Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/37 E. 2019/53 K. 08.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/37
KARAR NO : 2019/53

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/09/2019
KARAR TARİHİ : 08/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firma ile davalı firmanın uzun yıllardır ticaret yaptığını, yine davalı ile yapılan karşılıklı ticaret sonucunda müvekkili firma tarafından davalı firmaya… bankasına …Şubesine ait…numaralı 16/09/2019 vadeli 30.000 tutarlı,… numaralı 18/09/2019 tarihli 40.000 tutarlı,… numaralı 24/09/2019 tarihli 20.000 tutarlı ve… çek numaralı 30/09/2019 vadeli 30.0000 tutarlı olan çekleri verdiğini, çek asılları davalıda olduğu için ek olarak davalı firma tarafından düzenlenen 15.05.2019 tarihli tahsilat makbuzunu sunduklarını, bunun yanı sıra yine yapılan karşılıklı ticari işler gereği davalının müvekkilline yukarıdaki çeklerin tutarından fazla borcu bulunduğunu, müvekkilinin Ticari Defterlerinin incelenmesi halinde bu durumun açığa çıkacağını, davalı tarafından müvekkiline ödenmek üzere vadeleri 15/07/2019 ve 30/07/2019 olan bonolar için icra takibi başlatılmış olup ödeme emrindeki toplam borç tutarının 110.130,36 TL olduğunu, davalı firmanın bahsedilen bu borcu ödemediğini, davalı firmanın tek yetkilisi ve sahibi olan…’ın müvekkili firmaya yukarıda bahsedilen tutarlardan da fazla borçlu bulunduğunu, öyle ki müvekkilinin borçlarını tahsil edemeyince icra yoluna başvurduğunu, davalı tarafından müvekkilinin bin bir bahane ile oyalandığını, her seferinde ödeme sözü alındığını ancak ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle bedelsiz kalmış olan söz konusu çeklerin vadeleri geldiğinde karşı tarafça takibe konması konusunda haklı endişeleri olduğunu, bu nedenle müvekkili hakkında herhangi bir takip açılmadan önce, iş bu menfi tespit davasını açma zorunluluğu doğduğunu, müvekkili firmanın davalıya vermiş olduğu çeklerin vadesi gelecek ay geleceğinden olası bir icra takibine karşı İİK’nun 72. maddeside “İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir” hükmünün yer aldığını, Kanunun bu maddesi uyarınca ivedi olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini, müvekkilinin ödemeden kaçtığı için imkansız hale gelecek hakkının önüne geçmek için tedbir kararı talep ettiklerini, tedbir kararınının kabul edilmesi halinde müvekkili aleyhine çeklere karşılıksızdır kaşesi vurulmaması için merkez bankasına müzekkere yazılarak durumun bildirilmesini, sonuç olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ve şartıyla; belirtilen nedenlerle, davalı adına düzenlenen toplamda 120.000 liralık çeklerin bedelsiz kaldığının ve bu çeklerden dolayı davalıya müvekkilinin borçlu bulunmadığının tespitini, çeklerin iptalini ve ayrıca İhtiyati Tedbir kararı verilerek dava konusu çeklerin protesto edilmesi ihtimalinde protestonun dava sonuna kadar T.C. Merkez Bankasına bildirilmemesini ve icra takibine konu edilmemesine karar verilmesini, masraf ve vekalet ücretinin davalıya yüklenmesini dava ve talep etmiştir.
01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre; ” MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile “Dava şartı olarak arabuluculuk”
MADDE 18/A- (1) İlgili Kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükümlerinin cari olduğu tespit edilmiştir.
TTK nun 3.kitabında düzenlenen kıymetli evrakla (TTK madde 645-849) ilgili ticari davalar mutlak ticari dava niteliğindedir. Bu davalar tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava olarak kabul edilir. Kıymetli evrakla ilgili ticari davaların niteliği gereği, taraflar dava konusu hak üzerinde çoğunlukla serbestçe tasarruf edebilmektedirler. Dava arabuluculuğa elverişli olmakla beraber dava şartı arabuluculuk kapsamında kalabilmesi için uyuşmazlık konusunun para alacağının ödenmesine ilişkin olması ve talep sonucunun tazminat veya alacağa ilişkin olması ya da her ikisini birlikte içermesi gerekir. Çek ve bono ile ilgili ticari davalar ise çoğunlukla menfi tespit talepli olarak ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar davacı eldeki menfi tespit davasında zorunlu dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmadığını ileri sürmüş ise de, TTK nun 5/A maddesindeki düzenleme ile talep sonucuna değil dava konusuna açıkça vurgu yapılarak dava konusunun bir miktar paranın ödenmesi olması şartı aranmış olduğu, menfi tespit davalarının esas itibariyle bir miktar paranın ödemesine ilişkin olmaları da dikkate alındığında dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir. Aksinin kabulü halinde hem kanun koyucunun amacına aykırı yorum yapılmış olacak hem de uygulamada büyük bir kargaşa yaşanacağından mahkemece taraflar arasındaki davanın zorunlu dava şartı arabuluculuk kapsamında kabul edilerek dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmuştur.”. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. H.D.nin 28/06/2019 tarih 2019/1734 E. Ve 2019/1521 K.) Aynı doğrultuda Samsun Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesi’nin … Esas sayılı kararında da “… ticari davalarda menfi tespit davalarının da zorunlu arabuluculuk kapsamında olduğunun kabulü sonuç ve kanısına varılmıştır.” denilmekle aynı husus vurgulanmıştır.
Somut olayda davacı tarafından dava konusu kambiyo senedi nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ettiği ve dava açmadan önce arabulucuya başvurmadığı anlaşılmaktadır. Mahkememizce davacı yana arabuluculuk başvurusuna ilişkin son tutanağın aslını bir haftalık kesin süre içerisinde içerisinde mahkememize sunması aksi halde davanın usulden reddedileceği 06/09/2019 tarihli tensip zaptı içeriği ile ihtar edilmiştir. Buna karşın davacı, 20/09/2019 tarihli Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Son Tutanağını 20/09/2019 tarihinde dosyamıza ibraz etmiştir. Arabuluculuk son tutanağının incelenmesinden de görüleceği üzere arabuluculuk başvurusu, dava açılmadan önce değil mahkememizin 06/09/2019 tarihli tensip zaptı ile alınan ara kararından sonra 12/09/2019 tarihinde gerçekleştirilmiştir.
Davacı tarafından sonradan arabuluculuk başvurusunda bulunulduğu anlaşılmış ise de burada dava şartı arabuluculuk sürecinin, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. Maddesinin 2. Fıkrası çerçevesinde, gider avansı yatırılmasında veya gerekli hallerde teminat gösterilmesinde olduğu gibi tamamlanabilen bir dava şartı eksikliği olarak düzenlenmediği görülmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda; davanın 7155 sayılı Kanunun 26. Maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01.01.2019 tarihinden sonra açıldığı, zorunlu arabuluculuk durumunun söz konusu olduğu ve davacının arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açtığı anlaşılmakla 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun m.18/A-f.2 hükmü gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-7155 Sayılı Kanunun 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23’üncü maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİ İLE USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40-TL ret harcından peşin alınan 2.049,30-TL harcın mahsubu ile artan 2.004,90-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair; tarafların yokluğunda HMK’nın 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildi. 08/10/2019

Katip …
¸

Hakim …
¸