Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/413
KARAR NO : 2021/158
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/09/2019
KARAR TARİHİ : 25/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili … Ltd. Şti. Ile davalı … A.Ş. arasında 28.03/2019 tarihli Alt Franchise Sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmede Franchise Alan olan taraf olan müvekkil …, francise veren … sistemi çerçevesinde pizza restoranı işletme hakkına haiz olduğunu, bu amaçla müvekkili şirket ile davalı şirket arasında bir alt kira sözleşmesi düzenlendiğini ve …’de bulunan bir pizza restoranı olarak işletilmek üzere devredildiğini, ancak müvekkili şirketin yetkilisi ve kurucusu olan …, 30.03.2019 tarihinde davalı şirket tarafından İstanbul’da bulunan şirket genel merkezine çağrıldığını, kendisine hiçbir sebep gösterilmeksizin franchise sözleşmesinin feshedildiğinin bildirildiğini, müvekkili …’nın, söz konusu pizza restoranının işletilmesi için … değerler, kişisel hijyen ve imaj, dükkan açılışı, prep hazırlık, oryantasyon, pizza yapımı ve ürünlerin tanıtımı, hamur açma, soslama gibi birçok yoğun eğitime sokulduğunu; günün büyük kısmında eğitim aldığı şubelerde ekip üyesi olarak çalıştırıldığını, gece saat 02.00 saaatlerinde dükkan kapanışında görevlendirilmekle birlikte, ertesi gün saat 09.00 sularında bu kez açılış uygulamasına davet edildiğini, davalı şirket nezdinde normal şartlar altında gece vardiyasında çalışan bir personelin ertesi gün sabah vardiyasına çağrılma gibi bir uygulama yer almazken, müvekkilin birkaç defa bu şekilde mesaiye çağrılmasının abesle iştigal ettiği açık olduğunu, ayrıca önemle belirtmek gerekir ki müvekkili ile davalı şirket arasında sözleşmenin imzalanmasından yalnızca 2 gün sonra davalı şirket tarafından hiçbir gerekçe gösterilmeden sözleşmenin feshedilmesinin, ortada kötü niyetin mevzubahis olduğuna dair emareler içerdiğini, bunun yanında müvekkilinin franchise sözleşmesinin feshinin akabinde söz konusu dükkanın …’de birçok dükkanı bulunan bir başka franchise devri, yine davalı şirket yetkililerinin kötü niyetli olabileceği vaziyeti yarattığını, zira müvekkilinin halefi … yetkilileri ile yakın münasebeti bulunan bir kimse olup, dükkanın kendisine devrinden önce birçok kere müvekkile söz konusu dükkanı kendi için istediğini belirttiğini, davalı şirket yetkililerinin yakın bulmadıkları müvekkili yerine kendilerine daha yakın buldukları bir kimseye söz konusu dükkanın işletme hakkını vermek isteyeceklerinin kabulünün hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmediğini, yine müvekkili tarafından davalı şirketin royalty ücreti kapsamında öncelikle 20.11.2018 tarihinde 70.803,00-TL ödeme yapmış olup bu tutar 6 ay süre ile davalı şirket bünyesinde kaldığını, daha sonra kendisinden yine royalt ücreti kapsamında 11.03.2019 tarihinde 429.200,00-TL daha edilene kadar müvekkili tarafından değerlendirildiğini, her ne kadar bu tutarlar sözleşmenin haksız şekilde feshinin ardından iade edilmişse de, neredeyse 1 yıl süreyle müvekkili tarafından herhangi bir banka nezdinde dahi değerlendirilemeyen, toplamda 500.003,00-TL’nin müvekkil açısından bir değer kaybı oluşturduğu izahtan vareste olduğunu, bilirkişi marifetiyle hesaplanması gereken tutarın yargılama sırasında alınacak bilirkişi raporu doğrultusunda daha sonra arttırılmak üzere şimdilik 500,00-TL ‘sini talep ettiklerini, müvekkili tarafından ödenen 500.000,00-TL tutarındaki ücretinin, müvekkilinin 1 milyon TL değerindeki taşınmazının yok pahasına satmak sureti ile gerçekleştirildiğini, bu konuya dava haklarını saklı tuttuklarını, tüm bu hususlar dışında, müvekkilinin tüm çevresini pizza restoranı açacağı hususunda bilgilendirildiğini, halihazırda iş yapmakta olduğu ve iş yapma potansiyeli bulunan tacirle bu şekilde iletişime geçtiğini, oğlunu birkaç defa eğitim aldığı restorana götürdüğünü, kendisini burada misafir ettiğini, çocuğuyla birlikte bu iş yerine yönelik hayeller kurduğunu, ancak yaşanan durum neticesinde manevi anlamda derin elem içine düştüğünü, bunun yanında ticari itibarının da hem şahıs hem de kurduğu şirket bazında zedelendiğini, bu bağlamda kendisi için 2.500,00-TL, … A.Ş. için de 2.500,00- TL olmak üzere toplamda 5.000,00-TL manevi tazminat talebimiz bulunduğunu, sonuç olarak ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle; fazlaya dair her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00-TL ileride kesin olarak belirlenecek ve ıslah dilekçesi ile artırılacak tutar açısından sözleşmenin haksız feshinden itibaren işleyecek avans faizini de kapsamak üzere maddi tazminat talepleri ile müvekkilleri için ayrı ayrı 2.500,00’er TL toplamda 5.000,00-TL manevi tazminat taleplerinin kabulü ile yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmişir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, huzurdaki tazminat davası açısından arabuluculuğa başvurunun dava şartı niteliğinde olduğunu, davalı müvekkili şirketin haberdar edilmeden yürütülen usulsüz arabuluculuk sürecinin yok hükmünde olduğunu, bu kapsamda davacıların söz konusu şartı yerine getirmeksizin hukuka aykırı olarak doğrudan mahkememiz nezdinde dava açma yoluna gittiğini, dolayısıyla işbu davanın esasa girilmeksizin usulden reddine karar verilmesini, belirlenebilir alacaklar için belirsiz alacak davası açılmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, bu nedenle davacıların ikame etmiş olduğu, işbu davayı belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yarar bulunmadığından davanın reddinin gerektiğini, davacı tarafların müvekkil şirketin eylemleri ile davacıları zarara uğrattığına ilişkin iddiaların ikna edici bir biçimde ve somutlaştırma yükümlülüğüne ilişkin HMK 190 ve 194’üncü maddelerinin öngördüğü şekilde delilleri ile birlikte ortaya koyamadığını, dava dilekçesinin içeriğinin hata ve yanlış yönlendirmelerle dolu olduğunu, davacıların huzurdaki davayı kötü niyetli olarak ikame ettiğini, iddia edildiğinin aksine dava taraflarının herhangi bir alt franchise sözleşmesi imzalamadıklarını, davacı …’nın diğer davacı …’nın yetkilisi sıfatıyla franchise adayı olduğuna ilişkin taahhütnameye imza attığını, davacıların iddialarını asla kabul anlamına gelmemekle birlikte gerek mevzuat gerekse ilgili Yargıtay kararları dahilinde davacıların maddi tazminat talebinde bulunabilmesi için aranan hukuki zeminin oluşmadığını, bu nedenle maddi tazminat isteminin reddinin gerektiğini, davacıların alt franchise sözleşmesine ilişkin asılsız iddiaları kabul edilse dahi sadece sözleşmenin haksız feshinin manevi tazminata hükmedilmesini gerektirmeyeceğini, müvekkili şirketin eyleminin hiçbir şekilde tazminat sorumluluğu doğurduğunu kabul etmemekle birlikte davacıların manevi tazminat talebinde bulunması için gerekli hukuki zeminin oluşmadığını, sonuç olarak ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle; davanın esasa girilmeksiniz arabuluculuk dava şartı yokluğundan usulden reddine, davanın esas girilmeksizin HMK madde 194 uyarınca usulden reddine, davanın maddi ve manevi tazminat talep şartlarının somut olayda gerçekleşmemiş bulunması ve kötü niyetli olarak ikame edilmiş olması sebebiyle esastan reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacılara yükletilmesine karar verilmesine talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava; davacı ile davalı arasında franchise sözleşmesi akdedilmesi için yapılan görüşmeler sırasında davacı yanca davalıya yapılan ödemenin nedeni ile oluşan zararın davalıdan alınması istemine ilişkindir.
Davacılardan …’ nın yetkilisi olduğu diğer davacı …Ticaret Limited Şirketi ile davalı arasında imzalanan 20/11/2018 tarihli beyan, kabul ve taahhütname başlıklı belgenin bir sureti dosyamız arasına alınmıştır.
…bank T.A.Ş. Genel Müdürlüğü’nden mevduat hesap hareketleri ve 1 adet dekont aslı dosyamıza kazandırılmıştır. Buna göre davacının davalıya, 20.11.2018 tarihinde 70.803,00 TL, 11.03.2019 tarihinde ise 429.200,00 TL gönderildiği belirlenmiştir.
Davalı, davacı …’ ya hitaben keşide ettiği … 27. Noterliği’ nin … tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile adı geçen sözleşmenin tek taraflı olarak fesih edildiğini davacıya bildirilmiştir.
01/05/2019 tarihli tarafların imzalarını barındırmayan … Alt Franchise Anlaşması-… antetli sözleşme sureti dosyaya sunulmuştur.
Mahkememizce verilen celse ara kararı gereğince dosyanın bir borçlar hukuku alanında uzman ve bir hesap uzmanı bilirkişiye tevdiine karar verilmiş, mahkememizce resen görevlendirilen bilirkişi … ve … tarafından hazırlanan 13/05/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle “…Meselenin asli ve nihayi hukuki takdiri ile tavsifi 6100 sayılı HMK’nın madde 266/c-2 hükmü ve 6754 sayılı kanunun madde 3/3 hükmü gereği tamamen mahkememize ait olmak kaydıyla dava dilekçesi ekinde sunulan sözleşmenin 01/05/2019 tarihli olduğunu ve taraf imzalarını taşımadığını, 28/03/2019 tarihli e-mail ve davacı vekilinin beyanları nazara alındığında taraflar arasında hazır olmayanlar arasında sözleşmenin kurulup kurulmadığının irdelenmesi gerektiğinin, 28/03/2019 tarihli e-mailde bahsi geçen evrakın sözleşmenin tüm unsurlarını kapsadığı seçenekte “…Tüm evrakları bir arada en geç pazartesi günü … adına … mahallesi … caddesi…no:…- adresine kargolamanızı rica ederim…” şeklindeki ifadenin hazır olmayanlar arasında süreli öneri olduğunun mahkememizce düşünülebileceğini, bu ihtimalde 28/03/2019 gününü takip eden ilk pazartesi 01/04/2019 günü en geç davacının mail içeriğinde bahsi geçen şekilde alt franchise sözleşmesini ve diğer evrakı imzalamış olmasını, diğer bir anlatımla sözleşmenin kurulabilmesi için kabul beyanını davalıya ulaştırması gerektiğini fakat dosya kapsamında davacının kabul beyanını davalıya gönderdiğine ilişkin hiçbir evrakın bulunmadığını, davacı … ile davalı arasında imzalanan 20/11/2018 tarihli beyan kabul ve taahhütnamenin 1,1.A ve 1.C maddeleri birlikte değerlendirildiğinde 28/03/2019 günü 26/03/2019 günü başlanılan 90 günlük eğitimin tamamlanmış olması ve sözleşmenin imzalanması için gerekli taahhütnamede sayılan diğer koşulların gerçekleşmesinin mümkün olmadığını ve taraflar arasında alt franchise sözleşmesinin imzalanmış olmasınının mümkün olmadığının takdiri mahkememize ait olmak üzere düşünülebileceğini, davacı yanını talebinin dayanağının hukuki nitelendirmesi 6100 sayılı HMK’nın 33.maddesi gereği mahkememize ait olmak üzere; mahkememizce taraflar arasında alt franchise sözleşmesinin imzalandığını ve sözleşmenin davalı yanca haksız olarak feshedildiğinin kabulü ile davacının talebinin sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zarar olduğu seçenekte davacı yanın bu talebine ilişkin alacaklıya ihtarda bulunduğuna ilişkin dosya muhtevasında bir evrak olmadığından davalının dava dilekçesinin tebliğ tarihi 04/10/2019 günü mahkememizce davalının sebepsiz zenginleştiğinin kabul edilmesi seçeneğinde davalının franchise değerlendirme onay/red formunu düzenlediği tarihte işbu evrak tarihsiz olduğundan evrakın düzenlenmesine dayanak son tutanağın düzenlendiği 30/03/2019 günü davalının iyi niyetli olduğunun kabulü seçeneğinde ise davalının dava dilekçesinin tebliğ tarihi 04/10/2019 günü temerrüde düşürüldüğünü, taraflar arasında alt franchise sözleşme ilişkisinin kurulup kurulmadığına ilişkin değerlendirmeleri nazara alınarak nihai takdir mahkememize ait olmak üzere; davacılardan … ile davalı arasında imzalanan 20/11/2018 tarihli beyan kabul ve taahhütname başlıklı belgenin 1.b maddesinde yer bulan düzenlenme dikkate alındığında 20/11/2018 tarihli 70.803,00-TL lik ödemenin davacı yancada kabul edilen taahhütnamenin 1.b maddesi gereği davalı uhdesinde bulunduğunu ancak franchise değerlendirme onay/red formunun düzenlendiği tarihte işbu evrak tarihsiz olduğundan evrakın düzenlenmesine dayanak son tutanağın düzenlendiği 30/03/2019 günü nihai takdir mahkememize ait olmak üzere 26/03/2019 başlangıç tarihli ve taahhütnameye göre 90 gün olması gereken eğitimin tamamlandığını, bu tutarın davalı uhdesinde bulunmasının haklılığının ortadan kalktığı düşünüldüğünde davalının 30/03/2019 gününden bu tutarı davacı …’ya iade ettiği 11/04/2019 gününe kadar 70.800,00-TL ‘yi sebepsiz yere uhdesinde tuttuğu Davacı …’nın yapılan hesaplamaya göre 453,90 –TL zenginleşmeyi davalıdan talep edebileceğinin düşünülebileceğini, davacı … ile davalı arasındaki 20/11/2018 tarihli beyan kabul ve taahhütname başlıklı belgede ve dosya içerisindeki diğer evrakta 429.200,00-TL lik tutarın davalı uhdesinde bulunmasını haklı kılan bir sebebin açıklamanın olmadığının dosya muhteviyatından anlaşıldığından nihai takdir mahkememize ait olmak üzere söz konusu tutarın davalı hesabına geçtiği 11/03/2019 gününden davacı …’ya iade edildiği 11/04/2019 Gününe kadar sebepsiz yere davalı uhdesinde tutulduğunu, davacı …’nın yapılan hesaplamaya göre 7.108,26-TL zenginleşmeyi davalıdan talep edebileceğinin düşünülebileceğini taraflar arasındaki ilişkinin ticari iş niteliğinde olup olmadığının ve buna göre uygulanacak temerrüt faizi oranının nihai takdiri mahkememize ait olmak üzere TTK’nın 9.Maddesinin göndermesi ile 3095 sayılı kanunun 2/2 maddesi gereği davacı …’nın davalıdan avans faizi talep edebileceğinin düşünülebileceğini, mahkememizce davalının kötü niyetli olduğunun kabul edilmesi seçeneğinde zenginleşmenin gerçekleştiği 30/03/2019 günü davalı temerrüde düşmüş olacağından bu tarihten itibaren, davalının iyi niyetli olduğunun kabul edilmesi seçeneğinde ise dava dilekçesinin tebliğ tarihi 04/10/2019 günü temerrüde düşürülmüş olacağından bu tarihten itibaren avans faizi işletilebileceğini, davacıların manevi zarar giderimi talebinin tamamen mahkememiz takdirine muntazır bulunduğunu…” mütalaa edilmiştir.
Mahkememizce verilen celse ara kararı gereğince dosyanın bir borçlar hukuku alanında uzman ve bir hesap uzmanı bilirkişiye tevdiine karar verilmiş, mahkememizce resen görevlendirilen bilirkişi … ve … tarafından hazırlanan 02/11/2020 tarihli ek bilirkişi raporunda özetle “…Bilirkişilikleri kendi uzmanlık sınırları içinde kalarak, franchise sözleşmesine, onun kuruluşuna, müşahhas çekişmede kurulup kurulmadığının değerlendirilmesine dair genel ilkeleri ve somut olaydaki perspektif alternatiflerini ile tespitlerini Kök Rapor’da kapsamlı ve seçenekli biçimde ortaya koyduklarını, bu meyanda HMK md. 266/c.2 ve md. 279/4 ahkamıyla 6754 sayılı Kanun’un md. 3/3 hükmünün özenle gösterildiğini, nihai hukuki tavsifin tamamen Mahkememize ait olduğuna özenle dikkat çekildiğini ve muhtelif seçeneklerin benimsenmesinin Mahkememiz takdiri içinde kalacağına temas edilerek, takyit edici olmayan ve seçenekli kanaat izhar edildiğini, gerek davacı yan gerekse davalı yan Kök Rapor’a yasanın kendilerine bu alanda verdiği hakkı istimal ile itiraz ederken kendi hukuki yorumlarını da Mahkememize bildirerek bilvesile Kök Rapor’a dair görüşlerini duyurduklarını, bilirkişilikleri olasılıkların gündeme getirilmesi ve onların müşahhas çekişme zaviyesinden değerlendirilmesi anlamında Kök Rapor’da mufassal anlatım yapmış olmakla bu safhadaki tetkikat neticesinde Kök Rapor’daki kanaatin özünü burada da/bu safhada da muhafaza ettiği…” mütalaa edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı …’ in yetkilisi olduğu diğer davacı ile davalı arasında alt franchise sözleşmesi kurulması için bir takım görüşmeler yapıldığı ve davacının davalıdan bu konuda belirli bir süre eğitim aldığı hususlarında ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı ile davalı arasında sözleşme ilişkisinin kurulup kurulmadığı, davalı tarafından sözleşmenin feshi nedeniyle davacının maddi ve manevi olarak zarara uğrayıp uğramadığı ile davalının bundan sorumlu olup olmadığı noktalarındadır. Dosya kapsamındaki belgelerden davacı …’ nın anılan sözleşme için davalı bünyesinde bir süre eğitim aldığı ve sonrasında dosya kapsamındaki tutanaklar ile bu eğitim ilişkisinin sona erdiği sabittir. Davacı, davalının talebi üzerine 20.11.2018 tarihinde 70.803,00 TL, 11.03.2019 tarihinde ise 429.200,00 TL yi davalı hesabına yatırmıştır. Bu husus davalı yanın da kabulündedir. Davalının davacıya keşide ettiği ihtarnameden de anlaşılacağı üzere taraflar arasında franchise sözleşmesinin kurulamadığı ortadadır. Davalı, sözleşmenin kurulmasına engel olan davacı yetersizliklerine ilişkin olarak son tutanağı 30.03.2019 tarihinde düzenlemiştir. Yine davacıya kendisi ile sözleşme akdedilmeyeceği ve franchise verilmeyeceği bu tarihte bildirilmiştir. Açıklanan nedenle ihtarname tarihi değil, feshin bildirildiği 30.03.2019 tarihinde davalının, davacıdan aldığı tutarları iade yükümlülüğü doğmuştur. Belirtilen tarihten davacıya bedel iadesi yapılan 11.04.2019 tarihine kadar geçen zaman zarfında davalının bilirkişi raporunda hesaplanan kadar zarara uğradığı sarihtir. Buna göre bilirkişi raporunda hesaplandığı gibi 70.800,00 TL için 453,90 TL, 429.200,00 TL için ise 7.108,26 TL maddi tazimnatın davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerekmektedir. Davacı talebini 14/12/2020 tarihli dilekçesi ile ıslah etmiş ve harcını yatırmıştır. Buna göre talep gibi bunun 500 TL sine dava, bakiye kısmına ise ıslah tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına karar verilmiştir.
Davacıların manevi tazminat isteminin değerlendirilmesinde ise; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 58.maddesi hükmü uyarınca, manevi tazminata hükmedilebilmesi için, şahsiyet hakkının hukuka aykırı bir şekilde zarara uğraması gerekir. Kişilik haklarının zarar görmediği hallerde, eylem hukuka aykırı olsa dahi manevi tazminata hükmedilmesi olanaklı değildir. Somut olayda; sözleşmeye aykırılık nedeni ile davacıların kişilik haklarının zarar gördüğü kabul edilemez. Açıklanan nedenle davacıların manevi tazminat talebinin reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis etmek gerekmiştir.
HÜKÜM : Ayrıntısı ve gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :
1-Davacının davasının maddi tazminat yönünden kabulü ile; 500 TL maddi tazminata dava tarihi olan 19/09/2019, geriye kalan 7.062,16 TL ise ıslah tarihi olan 14/02/2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınarak davacılara verilmesine
2-Davacıların manevi tazminat talebinin ayrı ayrı reddine,
3-Maddi tazminat davası yönünden alınması gereken 516,57 TL harçtan peşin alınan 93,93 TL harç ile 121,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 214,93 TL harcın mahsubu ile bakiye 301,64 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Manevi tazminat davası yönünden alınması gereken 59,30 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Davacı tarafça yapılan 44,40 TL başvuru harcı, 93,93 TL peşin harç, 121,00 ıslah harcı, 1.600 TL bilirkişi ücreti, tebligat ve posta masrafından oluşan 105,10 TL olmak üzere toplam 1.964,43 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7-Manevi tazminat yönünden hesap ve takdir olunan A.A.Ü.T.’ ne göre hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
8-Dava açılmadan evvel Hazineden karşılanan 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
9-Kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesi halinde ödeyen tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi, verilen karar usulen okundu anlatıldı. 25/02/2021
Katip
¸
Hakim
¸