Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/150 E. 2020/479 K. 13.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/150 Esas
KARAR NO : 2020/479 Karar

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 09/09/2019
KARAR TARİHİ : 13/10/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …, Davalı …Ş.’ye faaliyet alanları olan bilişim sektöründe senelerce teknik danışmanlık hizmeti verdiğini, bunun karşılığında da her ay davalı şirket tarafından kendisine hizmet bedeli banka kanalıyla yatırıldığını, müvekkili tarafından tüm fikri mülkiyet haklarının kendisine ait olan ürün davalı’ya kullandırıldığını, yazılımın müvekkiline ait olduğu … 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … D. İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu ile hukuken de sabit hale geldiğini, müvekkilinin yasal haklarının saldırılmasına yol açan olaylar sebebiyle Davalı …Ş’ye hizmet vermeyi bırakmadan evvel Müvekkili aylık 17.500,00 TL hizmet bedeli aldığını, 2018 haziran ayı hizmet bedelinin Davalı tarafından ödenmediğini, davalı şirkette görev yapan diğer ortak … idari ve finansal konularda yürüttüğü faaliyetler için Müvekkilinin aldığı rakamdan çok daha yüksek bir bedel olan 20.000,00 TL + 6.300 GBP (İngiliz Strelini) tutarının kendisine ödenmesine karar verdiğini, kendi hizmet bedelini Davalı şirketten kendi şahsi hesabına bu tutar ve hatta üzerinde yatırdığını, müvekkil ile davalı arasında işveren-işçi ilişkisi olmadığını, müvekkili tarafından haziran ayı teknik danışmanlık hizmet bedeline ilişkin … 22. İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasından davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, takibe haksız ve mesnetsiz şekilde itiraz edilerek takibin durdurulduğunu, bu sebeplerle, müvekkillerinin takibe konu esas alacağının tüm faiz ve ferileriyle birlikte tahsili için davalı borçlunun haksız, yasal dayanağı bulunmayan itirazının iptali ile takibin tüm ferileriyle birlikte devamına, itirazın kötüniyetle, haksız, dayanaksız, zaman kazanmak gayesiyle, borcunu, neyi ifa etmediğini ve bunun maddi karşılığının ve verdiği zararın boyutlarının ne kadar yüksek olduğunu bilebilecek durumda basiretli tacir olmasına rağmen ödeme emrine itiraz ederek takibi durduran davalının, müvekkilinin likid, tartışmasız, ikrar olunmuş, belirli ve muaccel hale gelmiş olan alacağına kavuşmasına engel oluşu sebebiyle %20’den az olmayan icra ve inkar tazminatına hükmedilerek, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … A.Ş. Müşterilerine kesintisiz ve güncel yazılım versiyonları ve bunlara ilişkin anlık destek sunabilmek amacıyla kendisine ait yazılım kodlarını, kiraladığı sistemlerde tuttuğunu, ve müşterilerine bu yazılımlara ilişkin kullanım hakkını basit ruhsat olarak kiralayarak sunduğunu, tarafların öncelikle video platform gelirleri üzerinden gelir ortaklığına yönelik bir anlaşma yaparak çalışmaya başladıklarını, daha sonra anlaşmaya ilişkin gelir paylaşımı gereği davacı tarafa ödenecek tutarın davacı tarafça yeterli bulunmadığı için kendi isteği ve talebiyle ve aşağıda ispatlanacağı üzere bordrolu olarak çalışılmaya başladığını ve ekipteki pek çok çalışanı ile taraflar arasındaki anlaşmaya konu yazılım üzerine çalışmalar gerçekleştiğini, müvekkili şirket bünyesinde 01/12/2014-28/06/2018 tarihleri arasında bordrolu bir çalışan olarak görev aldığını, ilerleyen zamanlarda tüm fikri hakları detaylı incelendiğinde müvekkili şirkete ait olan yazılım davacı tarafından şifrelenmesi eylemlerinde bulunulmasıyla iş akdinin sona erdiğini, davacının dava dilekçesinde hem müvekkili şirket nezdinde ortak olmamasına rağmen ortak olduğunu hem de yine öyle olmamasına rağmen dışarıdan yazılım destek hizmeti verdiğini iddia ederek birbiri ile çelişen beyanlarda bulunduğunu ve bu beyanlara istinaden müvekkili şirketten alacaklı olduğunu herhangi bir hukuki temele dayanamadan iddia ettiğini, müvekkilinin ise haklı olarak davaya konu icra takibine itiraz ettiğini, bu nedenlerle mahkemenin görevsizliğine, davacının haksız ve hukuka aykırı davasının reddine, müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takibinin iptaline, takibin haksız ve kötü niyetli olan davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilerek tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesine talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Huzurdaki dava hukuki niteliği itibari ile; İİK.nun 67.maddesinde düzenlenen itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık davacı ile davalı arasındaki ilişkinin danışmanlık sözleşmesine mi iş sözleşmesine mi dayandığı, davacının sözleşmeden kaynaklı olarak alacaklı olup olmadığı, davalının şirket ortağı olup olmadığı, davacının davalı şirketten alacaklı olup olmadığı icra takibine yapılan itirazın haklı olup olmadığına ilişkindir.
Davanın itirazın iptali davası olması sebebi ile öncelikle itirazın yapıldığı icra dosyası mahkememiz dosyası arasına alınmış, yapılan incelemede … 22. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, dosyamız davacısının alacaklı, dosyamız davalısının borçlu olduğu, dava değerlerinin aynı olduğu, davalı vekili tarafından süresinde ve geçerli bir şekilde itiraz dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin ön inceleme duruşmasında görev dışındaki dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiş, tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktaları belirlenip tahkikat aşamasına geçilerek deliller toplanıp bilirkişi raporu alınmak suretiyle görev hususunun belirlenmesi yoluna gidilmiştir.
SGK’ya müzekkere yazılarak davalının işveren kayıtları istenmiş, SGK tarafından 12/02/2020 tarihli cevap ile davalının işveren sicil bilgileri mahkememize sunulmuş, bilgilerden davalı şirketin tek ortaklı limited şirket olduğu ve tek ortağının da … olduğu görülmüştür.
Uyap sistemi üzerinden davacının SGK kaydı araştırılmış, 29/11/2019 tarihli sorgulamada davacının davalı şirket nezdinde SSK çalışan kaydı bulunduğu ve 29/06/2018 tarihinde iş yerindeki görevinin sonlandığı, bu tarihten sonra BAĞKUR kaydının bulunduğu anlaşılmıştır.
Vergi Dairesi’nden verilen 11/12/2019 tarihli cevapta davacının … Ltd. Şti adlı şirket ile… Şti adlı şirketlerin ortağı olduğu belirtilmiş, şahıs şirketi bulunmadığı ve başka bir şirkete ait ortaklığının bulunmadığı belirtilmiştir.
Mahkememizce resen görevlendirilen mali müşavir bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 16/09/2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “Davalı tarafından düzenlenen faturaların ve personel işlemlerinin yasal defterlerinde yer aldığı, defterlerin yasaların emrettiği şekilde tutulduğu, personelle ilgili kamu kurum ve sosyal güvenlik kurumlanna yapılması gereken bildirimlerin süresinde yapıldığı, davalı lehine delil olma kuvvetine sahip olduğu, davacının davalı ile aralarındaki ücret ilişkisine istinaden verdiği hizmetin karşılığı olarak davalının kanun gereği sosyal güvenlik kurumuna ve mali idareye bildirimlerde bulunduğu, davacının davalıya ücretli olarak hizmet verdiği haziran 2018 ayı maaşını almadığı, alacağının muaccel alacak olduğu ve davalının kanuni defterlerinde de davacının dava tutarı kadar alacaklı olduğu, davacının ücret (işçi) alacağı olduğundan 30.6.2018 tarihinden itibaren davalı yandan 17.068,88 TL alacaklı olduğu…” mütalaa edilmiştir.
Mahkememizce bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş davacı tarafça 09/10/2020 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunulmuş, beyanda raporun bilirkişinin görev alanı dışında olduğu, müvekkilinin işçi olarak gözükmesinin davalıya olan güvenden ve projeden kaynaklandığını, müvekkilinin aslında işçi statüsünde olmadığını, davacının alacaklı olduğunun net olduğunu ve raporda da tespit edildiğini, ancak raporda davacının işçi statüsünde olduğuna dair tespitlerin hatalı ve yanlı olduğunu, dosyadaki deliller değerlendirilmeksizin hazırlandığını, nesnellikten ve objektiflikten uzak olduğunu bu nedenle yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasını etmiştir. Davalı tarafça 30/09/2020 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunulmuş, dilekçede raporda davacının davalı şirket nezdinde işçi statüsünde çalıştığı, davacının çeşitli adlar altında istediği ücret taleplerinin aslında işçilik alacağı olduğunu, mahkemenin görevsiz olduğunu veiş mahkemelerinin görevli olduğunu ifade etmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” şeklindedir.
Aynı kanunun 4. Maddesi “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;… öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” demek sureti ile ticari dava kavramını açıklamıştır.
Kanunumuzun 4. Maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan davalar doktrinde mutlak ticari dava olarak isimlendirilir. Kanunda belirtilen mutlak ticari davalar ile bir ticari işletme ile ilgili olması şartıyla havale vedia ve telif hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar dışındaki bir uyuzmazlığın ticari dava sayılabilmesi için ; her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda da uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gereklidir.
Bu açıklama ışığında dosyaya bakıldığında; davalının ticari şirket, davalısının ise gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık davacının davalı nezdindeki çalışmasının niteliğine dairdir. İş sözleşmesi; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8. Maddesinde “bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşme” olarak tanımlanırken, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 393. maddesinde hizmet sözleşmesi “işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmış ve İş Kanunu’ndan farklı olarak iş görme ve ücret unsurunun alt unsurları vurgulanarak açıklanmıştır.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kuruluş Kanunu’nun görev başlıklı 5. maddesinde “İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıkların… ilişkin dava ve işlere bakar” denilmiştir.
Dosya kapsamında davacının davalı şirket nezdinde çalıştığı döneme ait SGK bildirimlerinin yapıldığı; vergi kayıtlarında davacının dava dışı iki şirkette ortaklığının bulunduğu ancak davalı şirkette ortaklığının bulunmadığı, şahıs şirketinin bulunmadığı, davalı şirketin tek ortağının %100 hisse ile … olduğu; davalı şirketin ticari defterleri üzerinden yapılan incelemelerde davacının işçi olarak yer aldığı, SGK mevzuatından kaynaklanan bildirimlerin zamanında yapıldığı, davacının (maaş olmadığı ancak) ortaklık geliri olduğunu belirttiği döneme dair herhangi bir gelir beyannamesi vermediği, davalı tarafça davacıya yapılan ödemelere ilişkin banka dekontlarında açıkça bedelin maaş olarak gönderildiğinin yer aldığı anlaşılmakla davalı ile davacı taraf arasındaki ilişkinin yukarıda tanımı verilen iş ilişkisi olduğu kanaatine varılmıştır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır. Hal böyle olunca, mahkemece; uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik nedeniyle HMK’nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan İSTANBUL İŞ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
4-HMK 20.maddesi gereğince; karar tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtaratına,
Dair; taraf vekillerinnin yüzülerine karşı, tebliğden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF kanun yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.13/10/2020

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır