketin 31 Temmuz 2019 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Kararının yürütülmesinin durdurulmasına ve aynı Genel kurul toplantısında alınan Sermaye artırımına ilişkin kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Ticaret Sicil Müdürlüğünden verilen cevapta, davaya konu genel kurul kararının tesciline ilişkin bir kayıt bulunmadığı bildirilmiştir.
Davalı taraf cevap dilekçesi sunmamış ancak davalı vekili duruşmalardaki beyanında; Ticaret Sicil Müdürlüğüne yapılan tescil başvurusunun TTK’nın 462/3. mad. uyarınca reddedildiğini, dava konusu genel kurul kararının tescil edilemediğini, dolayısıyla davanın konusuz kaldığını, Sicil Müdürlüğünce karar tescil edilmediğinden üçüncü kişilere bir etkisinin olmayacağını ve bu davayı da açmaya gerek olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 19.02.2020 tarihli duruşmadaki beyanında “Takdir mahkemenindir, davayı açmaya davalı bizi zorladığı için yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilsin.” ifadesinde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin 31/07/2019 tarihli Olağanüstü genel kurul toplantısında alınan sermaye artışına ilişkin kararın iyi niyete ve kanuna aykırı olduğundan bahisle iptaline ve karar tarihine karar uygulanmasının durdurulması istemine ilişkindir.
Tarafların sunduğu bilgi ve belgeler ile genel kurul toplantı tutanağı incelenmiştir.
Aynı şirketin daha önce sermayeyi 14.000.000,00TL artırımına ilişkin 01/08/2017 tarihli genel kurulunda 3 nolu karar kararın iptaline … 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında karar verildiği anlaşılmıştır.
TTK’nın 462/2. madde gereğince, sermayenin artırılan kısmını, iç kaynaklardan karşılayan tutarın şirket bünyesinde gerçekten varolduğu, onaylanmış yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanır. Bilanço tarihinin üzerinden altı aydan fazla zaman geçmiş olduğu takdirde, yeni bir bilanço çıkarılması ve bunun yönetim kurulu tarafından onaylanmış olması şarttır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/15791-2017/3203 sayılı kararında, 6102 sayılı TTK 462/2. hükmüne göre sermaye artırımını iç kaynaklardan karşılama olanağının gerçekten varolduğunun, onaylanmış yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanması ve yönetim kurulu tarafından iç kaynağın varlığı hakkında garanti verilmesi gerektiği, beyanın amacı sermaye artırımı hakkında gerekli olan ve pay sahiplerine eksiksiz, doğru, açık şekilde bilgilerin verilmesi olduğu, bu nedenle beyan verilmeden ya da eksik ya da yanlış bilgiler içeren beyana istinaden iç kaynaklardan sermaye artırımına karar verilmesi halinde genel kurul kararının iptal edilebileceği belirtilmiştir.
Emsal yargı kararlarına ve yasanın açık hükmüne göre; sermayenin artırılan kısmı, iç kaynaklardan karşılanacaksa bu tutarın şirket bünyesinde gerçekten varolduğunun onaylanmış yıllık bilanço ve yönetim kurulunun vereceği açık ve yazılı bir beyanla doğrulanması, bilanço tarihinin üzerinden altı aydan fazla zaman geçmiş ise yeni bir bilanço çıkarılması ve bunun yönetim kurulu tarafından onaylanmış olması zorunludur. Anılan düzenleme karşısında gereğinin yapılmadığı gerekçesiyle İstanbul Ticaret Sicil müdürlüğünce, sermaye artırımına ilişkin genel kurul kararının tescili talebi red edilmiş ve tescil edilmediği anlaşılmıştır.
Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik’in, Vekaletnamenin Unsurları ve Geçerlilik Süresi başlıklı 21. maddesinde, “Vekaletnamede; şirketin unvanı, ait olduğu genel kurul toplantısının tarihi, vekilin adı ve soyadı, pay sahibinin pay adedi ile adı ve soyadı veya unvanı ve imzasının bulunması şarttır. Bu bilgilerden herhangi biri bulunmayan özel veya genel vekâletnameler geçersizdir.” hükmü bulunmaktadır ve bu husus davaya konu Genel Kurul toplantısında da gündeme gelmiş, bakanlık temsilcisi tarafından ortaklardan Yasemin ve Zeynep’in verdiği vekaletnamelerin zorunlu unsurları içermediği toplantı başkanına hatırlatılmış, buna rağmen bu vekaletnamelerle toplantıya katılan vekillerin oyu geçerli kabul edilmiştir. Açıklanan bu yasal düzenlemeler nedeniyle iptali istenen Olağanüstü Genel Kurul toplantısının iptale tabi olduğu ve davanın kabulü gerektiği anlaşılmıştır.
İptali istenen toplantının tescili istemi sicil müdürlüğünce red edilmiş ve TTK’nın 456/3. Maddesinde belirtilen üç aylık kesin süre içerisinde tescil ettirme olanağı da ortadan kalkmıştır. Bu durumda kararın tescili söz konusu olmayacak ve bu haliyle dava konusuz da kalmış olacaktır.
Dava konusuz kaldığı için artık esasa ilişkin hüküm kurulmasına yer olmadığına, sadece haklılığın tespitine ve davanın açılmasına davalı sebebiyet verdiğinden, yargılama giderinin davalıya yükletilmesine karar vermek gerektiği vicdani kanaat hasıl olmuş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının haklı olduğunun tespitine, ancak karar yasal süre içerisinde tescil edilmeyip hükümsüz kaldığından iptal konusunda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Yeterli harç peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 3.400,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafça sarfedilen toplam 39,00TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 19/02/2020

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır