Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/53 E. 2019/135 K. 21.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2019/53 Esas
KARAR NO: 2019/135 Karar

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 04/09/2019
KARAR TARİHİ: 21/11/2019

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesin özetle;Müvekkili … ve eşi … 12/09/2018 tarihinde henüz 4 aylık olana bebekleri 04/05/2018 doğumlu …’nün ateşlenmesi üzerine İstanbul Çağlayan’daki … Hastanesine müracaat ettiklerini ve kendileri ile Dr. …’in ilgilendiğini, müvekkillerinin ateş ve ara ara kusma şikayeti ile getirdikleri bebekleri ile 4-5 saat müşahade odasında kaldıklarını bu süre zarfında doktor hanım bebekten kan ve idrar alınmasını istediğini, genel kanı olduğu üzere, bebeklerde kan alma işleminin ayak topuğundan olacağı düşünüldüğünü, yatış olasılığı olması sebebiyle damar yolu açmak gerekeceğini, bu işlemi de bebek hemşiresi … isimli hemşirenin gerçekleştireceğini söylendiğini, bebek … üzerinde defalarca denemek suretiyle damar yolu açılmaya çalışıldığını, daha sonra bir başka hemşirenin geldiğini, onunda beceremediğini ve bu işlemler süresince zaten hasta ve ateşli olan bebek …’nun ağlama krizleri geçirdiğini, müvekkilerinin hastaneye müracaatlarının üstünden 5 saat geçtikten sonra sebebi belirtilmeksizin yatış yapmaları gerektiğinin söylendiğini, müsait oda bulunmaması sebebiyle hasta bebek 45 dakika pusetinde bekletildikten sonra kendilerine 4. Katta bir oda ayarlanabildiğini, odaya yerleştikten sonra bebek üzerinde tekrara damar yolu açmayı denediklerini, beceremediklerini, bebeğin maruz kaldığı travma ve ağlama nöbetleri üzerine bu kez müvekkili … zorunlu değilse damar yolu açtırmak istemediğini, ancak doktorun talimatı ile bebeğin bu kez damar yolu için ameliyathaneye indirildiğini,bu esnada bebeğin annesinin bebeğin yanın refakat etmek istemesinin geri çevrildiğini, müvekkilinin çaresiz ameliyathane kapısı önünde 30 dakika bebeğine damar yolu açılmasını beklediğini, daha sonra müvekkiline bebek için antibiyotik tedavisi uygulanacağnıın ve serum takılacağı bilgisini verdiğini, 13/09/2018 günü müvekkile bebeğin el, ayak, ağız hastalığı olabileceğinin söylenmiş ancak bulaşıcı olduğundan asla söz edilmediğini, müvekkili …’nün Tip1 Diyabet hastası olduğunu enfeksiyonlara herkesten daha açık durumda ve bu durumun doktor tarafından da bilinmekte iken kendisine bu konu ile ilgili hiçbir uyarı yapılmadığını, müvekkilinin her anne gibi bebeğiyle sürekli yakın temas halinde olduğunu, 14/09/2018 gecesi aynı hastanenin acil bölümüne yüksek ateş ve şiddetli halsizlik şikayeti ile tekerlekli sandalye yardımıyla müvekkili anne …’nün getirildiğini, herhangi bir teşhis konulamayarak serum ve ağrı kesici verilmek suretiyle odaya gönderildiğini, ertesi saban müvekkilinin eşi baba … hastalığın kendisine ve kalp hastası olan kayınvalidesine bulaşmaması için maske istemiş ve bu ana kadar müvekkilerinin hastalığın bulaşıcı olduğu konusunda asla uyarılmadığını, bu nedenle anneye de hastalığın bulaştığını, bebeği 4.katta Irak uyruklu hastalara tahsis edilen bölüme alındığını, müvekkillerinin 15/09/2018 pazar günü hastaneden çıkış yaptığını, bebek … biraz toparlandığını, fakat annenin durumunun kötüye gittiğini, 16/09/2018 tarihinde acı, ağrı ve halsizlik şikayeti ile … Üniversitesi … Hastanesi’nin acil bölümüne müracaat ettiğini, doktorların müdahalesi ile karantinaya alınması gerektiğini söylereyerek müvekkilini acilden çıkardıklarını, ancak bir tedavi uygulamadan eve yolladıklarını, müvekkilinin 10 günden uzun süre bebeğine yaklaşamadığını, müvekkilinin el ve ayak tırnaklarının halen dökülmeye devam ettiğini,bebeğe reflü teşhisi konularak ilaç verildiğini, hastaneden çıkarıldığını, bebeğin kusmalarının 2 gün daha devam ettiğini, müvekkili aslının… Eczanesinde durumdan bahsetmesi üzerine reflü için özel mamaların olduğunu ve bu mamayı kullanarak bebeğin kusmasının kesildiğini, antibiyotik tedavisi uygulanmasının son derece yanlış olduğunu, yeni doktor bebeğin makat bölümünde geçmeyen kızarıklık yüzünden süt alerjisinden şüphelenerek “gaita testi” istediğini ve gerçektende bebekte süt alerjisi saptandığını, bu nedenlerle müvekkillerinin … ve oğlu … ‘nün davalı … Hastanesi A.Ş. Nezdinde tedavileri esnasında uğradıkları maddi ve manevi zararların tazmini için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik, 10.000,00TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatına hükmedilmesini, zararın doğduğu tarih olan 12/09/2018 tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi ile birlikte yargı giderleri ve avukatlık ücretinin de hesaplanarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Yeni doğandan itibaren her yaşta tıbbi gereklilik olması durumunda, hastalara damar yolu açılarak tedavi verilebileceğini, doktorun hastayı değerlendirmede vereceği tıbbi bir karar olduğunu, bebeklerde damar yolu bulmanın zorlu bir tıbbi işlem olduğunu, ailenin çok ajite-panik hatta agresif tavırlar içinde olduğunu, mümkün olan en az girişim ile damar yolu açılmaya çalışıldığını açılamayınca Dr. … tarafından anestezi doktoru aranıp bebeğin damar yolunun açılmasının talep edildiğini, ve damar yolunun açıldığını, bu işlemin ardından bebek gayet sakin olarak annesiyle beraber tekrar servise alındığını ve tedavisine başlandığını, bebeklerde reflü ve inek sütü alerjisi bu durumların hastanın takibi-ailenin uyumu ile teşhis ve tedavisine karar verileceğini ve sürdürüleceğini, bu olayda aile doktorunun kendilerini çağırmasını ve önemli olduğunu belirtmesine rağmen kontrole gelmediğini, hastanede oldukları dönemlerde de hastada enfeksiyon olduğu için herhangi bir test yapılmasının mümkün olmadığını, inek sütü alerjisi kişinin bağışıklık sisteminin inek sütü proteinine karşı geliştirdiği bir reaksiyon olduğunu, anne sütü ile beslenmenin mama ile beslenme ile karşılaştırıldığında inek sütü alerjisine karşı koruyucu etkiye sahip olduğunu, bu alerjinin anne sütüyle beslenen bebeklerde de oluşabileceğini, bebekteki belirtilerin huzursuzluk, gaz, karın ağrısı, kusma, burun tıkanıklığı, hırıltılı solunum, ciltte kızarıklık, egzamatöz leyonlar olduğunu, bu belirtilerin başka hastalıklarda da olabileceği için tanı koymanın zor olduğunu, kesin tanı yöntemi olmadığı için en önemli tanı yöntemi beslenmeden süt ve süt ürünlerini çıkardığını, bu şekilde hastanın şikayetleri geçerse testler negatif bile olsa tanının konulacağını ve hastanın diyete alınacağını, ve hasta yaklaşık 1 yıl izlenir, hasta bebek anne sütü ile beslenmekte olup hastanede yattığı sürede inek sütü veya ürün kendisine verilmediğini, hasta müvekkilinin hastaneye başvurduğunda ağız içinde aft olduğunu ve ikinci döküntülerin başladığını, hastalığın kuluçka döneminden itibaren bulaştırıcılığı bulunmadığını, hastanın ailesinin bu yönde bilgilendirildiğini, ancak anne Tip2 diyabet olmasına rağmen bebeği bırakıp geitmek istemediğini, uzak kalamayacağını ve zaten olanın olduğu söylediğini, enfeksiyon bulaşmış olan anne enfeksiyon hastalıkları bölümüne yönlendirildiğini, yapılan işlem ve tedavilerde tıbbi olarak hiçbir eksiklik, geç kalma veya hata söz konusu olmadığını, davacı vekilinin hiçbir şekilde gerçeği yansıtmayan Irak’lı hastalarına yönelik ayırımcı, aşağılayıcı beyanlarını reddettiklerini, bu nedenlerden dolayı haksız ve hukuki dayanaktan yoksun bulunan davanın reddine karar verilmesini ve yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, davalı özel hastane ve doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanan tazminat davasıdır.
Dosya kapsamında taraf iddia ve savunmaları yazılı olarak dilekçeler teatisi aşamasında dosyamız arasına alınmış, ön inceleme tensip zaptı ile ön inceleme duruşması içi gerekli hazırlıklar yapılmış ve taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilmişlerdir. 21/11/2019 tarihli duruşmada taraf vekilleri önceki beyanlarını tekrarla davalı yan mahkememizin görevli olmadığından görevsizlik nedeni ile davanın usulden reddine kararı verilmesini istemiş davacı taraf ise mahkememizin görevli olduğunu dile getirmiştir.
HMK.nun 1. Maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninde olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
HMK’ nın 138. Maddesine göre mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar belirtildikten sonra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari davalar olarak sayılmış ve 5. maddesinde de “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması gerekmektedir.
Davacı ile davalı sağlık kuruluşu arasında, tedavi hizmetine ilişkin vekalet ilişkisi bulunmakta olup ihtilafın, vekâlet hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir 6502 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(l) maddesi ile vekâlet sözleşmeleri de Kanun kapsamına alındığından, taraflardan birinin tüketici olduğu vekâlet sözleşmelerine ilişkin uyuşmazlıkların da tüketici mahkemesinde çözümlenmesi zorunludur. 6502 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinde “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalar açıldıkları mahkemede görülmeye devam eder.” hükmü bulunmakta olup; eldeki dava, 6502 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden girmesinden sonra açılmış bulunduğundan, eldeki davanın 6502 sayılı kanun kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda davacı ile devalı arasında davalı hastanenin aralarındaki vekalet sözleşmesine dayalı olarak yürütülen sağlık hizmetinin gereği gibi yerine getirilmediği ve özen borcuna aykırı davranıldığı iddiası ile açılan tazminat davasında, davalı taraf her ne kadar tüzel kişi tacir olarak nitelendirilebilecek ise de davacı ile aralarındaki sözleşme gereği davacının tacir olduğundan bahsedilemez. Yukarıda bahsedildiği üzere davacı ile davalı arasındaki sağlık hizmetinin verilmesinden doğan vekalet ilişkisinin 6502 sayılı yasa kapsamına alınmış olması hasebi ile Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık mutlak ticari dava olmadığı gibi her iki tarafı tacir ve her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanan nispi ticari dava da söz konusu olmadığından eldeki davada mahkememiz görevli değildir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi(23/10/2019 tarih … E., … K.) ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesi(07/10/2019 tarih … E., … K.) kararları da bu yöndedir. Bu durumda, mahkememiz dava konusunda uyuşmazlığın çözümünde görevli olmayıp, uyuşmazlığa bakma görevi Tüketici Mahkemesine aittir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca ileri sürülmesi dahi yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiğinden mahkememizce göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usul yönünden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır