Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/634 E. 2021/505 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/634 Esas
KARAR NO : 2021/505

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 30/09/2019
KARAR TARİHİ : 07/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; Müvekkilinin, 1.500.000 TL sermayeli davalı şirketin 50.000 payına doğrudan sahip olduğunu, davacının babası ve murisi olan şirket ortaklarından … ‘nın 15.08.2015 tarihinde vefat ettiğini, … terekesi için yetkili … Sulh Hukuk Mahkemesinin ( … Mahkemesi) 2015/… Sayılı dosyasından davalı şirkete 01.12.2015 tarihinde … ile ilgili şirketteki hak ve alacakları hususunda müzekkere yazıldığını, davalı şirketin 3 ay sonra 03.03.2016 tarihinde vermiş olduğu cevap ile bir kısım ortaklar pay defteri gönderdiğini, pay defterlerine göre davalı şirket ortaklık yapısının; … 598.500 adet, … 523.500 adet, … 51.500 adet, … 50.000 adet, … 50.000 adet, … 75.000 adet, … 76.500 adet, … 75.000 adet şeklinde olduğunu, tereke mal varlığının tespiti amacıyla Tereke Mahkemesinin talimatı ile … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/… Talimat sayılı dosyasında … Şubesinde bulunan kiralık kasanın 30.05.2016 tarihinde açtırıldığını ve içerisinden toplam 750.000 TL nominal bedelli davalı şirkete ait hamiline yazılı hisse senetlerinin çıktığını, kasadan çıkan hisse senetlerinin toplamının sermayenin %50’sine tekabül ettiğini, davalı şirketin hissesinin 750.000 paya tekabül eden hamiline yazılı hisse senetlerinin halihazırda … terekesinin parçası olarak … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/ … Tereke sayılı dosyasında muhafaza altında olduğunu, … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/… Talimat sayılı dosyasında 30.05.2016 tarihinde yapılan tespitte 33 Nolu kiralık kasanın ziyaret bilgileri başlığı taşıyan belgede en son olarak kasa sahibi …’nın 31.01.2014 tarihinde saat 15:50’de kasayı ziyaret ettiği tespit edildiğini, … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/… Talimat sayılı dosyasında merhum …’nın elinde bulunan davalı şirkete ait hamiline yazılı 750.000 TL nominal bedelli şirketin %50 hissesine isabet eden hisselerini 31.01.2014 tarihinden önce elinde bulundurmaya başladığının görüldüğünü, bu durumda davalı şirketin 28.06.2019 tarihli Genel Kurulu toplantısına ilişkin hazirun cetvelinde yer alan şirket ortaklık yapısının, şirketin gerçek ortaklık yapısını yansıtmadığının ortaya çıktığını, yapılan itirazın davalı şirket tarafından dikkate alınmadan toplantıya devam edildiğini, dava konusu 28.06.2019 tarihli genel kurulun hazirun cetvelinde yer alan ortaklık yapısının şirketin gerçek ortaklık yapısını yansıtmadığını, bu nedenle genel kurul toplantısının yok hükmünde olduğunu, davalı şirketin hamiline yazılı hisse senedi bastırıp teslim etmiş olduğunu, teslim edilen hamiline yazılı hisse senetlerinin toplantıya katılmasının TTK 415. maddede yer alan merasime tabi olduğunu, TTK 417/2. madde gereğince Yönetim Kurulu, kayden izlenmeyen paylar ile ilgili olarak genel kurula katılabilecekler listesini düzenlerken, senede bağlanmamış bulunan veya nama yazılı olan paylar ile ilmühaber sahipleri için pay defteri kayıtlarını, hamiline yazılı pay senedi sahipleri bakımından da giriş kartı alanları dikkate alması gerektiğini, toplantıya katılabilecekler listesi için şirkete ait hisselerin senede bağlanıp bağlanmadığı, senede bağlanmışların hangi tür senede bağlandığı, hamiline bastırılmış senetlerin teslim edilip edilmediği hususlarının ortaya konulması gerektiğini, … Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/… Talimat sayılı dosyasında yapılan tespit ile hisse senetlerinin hamiline yazılı surette ihraç edildiğinin ortaya çıktığını, davalı şirketin geri kalan hamiline yazılı hisse senetlerinin halihazırda …’da olup olmadığının belli olmadığını, davalı şirketin hisse senetlerini hamiline olarak bastırmış olduğunu ancak müvekkiline herhangi bir hisse teslimi yapılmadığından doğal olarak müvekkilinin, genel kurul toplantılarına pay defterlerine göre katıldığını, Müvekkilinin, davalı şirketin yönetim kurulu üyesi olmadığını, Yönetim kurulunun hazirun cetvelini TTK hükümlerine uygun olarak düzenlemediğini, şirket hisseleri hamiline yazılı olmasına rağmen, dava konusu Şirket Genel Kurulunun mevcut pay defterlerindeki ortaklık yapısına göre toplandığını, oysa ki, Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ’in 9 uncu maddesi gereğince hamiline yazılı hisse senetlerinin senetlerin pay sahiplerine teslim edildikleri tarihten itibaren 10 gün içerisinde defterde açıklanmak suretiyle pay defterinden silinmesi gerektiğini, TTK 415/3. maddesinde hamiline yazılı pay senedi sahiplerinin, genel kurulun toplantı gününden en geç bir gün önce bu senetlere zilyet olduklarını ispatlayarak giriş kartı alacakları ve bu kartları ibraz ederek genel kurul toplantısına katılabileceklerini, Türk Ticaret Kanununda yer alan emredici mahiyetteki usul hükmüne de uyulmadığını, Genel Kurul toplantısı öncesinde hamiline yazılı hisse senetleri ibraz edilmediğinden dava konusu Olağan Genel Kurul Toplantısında %25 asgari toplantı nisabının dahi sağlanamadığını, davalı şirketin sermayesinin 1.500.000 TL olduğu dikkate alındığında asgari toplantı nisabının 375.000 TL’lik hisseye tekabül ettiğini, bu durumda dava konusu genel kurulda toplantı nisabının oluşmadığını, Merhum … ile kızları olan …, … ve …’nin davalı şirketteki paylarının şirketin çoğunluk hissesini oluşturduğunu, … Sulh Hukuk Mahkemesinde … terekesi içerisinde muhafaza altına alınan 750.000 TL’lik hisse senedi bulunmasına karşın tereke memuruna verilen temsil yetkisinin 598.500 pay ile sınırlı kaldığını, şirketin ortaklık yapısı usulüne uygun bir şekilde tespit edilerek hazirun cetveli düzenlenmediğinden toplantıya katılan diğer kişilerin şirketin ortağı olup olmadıklarının dahi belli olmadığını, bu toplantıda alınan tüm kararlar yok hükmünde olduğunu, Genel Kurul kararlarının yokluğunun hukuki yararı bulunan herkes tarafından bir süreye bağlı olmaksızın itiraz şeklinde veya dava yolu ile ileri sürülebileceğini, yok olan bir genel kurul kararı şeklen meydana gelmemiş olması nedeniyle başlangıçtan itibaren hiç bir hüküm doğurmayacağını, banka kasasından çıkan 100.000 TL’lik 3 adet , 50.000 TL’lik 4 adet, 10.000 TL’lik 18 adet, 5.000 TL’lik 8 adet, 1.000 TL’lik 29 adet, 100 TL’lik 10 adet hamiline yazılı hisse senedi olduğunu, davalı şirketin 1.500.000 TL nominal bedelli hamiline yazılı hisse senedinin teslim edildiği konusunda taraflar arasında bir ihtilaf olmadığını, davalı şirketin teslim edilen hisse senetlerini ortaklık pay defterinden silmesi gerekirken son tasdik ettirilen ortaklık pay defterlerinde bu işlemlere yer verilmeyerek sanki hisse senetleri hiç teslim edilmemiş gibi kayıt tutularak ortaklık pay defterinin gerçek ortaklık yapısının hukuka aykırı bir şekilde farklı gösterildiğini, sonuç itibariyle müvekkili haricinde genel kurula katılan kişilerin gerçek hissedar olup olmadıkları hususu net olmadığını, genel kurul toplantı nisabı oluşmadığını, bu sebeple davalı şirketin 28.06.2019 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan kararların tümünün yok hükmünde olduğunu, Genel Kurul toplantısında alınan kararların tümünün yok olduğunun tespiti ile iptaline, Şirkete ivedilikle kayyum atanması, Ortaklık yapısı tespit edilerek kayyumun yeniden Genel Kurul toplantısı yapmasının sağlanması, Davalı şirketin mal varlıklarının korunması ve yetkisiz devrinin engellenmesi için araç ve gayrimenkuller üzerine tedbir konulması, Davalı şirketin yetkisiz yönetildiği de dikkate alınarak TTK 439. maddesi gereğince ivedilikle özel denetçi tayin edilmesi gerektiğini beyanla Davalı şirketin 28.06.2019 tarihli genel kurul toplantısının ve bu toplantıda alınan kararların başından beri yok olduğunun tespitine ve iptaline, Şirket ortaklık yapısının tespitine, ortaklık yapısı tespit edilerek şirkete kayyum atanmasına ve kayyum aracılığıyla usulüne uygun Genel Kurul toplantısı yapılmasına, davalı şirketin mal varlıklarının korunması ve yetkisiz devrinin engellenmesi için araç ve gayrimenkullerin üzerine tedbir konulmasına, davalı şirketin yetkisiz yönetildiği de dikkate alınarak TTK 439. maddesi gereğince ivedilikle özel denetçi tayin edilmesi, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında : Davanın haksız olduğunu, başlangıçta iki kardeş … ve …’e ait %50’şer hisse ile kurulan şirketin daha sonra çocuklara pay verilerek devam ettiğini, davacının diğer grup şirketleriyle ilgili çok dava açtığını, tümünün davacı aleyhine karara çıktığını, İstinaf inecelemesinde geçerek kesinleşen de olduğunu, davacının babası … ‘nin vasiyeti ve miras paylaşımı nedeniyle kardeşleriyle ihtilaf yaşadığını, çokça dava açıldığını, öncesinde mevcut pay defterine göre davacı ve diğer ortakların genel kurul toplantılarına katıldığını, eski kanun döneminde hamiline pay senedi bastırmak için yönetim kurulu kararının zorunlu olmadığını, bu nedenle bastırılan hamiline yazılı senetlerin resmiyete dökülmediğini, …nın ve diğer ortakların paylarının pay defterinde kayıtlı olduğunu, aile şirketi olduğu için kimin ne kadar paya sahip olduğu bilindiği için bir sorun yaratılmadığını, davacının sahip olduğu 50.000 adet payın da tereke dosyası kapsamında mahkeme kasasından çıktığını, davacının da hamiline bir pay senedi ibraz etmeden genel kurula katıldığını, zaten …’nın kasasından çıkan 750.000 adet payın kendisi ve çocuklarına ait olduğunu, pay defterine göre de payları toplamı 750.000 olduğunu, bunun uyumlu olduğunu, bir yanlışlık olmadığını, önceki genel kurullarda da aynı paylarla katılım sağlandığını, … terekesindeki ve pay defterine göre kendisine ait 598.500 payın tereke memuru vasıtasıyla genel kurulda temsil edildiğini, hamiline yazılı paylar esas alınacak olursa davacının da pay sahibi olmadığını ve genel kurula katılma ve dava hakkı olmadığını, davacının kötü niyetle ve uzun bir süre sonra davayı açtığını, butlan ve iptal şartlarının da olmadığını, olağan kararlar dışında bir karar alınmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinden tedbire ilişkin yazılı açıklama alınmış, davacının tedbir talepleri red edilmiştir.
Davaya konu genel kurul toplantı tutanağı, hazirun cetvelleri, önceki toplantılara ilişkin belgeler, sicil kaydı, tereke kayıtları dosyamız arasına celbedilmiştir.
Tarafları sunduğu belgeler incelenmiştir.
Dosyamız mali müşavir bilirkişiye verilerek rapor alınmış, sunulan raporda; Davacı …’nin davalı şirketin %3.3 hissesine sahip olduğu ve bu oranın 6102 sayılı TTK uyarınca azınlık hissedara genel kurul kararlarının iptali davası açma hakkı tanıyan 1/10 oranını karşılamadığı, davacı …’nin babası olan müteveffa …’nın şirket nezdinde sahip olduğu hisselere ilişkin miras taksiminin henüz yapılmadığı ve söz konusu hisselerin tereke memuru Av. … tarafından yönetildiği, mevcut koşullarda davacı tarafın pay oranının belirlenmesinin mümkün olmadığı bildirilmiştir.
Bilirkişi raporuna itiraz üzerine ek rapor alınmıştır. Bilirkişi ek raporunda da aynı görüş bildirilmiştir.
Sunulan bilirkişi kök ve ek raporu ile dosya kapsamı ve uyuşmazlık konusu nazara alınarak yeni bir bilirkişi tayini talepleri kabul edilmemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı şirketin 28.06.2019 tarihinde yapılan şirketin 2017 – 2018 yılları Olağan Genel Kurul Toplantısında hazirun defterinin usule aykırı düzenlendiği ve toplantının butlan ile batıl olduğundan bahisle iptaline ilişkindir.
Davalı şirketin iki kardeş tarafından %50’şer hisse ile kurulduğu, şirket pay defterinde payların kayıtlı olduğu, şirketin hamiline hisse senedi ihraç ettiği ancak pay defterinde bunun belirtilmediği ve pay defterine göre yıllarca hazirun cetveli düzenlenip genel kurulların yapıldığı anlaşılmıştır.
1.500.000 adet payın 750.000 adeti davacının babası Alattin’e, 750.000 adet ise …’e ait olduğu, zamanla bunların kendi çocuklarına pay verdiği, Alattin adına 598.500 adet, kızı … adına 51.500 adet, kızı … adına 50.000 adet ve kızı davacı … adına 50.000 adet payın kayıtlı olduğu, bunların toplamının 750.000 adet pay ettiği anlaşılmıştır.
Davaya konu 28.06.2019 tarihli genel kurulda davacının ve kardeşleri ile tereke memurunun hamiline pay ibraz etmeden pay defterine göre sahip oldukları paylar itibarıyla katılım sağladığı ve oy kullandığı görülmektedir.
… tereke memurunun 598.500 adet payı temsil ettiği, davacının da kendisine ait 50.000 adet pay ile katıldığı, diğer kardeşlerinin de kendi paylarıyla katılım sağladığı ve böylece 750.000 adet payın tamamının temsil edildiği sabittir. Geri kalan 750.000 pay ise … ve çocukları tarafından temsil edilmiştir.
Terekenin taksim edilmemiş ve temsilci tayin edilmiş olması nedeniyle tereke temsilcisi marifetiyle payların genel kurulda temsil edilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık konusunun esas itibarıyla, hamiline pay senedi ihraç etmiş davalı şirketin genel kurulunda bu senetler ibraz edilmeden önceki hazirun cetveli ve pay defteri esas alınarak genel kurul toplantısı yapılmasında hukuka aykırılık olup olmadığı yönündedir. İlk bakışta TTK’nın 415/3. Maddesi uyarınca hamiline yazılı pay senedi sahiplerinin ancak senetleri ibraz etmek şartıyla alacakları giriş kartı ile genel kurula katılmaları mümkün ise de, bu şartın genel kurula alınmama gerekçesi olabilir. Hamiline yazılı pay sahibi olduğu malum olan kişinin, (bu pay senetleri başkası tarafından ibraz edilmemek şartıyla) başvurusu üzerine genel kurula katılmasına yönetim kurulunca izin verilebilir. Somut olayda davacı ve diğer pay sahipleri de bu nedenle genel kurula kabul edilmişlerdir. Genel kurulda fazladan katılmış ve sonuca etkili oy kullanmış bir ortak da bulunmamaktadır.
Hamiline yazılı pay senedi çıkarılmasına rağmen bunun pay defterine kaydedilmeyip genel kurulların pay defterine göre düzenlenmesi yönetim kurulunun bir kusuru ise de, paydaş olmayan birinin genel kurul toplantısına katıldığı ve bunun oyunun alınan kararlarda etkili olduğu TTK’nın 446/1-b maddesi uyarınca ortaya konulmadığı sürece bu durumun iptal nedeni olmayacağı, olayda yokluk veya butlan nedenlerinin de olmadığı, bu durumda davacının davasının haklı olmadığı ve reddi gerektiği vicdani kanaat hasıl olmuş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davacının davasının sübuta ermediğinden REDDİNE,
2-Yeteri kadar harç alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-Kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap ve takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 07/07/2021

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır