Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/582 E. 2020/22 K. 14.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/582 Esas
KARAR NO : 2020/22

DAVA :Alacak (Taşınır Kira Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/09/2019
KARAR TARİHİ : 14/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı arasında 09/05/2013 tarihli araç kiralamasına ilişkin yapılan sözleşmeye istinaden… plakalı, …marka araç 232 Euro bedel ile 36 aylığına kiralandığını, söz konusu araç 21/10/2018 tarihinde teslim edilmesi gerekirken 13/12/2018 tarihinde 52 gün gecikme ile teslim edildiğini, aracın belirlenen kullanım süresini aşan döneme ilişkin sözleşmeye ve hukuka aykırı olarak, davalı şirket tarafından 7.956,00-TL+1.432,08-TL(KDV)=9.388,08-TL tutarlı 3 tane fatura düzenlendiğini, söz konusu faturalar aradaki sözleşmeden dolayı otomatik ödemede olup, şirketin kredi kartından ödendiğini, fazla kullanılan döneme ait düzenlenen faturalar sözleşme ve sipariş formundaki bedellerin çok üstünde olduğunu, davalı şirket aradaki sözleşmeye bağlı kalarak aracın kiralama süresi sonunda teslim edilmemesi durumuna ilişkin hesaplama yapıp, faturalandırması gerekirken haksız ve hiçbir kanuni dayanağı olmaksızın kötü niyetli olarak fahiş faturalar düzenlediğini, bu nedenle müvekkili şirketçe otomatik ödeme ile kredi kartından ödenen fahiş bedelin iade edilmesi gerektiğini, bu nedenle davanın kabulü ile davalının, müvekkili şirketten haksız olarak fazla tahsil ettiği fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik, 6.340,69-TL ücretin iadesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya dava dilekçesi ve tensip tutanağı tebliğ edilmekle, davalı tarafından 31/10/2019 tarihinde sunulan cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın dilekçesine konu faturaların sözleşmeye aykırı şekilde düzenlendiğini iddia ettiğini, söz konusu faturalar kontratın bitiş tarihinden itibaren 52 gün sonra, geç bir şekilde teslim edilen araçlara ilişkin olduğunu, davacı taraf sözleşme’nin 9.6. maddesine göre, aracın iade edilmediği her bedelinin %20 fazlasının fatura edileceğini iddia ettiğini, oysa ki; 13.09.2018 tarihinde yayınlanan türk parası kıymetini koruma hakkına ilişkin tebliğ (tebliğ) uyarınca kontratın bitiş tarihinden sonra döviz üzerinden fatura düzenlenebilmesi müvekkili şirket açısından mümkün olmadığını, aracın kontratının sona ermiş olması sebebi ile, artık TL cinsinden yapılacak bir ek protokol ile sürenin uzatılması veya kiracı iade etmesi beklendiğini, bu durum davacı tarafa 16/10/2018 tarihinde ve devamında gönderilen e-postalar yolu ile bildirilmiş, bu tarihten sonra kontratı sona eren araçların derhal iade edilmesi gerektiğini, aksi halde TL cinsinden günlük araç kiralama bedellerinin uygulanacağı ihtar edildiğini, akabinde kayıtlı Elektronik Posta aracılığıyla gönderilen 05.07.2019 tarihli ihtarnamede de bu hususun gerekçeleri ile açıkça belirdirildiğini, bu durum yazılı bir şekilde tebliğ edilmiş ve kendilerince biliniyor olmasına rağmen aracı bu süre zarfında kullanmaya devam ettiklerini, oysaki davacı tarafın bu tutumu basiretli tacir tanımına aykırı olduğunu, nitekim bu durum davacı yanca kabul anlamında gelmekte olup, kötü niyetli olduklarını gösterdiğini, nitekim davacı tarafın, aracı 21.10.2018 tarihinde iade etmesi gerekirken 13.12.2018 tarihinde iade ettiğini, dolayısıyla 52 gün süre ile fazla kullandıklarını, ilgili kararın yürürlük tarihinden sonra yapılacak süre uzatımlarında ödeme yükümlülüklerinin TL cinsinden belirlenmesi yasal bir zorunluluk sebebi ile kontrat süresini aşan fazla kullanımlar için aracın segmentine denk düşen günlük araç kiralama bedelleri işletildiğini ve faturalar düzenlendiğini, bu noktada yasal bir zorunluluğun uygulanıyor olması sebebi ile taraflarca kabul edilecek en makul çözüm uygulandığın, piyasada kabul gören TL cinsinden günlük araç kiralama bedelleri esas alındığını, bu nedenle davacı tarafın talep ve iddiaları müvekkili şirketçe kabul edilemez nitelikte olduğu için davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava; davacı şirkete ile davalı şirket arasında akdedilen araç kiralama sözleşmesinin sona ermesinden sonra kira konusu aracın davalı tarafça süresinde iade edilmeyip kullanılmaya devam edilmesi nedeni ile davalının hak ettiği bedeli ile bu bedelin hesabına ve davalı tarafça tahsil edilen bedelin iadesinin gerekip gerekmediğine ilişkin açılan kısmi alacak davasıdır.
HMK’nın 4. Maddesinin (a) bendinde kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıklara konu olan davalar ile bu davalara karşı açılan davaların Sulh Hukuk Mahkemesi’nde görüleceği düzenleme konusu yapılmıştır.
Somut olayda, uyuşmazlık araç kira sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
700 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 8. maddesi ile 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un 1. maddesinde değişiklik yapılmıştır. 1567 sayılı Kanun’un 1. maddesi yeni hali şu şekildedir. “Kambiyo, nukut, esham ve tevhilat alım ve satımının ve bunlar ile kıymetli madenler ve kıymetli taşlarla bunlardan mamul veya bunları muhtevi her nevi eşya ve kıymetlerin ve ticari senetlerle tediyeyi temine yarıyan her türlü vasıta ve vesikaların memleketten ihracı veya memlekete ithalinin tanzim ve tahdidine ve Türk parasının kıymetinin korunması zımnında kararlar ittihazına Cumhurbaşkanı selahiyetlidir.”
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar ile Türkiye’de yerleşik kişilerin Bakınlıkça belirlenen haller dışında kendi aralarındaki menkul ve gayrimenkul alım satımı, taşıt ve finansal kiralama dahil her türlü menkul ve gayrimenkul kiralama, leasing ile iş, hizmet ve eser sözleşmelerinde sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması yasaklanmıştır. Bu yasakla beraber düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 gün içinde söz konusu bentte belirtilen ve daha önce akdedilmiş yürürlükteki sözleşmelerdeki döviz cinsinden kararlaştırılmış bulunan bedeller, Bakanlıkça belirlenen haller dışında Türk Parası olarak taraflarca yeniden belirlenecektir.
Taraflar arasında kira bedelinin sözleşmede yazıldığı üzere döviz cinsinden mi, yoksa Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararın mı uygulanacağı ihtilaflıdır. Yargılama sonucunda mahkemeden giderilmesi istenen, dava konusu kira sözleşmesinde belirtilen bedellerin nasıl hesap edileceğine dair muarazadır. Görüldüğü üzere davada kira bedelinin hesabı dışında herhangi iddia bulunmayıp taraflarca da bu husus dilekçeler ile teyit edilmiştir. Dava konusu aracın teslim edilmiş olması nedeni ile müdahalenin menine dair bir talep de bulunmamaktadır.
Tarafların sıfatlarının tacir olması, taraflar arasındaki ihtilafın yine taraflar arasında münakit 09/05/2013 tarihli operasyonel araç kira sözleşmesinden kaynaklandığı gerçeğini değiştirmemektedir. Yargılama, kira sözleşmesi esas alınarak çözümlenecek, tarafların sorumlulukları kira ilişkisi kapsamında değerlendirilecektir. 6100 Sayılı Kanun’un lafzı kiraya ilişkin görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğunu belirlerken, tarafların sıfatının göz önünde bulundurulmayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Hal böyle iken tarafların tacir olması huzurdaki davada mahkememizi görevli hale getirmemekle beraber taraflar arasında davanın mahkememiz arasında görülmesinin gerektirecek başka bir ihtilaf da bulunmamaktadır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın çözümünde Sulh Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik nedeniyle HMK’nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL SULH HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
5-Bakiye gider avansından karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir asliye ticaret mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.14/01/2020

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır
5070 Sayılı Kanun gereğince e-imza ile imzalanmıştır.