Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/370 E. 2021/530 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/370 Esas
KARAR NO : 2021/530
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/09/2019
KARAR TARİHİ : 13/07/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A. Tarafların Talepleri
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili şirket ile davalı arasında 01/12/2017 tarihli sermaye piyasası araçlarının alım satımına aracılık çerçeve sözleşmesi akdedildiğini, davalının müvekkili şirket ile imzalamış olduğu 01/12/2017 tarihli sözleşme uyarınca borsa İstanbul nezdinde bulunan vadeli işlemler ve opsiyon piyasasında alım satım işlemleri gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin bu işlemlerde davalının alım satım emirlerini borsa İstanbul nezdinde ki ilgili piyasaya ilettiğini ve gerçekleşen işlemlerden komisyon geliri elde ettiğini, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmelerinin kaldıraç etkisi nedeniyle riskli işlemler olduğunu, davalıya sermaye piyasası mevzuatının gereği olarak hesap açılışında gerekli bütün risk bildirimlerinin yapıldığını, okunduğunu ve imzalandığını, davalının VİOP nezdinde almış olduğu alım ve satım pozisyonları ve pozisyonların dayanağını oluşturan varlıkların fiyatlarında yaşanan değişimler nedeniyle 15/08/2018-28/08/2018 döneminde yatırdığı teminatın tamamının kaybettiğini, kayıpları yatırdığı teminatı aşarak eksi 12.590,70-TL olduğunu, davalıya birçok kez teminat eksiğini tamamlaması çağrısının yapıldığını, davalı tarafça çağrıların hiçbirine icabet edilmediğini, müvekkili şirketi oyalayıcı beyanlarda bulunulduğunu, borcunu ödemekten imtina ettiğini, davalı tarafın mevcut eksi bakiye ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi üzerine icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça icra takibine itiraz edildiğini ve takibin durdurulduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamını, davalının asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili tarihli cevap dilekçesinde, müvekkilinin borsada vadeli finansal enstrümanlardan alım satım yapmak için davacı firma bünyesinde viop hesabı açtığını, açmış olduğu hesabına toplam 22.300,00TL para yatırdığını, davacı kurumun müvekkilinin yatırım paneline başka işlemler açarak ve müvekkilini arayıp yanlış yatırım tavsiyeleri vererek yönlendirdiğini, bu yönlendirme ile dolar kurunda artış yönünde yatırım yaptırarak tüm bakiyesini kaybetmesine sebep olduğunu, moral bozukluğu nedeniyle müvekkilinin tüm işlemlerini kapattığını ve uygulamaları sildiğini, aracı kurumca daha sonra müvekkilini arayarak işlemlerinin açık kaldığını ve bu işlemlerin eksi bakiye ile kapatıldığını, oluşan eksi bakiyeyi hesaba yatırması gerektiğinin ifade edildiğini, davacı şirketin müvekkilinin işlemlerine müdahale etmese idi hem anaparası yok olmayacak hem de işlemleri neticesinde müvekkilinin yasal kar elde edecek olduğunu belirterek davanın reddini, mahkeme masraflarının ve avukatlık ücretinin davacı karşı tarafa yükletilmesini, davacının itirazı nedeni ile %20 den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına çarptırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B.Uyuşmazlık, Deliller, Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Dava, İtirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık taraflar arasındaki yatırım aracılık ilişkisi kapsamında davalının edimlerini sözleşmeye uygun olarak ifa edip etmediği, bu nedenle davacının alacağının bulunup bulunmadığı, ihbar sürelerine uyulup uyulmadığı, tarafların temerrüde düşüp düşmediği, icra takibine yapılan itirazın haklı olup olmadığı, icra inkar ve kötüniyet tazminatının şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkindir.
Davanın itirazın iptali davası olması sebebi ile öncelikle itirazın yapıldığı icra dosyası mahkememiz dosyası arasına alınmış, yapılan incelemede … İcra Müdürlüğü’nün 2018/… esas sayılı dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, icra dosyasında borçlu olarak yer alanın dosyamızda davalı konumunda olduğu, dosyamız davacısının alacaklı olduğu, davalı tarafından süresinde ve geçerli bir şekilde borcun bir kısmına dair itiraz dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce öncelikli olarak görev hususu değerlendirilmiştir Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2017/11-22 E 2018/1102 K 16.05.2018 tarihli karar içeriğinde de belirtildiği üzere; 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesinde tüketici; “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”yi, sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, satıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır. Anılan Kanunun 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Tüketici sözleşmesinde iki taraf mevcut olup, zıt amaçların güdülmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla satıcı ve sağlayıcı tanımında da yer verildiği gibi satıcı ve sağlayıcının işlem yaparken ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmesi, karşısında yer alan kişinin ise bunun tersine bir amaçla yani ticari veya mesleki olmayan amaçla (kâr elde etme amacı olmaksızın) hareket etmesi gerekir. Tüketici mahkemesinin görevli olması için öncelikle uyuşmazlığın bir tüketici işleminden kaynaklanmış olması gerekir. Hangi tür uyuşmazlıkların tüketici uyuşmazlığı olduğu ise dava konusu işlem veya uygulamanın taraflarından birinin tüketici, diğerinin ise girişimci/satıcı/sağlayıcı olmasına göre belirlenmektedir. Hâl böyle olunca, davacının hizmeti davalı yatırım şirketinden finansal işlemler için aldığı, hizmetin alınma amacının öncelikle göz önünde bulundurulması gerektiği, davacının bu ticari amacı karşısında tüketici sayılması mümkün değildir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 37. Hukuk Dairesi Dosya No: 2020/2076 Karar No: 2021/960 Karar Tarihi : 11/06/2021) Belirtilen içtihat ile taraflar arasındaki ilişkinin tüketici ilişkisi olmadığı açıkça ortaya konduğundan mahkememizin görevli olduğu kanaatiyle davanın esasının incelenmesine geçilmiştir.
Tarafların ticari defterleri, taraflar arasındaki sözleşme, davacı tarafın kayıtları, taraflarca gönderilen ihtarnameler, aldırılan bilirkişi raporları dosyamızın delillerini oluşturmaktadır.
Mahkememizce görevlendirilen Sermaye Piyasası uzmanı bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 17/02/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı aracı kurumun müşterisi olan davalının İnternet aracılığıyla 01/12/2017 tarihinde hesap açılışını gerçekleştirdiğini, dosyada müşterinin pozisyon ya da teminat açığının oluşmasına, bu açığın kapatılmasına, kapatılmaması halinde temerrüdün oluşmasına, temerrüt halinde uygulanacak faiz oranına ve bu oranın ne şekilde uygulanacağına dair hükümleri içeren sözleşmenin bulunduğunu, davacının icra takip talebinde sözleşme hükümlerine dayanmadığı ve 3095 sayılı kanun uyarınca belirlenen halen ve huzurdaki olayda temerrüt tarihinde geçerli olan yıllık yüzde 9 yasal faiz oranının talep ettiğini, davacı nezdindeki davalıya ait hesabın ekstresine göre, hesaptaki son işlem tarihi olan 07/09/2018 tarihi itibariyle davacının davalıdan hesap alacağının 12.590,70-TL olduğunu, 10/11/2018 temerrüt tarihinden 21/12/2018 icra takip tarihine kadar geçen 41 günde 12.590,70 TL anapara ve bu alacağa işletilen yıllık yüzde 9 oranında yasal faiz tutarı olan 129,05 TL dikkate alınarak hesaplanan toplam faizli alacak tutarının 12.719,75 TL olduğunu mütalaa etmiştir.
Mahkememizce bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş davacı taraf 02/03/2020 tarihli dilekçe ile bilirkişinin hazırladığı raporla haklılıklarını ortaya koyduğunu, iddialarının doğrulandığını belirtmiştir. Davalı taraf usulüne uygun tebligatlara rağmen rapora karşı herhangi bir beyanda bulunmamıştır.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, tarafların dilekçe ve beyanları ile duruşma esnasındaki sözlü açıklamaları, hep birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığına dair bir ihtilaf bulunmadığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık davalı kurumca özen ve sadakat yükümlülüğü kapsamında yeterli bilgilendirme yapılıp yapılmadığı, davacı tarafça uğranıldığı iddia edilen zararın davalıdan kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususlarında toplanmaktadır. Dosyaya sunulan bilgi ve belgelere dikkat edildiğinde davacı tarafça Finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeler ön bilgilendirme formu, müşteri tanıma ve bilgi formu ve cari hesap özeti, yer almaktadır.
Dosya kapsamından davalı ile davacı arasında 01/12/2017 tarihli aracılık sözleşmesi imzalandığı, davalı tarafım 10.08.2018 tarihi ile 28/08/2018 tarihleri arasında çeşitli işlemler gerçekleştirdiği, bu işlemler neticesinde kimi zaman teminatlarının değeri arttığı olsa da neticeten halihazırdaki teminatının üzerinde bir miktarı kaybettiği anlaşılmaktadır.
Davacı ile davalı arasında kurulan sözleşmeler dahilinde gerçekleştirilen işlemlerin SPK izin ve denetimine tabi işlemler olduğu, davaya konu işlemlerin piyasa, likidite ve kur riski başta olmak üzere birçok risk barındırdığı, sonuçlarının önceden rasyonel olarak kesin bir şekilde öngörülmesi mümkün olmayan büyük oranda tesadüfe dayalı, bu itibarla yüksek kar ve zarara yol açma potansiyelini taşıyan işlemler oldukları, yapılan işlemlerle ilgili olarak davacının davalıya risklere ilişkin eksik ve yanlış bilgi vermediği, davalının yaptığı işlemler ve süresi gözetildiğinde yaptığı işlemlerin riskleri konusunda yeterince bilgi sahibi olduğu ve tüm risklerin bilincinde olarak dava konusu işlemleri yaptığı, davacının gerek mevzuat gerekse taraflar arasındaki sözleşmeler kapsamında gerekli tüm bildirimleri yaptığı ve davacıyı olası risklere karşı bilgilendirdiği dolayısıyla bir kusurunun olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hal böyle iken davacının kendi inisiyatifi ile gerçekleştirdiği işlemlere ilişkin olarak meydana gelen zararında davalı kurumun herhangi bir kusurunun bulunduğuna, davalı kurumun özen ve sadakat borcuna aykırı davrandığına ilişkin herhangi bir delil bulunmadığından mahkememizce aldırılan, dosya kapsamına uygun, denetlenebilir bilirkişi raporları doğrultusunda davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HEr ne kadar bilirkişi raporunda faiz başlangıç tarihi olarak muhtemel bir tarih alınmış ise de mahkememizce davalıya gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihi ilgili posta idaresinden sorulmuş, tebliğ tarihinin 04/12/2018 tarihi olduğu anlaşılmış, ihtarnamede 3 gün verildiğinden 07/12/2018 tarihi itibariyle temerrüt oluştuğu anlaşılmış ve 14 günlük faiz olarak 44,06 TL faiz alacağı doğduğu hesaplanarak davanın bu miktar üzerinden kabulü cihetne gidilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE;
A-Davalının …. İcra Müd. 2019/… Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 12.590,70 TL asıl alacak ve 44,06 TL faiz yönünden iptaline, bu alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
B- ihtar tarihinden önce temerrüt oluştuğuna dair dosyamıza yansıyan herhangi bir belge bulunmadığından fazlaya ilişkin faiz talebinin REDDİNE,
2-Likit alacağa vaki haksız itiraz nedeniyle İİK’nın 67/2.maddesi uyarınca, takibe konu alacağın üzerinden takdiren %20 oranında hesaplanan 2.526,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gereken 863,08-TL harçtan peşin alınan 220,59-TL harcın mahsubu ile bakiye 642,49-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırıldığı anlaşılan 220,59 TL peşin harç, 44,40 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 264,99 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 800,00 TL bilirkişi ücreti, 144,10 TL tebligat ve posta masrafı olmak üzere toplam 944,10 TL yargılama giderinden kabul-red oranına göre hesaplanan 923,49 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6100 sayılı HMK.nun 326/2 maddesi gereğince bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Arabuluculuk ücreti olan 1320,00 TL nin kabul red oranına göre 28,81 TL sinin davacıdan, 1.291,18 TL sinin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
7-Davacı lehine hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı lehine hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca hesaplanan 281,92 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Dair gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi, verilen karar usulen okundu anlatıldı.13/07/2021

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır