Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/431 E. 2020/316 K. 13.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/431 Esas
KARAR NO:2020/316 Karar

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:19/09/2019
KARAR TARİHİ:13/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın ticari faaliyetleri arasında sigorta şirketlerinin kasko ve trafik portföyünde yer alan hasarlı araçların onarımı aşamasında hurda parça olarak değişimine karar verildiği yedek parçaların toplatılması operasyonunu sigorta şirketleri adına organize etme işi olduğunu, davalı ile aralarında mezkur organizasyona ilişkin sorumlulukların devri/alt yükleniciliği kapsamında ticari ilişki bulunduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişki gereği tüm alacak/borç kayıtları ticari defterlere işlendiğini, bu doğrultuda cari hesap tutulduğunu, müvekkili firma cari hesaplarına göre; davalı yan müvekkile 14.400,00-TL borçlu olup davalının mezkur borcunu gerek sözlü gerek yazılı olarak müteaddit uyarıya rağmen ödememesi üzerine taraflarına …. İcra Müdürlüğü … sayılı dosya üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının takibe 27.08.2018 tarihinde itiraz ettiğini, davalı borçlu, borcu şifahen defalarca kabul etmesine rağmen haksız ve mesnetsiz olarak takibe itiraz ettiğini, davalının mal kaçırma girişimlerine başlamış olmasının olası olduğunu, bu halde müvekkilinin, davalının haksız olarak takibe itiraz edilmiş olması nedeniyle zarara uğrayacak olduğunu, zararın telafisinin imkansız boyutlara ulaşacağını, borçlunun mal kaçırma tehlikesinin de olduğunu, varlığı kesin olan ve muaccel hale gelen, rehinle teminat altına alınmamış alacaklarının tahsili amacıyla; borçlunun borca yetecek tutarda taşınır ve taşınmaz mallarına ve üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarına haciz konulmasını, alacaklarına …. İcra Müdürlüğü … Sayılı İcra dosyamıza esas olması amacıyla İİK 259 gereği teminatsız haciz konulmasını, davalı borçlunun …. İcra Müdürlüğü … sayılı dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve takip konusu tutarın takip tarihinden işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline, davalının takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmiş olması ve takip konusu alacağın “likit alacak” niteliğinde olması sebebiyle davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı borçludan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine İİK67 ve devamı maddeleri uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir.
HMK.nun 1. Maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninde olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
HMK’ nın 138. Maddesine göre mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar belirtildikten sonra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari davalar olarak sayılmış ve 5. maddesinde de “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması gerekmektedir.
Somut olayda davacı ile davalı arasında; davacının, sigorta şirketlerine parça değişimi yapılacak araçlar için yedek parça temin ettiği ve buna ilişkin olarak davalı aralarında bu işin alt yükleniciliğinin yapılması hususunda anlaşma bulunduğu, bu kapsamdaki ticari ilişki çerçevesinde iddia edilen cari hesap alacağının ödenmemesi üzerin davalı hakkında icra takibi başlatıldığı ve davalının takibe itiraz etmesi üzerine huzurdaki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafından davalının tacir olduğuna ilişkin dosya münderecatına herhangi bir belge sunulmamıştır. Davacının tacir olup olmadığı ile ticaret odası kaydı bulunup bulunmadığının tespiti için … Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılmış, 08/01/2020 tarihli cevaptan da görüleceği üzere davalının ticari işletme kaydı bulunmadığı gibi ticari şirket ortaklığının da bulunmadığı bildirilmiştir. … …, 09/01/2020 tarihli yazısı ile davalının … kayıtlı olduğunu bildirmiştir.
Ayrıca 6102 Sayılı TTK’ nın 15. Maddesinde esnaf kavramına yer verilmiş, 11. Maddenin ikince fıkrasında ise esnaf işletmesi ile ticari işletme arasındaki sınırın C.Başkanlığı Kararı ile belirleneceği düzenlenmiştir. Esnaflar bakımından, tacirlere özgü TTK’nın 64. ve 82. maddelerinde belirtilen defter tutma ve saklama yükümlülüğüne ilişkin hükümlere de atıf yapılmamıştır. Dosya kapsamındaki … Vergi Dairesi Müdürülüğü’ nün cevabı yazısı incelendiğinde davalının yıllık gelirinin anılan yasal sınırların altında kaldığı da belirlenmiştir.
Dosyanın incelenmesinden davacının tacir olmadığı ve TTK kapsamında ticari işletmesinin bulunmadığı, açıklanan nedenle uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesinden kaynaklanmadığı, bir davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi ve ticaret mahkemesinde görülebilmesi için ya mutlak ticari dava olması ya da her iki tarafın tacir olması ve işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması gerektiği, belirtilen nedenlerle mahkememizin dava konusunda uyuşmazlığa bakma konusunda görevli olmadığı, uyuşmazlığa bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu anlaşılmıştır.
Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca ileri sürülmesi dahi yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiğinden mahkememizce göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usul yönünden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/07/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır