Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/373 E. 2019/215 K. 26.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/373 Esas
KARAR NO : 2019/215 Karar

DAVA : Tazminat(Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/09/2019
KARAR TARİHİ : 26/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan ) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’nın …plaka sayılı aracın maliki olduğunu, işbu aracın 70902518 nolu kasko poliçesi ile … Sigorta A.Ş’den sigortalandığını, müvekkili … bu aracı …Eğitm Araştırma Hastanesi tarafından verilen %90 oranında Engelli Sağlık Kurulu Raporu ile özürlü aracı olarak aldığını, söz konusu aracı hastaneye rahat gidip gelebilmek ve tedavilerini daha rahat yaptırabilmek amacı ile aldığını, işbu aracın müvekkilinin oğlu …’nın sevk ve idaresinde iken 24/05/2019 tarihinde meydana gelen hasarlı trafik kazası neticesinde 37.842,00TL tutarında hasar gördüğünü, aracın yetkili servise götürüldüğünü, yetkili servisin yapmış olduğu inceleme sonucunda aracın 37.842,00TL tutarında hasar aldığının tespit edildiğini ve yetkili servis tarafından servis ön işlem formu düzenlendiğini, 27/05/2019 tarihinde hasar bedelinin tazmini için …Sigorta A.Ş.’ne hasar ihbarında bulunulduğunu,… numaralı hasar dosyası kapsamında müvekkilinin hasar tazminat talebinin reddedildiğini, araçta oluşan hasar sebebiyle… A.Ş. Tarafından düzenlenmiş bulununan 3 adet fatura toplamında 35.837,00TL, … Ltd. Şti. Tarafından düzenlenen fatura neticesinde 955,00TL lastik bedeli, …Trafik Müşavirliği tarafından düzenlenen fatura neticesinde 649,00TL şasi çakım bedeli, 401,20TL şasi harcı olmak üzere toplamda 37.842,00TL bedelin müvekkili tarafından ödendiğini, sigorta şirketinin hasar tazminat talebinin red gerekçesinin bir temele dayanmadığını, müvekkiline hasar tazminatını ödemekten kaçınmak amacıyla yapıldığını, işbu davanın kabulüne karar verilerek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla 37.842,00TL tutarındaki tazminatın faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu olayda sigortalı doğru beyan verme yükümlülüğünün aksine hareket ettiğini, dava konusu olayın sigortalı beyanı ile, mevcut hali arasında çelişkiler mevcut olup, sigortalının hasar ihbarına müteakip yapılan araştırma ve incelemelerde ihbar konusu kazanın belirtildiği şekilde, zamanda, yerde meydana gelmediği; sigortalı tarafından haksız menfaat elde edilmeye çalışıldığı tespit ve tayin edildiğini, bu konuda Diagnoz Teşhis Protokolü çerçevesinde alınan raporda; kaza yerı ıle sürücüsü iddia olunan şahsın ıkamet arasının beş dakıkalık mesafe olduğu, konum bılgılerınde ıse olay yerıne kazadan sonra gelındığınin belirlendiği, sürücünün hasar beyani ile kaza yerine gelişi arasında 12 dakıkalık bır süre olduğu, kazanın başkası tarafından yapıldığı, verılen beyan, konum bılgısı, dıagnoz kaydındakı arıza kayıtlarındakı saat nedenıyle kazanın başkası tarafından yapıldığının anlaşıldığı, dolayısıyla doğru beyan verme yükümlülüğüne aykırı hareket sebebiyle poliçeden doğan tazmin haklarını yitirdiği tespit edildiğini,dolayısıyla davacı sigortalı somut olayda ihbar yükümlülüğünü kasten yerine getirmediğinden dava konusu olayın sigorta poliçesi teminatı içine girdiğini; bir başka deyişle “alkollü, uyuşturucu kullanılmış olarak araç kullanma; ehliyetsiz veya uygun olmayan ehliyetle araç kullanma; ağır kusur atfedilecek bir şekilde kullanılıp kullanılmadığını; kasten bir zarar verilip verilmediğini ispat yükü davacı sigortalı …’ya geçtiğini, bu nedenlerle Bilimsel nitelikteki DİAGROZ raporu doğrultusunda davacının talebinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığını, Bir başka deyişle, yasal delil niteliğindeki raporların olumsuz olması karşısında; müvekkilinin, kamu otoriteleri tarafından denetlenen şeffaf bir şirket olarak, işbu raporların aksine aksiyonda bulunması mümkün olmadığını, davacının hasara kendi iradi eyleminin, Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları, Kasko Poliçesi Genel ve Özel Şartlarında belirtilen yükümlülüklerinin davacı tarafından yerine getirilmemesi sebebiyle zararın meydana geldiğinden; zarar miktarı arttığından davanın esas bakımından da reddine karar verilerek, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalıya Kasko Poliçesi ile sigortalı aracın davacının oğlunun sevk ve idaresinde iken meydana gelen trafik kazası nedeni ile araçta oluşan hasarın davalı … şirketinden tazmini talebine ilişkindir.
HMK.nun 1. Maddesine göre, göreve ilişkin kurallar kamu düzeninde olup, aynı yasanın 114/1-c bendi uyarınca dava şartı olan bu husus, HMK.nun 115/1 maddesi gereğince mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
HMK’ nın 138. Maddesine göre mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir. Mahkememizce taraflar 26/12/2019 tarihli duruşmaya davet edilmiş her iki tarafın katılımı ile bu husustaki beyanları alınmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar belirtildikten sonra her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları nispi ticari davalar olarak sayılmış ve 5. maddesinde de “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü getirilerek görev hususunun kapsamı düzenlenmiştir. Buna göre bir davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olabilmesi için mezkur kanunun 4. maddesinde sayılan mutlak bir ticari dava olması veya her iki taraf tacir olup uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bir husustan doğması gerekmektedir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un amaç başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanun’un amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerinin korucuyu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir. Tanım başlıklı 3. maddesinin (1) sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (k) Tüketici; Ticari-veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) Tüketici işlemi; Mal veya hizmet piyasalarında Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi.” düzenlemeleri bulunmaktadır.
Somut olayda davacı ile davalı arasında akdedilen genişletilmiş kasko sigorta poliçesi uyarınca davacının aracında meydana gelen hasar nedeni ile davalının kasko sigorta poliçesi kapsamında sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ve bu bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekip gerekmediği noktalarında ihtilaf bulunduğu anlaşılmaktadır.
Mahkememizce bir örneği dosyamıza sunulan genişletilmiş kasko sigorta poliçesinin incelenmesinde; davacının gerçek kişi sigortalı olduğu ve sigorta edilen aracın ise hususi otomobil olduğu tespit edilmiştir. Taraflar arasında 6502 sayılı yasa kapsamında bir tüketici-satıcı/sağlayıcı ilişkisi ve kasko sigortası satış sözleşmesi bulunduğu, davacının kanunda tanımı yapılan tüketici sıfatına haiz olduğu, dolayısıyla davanın, tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiği açıktır. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’ nin 02/10/2019 tarih 2018/1906 E., 2019/1329 K. Sayılı kararı) Bir davanın ticari dava olarak nitelendirilebilmesi ve ticaret mahkemesinde görülebilmesi için ya mutlak ticari dava olması ya da her iki tarafın tacir olması ve işin her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olması gerekmektedir. Bu durumda, mahkememiz dava konusunda uyuşmazlığa bakma konusunda görevli olmayıp, uyuşmazlığa bakma görevi Tüketici Mahkemesine aittir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, taraflarca ileri sürülmesi dahi yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiğinden mahkememizce göreve ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usul yönünden reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,

Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/12/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır