Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/669 E. 2022/161 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/439 Esas
KARAR NO:2022/159

DAVA:Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:20/09/2019
KARAR TARİHİ:02/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde; Davacı ile davalı … A.Ş. arasında sözleşme imzalandığını, sözleşme çerçevesinde … Varlığın, … İli, … İlçesi, … Mah., … mevkiinde, 272 ada 2 parsel; 272 ada, 4 parsel ve … ili, … ilçesi, … Mahallesi, 278 ada, 3 parselde kayıtlı taşınmazlara ilişkin olarak 20.12.2017 ile 29.12.2017 arasında geçerli alım opsiyonu sattığını, … Varlığın, taşınmazları davacı bankadan 20.12.2017 tarihinden itibaren başlamak üzere 29.12.2017 saat 18:00’e kadar satın almayı kabul, beyan ve taahhüt ettiğini, davacı banka tarafından davalı tarafa bu yönde 1.250,000.00 USD opsiyon primi ödeme yapıldığını, söz konusu sözleşmeye ilişkin … … tarafından 26.02.2016 tarihinde alınmış … kurulu kararı ile … … Kurulu tarafından taşınmazların müvekkil bankadan dilediği bedel ve dilediği şartlarla alım vaadinde bulunma hususunda Genel Müdürlüğe yetki verildiğini, davacı tarafından sözleşme hükümlerine uygun şekilde taşınmazları satın alınması ve 3 ay içerisinde taşınmazların mülkiyetinin … Varlığa devrine yönelik işlemlere başlanılması hususunun usulüne uygun şekilde ihbar edildiğini, ancak, söz konusu bu ihtarnameye rağmen sözleşmede kararlaştırılan sürenin 21.03.2018 tarihinde sona erdiğini, fakat … … tarafından taşınmazların satın alınmamış olduğunu, taşınmazların mülkiyetlerinin devir işlemleri yerine getirilmeyerek taraflar arasındaki ticari anlaşma şartları uygulanmamış olduğunu, söz konusu ihtarname sonrasında … … ile davacı banka sözleşme süresinin farklı bir bedel ve davacı banka zararını tazmin koşulu ile uzatılabileceği ihtimaline istinaden görüşmelerini sürdürdüğünü ve fakat yazılı olarak anlaşma sağlanamadığını, … Varlığın ortaklarının beş yıllık vergi avantajının sona ermesi nedeniyle yeni bir tüzel kişilik … … … A.Ş altında organize olunduğunun öğrenildiğini, bu doğrultuda … … ile benzer şekilde diğer davalı … ile de aynı uyuşmazlık kapsamında doğmuş alacaklarının tazmin edilmesi talebiyle arabuluculuk görüşmesi yapıldığını ve tek oturumda tamamlanan süreç de taraflar arasında anlaşma sağlanamadığını belirterek, davacı tarafından davalı … Varlığa ödenmiş opsiyon bedeli primi olarak 1.250.000,00-USD’nin 11.03.2016 tarihinden itibaren işlemeye başlayacak ticari işlere uygulanan en yüksek temerrüt faiziyle ve 22.03.2018- 13.02.2019 tarihleri arasında fonlama maliyeti olarak 1.267,539,58 USD’nın 13.02.2019 tarihinde işlemeye başlayacak en yüksek temerrüt faiziyle olmak üzere asıl alacak bakımından toplam 2.517.539,58-USD‘nin, 6100 sayılı HMK’nın 109. Maddesi anlamında şimdilik 500.000,00-USD dava değeri üzerinden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesine, davacı bankanın telafisi imkânsız zararlara duçar olmaması için her iki davalı şirket hakkında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … … Cevap Dilekçesinde özetle; davalı şirketin 2014 yılında devir ve temlik aldığı alacakların teminatında bulunan; “… İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkiinde, 272 Ada, 2 Parsel; 272 Ada, 4 Parsel; … İli, … İlçesi, … Mah., 278 Ada, 3 Parselde kayıtlı taşınmazların cebri icra ihalesinden alacağa mahsuben satın alındığını ve taşınmazların mülkiyetinin kendilerine geçtiğini, daha sonra davacı ile davalı arasında varılan anlaşma doğrultusunda taşınmazların, davacı …’a satıldığını, taşınmazların satış işleminin Tapu Sicil Müdürlüğü nezdinde 09.03.2016 tarihinde gerçekleştiğini, davacı bankanın,taşınmazların mülkiyetini davalı şirketten 57.250.000-TL bedelle satın aldığını, davacının toplam 57.250.000-TL bedel ödemek suretiyle satın aldığı taşınmazlara ilişkin olarak, 26.02.2016 tarihli “Alım Vaadi
Taahhüdü” ve 11.03.2016 tarihli “Alım Vaadi Sözleşmesi” imzalandığını, işbu davaya konu edilen “Alım Vaadi Taahhüdü” ve “Alım Vaadi Sözleşmesi”ne göre; … tarafından 20.12.2017- 29.12.2017 tarihleri arasında yazılı bir bildirim yapılması halinde, … … tarafından taşınmazlar 26.250.000-USD bedelle satın alınacak, sözleşmenin imzası ile birlikte …, … …’a 1.250.000-USD opsiyon bedeli ödeyecek,
1.250.000-USD’lik alım vaadi opsiyon bedeli, alım hakkının kullanılmaması halinde şirketimiz tarafından Davacı Banka’ya iade edilmeyecektir” hükümlerinin yer aldığını, bundan sonraki süreçte, en başından beri son derece iyi ticari ilişkileri olan davacı … ile Müvekkil Şirket arasında görüşmeler yapıldığını, taşınmazlara 3. şahıs bir müşteri bulunarak satılması hususunda ortak hareket edilmesi yönünde prensip kararı alındığını, bu nedenle davacı …’ın yaklaşık 1 sene süresince herhangi bir hukuki yola başvurmadığını, davalı şirketin de taşınmazların satışı hususunda alıcı adayları ile yaptığı görüşmelerde kullanılmak üzere, davacıdan yetki belgesi talep edildiğini, yetki belgesi metni üzerinde dahi mutabık kalınmasına ve yetki belgesinin verileceğinin söylenmesine karşın, davacı tarafça müvekkilin zararına olacak şekilde söz konusu yetki belgesi verilmediğini, davacının 3. şahıs alıcı adaylarından gelen yüksek meblağlı teklifleri geri çevirdiğinin, satışı kabul etmediğinin daha sonra davalı şirket tarafından öğrenildiğini, davacı bankanın davalı … A.Ş.ile davalı … … A.Ş. arasında kurduğu bağ ve tüzel kişilik perdesinin kaldırılması talebinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …Ş. cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı …Ş. arasında ticari/hukuki/sözleşmesel hiçbir ilişki bulunmadığını, tüzel kişilik perdesinin kaldırılması terorisinin uygulanabilmesi için doktrinin ve Yargıtay’ın kabul ettiği şartların oluşmadığını belirterek, davanın davalı …Ş. yönünden tefrik edilerek, esasa girilmeksizin husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Yargılama aşamasında, davalı … şirketi diğer davalı ile tasfiyesiz birleşmiştir.
Tarafların sunduğu bilgi ve belgeler dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir.
Mahkememizce bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bankacı bilirkişiden alınan kök ve ek raporda; davacı tarafından yapılan “fonlama maliyeti tablosu”nda 1.267.539,58 USD olarak hesaplanmış olduğu; ancak dava dosyasında mübrez tapu kayıtlarına göre söz konusu taşınmazların davacı tarafından 09.03.2016 tarihinde 57.250.000,00 TL bedelle satın alındığı ve 31.12.2019 tarihli Bağımsız Denetim Raporu’nda belirtilen değerlemelere göre taşınmazlara 138.955.000,00 TL değerleme yapıldığı nazara alındığında davacının zararının bulunmadığı bildirilmiştir.
İtirazlar üzerine heyetten alınan raporda; Taraflar arasında 26.02.2016 tarihinde düzenleme şeklinde alım vaadi sözleşmesi imzalandığı, davacı bankanın, taraflar arasındaki Sözleşme gereği, davalı tarafa ödemiş olduğu 1.250.000,00 USD opsiyon primini, davalı tarafın sözleşmeyi gereği gibi yerine getirmediğinden karşılıksız kalması sebebiyle davalıdan talep edebileceği, alacağın faizi hesaplanırken 3095 sayılı Kanun m. 4/ a hükmünün dikkate alınması gerektiği, davacının 11.03.2016 tarihinde ödediği 1.250.000,00 USD opsiyon primini davalıdan talep edebileceği yönünde hüküm kurması halinde, dava tarihi olan 20.09.2019 itibariyle USD alacağa işletilecek değişir faiz oranlarına göre 351.527,78 USD faiz hesap edilebileceği, dava tarihi itibariyle, ödemiş olduğu opsiyon primi sebebiyle davacının davalıdan 1.250.000,00 + 351.527,78 =) 1.601.527,78 USD talep edebileceği davacının diğer talebi olan menfi zararın sözleşme geçerli bir biçimde kurulduğundan söz konusu olamayacağı, davacının müspet zarar kapsamında fiili zararı olan 1.250.000 USD yanında ispat edebilmesi koşuluyla yoksun kalınan karını talep edebileceği bildirilmiştir.
İtirazlar üzerine alınan ek raporda özetle; menfi zararın fiili zarar sebebi ile yoksun kalınan kârdan/yüklenmek zorunda kalınan maliyetten oluştuğu, Buna göre davacının fiili/müspet zararının sözleşme gereği, davalı tarafa ödemiş olduğu 1.250.000,00 USD opsiyon primi ve fonlama maliyetinden oluştuğu, davacının 11.03.2016 tarihinde ödediği 1.250.000,00 USD opsiyon priminin TL’ ye çevrilerek davalıdan talep edebileceği yönünde (davalı talebine istinaden) hüküm kurması halinde, 11.03.2016 tarihinde 1.250.000,00 USD’ nin 3.598.250,00 TL olarak hesaplanabileceği, bu prime ilişkin olarak dava tarihi olan 20.09.2019 itibariyle TL alacağa işletilecek değişir ticari faiz oranlarına göre 1.715.890,51 TL faiz hesap edilebileceği, bu durumda, dava tarihi itibariyle, ödemiş olduğu opsiyon primi sebebiyle davacının davalıdan (3.598.250,00 + 1.715.890,51 =) 5.314.140,51 TL, Sayın Mahkemenin takdirine bağlı olarak, davalıdan talep edebileceği, 1.250.000,00 USD tutarındaki opsiyon priminin işlemiş faizinin kamu bankalarından istediği USD cinsi bir yıl vadeli mevduat hesapları için 22.03.2018 – 13.02.2019 tarihleri arasında uygulanan faiz oranları dikkate alınarak hesaplanması talebine yönelik olarak 22.03.2018 – 13.02.2019 dönemi için 61.788,19 USD olarak hesap edildiği, menfi zararının; ihtarname tarihi olan 22.03.2018 ile sözleşmeden dönme tarihi olan 13.02.2019 tarihleri aralığında sözleşme büyüklüğünün davacı bilançosunda oluşturduğu mali yükten ibaret olduğu, davacı bankanın, davalı tarafın sözleşme yükümlülüğünü yerine getirmemesinden kaynaklı olarak bilançosunda ihtar tarihinden itibaren opsiyon sözleşmesini tutmaya devam etmesi sebebi ile katlanmak zorunda olduğu maliyetin 22.03.2018- 13.02.2019 dönemi için “Finansal tablolarında … ve yükümlülüklere uyguladığı piyasa risk faiz oranları üzerinden” 1.054.048,97 USD olarak hesap edildiği ve bu miktarı, mahkemenin takdirine bağlı olarak, davalıdan talep edebileceği, davacı bankanın, davalı tarafın sözleşme yükümlülüğünü yerine getirmemesinden kaynaklı olarak bilançosunda ihtar tarihinden itibaren opsiyon sözleşmesini tutmaya devam etmesi sebebi ile katlanmak zorunda olduğu maliyetin 22.03.2018- 13.02.2019 dönemi için “Finansal tablolarında … ve yükümlülüklere uyguladığı piyasa risk faiz oranları üzerinden” 1.054.048,97 USD olarak hesap edildiği bildirilmiştir.
Talimat yoluyla taşınmazların satış ve fesih tarihi itibariyle değerinin tespiti bakımından alınan rapor özetle; … Beldesi 278 ada 3 nolu parsel, 272 ada 4 parsel ve 272 ada 2 nolu parseller 26.02.2016 itibariyle toplam değerinin 123.938.316,30TL olduğu, 13.02.2019 tarihinde ise toplam değerinin 190.825.050,50 TL olduğu bildirilmiştir.
Davacı vekili ıslah dilekçesi ile; Huzurdaki davanın dava dilekçesi ile ortaya konduğu üzere 6100 sayılı HMK’nın 109’uncu maddesi kapsamında ikame edilmiş kısmi dava olduğunu, dava dilekçesinin “sonuç ve istem” başlıklı bölümünde taleplerinin “müvekkili BANKA tarafından davalı … ile imzalanmış Sözleşmenin ifa edileceğine dair duyulan güven çerçevesinde ödenmiş opsiyon bedeli primi olarak 1.250.000,00USD’nin 11.03.2016 tarihinden itibaren işlemeye başlayacak ticari işlere uygulanan en yüksek temerrüt faiziyle ve 22.03.2018-13.02.2019 tarihleri arasında fonlama maliyeti olarak; 1,267,539.58 USD’nın 13.02.2019 tarihinden itibaren işlemeye başlayacak en yüksek temerrüt faiziyle olmak üzere asıl alacak bakımından toplam 2.517.539,58USD‘nin, 6100 sayılı HMK’nın 109. Maddesi anlamında şimdilik 500.000,00-USD dava değeri üzerinden davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesine” şeklinde olduğunu, bu güne kadar söz konusu bu maddi tazminat talebinin açıklattırılmasının Mahkemece talep edilmediğini, bu sebeple, hükme esas olacak şekil maddi tazminat talebinin açıklanması gerektiğini, dava dilekçesi ile bildirilen 500.000,00USD dava değerinin 499.500,00USD’nin müvekkili banka tarafından davalı … ile imzalanmış sözleşmenin ifa edileceğine dair duyulan güven çerçevesinde ödenmiş opsiyon bedeli primine, kalan 500,00USD tutarındaki değerin ise 22.03.2018-13.02.2019 tarihleri arasında işlemiş fonlama maliyeti bedeline ilişkin olarak kabulünü talep ettiğini, dosya kapsamında mübrez 20.12.2021 tarihli Bilirkişi Ek Rapor’u başta olmak üzere tüm bilirkişi raporlarında müvekkili bankanın kendisi ile davalı … arasında imzalanmış dava konusu Sözleşmenin ifa edileceğine dair duyulan güven çerçevesinde ödenmiş opsiyon bedeli primi olarak 1.250.000,00USD bedelin müvekkil Banka’ya ödenmesi noktasında birleştiğini, bu hususun bilirkişi raporları nezdinde çekişmesiz hale geldiğini beyanla, 22.03.2018-13.02.2019 tarihleri arasında fonlama maliyeti olarak 1.267.539,58 USD’ye yönelik haklarını ve ek dava açma hakkını saklı tuttarak, müvekkili banka tarafından davalı … ile imzalanmış Sözleşmenin ifa edileceğine dair duyulan güven çerçevesinde ödenmiş opsiyon bedeli primi yönünden davayı kısmi şekilde ıslahı ile, bu talebini 1.250.000,00USD ‘ye artırarak bu bedelin 11.03.2016 tarihinden itibaren işlemeye başlayacak ticari işlere uygulanan en yüksek temerrüt faizi uygulanarak toplam tutarın müvekkili bankaya ödenmesine, yargılama gideri ile vekâlet ücretinin davalı şirket üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf ıslaha karşı cevabında; talebin yersiz olduğunu, bir zararın olmadığını
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, taşınmaz alım taahhüdünden kaynaklı yapılan opsiyon ödemesi ve sözleşmeye aykırılık dolayısı ile uğranılan zararın tazminine ilişkindir.
Davalı … Şirketi yargılama aşamasında davalı …Ş ile birleşmiş ve husumet sorunu giderilmiş, davacının her iki şirketin organik bağlantısı olduğu yönündeki iddiası ıspatlanmıştır.
Davacı tarafından, davalı … şirketine 11.03.2016 tarihinde opsiyon bedeli primi olarak 1.250.000,00USD ödendiğine dair bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı, bu miktarı ödeme tarihinden itibaren işlemeye başlayacak ticari işlere uygulanan en yüksek temerrüt faiziyle talep etmiş, bunun yanında da, taşınmaz için ödenen bedelin fonlamada kullanılamadığı gerekçesiyle 22.03.2018- 13.02.2019 tarihleri arasında fonlama maliyeti olarak 1.267,539,58 USD’den şimdilik 500,00USD’nin 13.02.2019 tarihinden itibaren en yüksek temerrüt faiziyle birlikte talep etmiştir.
Bilirkişi son ek raporu ile hesaplanan fonlama maliyetinin 1.054.048,97 USD olduğu, taşınmazların değerinin ise 13.02.2019 tarihinde toplam 190.825.050,50 TL olduğu bildirilmiştir.
Satış ve alım vaadine konu … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … Mevkiinde, 272 Ada, 2 Parsel; 272
Ada, 4 Parsel; … İli, … İlçesi, … Mah., 278 Ada, 3 Parselde kayıtlı taşınmazların davacı ile davalı arasında varılan anlaşma
doğrultusunda 09.03.2016 tarihinde davacıya satışının gerçekleştiği, toplam 57.250.000,00TL bedelle satın aldığı, davacının satın aldığı taşınmazlara ilişkin olarak, 26.02.2016 tarihli Alım Vaadi
Taahhüdü ve 11.03.2016 tarihli Alım Vaadi Sözleşmesi imzalandığı, işbu Alım Vaadi Taahhüdü ve Alım Vaadi Sözleşmesi’ne göre davacı … tarafından 20.12.2017- 29.12.2017 tarihleri arasında yazılı bir bildirim yapılması
halinde, … … tarafından taşınmazların 26.250.000-USD bedelle satın alınacağı, …’ın … … şirketine 1.250.000-USD opsiyon bedeli ödeyeceği,
1.250.000,00 USD’lik alım vaadi opsiyon bedelinin, davacı banka tarafından satım hakkının kullanılmaması halinde opsiyon priminin iadesi gerektiği anlaşılmıştır. Sözleşmelerde, opsiyon primi iadesi dışında bir yaptırım veya cezai şart düzenlenmemiştir.
Davacının davalıya alım vaadine uyması için noterden ihtarname gönderildiği ve verilen süre sonunda da 21/03/2018 tarihinde davalının temerrüdü nedeniyle sözleşmenin feshedildiği anlaşılmış, davacının bu tarihten itibaren fesih tarihine kadar fonlama maliyeti hesaplayarak tazminat talep ettiği anlaşılmıştır.
Davacının taşınmazları varlığında tutarak, bu taşınmazlar için ödenen bedelin kullanılamaması nedeniyle katlandığı fonlama maliyeti olacağı kesin olup, bilirkişi tarafından bu maliyet (müsbet zarar) 1.054.048,97 USD olarak hesaplanmıştır.
Fonlama maliyeti 1.054.048,97USD olmasına rağmen, taşınmazların 13.02.2019 tarihindeki değerinin 190.825.050,50 TL olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda hem kur artışındaki fark hem de taşınmazların değerindeki artışın fonlama maliyetinin çok üstünde olması nedeniyle davacının bir zararının olduğu kabul edilemez. Davalının geri alım taahhüdüne uymaması davacıya zarar değil, yarar sağlamıştır. Bu nedenle davacının kısmi olarak istediği 500,00USD tazminata ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacının yaptığı opsiyon primini davalı iade etmediğine göre, nakit olan ve sözleşmeye aykırı olarak iade edilmeyen bu miktarın da ödendiği tarihten itibaren işleyecek mevduat faiziyle birlikte iadesi gerekir. Bu yönüyle dava haklı olup, davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ ile,
1-Davanın fonlama maliyeti olarak talep edilen tazminat talebi yönünden sübuta ermediğinden REDDİNE,
2-Davanın opsiyon primi yönünden KABULÜ ile, 1.250.000,00 USD’nin 11/03/2016 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a md. Uyarınca işleyen faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davalı … … Şirketi tasfiyesiz olarak davalı … Şirketine devredildiğinden alacağın… şirketinden alınmasına,
3-Kabul edilen dava değeri olan 1.250.000,00USD karşılığı 7.137.500,00‬ TL (dava tarihinde 1USD= 5,71TL) üzerinden hesaplanan 487.562,62 TL harçtan peşin alınan 90.841,65 TL’nin mahsubu ile bakiye ‭396.720,97 TL harcın davalıdan alınarak hazineye ödenmesine,
4-Zorunlu Arabuluculuk başvurusu nedeniyle harcanan 1.320,00TL’nın davanın açılmasına sebebiyet verilen davalıdan alınarak hazineye ödenmesine,
5-Kabul edilen dava değeri ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 160.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Reddedilen dava değeri 500,00USD karşılığı 2.855‬,00 TL (dava tarihinde 1USD= 5,71TL) üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 2.855‬,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından tebligat, müzekkere, bilirkişi ücreti ve sair giderler için sarfedilen toplam 17.170,35 yargılama giderinin kabul/red oranına göre 17.163,48 TL’nin ve davacı tarafça peşin ödenen 90.841,65TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/03/2022

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır