Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/514 E. 2019/202 K. 20.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/514 Esas
KARAR NO : 2019/202

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/09/2019
KARAR TARİHİ : 20/12/2019

Mahkememizde açılan İtirazın İptali davasının yapılan incelemesi sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 24/09/2019 tarihli dava dilekçesinde; davalı … Ltd. Şti. Müvekkili bankanın müşterisi olduğunu, taraflar arasında 07.08.2018 tarihli “Genel Kredi Sözleşmesi” imzalandığını, akabinde davalıya kredili mevduat hesabı tanımlandığını, ilgili hesaptan kullandırılan kredileri davalı tarafın ödemekten imtina ettiğini, davalıya 11.02.2019 tarihinde ihtarname tebliğ edildiği ancak davalı borcunu ödemediği için temerrüte düştüğünü, kredi borcunu ödemeyen davalı aleyhine, İstanbul … İcra Müd.nün… E. sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu, takip konusu alacağa haksız olarak itiraz ederek takibin durduğunu, yapılan itirazın kötüniyetli ve haksız olduğunu, bu nedenle davalı tarafın yaptığı itirazların tümünün iptaline ve takibin aynen devamına, davalının % 20 İcra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava; davacı banka ile davalı şirket arasında kredi sözleşmesi akdedilip edilmediği, akdedildiği iddia edilen kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak borçlu olup olmadığı, aynı kredi sözleşmesinden kaynaklı olarak davalının borçlu olup olmadığı, faiz borcu bulunup bulunmadığı, yönünde davacının toplam 10.650,31 TL’lik alacağının tahsili için yaptığı icra takibine davalının itirazı üzerine açılmış olan itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce tensiben yapılan inceleme sonucunda;
1.1.2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 3/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre :
MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile
“Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 18/A- (1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.
Dava itirazın iptali davasıdır. İtirazın iptali davasının konusu; takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu bir alacaktır. Doktrinde ve yargısal içtihatlarda belirtildiği üzere; itirazın iptali davası genel hükümlere göre görülen ve eda hükmünü içeren bir alacak davası niteliğindedir. Bu hali ile davanın zorunlu arabuluculuğa tabii olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Nitekim davacı tarafça da arabuluculuğa başvuru yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ancak 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile davacıya arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava açılırken dosyaya sunmak yükümlülüğü yüklenmiştir. Bu husus dava şartı olarak düzenlenmiştir.
Mahkememizce davacı vekiline gönderilen tensip zaptında davacı vekili tarafından arabuluculuk son tutanağının ıslak imzalı aslının veya arabulucu tarafından aslı gibidir onaylı örneğinin 2 haftalık kesin sürede mahkememiz dosyasına sunulmasına, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği hususunun ihtarı hususu yer almaktadır.
Medeni usul hukukunda süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir (HMK m. 90/1). Sürenin kanun tarafından önceden belirlenmesi bazı hallerde somut olayın niteliğine uygun düşmeyebilir. Bu gibi hallerde kanun sürenin miktarını önceden belirlemeyip, bu yetkiyi hâkime vermiş olabilir. Ayrıca bazı durumlarda da, Kanun’da hâkimin süre belirlemesine yönelik özel bir düzenleme bulunmamasına rağmen, yapılması istenen işin niteliği gereği hâkim tarafa süre verebilir. Her iki durumda da hâkim süreyi tespit ederken somut olayın özelliklerini dikkate almalıdır. Hâkim tarafa süre verirken, sürenin kesin olduğunu usulüne uygun verdiği ara kararda belirtebilir. Eğer sürenin kesin olduğuna karar vermemişse süreyi geçirmiş olan tarafa talebi üzerine ikinci bir süre verilir. İkinci kere verilen süre kararda belirtilmemiş olsa bile kanun gereği kesin olup, bu şekilde verilen süreyi de geçiren tarafa yeniden süre verilemez (HMK m. 94/2).
Mahkememizce kesin süre verilirken süre açıkça belirtilmiş, verilen süre içinde taraftan yapılması gereken işlemler açıkça ortaya konulmuş, kesin süreye uyulmamasının sonuçları da açıkça belirtilmiştir. Kesin sürenin verildiği tensip zaptı davacı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir.
Medeni usul hukukumuzda kesin sürenin taraf için yaptırımı, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 94. maddesinin üçüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. Başka bir deyişle kesin süre içinde yerine getirilmeyen işlemin, bu süre geçtikten sonra yapılmasına kural olarak imkân yoktur. Kesin süre kamu düzenine ilişkindir. Hâkim tarafa kesin süre verdiğinde, karşı taraf işlemin süresinden sonra yapılmasına rıza gösteremez. Ayrıca taraflar kesin sürenin etkilerini bertaraf edecek yahut kesin sürenin miktarını arttıracak şekilde sözleşme yapamazlar.
Kesin sürenin hak düşürücü ve kamu düzeninden olması nedenleriyle, mahkeme ara kararın gereğinin yapılıp yapılmadığını re’sen incelemelidir. İncelemesi neticesinde tarafın kesin süreye riayet etmediğini tespit ederse gereğini hemen yapmalıdır. Taraf kesin süreyi kaçırmışsa buna bağlanan sonuçlar kendiliğinden doğar. Hâkimin bu yönde bir karar vermesi sonuçların doğması bakımından gerekli olmayıp, işlemin süresi içinde yapılmadığını tespit etmek ve bu hususu tutanağa yazmak için (HMK m. 156) gereklidir. Mahkeme, tarafın ara kararın gereğini yerine getirmemesi halinde yapılması istenen işleme göre bir karar verir. Hâkim kesin süre verdikten sonra yeni bir süre veremez veya verdiği kesin süreyi uzatamaz. Hâkimin aksi şekilde davranması hukuken bir sonuç doğurmaz. Kesin süre içinde işlemin yapılmayıp hâkimin tekrar süre vermesi üzerine bu sefer tarafın işlemi yapması, işlemin geçerli olmasına ve sonuç doğurmasına imkânı vermez.
Dava dilekçesinin incelenmesi neticesinde; davanın 7155 sayılı Kanunun 26. Maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01.01.2019 tarihinden sonra açıldığı, davanın itirazın iptali davası olduğu, itirazın iptali davasının genel hükümlere göre görülen bir alacak davası niteliğinde olduğu ve davacının talebinin belli bir paranın ödenmesi edası içerdiğinden zorunlu arabuluculuk durumunun söz konusu olduğu, davacı tarafın arabuluculuk anlaşmazlık tutanağının aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini süresi içinde mahkememize sunmadığı, böylece 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun m.18/A-f.2 hükmünün amir hükmü gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle ve dosya içeriğine göre;
1-7155 sayılı Kanunun 20.maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ve 7155 sayılı Kanunun 23.maddesi ile 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A-2.maddesi uyarınca Arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında , davanın TTK’nun 5/A., 6325 sayılı Kanunun 18/A-2., HMK’nun 114/2 ve 115/2.maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40 TL ret harcından peşin alınan 128,64 TL harcın mahsubu ile arta kalan 84,24 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansının arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık yasal süre içerisinde, mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere her hangi bir Asliye Ticaret Mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.20/12/2019

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır
5070 Sayılı Kanun gereğince e-imza ile imzalanmıştır.