Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/247 E. 2019/122 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/247 Esas
KARAR NO : 2019/122

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 11/06/2018
KARAR TARİHİ : 06/11/2019

İstanbul 25. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/278 E. 2019/320 K. Sayılı Görevsizlik kararı ile Mahkememize tevzi edilen ve mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle: davacının borcundan dolayı davalı aleyhine … 31.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalının asıl alacağa, faize ve ferilerine itirazda bulunduğunu, itirazın haksız olduğunu, davalının …’daki iflas tasfiyesinde kötü niyetli olarak …’daki iflas prosedürü devam ederken edindiği …, …, …’de 256 Ada, 35 Parselde kain, 1.781,54 m2’lik taşınmaz malvarlığını beyan etmediğini, davalının şirketi üzerinden gerçekleştirdiği eylemler sonucunda tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak davalının kişisel mal varlığı ile de sorumlu addedildiğini, sözkonusu borç miktarının 37,9 Milyon Euro olduğunu, davalının bu meblağı ödemeyeceğini belirterek …’daki kişisel iflas yoluna başvurduğunu, … kişisel iflasın mümkün olduğunu, davalının iflas işlemlerinin … Sulh Hukuk Mahkemesinin … Esas nolu dosyasından görüldüğünü ve karara bağlandığını, icra takip programından kaynaklanan nedenlerle faiz oranının yanlış uygulandığının tespit edildiğini ve taraflarınca yeniden hesap yapıldığını, bu hesaba göre 01/09/2008 tarihinden takibin açıldığı tarihe kadar işlemiş faizin 18.243,68 Euro olduğunu, davalının bu husus dışındaki faize ilişkin itirazlarının reddinin gerektiğini belirterek; öncelikle teminatsız ya da mahkemenin takdir edeceği teminat karşılığında ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz talepleri doğrultusunda karar verilmesini, davalının … 31 İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin dava değerinin üzerinden devamına, alacaklarının takip talebi çerçevesinde öngörülen oranlarda asıl alacağa işleyecek temerrüt faizi, vekalet ücreti ve masrafları ile birlikte tahsiline, haksız ve kötüniyetli itiraz nedeni ile İİK m.67/2 uyarınca dava değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğunu ve yetkili mahkemenin davalının yerleşim yeri olan Berlin Mahkemeleri olduğunu, davaya konu iddia edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, Alman Kanunlarının Türkiye’de uygulanmasının mümkün olmadığını, davacının davalı ile hiçbir ilgisi bulunmayan Humburg Sulh Hukuk Mahkemesinin ne olduğu anlaşılmayan belgeleri dışında herhangi bir delil sunmadığını, davalı aleyhine açılmış olan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davanın ilk açıldığı … 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/278 Esas 2019/320 Karar sayılı ilamı ile; “Açılan dava; itirazın iptali istemine ilişkindir. … 31.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra dosyası üzerinden icra takibi yapan davacı, davalı taraftan 80,339.06 euro alacağın tahsilini talep etmiştir. Davalının itirazı üzerine bu dava açılmıştır. Dava dışı şirketin yatırımcısı olduğu şirkete yatırılan paranın davacıya geri dönmediği, … da şirket yöneticisi olan davalının sorumluluğuna gidildiğini ve şirkete yatırılan paradan sorumlu tutulduğunu, açılan iflas davasında iflas ettiğini, ancak açılan iflas prosedüründe Türkiyedeki taşınmazını iflas masasına bildirmediği ve masa dışı kaldığını, davalının haksız fiilinden sorumlu tutularak kesinleşmiş alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesi istemine yöneliktir. TTK’nın 553.maddesine göre kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde hem şirkete, hem pay sahibine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Anonim Ortaklık, organlarının haksız eyleminden dolayı sorumludur. Ayrıca, haksız eylemde bulunan yönetim kurulu üyeleri de kişisel olarak sorumludur. Davacı vekili eylemin haksız fiilden kaynaklandığını bu sebeple davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini ileri sürmekte ise de; şirket yöneticisinin işlediği haksız fiilinden dolayı hukuki sorumluluğu TTK’da düzenlenmiş olup TTK’nun 4.maddesine göre;bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmasından TTK veya diğer kanunlarda o davaya Asliye Ticaret Mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme bulunması gerekir. Yöneticinin sorumluluğu TTK’da düzenlenmiş olduğu, davanın ticari bir dava olduğu ve davaya bakma görevi de Asliye Ticaret Mahkemesi’ne ait olduğundan; TTK 553, 4 ve 5; HMK 114/1-c ve 115/1-2 maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve dosya mahkememize gelerek yukarıdaki esasa kayıt edilmiştir.
… 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/278 Esas sayılı dosyasında davalı adına kayıtlı olan … ili, … ilçesi, … Mah., 256/35 ada – parselde kayıtlı taşınmaz için ihtiyati haciz kararı verilmiştir.
Taraflara tebligat yapılmış, taşınmaz kayıtları ve tarafların sunduğu bilgi ve belgeler dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir.
Davacı vekili duruşmada; “Önceki beyanlarımızı tekrar ederiz, dilekçe teatisi tamamlanmış ancak davalı taraf mahkemenize de bir beyan dilekçesi sunmuş biz de ona göre beyan dilekçesi sunduk, tekrar ederiz dosyanın konusunda uzman bir bilirkişiye gönderilerek rapor alınmasını talep ederiz,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı vekili duruşmada; “beyanlarımızı tekrar ederiz mahkemeniz yetkili değildir bu konuda bölge adliye mahkemesi kararı ve bu doğrultuda ilk derece mahkemelerince verilen yetkisizlik kararları vardır davacıları farklı ancak konusu ve davalısı aynı kişidir,” şeklinde beyanda bulunmuştur,
Dava dilekçesi, ekleri ve taraf beyanlarından anlaşıldığı üzere, davalının ortak ve yöneticisi olduğu dava dışı … şirketine yatırım için para yatıran ve hisse alan davacının, davalının hileli davranışları ve şirketin iflası dolayısıyla davacının alacağını tam olarak alamadığı, davalının Türkiye’de bulunan ve beyan edilmeyen malvarlığı nedeniyle şirket yöneticisinin sorumluluğuna ilişkin hükümler uyarınca alacak isteminde bulunulduğu ve bu nedenle takip başlatıldığı, itiraz üzerine de takibin durdurulduğu ve işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Yani dava, haksız fiil ve şirket yöneticisinin sorumluluğu nedenlerine dayalı itirazın iptali davasıdır.
GEREKÇE:
Davalının yerleşim yeri … olup, iflas eden şirketin adresi de … devletindedir.
Talep edilen alacak, davalının kişisel borcu olmayıp, davacının … şirketinden olan alacağı nedeniyle talep edilmektedir.
TTK’nın kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu başlıklı 553. Maddesinde; ” Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./28.md.) kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.” hükmü düzenlenmiş ve buna göre şirket yetkilisinin sorumluluğuna gitmek mümkün görünmektedir.
TTK’nın 556. Maddesinde ise; “Zarara uğrayan şirketin iflası hâlinde, tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkını şirket alacaklıları da haizdir. Ancak, pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemleri önce iflas idaresince ileri sürülür. İflas idaresi birinci fıkrada öngörülen davayı açmadığı takdirde, her pay sahibi veya şirket alacaklısı mezkûr davayı ikame edebilir. Elde edilen hasıla, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre, önce dava açan alacaklıların alacaklarının ödenmesine tahsis olunur; bakiye, sermaye payları oranında davacı pay sahiplerine ödenir; artan iflas masasına verilir. ” hükmü düzenlenmiş ve buna göre tazminat ve alacak davası açma hak ve şekli düzenlenmiştir.
TTK’nın Yetkili Mahkeme başlıklı 561. Maddesinde ise; “Sorumlular aleyhinde şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde dava açılabilir.” hükmü ile davaya bakacak mahkeme belirlenmiştir.
Anılan bu hükümler, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan şirketlerle ilgili olup, somut uyuşmazlıkta taraf adresleri ve iflas eden şirket Almanya devletinde bulunduğundan, Türk Mahkemelerinin yargı hakkı olup olmadığına bakmak gerekir.
5718 sayılı Milletler Arası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu’nun Sözleşmeden Doğan Alacaklarla ilgili 24. Maddesinde “Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanır. Bu hukuk, karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutad meskeni hukuku, ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun işyeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan işyeri hukuku olarak kabul edilir. Ancak hâlin bütün şartlarına göre sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşme, bu hukuka tâbi olur.” hükmü düzenlenmiştir.
Aynı yasanın haksız fiil nedeniyle açılacak davalara ilişkin 34. Maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan borçlar haksız fiilin işlendiği ülke hukukuna tâbidir. Haksız fiilin işlendiği yer ile zararın meydana geldiği yerin farklı ülkelerde olması hâlinde, zararın meydana geldiği ülke hukuku uygulanır. Haksız fiilden doğan borç ilişkisinin başka bir ülke ile daha sıkı ilişkili olması hâlinde bu ülke hukuku uygulanır. Haksız fiile veya sigorta sözleşmesine uygulanan hukuk imkân veriyorsa, zarar gören, talebini doğrudan doğruya sorumlunun sigortacısına karşı ileri sürebilir. Taraflar, haksız fiilin meydana gelmesinden sonra uygulanacak hukuku açık olarak seçebilirler.” düzenlemesi yapılmıştır.
Anılan bu düzenlemeler karşısında, somut olaya uygulanacak hukukun Alman hukuku olacağı tartışmasızdır.
Uygulanacak hukuk Alman Hukuku olduğuna göre, 5718 sayılı yasanın 40. Maddesine göre yetkili mahkeme belirlenmelidir. Bu hükme göre, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.
Bu durumda, iç hukukumuza göre yetkili mahkemeyi tayin eden 6100 sayılı HMK’nın 5, 6, 9 ve 16. Maddelerine bakılması gerekir. Bu maddelere göre; başka kanunlarda belirtilen hükümler saklı kalmak kaydıyla, davalının yerleşim yeri mahkemesi, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi, haksız fiilin işlendiği yer veya zararın meydana geldiği yer veya zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer yada zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Samut olayda, sözleşmenin yapıldığı ve ifa edildiği, haksız fiilin işlendiği, zararın meydana geldiği, davalının veya zarar görenin yerleşim yeri gibi hiç bir durum Türkiye’de bulunmamaktadır. HMK’nın 5. Maddesinin belirttiği aksine hüküm ise. Yukarıda belirtilen TTK’nın 561. Maddesidir. Buna göre, zarar gören şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında Türk mahkemelerinin yargı hakkı bulunmadığı gibi, davalı süresinde yetki itirazında bulunarak davanın usulden reddini talep etmiştir.
Yetki ve dava hakkı HMK’nın114/1-a ve Ç bentlerinde belirtildiği üzere dava şartı olup, bu şartın eksik olması halinde dava görülemez. Mahkememiz de işbu davaya bakmaya yetkili olmadığı anlaşıldığından davanın usulden reddine karar vermek gerektiği vicdani kanaat hasıl olmuş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmaması dolayısı ile dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-Peşin yatırılan 4.604,04TL harçtan, alınması gereken 44,40TL harcın mahsubu ile artan 4.559,64TL harcın kararın kesinleşmesi ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-AAÜT gereğince hesaplanan 2.725,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına,
6-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/11/2019

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır