Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/143 E. 2019/15 K. 23.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/143 Esas
KARAR NO : 2019/15

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/09/2019
KARAR TARİHİ : 23/09/2019

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davalı tarafından müvekili aleyhine … 14. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, müvekkilince söz konusu icra takibi sebebiyle davalıya 28/03/2018 tarihinde havale yolu ile 15.500,00-TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin davalıya ödeme yapmasına rağmen söz konusu ödemeyi icra dairesine bildirmediğini ve müvekkili aleyhine icra işlemlerine devam ettiğini, müvekkili icra dosyasındaki borcunun tamamını kapatmak istediğinde davalıya ödemiş bulunduğu 15.500,00-TL tutarı davalının icra dosyasına bildirmemesinden dolayı dosya borcunun tamamını ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin ödemiş olduğu 15.500,00-TL tutarını faizi ile birlikte tekrar ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin icra dosyasını kapatmak için 29.067,727-TL ödemesi gerekir iken davalının yapılan ödemeyi bildirmemesinden kaynaklı olarak 51.173,47-TL ödemek zorunda kaldığını, icra takibinin 10/10/2017 tarihinde 5.922,28€ alacak miktarı olarak açıldığını, ve söz konusu tarihte 1€=4,2103-TL olmasından kaynaklı olarak 5.922,28€*4,2103=24.934,58-TL olarak belirtildiğini, müvekkilinin 28/03/2018 tarihinde 15.500,00-TL ödeme yapması değerlendirerek 28/03/2018 tarihinde 1€=4,96-TL den heseplanarak 28/03/2018 tarihinde takipte kesinleşen miktar 5.922,28€*4,96-TL =29.374,508-TL olduğunu, 28/03/2018 tarihine kadar takip talebinde belirtildiği gibi Merkez Bankası Azami Mevduat Faiz oranına göre faiz hesaplandığında 761,63-TL kadar faiz çıktığını, bakiye borcun 29.374,508-TL+761,63-TL=30.136,13-TL olduğunu, müvekkilinin ise 30.136,13-TL olan bakiye borcun 28/03/2018 tarihinde 15.500,00-TL kısmını davalıya havale yaparak ödediğini, ve iş bu sebeple de söz onusu borcun 14.636,130-TL olarak kaldığını, ödeme yapılan tarihteki 1€=4,96-TL olmasından kaynaklı olarak kalan borç € cinsinden hesaplandığına 2.950,83€ bulunduğunu, müvekkilinin 07/06/2019 tarihinde … 14. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına 51.173,47-TL olarak yapmış olduğu ödeme değerlendirilecek olursa, müvekkilinin davalıya 28/03/2018 tarihnde yapmış olduğu ödeme davalı tarafından icra dosyasına bildirilmiş olsaydı borç 5.922,28€*6,5536-TL=38.812,25-TL değil 2.950,83€ *6,5536-TL=19.336,78-TL olması gerektiğini, 19.336,78-TL’lik bakiye borcunda takip talebinde belirtildiği gibi merkez bankası azami mevduat faiz oranına göre faiz hesaplandığında 3.496,41-TL kadar faiz çıktığını, müvekkili davalının kısme ödemeleri vaktinde icra müdürlüğüne bildirmemesinden kaynaklı olarak 07/06/2019 tarihinde 38.812,25-TL takiple kesinleşen miktar, 3.351,91-TL tahsil harcı bakiye harç oranı(9,10), 31,40-TL başvurma harcı miktarı, 4.619,35-TL vekalet ücreti miktarı, 3.859,96-TL toplam faiz miktarı, 318,60-TL masraf miktarı olmak üzere toplamda 51.173,47-TL ödeme yaptığını, 31.334,670-TL ödeme yapması gerekirken davalının 19.838,80-TL fazla ödeme yapmasına sebep olarak haksız kazan sağladığını, davanın kabulüne karar verilmesini, müvekkilinin cebri icra tehdidi altında tekrar ödemek zorunda kaldığı 19.838,80-TL’ nin ödeme tarihi olan 07/06/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte istirdadına karar verilerek masrafın ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
Dava şartı gereği, dava açılış tarihi olan 09/09/2019 tarihinde arabuluculuğa başvurulmadığı anlaşılmış olup, davacı vekilinin 20/09/2019 tarihli dilekçesi ile mahkememiz tensip tutanağının 19/09/2019 tarihinde taraflarına tebliğ edildiği, aynı gün arabuluculuğa başvurulduğu ve ilk oturumun 25/09/2019 tarihinde gerçekleşeceğinden bahisle arabuluculuk tutanağın sunmak üzere ek süre talep edildiği görülmüştür.
01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre; ” MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile “Dava şartı olarak arabuluculuk
MADDE 18/A- (1) İlgili Kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükümlerinin cari olduğu tespit edilmiştir.
TTK nun 3.kitabında düzenlenen kıymetli evrakla (TTK madde 645-849) ilgili ticari davalar mutlak ticari dava niteliğindedir. Bu davalar tacir olup olmadıklarına ve uyuşmazlığın ticari işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava olarak kabul edilir. Kıymetli evrakla ilgili ticari davaların niteliği gereği, taraflar dava konusu hak üzerinde çoğunlukla serbestçe tasarruf edebilmektedirler. Dava arabuluculuğa el verişli olmakla beraber dava şartı arabuluculuk kapsamında kalabilmesi için uyuşmazlık konusunun para alacağının ödenmesine ilişkin olması ve talep sonucunun tazminat veya alacağa ilişkin olması ya da her ikisini birlikte içermesi gerekir. Çek ve bono ile ilgili ticari davalar ise çoğunlukla menfi tespit talepli olarak ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar davacı eldeki menfi tespit davasında zorunlu dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmadığını ileri sürmüş ise de, TTK nun 5/A maddesindeki düzenleme ile talep sonucuna değil dava konusuna açıkça vurgu yapılarak dava konusunun bir miktar paranın ödenmesi olması şartı aranmış olduğu, menfi tespit davalarının esas itibariyle bir miktar paranın ödemesine ilişkin olmaları da dikkate alındığında dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığının kabulü gerekir. (İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. H.D.nin 28/06/2019 tarih 2019/1734 E. Ve 2019/1521 K. )
Dosyanın incelenmesinde; davacının davalıya, hakkındaki icra takibine vaki alacak nedeni ile haricen ödemede bulunduğu ancak davalının anılan ödemeyi takip dosyasına yansıtmaması nedeni ile fazladan ödeme yapmak zorunda kaldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Dava konusu, fazladan ödeme nedeni ile borçlu olmadığının tespitine yöneliktir. Davanın niteliği gereği ödeme talebi davacı tarafından değil davalı tarafça ileri sürülmekle, bu çerçevede uyuşmazlığın dava şartı olan arabuluculuk kapsamında kaldığı sabittir. Davacı taraf dava dilekçesinden sonra dosyaya sunduğu 20/09/2019 tarihli dilekçesi ile; tensip zaptını 19/09/2019 tarihinde tebellüğ ettiğini ve aynı gün arabuluculuk başvurusunda bulunduğunu ve ilk oturumun 25/09/2019 tarihinde yapılacağını ve bunun için süre talebinde bulunduğunu beyan etmiştir. 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen 5A maddesine göre konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Dava ve 20/09/2019 tarihli delikçe içeriğine göre davacının arabuluculuğa başvurulmadığı sabit olmakla 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A maddesi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-7155 Sayılı Kanunun 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23’üncü maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİ İLE USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 44,40-TL ret harcından peşin alınan 338,80-TL harcın mahsubu ile artan 294,4-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair; tarafların yokluğunda HMK’nın 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda tensiben karar verildi. 23/09/2019

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır