Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/204 E. 2019/118 K. 06.11.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/204 Esas
KARAR NO : 2019/118

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 03/05/2018
KARAR TARİHİ : 06/11/2019

İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.06.2019 tarih, 2018/217 Esas – 2019/296 Karar sayılı görevsizlik kararı ile mahkememize tevzi edilen ve mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili; davalı ve borçlu …’nin …’da… şirketini, iki ortak ile kurduklarını ve şirketine yatırımcı arayışına girdiğini, davalı şirkete yatırım yapmak isteyenlere şirketin amacının ve hedefinin yenilenen enerjiye ve solar enerjisine yatırım yapmak olduğunu ifade ettiğini, şirkete yatırım yapan yatırımcıların borçlu tarafından kendilerine şirketin kuruluş amacı olarak ifade edilen bu amaca yönelik olması şartı ile yatırım yaptıklarını, ancak borçlunun yatırımcıların sermayelerini başka amaçlarla kullandığını, bundan dolayı … Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09/04/2013 tarihli ve 620 KLs 1/11 ve 5500 Js 24/06 (5550) sayılı kararı ile borçlu … aleyhine dolandırıcılık suçundan 5 yıllık mahkumiyet kararı verildiğini, şirkete para yatıranlar arasında davacı …’ın da bulunduğundan bahisle alacağın tahsili bakımından … 31. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına davalıların yaptığı itirazın iptali ile takbin dava değeri oranında devamına, alacağın takip talebi çerçevesinde öngörülen oranlarda asıl alacağa işleyecek temerrüt faizi, vekalet ücreti ve masrafları ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davalının adresinin … olması nedeniyle mahkemenin yetkili olmadığını, ticari alacak davası nedeniyle Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından görülmesi gerektiğini, davalının herhangi bir ilgisinin bulunmadığını, 2005 yılında ortaya çıktığı iddia edilen alacağın da zamanaşımına uğradığından bahisle davanın reddini savunmuştur.
Davanın ilk açıldığı … 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas … Karar sayılı ilamı ile; “Aynı olay nedeniyle farklı kişilerin davalıya yönelttikleri istemlerle ilgili başka mahkemelerde yapılan yargılamaların sonucunda görevsizlik kararları tesis edilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2016/358-357-359 nolu ilamlarında; uyuşmazlığın Anonim Şirket Hukuku’ndan kaynaklandığı, dolayısıyla mutlak ticari davanın söz konusu olduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş ve dosya mahkememize gelerek yukarıdaki esasa kayıt edilmiştir.
… 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında 08/05/2018 tarihinde davalı adına kayıtlı olan … ili, …. ilçesi, … Mah., 256/35 ada – parselde kayıtlı taşınmaz için teminat karşılığında ihtiyati haciz kararı verilmiştir.
Taraflara tebligat yapılmış, taşınmaz kayıtları ve tarafların sunduğu bilgi ve belgeler dosyamız arasına alınmış ve incelenmiştir.
Davacı vekili duruşmada; “Önceki beyanlarımızı tekrar ederiz, dilekçe teatisi tamamlanmış ancak davalı taraf mahkemenize de bir beyan dilekçesi sunmuş biz de ona göre beyan dilekçesi sunduk, tekrar ederiz dosyanın konusunda uzman bir bilirkişiye gönderilerek rapor alınmasını talep ederiz,” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Davalı vekili duruşmadaki beyanında; “beyanlarımızı tekrar ederiz mahkemeniz yetkili değildir bu konuda bölge adliye mahkemesi kararı ve bu doğrultuda ilk derece mahkemelerince verilen yetkisizlik kararları vardır davacıları farklı ancak konusu ve davalısı aynı kişidir,” şeklinde beyanda bulunmuştur,
Dava dilekçesi, ekleri ve taraf beyanlarından anlaşıldığı üzere, davalının ortak ve yöneticisi olduğu dava dışı … şirketine yatırım için para yatıran ve hisse alan davacının, davalının hileli davranışları ve şirketin iflası dolayısıyla davacının alacağını tam olarak alamadığı, davalının Türkiye’de bulunan ve beyan edilmeyen malvarlığı nedeniyle şirket yöneticisinin sorumluluğuna ilişkin hükümler uyarınca alacak isteminde bulunulduğu ve bu nedenle takip başlatıldığı, itiraz üzerine de takibin durdurulduğu ve işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Yani dava, haksız fiil ve şirket yöneticisinin sorumluluğu nedenlerine dayalı itirazın iptali davasıdır.
GEREKÇE:
Davalının yerleşim yeri … olup, iflas eden şirketin adresi de Almanya devletindedir.
Talep edilen alacak, davalının kişisel borcu olmayıp, davacının … şirketinden olan alacağı nedeniyle talep edilmektedir.
TTK’nın kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu başlıklı 553. Maddesinde; ” Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./28.md.) kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.” hükmü düzenlenmiş ve buna göre şirket yetkilisinin sorumluluğuna gitmek mümkün görünmektedir.
TTK’nın 556. Maddesinde ise; “Zarara uğrayan şirketin iflası hâlinde, tazminatın şirkete ödenmesini isteme hakkını şirket alacaklıları da haizdir. Ancak, pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemleri önce iflas idaresince ileri sürülür. İflas idaresi birinci fıkrada öngörülen davayı açmadığı takdirde, her pay sahibi veya şirket alacaklısı mezkûr davayı ikame edebilir. Elde edilen hasıla, İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre, önce dava açan alacaklıların alacaklarının ödenmesine tahsis olunur; bakiye, sermaye payları oranında davacı pay sahiplerine ödenir; artan iflas masasına verilir. ” hükmü düzenlenmiş ve buna göre tazminat ve alacak davası açma hak ve şekli düzenlenmiştir.
TTK’nın Yetkili Mahkeme başlıklı 561. Maddesinde ise; “Sorumlular aleyhinde şirketin merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinde dava açılabilir.” hükmü ile davaya bakacak mahkeme belirlenmiştir.
Anılan bu hükümler, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunan şirketlerle ilgili olup, somut uyuşmazlıkta taraf adresleri ve iflas eden şirket Almanya devletinde bulunduğundan, Türk Mahkemelerinin yargı hakkı olup olmadığına bakmak gerekir.
5718 sayılı Milletler Arası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunu’nun Sözleşmeden Doğan Alacaklarla ilgili 24. Maddesinde “Tarafların hukuk seçimi yapmamış olmaları hâlinde sözleşmeden doğan ilişkiye, o sözleşmeyle en sıkı ilişkili olan hukuk uygulanır. Bu hukuk, karakteristik edim borçlusunun, sözleşmenin kuruluşu sırasındaki mutad meskeni hukuku, ticarî veya meslekî faaliyetler gereği kurulan sözleşmelerde karakteristik edim borçlusunun işyeri, bulunmadığı takdirde yerleşim yeri hukuku, karakteristik edim borçlusunun birden çok işyeri varsa söz konusu sözleşmeyle en sıkı ilişki içinde bulunan işyeri hukuku olarak kabul edilir. Ancak hâlin bütün şartlarına göre sözleşmeyle daha sıkı ilişkili bir hukukun bulunması hâlinde sözleşme, bu hukuka tâbi olur.” hükmü düzenlenmiştir.
Aynı yasanın haksız fiil nedeniyle açılacak davalara ilişkin 34. Maddesinde ise, “Haksız fiilden doğan borçlar haksız fiilin işlendiği ülke hukukuna tâbidir. Haksız fiilin işlendiği yer ile zararın meydana geldiği yerin farklı ülkelerde olması hâlinde, zararın meydana geldiği ülke hukuku uygulanır. Haksız fiilden doğan borç ilişkisinin başka bir ülke ile daha sıkı ilişkili olması hâlinde bu ülke hukuku uygulanır. Haksız fiile veya sigorta sözleşmesine uygulanan hukuk imkân veriyorsa, zarar gören, talebini doğrudan doğruya sorumlunun sigortacısına karşı ileri sürebilir. Taraflar, haksız fiilin meydana gelmesinden sonra uygulanacak hukuku açık olarak seçebilirler.” düzenlemesi yapılmıştır.
Anılan bu düzenlemeler karşısında, somut olaya uygulanacak hukukun Alman hukuku olacağı tartışmasızdır.
Uygulanacak hukuk Alman Hukuku olduğuna göre, 5718 sayılı yasanın 40. Maddesine göre yetkili mahkeme belirlenmelidir. Bu hükme göre, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder.
Bu durumda, iç hukukumuza göre yetkili mahkemeyi tayin eden 6100 sayılı HMK’nın 5, 6, 9 ve 16. Maddelerine bakılması gerekir. Bu maddelere göre; başka kanunlarda belirtilen hükümler saklı kalmak kaydıyla, davalının yerleşim yeri mahkemesi, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi, haksız fiilin işlendiği yer veya zararın meydana geldiği yer veya zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer yada zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.
Samut olayda, sözleşmenin yapıldığı ve ifa edildiği, haksız fiilin işlendiği, zararın meydana geldiği, davalının veya zarar görenin yerleşim yeri gibi hiç bir durum Türkiye’de bulunmamaktadır. HMK’nın 5. Maddesinin belirttiği aksine hüküm ise. Yukarıda belirtilen TTK’nın 561. Maddesidir. Buna göre, zarar gören şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında Türk mahkemelerinin yargı hakkı bulunmadığı gibi, davalı süresinde yetki itirazında bulunarak davanın usulden reddini talep etmiştir.
Yetki ve dava hakkı HMK’nın114/1-a ve Ç bentlerinde belirtildiği üzere dava şartı olup, bu şartın eksik olması halinde dava görülemez. Mahkememiz de işbu davaya bakmaya yetkili olmadığı anlaşıldığından davanın usulden reddine karar vermek gerektiği vicdani kanaat hasıl olmuş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davacının davasının Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunmaması dolayısı ile dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine,
2-Peşin yatırılan 1.270,33TL harçtan, alınması gereken 44,40TL harcın mahsubu ile artan 1.225,93TL harcın kararın kesinleşmesi ve istek halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-AAÜT gereğince hesaplanan 2.725,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Karar kesinleştiğinde verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına,
6-Dosyada artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
İlişkin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/11/2019

Başkan …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Üye …
e-imzalıdır
Katip …
e-imzalıdır