Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/498 E. 2020/77 K. 05.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/498 Esas
KARAR NO : 2020/77

DAVA : Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin)
DAVA TARİHİ : 24/09/2019
KARAR TARİHİ : 05/02/2020

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Pay Defteri Kaydına İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı sunduğu dava dilekçesi ile; ” …Şti, taraflar arasında 04.11.2014 tescil tarihi ile hisselerinin %50’si davacı …’ye %50’si …’ye ait olmak üzere müşterek yetkili olmak üzere kurulmuş bir tüzel kişiliktir. İş bu şirketin asıl amacı yine taraflar arasında kurulan …’nın kurucu üyesi olmak üzere, vakfın eğitim öğretim faaliyetlerini bu şirket üzerinden gerçekleştirmek amacı ile gönüllü hizmet vermek anlamında kurulmuş ticari bir şirkettir. …’nın kuruluş sermayesi olan 150.000,00-TL bedelin 50.000,00-TL’si kurucu üye …, 50.000,00-TL’si kurucu üye …Şti, 50.000,00-TL’si de kurucu üye … tarafından ödenerek kurulmuştur. … kurulması ile … Üniversitesi adı altında bir üniversite kampüsü inşa edilerek 3 yıl içinde eğitim öğretim faaliyetlerine başlaması amaçlanmıştır. Müvekkil …, …’nın 3 kurucu üyesinden biri olan …Şti’nin 06.09.2017 tarihli karar alınıncaya kadar %50 ortak konumunda iken ekte sunulan …gazetesinden de anlaşılacağı üzere, davalı, müvekkilimin iradesini sakatlayarak şirkete ait %1’lik hisseyi uhdesine alarak hakim ortak konumuna gelmiştir. Müvekkilimin davalı tarafından iradesinin sakatlanması sonucunda davacı müvekkilim %1’lik hissesini davalıya devretmek zorunda kalmıştır. Öncelikli olarak şirketin kuruluş amacı; …’ndaki faaliyetlerin yürütülmesi olmuştur. Vakfın amacı ise… Üniversitesi’nin 3 yıl içinde inşa edilerek eğitim öğretim faaliyetine başlaması olmuş ve bu konuda maddi manevi tüm destek müvekkil … tarafından karşılıksız, sorgusuz ve sualsiz verilmiştir. Ancak 3 yıl içinde faaliyete geçmesi planlanan… Üniversitesi tamamlanarak faaliyete geçirilememiştir. Davalı taraf, …’nda ve iş bu vakıfta kurucu üye olan … Şti’nde %1’lik hisseye sahip olması ve yönetimdeki münferit yetkilerinde kendisinde olması durumunda işlemlerin hızlı yürüyeceğini gerekçe göstermiş , Üniversite’nin bir an önce faaliyete geçeceği yönünde vaatlerde bulunarak müvekkil davacıyı aldatmıştır. Müvekkil tarafından … Üniversitesi’nin kurulması için gerek taşınmaz mal varlığını bağışlaması gerekse de nakdi bağış yapması sebebi ile başka bir şey düşünmeyerek hem abisi hemde ortağı olan davalıya inanarak talebini yerine getirmek zorunda kalmıştır. Bu devrin gerçek bir devir olmadığı ortadadır; …Şti, 50.000-TL sermayesi olan bir şirket olup bu şirketteki %1’lik hissesini 500-TL gibi bir bedel ile devretmeye ihtiyacının olmadığı ve yapılan devrin gerçek bir devir olmadığı hususu ortadadır. Diğer taraftan iş bu şirketin kurucu üyesi olduğu vakfa değeri çok yüksek bir gayrimenkulü şartlı olarak bağışlaması diğer taraftan vakfın kuruluş amacına uygun bir şekilde faaliyet göstermesi şartı ile 3.000.000-TL gibi bir rakam bağışlayacağını vaat etmesinin ( şart yerine gelmediği için bağış gerçekleşmeyecektir. ) yanı sıra %1’lik hisseyi 500-TL karşılığında gerçekten satmayı düşünmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer taraftan iş bu şirketin kurucu üyesi olduğu vakfa değeri çok yüksek bir gayrimenkulü şartlı olarak bağışlaması diğer taraftan vakfın kuruluş amacına uygun bir şekilde faaliyet göstermesi şartı ile 3.000.000-TL gibi bir rakam bağışlayacağını vaat etmesinin ( şart yerine gelmediği için bağış gerçekleşmeyecektir. ) yanı sıra %1’lik hisseyi 500-TL karşılığında gerçekten satmayı düşünmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ortaya koymaktadır. Davalı iş bu hisseyi devir alır almaz 22.09.2017 tarihinde aldığı ortaklar kurul kararı ile müştereken yönetilen şirketi münferiden yönetmeye başlamıştır. Diğer taraftan %1’lik hisseyi ve yönetimi ele geçirmekle birlikte kurucu üyesi olduğu vakıf senedindeki “mütevelli heyetin toplantı zamanı ve karar nisabı başlıklı 10. maddesi yönetim kurulu başlıklı 11. maddesi gibi önemli maddelerin hakimiyetini de eline geçirmiş olduğu hususunu …Şirketi’nin 24.04.2019 tarihli genel kurulunda alınan ” …Şti’nin, … tarafından alınan vakıf üyeliğinden çıkarılma kararının onaylanması” kararı ile aldatılarak hataya düşürüldüğünü anlamış bulunmaktadır. Bu durum bile başlı başına %1’lik hisseyi müvekkilimden alış amacını açıklamaktadır. Türk Borçlar Kanunun 26.ve devamı maddeleri uyarınca müvekkil … tarafından davalı …’ye yapılan %1 lik hisse devri sözleşmesi hükümsüzdür. TBK 27.madde gereğince kanunun emredici hükümlerine ahlaka, kamu düzenine kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmer hükümsüzdür. Bu nedenle Borçlar kanunun 26.ve devamı maddeleri uyarınca hisse devrinin iptali gerekmektedir. Müvekkil …’nin davalı tarafın hileli hareketleri sonucu hataya düşmesi ve hisse devrini gerçekleştirmesi HMK md 203.hükmü uyarınca tanıkla ispat edebilecek hisselerdendir. Bu konuya ilişkin tanıklarımız bilahere bildirilecektir. Davalı, müvekkilimin %49 hisseye sahip olduğu …Şti’nin kuruluş amacı olan vakıf üyeliğini sonlandırmış …’ndan da iş bu şirketin üyeliğine son vererek vakıftaki hakimiyetini daha da arttırmıştır. TBK Aldatma başlıklı 36.maddesi “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.” şeklindedir. Müvekkili aldatmasına sebebiyet olan olaylardan bir diğeri de … olarak … ve …A.Ş aleyhine Gaziosmanpaşa…İcra Müdürlüğü’nün…E. Ve … E. Sayılı dosyaları ( Ek: 4 icra dosyaları celp edilecek ) ile ilamsız icra takibi başlatması ve iş bu dosyalardan gönderilen tebligatında … şahıs firmasının çalışanı olan … tarafından alınarak takibin kesinleştirilmesidir. Müvekkilim tarafından iş bu haciz tehdidinden kurtulmak amacı ile … Şti’nin %1’lik hissesini de aynı şekilde devir etmek zorunda kalmış diğer taraftan davaya konu …Şti’ndeki hisselerin %1’lik hissesini devretmesini sağlamıştır. Bunun tek sebebinin ortak oldukları şirketlerin çoğunluk hissesini kendi uhdesinde bulundurup; davalının, müvekkil …’nin şirketler üzerindeki haklarını en az seviyeye düşürmek amacından ibaret olduğu ortaya konulmaktadır. Aynı zamanda %51 hisse ve yönetim kurulu üyeliği ile şirketi 24.04.2019 tarihinde genel kurula çağırmış ve müvekkil yokluğunda genel kurul toplantısını yaparak %49 hisse ile oy kullanmadığı gündem maddelerinde toplantıya katılanların oybirliği ile tek başına karar almıştır. Buna ilişkin olarak İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası ile gene kurul iptal davası açılmıştır. Bu durum ile sabit olmuştur ki; davalı … %51 hissesi ile müvekkil …’ye maddi manevi olarak zarar vermeye devam etmektedir. Aynı doğrultuda davalı …, kardeşi ve şirket ortağı olan …’nin vesayet altına alınması talebiyle İstanbul … Sulh Hukuk Mahkemesi … E. Sayılı davayı açmıştır. Bu davanın açılması da kuşkusuz kötüniyetlidir. … Mühendisliği Fakültesi mezunu olup, yıllardır şirkette yöneticilik yapmış ve sektörün içinde bir kişidir. Davalı …’nin yegane amacı şirket ortağı ve kardeşi olan müvekkil …’nin ortak oldukları şirketten hisselerinin azalması, şirket üzerinde hak ve söz sahibi olmasını engellemektir. Müvekkil tarafından 24.04.2019 tarihli genel kurul toplantısın da alınan karar ile müvekkil şirketinde ortağı olduğu şirketin vakıf üyeliğinden çıkarılma kararının onaylanması yönündeki kararı ile hataya düşürüldüğünü öğrenmiştir. Davalı tarafından şirketin %51 hissesine sahip hakim ortağı aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olarak vakıf tarafından alınan bu çıkarılma kararına itiraz hakkı bulunmasına rağmen itiraz etmeksizin 24.04.2019 tarihli genel kurulda bu kararı onaylayarak …Şti’ni içi boş tabela şirketi haline getirmiştir. Buradaki asıl amaç müvekkilimin %49 hisseye sahip olduğu gerçekte %50 hisseye sahip olduğu …Şti’ni … üyeliğinden çıkarmak ve yine davalının yönetim kurulu başkanı aynı zamanda 1/3’lük kurucu üyeliğe sahip olduğu …’na müvekkil … ile hiç bir bağlantısı olmayan gerçek ya da tüzel kişiliği vakıf üyeliğine almayı amaçlamıştır. Böylelikle davacı …’nin …’ndaki söz hakkı, emek ve sermayesi elinden alınmıştır. Görüldüğü üzere davalının hisse devrini talep etmesi ve müvekkilimin iradesi sakatlamak sureti ile hileli davranışlarıyla, hisse devri sözleşmesinin yapılmış olması, davalının kötüniyetli davranışlarından kaynaklıdır. Açıklanan nedenlerle davalı tarafından … ve …Şti’ndeki işleyişinin daha hızlı olması amacı ile verilmiş olmasına rağmen gerçekte müvekkil …’yi şirket ve vakıftan dışlamak amacı ile aldatmak sureti ile alınan hisse devirlerinin hata-hile nedeniyle iptaline ve kuruluş ana sözleşmesindeki %50 oranında müvekkillimizin hissedar sayılmasına karar verilmesi” talep ve dava etmiştir.
Davalı taraf cevabında: “Davacı tarafın işbu iddiası yerinde ve haklı değildir. Tarafların hür iradeleriyle 06.09.2017 tarihli sözleşme hiçbir vaade bağlanmadığı gibi sözleşme içeriğinden de anlaşılacağı üzere taraflar bu sözleşmeden doğan hak ve alacaklarını teslim aldıklarını beyan ederek birbirlerini ibra etmişlerdir. Müvekkil tarafların hür iradeleriyle karşılıklı müzakere edilerek imza edilen 06.09.2017 tarihli sözleşmede davacı tarafa sözleşmede yazılı olan hususlar dışında hiçbir vaatte bulunmadığı gibi davacı tarafın “Aldatma” olarak saydığı durumları da meydana getirmemiştir. Aldatma haline sokulmak istenilen genel kurul Türk Ticaret Kanunu’nu uygulayan her şirket için yapılması gerekli kılınan bir toplantıdır. Davacı tarafın da anılan sözleşme kurulduktan sonra bir (1) yıl içinde sözleşmenin iptalini talep etmediği, sözleşmeden dönmediği açıktır. Her şeyden evvel huzurdaki davanın ZAMANAŞIMI sebebiyle REDDİNİ talep ederiz. Davacı taraf dava dilekçesinde taraflar arasındaki 06.09.2017 tarihli sözleşme esnasında iradesinin sakatlandığını iddia etmekte ise de bu irade sakatlığının hangi yolla olduğunu açık bir şekilde belirtmemiştir. TBK düzenlenmesinde “İrade Bozuklukları” sınırlı sayıda durumlar için öngörülmüş olup bu durumlar kanunda “Yanılma” “Aldatma” “Korkutma” “Gabin” olarak ayrı ayrı sınıflandırılmıştır. Davacı taraf ise iddiasında bütün bu halleri toplu olarak beyan etmiş ancak sözleşme kurulurken bu durumlardan hangisinin ne şekilde gerçekleştiğini açık bir şekilde saymamıştır. Bu hususun davacı tarafça açıklanması gerektiği izaha muhtaçtır. Kaldı ki esasen işbu dava ile iptal konusu edilen sözleşme, tarafların hür iradeleri ile vuku bulduğundan dilekçemizin devamında detaylarına yer verilecek somut olayda “Yanılma” “Aldatma” “Korkutma” “Gabin” olarak sınıflandırılabilecek hiçbir hal mevcut değildir. TTK kapsamında Şirketlerde hisse devri herhangi bir şekil kuralına tabi değil iken, somut olayda taraflar aralarında 06.09.2017 tarihinde hür iradeleriyle gerçekleştirdikleri hisse devrini herhangi bir şarta bağlamamışlardır. Bunun ötesinde bahse konu devri yönetim kurulu kararı ile de karara bağlamış ve bu hususu şirketin pay defterine işletmiştir. TTK ve diğer ilgili tüm mevzuat kapsamında taraflar basiretli tacirdir; yaptıkları tüm işlemlerin tamamının neticelerini öngörmek ve buna göre davranmak mecburiyetindelerdir. Taraflar arasında gerçekleşen hukuki işlem yasa ve usule uygun olup iptalini gerektirir hiçbir sebep mevcut değildir. Taraflar arasındaki hisse devri defalarca belirttiğimiz üzere 06.09.2017 tarihinde gerçekleşmiştir. Davacı tarafın iddiası ise bu tarihten sonra dava dışı …’nın üç yıl içinde üniversite kurmasında hız kazanmak için hisse devri gerçekleştirdiği yönündedir. Ancak davacı taraf hiçbir şekilde bahsetmemiştir ki, Kardeş olan taraflar …’nın kurucu üyeleri olup zaman zaman birçok konuda anlaşmazlıklara düşmüşlerdir. Bu anlaşmazlıkların ilkinde davacı taraf bizzat kendi eylemleri ile üniversite kurulması amacını önce 21.07.2017 tarihinde YÖK nezdinde yapılan toplantıda sabote etmiş, üniversite kuruluşunu geciktirmiş akabinde tavır değiştirerek müvekkilimden özür dilemiş ortak olunan şirketlerde karar alma mekanizmalarının kitlenmemesi adına hisse devirlerini rızasıyla beheri bedeli karşılığında yasaya uygun gerçekleştirmiştir. Daha sonra ise yine davacı kurucu üyesi olduğu …’na bağladığı üç yıl içinde ünniversite kurulması şartlı bağış beyanlarını 10.11.2017 tarihinde hür iradesiyle; süresiz olarak değiştirmiş; bu bağışını ancak ve ancak vakfın mütevelli heyeti kararı ve yönetim kurulu kararı ile üniversite kurulmayacağına dair bir karar alması şartıyla iadesini talep edebileceğini; bir diğer deyişle taşınmaz hisselerini vakfın üniversite kurulması amacını gerçekleştirebilmesi adına süre şartı koymaksızın bağışladığını kabul etmiş ve beraberinde vakıf üyeliğinden istifa etmiş ve bu durum vakıf mütevelli heyeti ile yönetim kurulu tarafından kabul edilmiştir. Davacının iddiasındaki gibi müvekkil …’nin dava konusu hisse devrinin temelinde “dava dışı … vasıtasıyla üç (3) yıl içinde üniversite kurulması amacının hızlandıracağı” yönünde bir vaadi bulunsaydı davacının hisse devrinden yalnızca iki ay sonra dava dışı …’ndaki üç yıl içinde üniversite kurulması şeklinde olan şartlı bağışlarını süresiz hale getirmesi ve vakıf üyeliğinden istifa etmesi beklenmez idi. Görüldüğü üzere müvekkilin hisse devrinden evvel iddia edildiği gibi vaatlerinin bulunmadığı sabittir. Nihayetinde davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği tarihsel sıralamanın aksi yazılı deliller ile mevcuttur. Bununla birlikte huzurda iptal konusu yapılan sözleşme, … EĞİTİM’in %1 hissesine ilişkin devri kapsıyorsa da müvekkil … ile davacı … 2018 yılının Ocak ayından itibaren husumetlidir. Davacı tarafından başlatılan husumet, müvekkil ile olan tüm ortaklıklara yansıdığından müvekkil … ortak olunan şirketlerin ayakta kalması adına son derece üstün bir çaba sarf etmiş ve davacının katılmaktan imtina ettiği yönetim kurulu toplantıları vesilesiyle genel kurullar yapılamadığı için hukuk yolu ile ortak olunan şirketlerde genel kurul toplantılarını gerçekleştirebilmiş, davacının kötü niyetli tutumuna engel olabilmiştir. Davacının huzurdaki davayı açmaktaki esas gayesi müvekkil ile ortak olunan şirketlerin, işler yönde yeni yönetim kurulu teşkil edilmesini engellemek; böylece şirketlerin organsız kalmasını ve tasfiyesini amaçlamasıdır. Öyle ki davacı müvekkil ile ortak olduğu bir diğer şirket olan … A.Ş. hakkında sahip olduğu %1 hisseyi, yine müvekkilimden özür dileyip şirket işlerinin aksamaması istediğini beyan ettiğinde hür iradesiyle 25.07.2017 tarihinde devretmiş olmasına rağmen 2018 yılında yeniden başlattığı husumet neticesinde bir şekilde müvekkilin hukuki çabalarını sonuçsuz bırakabilmek adına İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası ile iptal davasına dayanaksız sebeplerle konu etmiş, bu iptal talebi mahkeme heyeti tarafından oybirliği ile reddedilmiştir. Davacı …, 2017 yılının Haziran ayından sonra müvekkil … ve ortak olunan şirket çalışanlarına karşı aşağıda detaylandırılacak husumeti başlatmış, ortak olunan şirketleri karar alamayacak şekilde iş ve işlemlerde kitlemiştir. Bunun üzerine müvekkilin İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… E. Sayılı tasfiye davasını ikame etmiştir. Hemen akabinde davacı …, yaptıklarından pişman olduğunu beyan ederek müvekkilden özür dilemiş, şirketi artık işlemez hale getirmeyeceğine dair söz vermiştir. Daha sonrasında davacı kendi rızası ve beyanı ile müvekkile %1 hisse devrini bedelini almak suretiyle gerçekleştirmiş. Bu işlem de … şirketinin pay defterine davacının ve müvekkilin rıza ve imzalarıyla işlenerek usulüne uygun olarak tamamlanmıştır. Ancak davacı 2018 yılında yeniden karar alma organlarını kitlemek istediğinde müvekkil bu kez İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı “Genel Kurul İzni” talep etmiş, geçen süreçte ortak olunan şirketi kayyımlar yönetmiş nihayetinde müvekkil hukuki mücadelesinden haklı çıkmış ve işleri işler hale getirebilmiştir. Bir an için düşünülürse davacının iddiasındaki gibi müvekkil hisse devrinin akabinde üç (3) yıl içinde üniversite kurulması işlemini hızlandıracağını beyan etmiş olsa idi basiretli bir tacir olan davacı tarafın devir sözleşmesinden yalnızca iki (2) ay sonra bizzat şahsına ait bağış beyanlarından üç (3) yıl içinde üniversite kurulması şartını kaldırması ve SÜRESİZ bağışlarda bulunması vakıf üyeliğinden istifa etmesi beklenmez idi. Dava dilekçesinde yer alan iddialar ticari hayatın doğasına aykırıdır. Bu durum somut delilleri ile sabittir. Davacı taraf iddiasında iyi niyetli olmamakla birlikte dürüst de davranmamaktadır. Davacı tarafın 2017 yılının Haziran ayından itibaren tek amacı, müvekkil ile olan ortaklıklarına son verip bu ortaklıktan gelen müşteri portföyünü alarak yola tek başına devam etmektir. Bu yoldaki fikrinden vazgeçtiğini ifade ederek, yalnızca 2017 yılının Temmuz ayları ile Aralık ayları arasında esasında müvekkili bizzat kendisi aldatmıştır. İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyasında oldukça detaylı izah edilen davacının “komplolar yoluyla ortaklıkları bitirme” amacı davacı tarafça açık bir şekilde “Ben kendim şirket kurucam, kızım Makine Mühendisliği bölümünden mezun olacak benimle birlikte çalışacak, müşterileri de alıcam, … şirketi kapanacak, ben izin vermeden sevkiyat dahi yapılamaz bu işçiler çalışamaz.” olarak defalarca müvekkile mesaj atması suretiyle yazılı ve şirket çalışanlarının önünde de sözlü olarak ortaya konulmuştur. Müvekkil tarafından ortaklığın ve şirket çalışanlarının korunması adına her yol denenmiş ve hatta davacının kızları mezun olduklarında fabrikada çalışmak istemeleri halinde kendilerine fabrika içinde rahat bir şekilde çalışabilecekleri ofis odaları dahi yaptırılmısa da müvekkilin iyi niyetli tutumu her defasında davacı nezdinde kavgayla karşılık bulmuştur. Davacı hiçbir şekilde şirket ve çalışanlar aleyhine gerçekleştirdiği fiillere son vermemiş olup her geçen gün şirkete, fabrikadaki makinelere, müvekkile, müvekkilin ailesine ve çalışanlara verdiği maddi – manevi zararları arttırmıştır. Davacı …, YÖK nezdinde yapılan 21.07.2017 tarihli son hazırlık toplantısında nedeni anlaşılamaz bir şekilde vakıftan desteğini geri çektiğini beyan etmekle üniversite kurma sürecini engellemiştir. YÖK davacının desteğini geri çektiğine dair beyan üzerine kurulumu gerçekleştirememiştir. Bu olayın akabinde davacı taraf husumetini dindirip tavır değiştirdiğinde üniversite kurulumunda şart olarak yer alan 3 yıl sınırını 10.11.2017 tarihinde “süresiz” olarak değiştirmiştir. Ancak davacı taraf yine sonradan vakfın üniversite kuruluşunu gerçekleştirmesini engelleyebilmek adına bizzat imza attığı ruhsat – yapı izinleri belgelerini adeta yok sayarak Gaziosmanpaşa … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası ile tapu iptal davası açmıştır. Bu hukuki ilişkide de davacı … sonradan verdiği süresiz şartsız bağış beyanlarını yok saymakla mahkemelere bu beyanını bildirmemekle; vakfa üniversite kurulumu için bağışladığı malvarlığı değerlerinin salt önceki bağış beyanında yer alan 3 yıl süre şartına istinaden iadesini haksız davalar yolu ile talep etmektedir. Ayrıca anılan bu davalarda vakfın iş ve işlemlerinin durdurulması yönünde verilmiş bir karar yok iken belediye memurlarına yanıltıcı beyanlarda bulunarak üniversite inşaatı binasını hukuksuz bir şekilde durdurmaya çalışmaktadır. Nihayetinde davacı … müvekkille ortak olunan şirket ve müvekkille üye olunan vakıf işlemlerinde kendi hür iradesiyle gerçekleştirdiği işlemleri sonradan anlaşılmaz bir şekilde kötü niyetli olarak yargıya taşımakta, iradesini etkileyen herhangi bir durum olmaksızın sonradan kendi fikrini değiştirmesi nedeniyle türlü ilgisiz konu ve bahanelerle yahut kendisine ait yazılı beyanları gizlemekle bu işlemlerin iptalini istemektedir. Ancak hukuk düzeni bu ilgisiz ve genel talepleri karşılamayacaktır. Kişinin sözleşme serbestisi kapsamında hür iradesiyle bir sözleşmenin tarafı olmasının akabinde keyfi olarak fikir değiştirmesiyle mesnetsiz olarak işlemin iptalini talep etmesinin hiçbir hukuk sisteminde karşılığı yoktur. Nihayetinde davacı taraf … Sicil no.lu “… Tic.” unvanlı şirketini yine …A.Ş. Unvanlı şirketi de örtülü olarak ticaret sicile kaydettirmiştir. Bu şirketlerin sicil kayıtları ve SGK dökümleri celp edildiğinde davacı …’nin dava dışı … şirketinin eski çalışanları ile birlikte kendi şirketinde faaliyete devam etttiği beyanlarında samimi olmadığı, huzurdaki davanın temelinde davacı tarafın müvekkile karşı yargı yollarıyla baskı kurmaya çalıştığı açıkça görülecektir. Sonuç olarak; Bu bağlamda tüm dilekçe içeriğinden anlaşılacağı üzere; Somut uyuşmazlıkta davacı taraf …şirketinin %1 hissesini hiçbir kayda bağlı olmaksızın hür iradesiyle müvekkile devretmiştir, bu durumu pay defterine işletmiştir. Davacı taraf, iradesini sakatlayan hukuki bir neden olmaksızın keyfi kararı ile bu beyanından dönmek istemektedir. Davacı taraf ortak olunan şirketlerin tasfiyesi uğrunda kötü niyetli olarak işlemleri kitlemektedir, Genel Kurul İptali davasında yanıltıcı beyanlarda bulunmak maksadı ile ikame ettiği işbu davasında bizzat kaldırdığı süre şartını dava konusu ile ilgili kılmaya çalışmaktadır. Müvekkilin haklı alacak takiplerinin işbu hisse devri ile alakası yoktur. Davacı şirket ortaklığının dışında vakıf bünyesinde şahsi kurucu üye iken üniversite kurulması için bağladığı üç (3) yıl süre şartını BİZZAT SÜRESİZ olarak değiştirmiştir. Davacı tarafın aksi yöndeki iddiaları yazılı delil ile kanıtlanmalıdır. İşbu davada davacı iddialarının tanıkla kanıtlanması talebine muvafakatimiz yoktur. Davacının hisse devri sözleşmesinin imzalanmasından sonraki süreçte gerçekleştirdiği eylemleri zaten kendisinin müvekkil tarafından bir inanca sürüklenmediğini, basiretli bir tacire uymayacak davranışlar sergilediğini, suç örgütleriyle işbirliği yapmakla yüksek okul mezunu birine yakışmayacak ilişkiler kurduğunu, öz abisine karşı akıl almaz bir kin güttüğünü göstermektedir. Huzurdaki haksız davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddini, devamında esastan reddini talep eder; yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini” talep etmiştir.
Davacı vekili duruşmada: “Cevap dilekçesi tarafımıza tebliğ edilmedi, tebliğ edilsin, dava dilekçemizi tekrar ederiz, Biz tanık dinlenmesini talep ederiz, tanıklar hisse devrinde hileli işlem olduğuna dair beyanda bulunacaklardır,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı vekili duruşmada: “Cevap dilekçemizi tekrar ederiz, dava zaman aşımına uğramıştır, hisse devrinden sonra da vakıfa süresiz bağış yapılacağına dair davacının taahhütleri vardır, başka bir şirket ile ilgili benzer dava İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinde görüldü ve zaman aşımı nedeniyle reddine karar verildi, davacının iddiası ile gerçeklik uyuşmuyor, davacı taraf üniversitenin kurulmasına karşı çıktığını 2018’de ortaya koymuştur, talep zaman aşımına uğramıştır, tanık dinletme talebine rızamız yoktur, davanın reddini talep ederiz,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin aynı taraflar arasında başka bir şirket ile ilgili görülen davaya ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Vakıflar Bölge Müdürlüğünden …’nın dosya örneği celbedilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, tarafların ortağı olduğu … Şti.’nin davacıya ait %1’lik hissenin irade fesadı sonucu davalıya devredildiği iddiasıyla bu hisse devir işleminin iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir.
Yapılan incelemede davacı ile davalı eşit hisse sahibi iken 06.09.2017 tarihli noter senedi ile davacının hissesinin 25.000’lik kısmının 500’lük kısmını davalıya devrettiği ve aynı gün yapılan Genel Kurul Toplantısında tasdik edilerek tescil edildiği, daha sonra davacının 22.09.2017 tarihinde şirket yönetiminden istifa ettiği, davacının … yönetim kurulu üyeliğinden de 30.11.2017 tarihinde istifa ettiği, mütevelli heyet kararı alınarak davacının da kararı imzaladığı, Yüksek Öğretim Kurumuna yapılan vakıf üniversitesi kurulması talebine ilişkin YÖK nezdinde yapılan 24.08.2017 tarihli toplantıda davacının üniversite kurulmasına karşı çıktığı, desteğini geri çektiği, kararda davacının söz alarak bu hususu beyan ettiğinin karara geçtiği ve davalının itham edildiği, böylece davacı ile davalı arasında husumet doğduğunun anlaşıldığı, her ne kadar davacı taraf hileli davranışları sonradan öğrendiğini ileri sürmüş ise de, sunulan resmi kayıtlardan davacının iddiasının yersiz olduğu, 2017 yılından beri davacının yapılan hisse devrine ilişkin ve şirket yönetimi ile vakıf üniversitesi kurulması konusunda davalı ile sorun yaşadığı, bu nedenle bir hile var ise bunun 2017 yılından itibaren davacı tarafından bilindiği, davacının davasını TBK 39.maddesinde belirtildiği gibi 1 yıl içerisinde açması gerektiği ve bunu yapmadığı, bu durumda hile nedenine dayalı talep hakkının yersiz olduğu ve davanın reddi gerektiği anlaşılmış ve oluşan vicdani kanıya göre aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Yeterli harç alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 3.400,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır