Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1302 E. 2021/859 K. 16.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1302 Esas
KARAR NO : 2021/859
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/12/2019
KARAR TARİHİ : 16/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A. Tarafların Talepleri
Davacı vekili 12/12/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında 25.10.2018 imza tarihli 5 yıl süreli sıvı azot ve ekipman tedarik sözleşmesi ve ekleri akdedildiğini, bu sözleşmeye istinaden davacı şirket tarafından tank demontaj, gaz tesisatı ve … bedellerine ilişkin 3 (üç) adet fatura keşide edildiğini ve davalı tarafa gönderildiğini, davalının sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ödememesi üzerine icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu tarafından icra takibine itiraz edildiğini belirterek icra takibine yapılan itirazın iptali ile davanın kabulü, davalı aleyhine davaya konu meblağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 28/01/2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı yana ikame olan davaya yetki itirazında bulunduklarını, davalı şirketin merkezi Ankara ili … ilçesi olduğunu dolayısıyla yetkili mahkemenin Ankara … Adliyesi Mahkemesi olduğunu, davacının davalı şirkete yapmış olduğu tedarik sözleşmesinden kaynaklanan edimlerini yerine getirdiğini iddia ettiğini iş bu iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacının iş bu hizmetleri verdiğinin ispatının gerektiğini, davalı şirketin davacı yana borcu olmadığı gibi işbu sözde borçtan da doğan ve doğacak faiz borcunun da bulunmadığını, söz konusu hizmetlerin verildiği veya herhangi bir teslim işleminin gerçekleştiğine dair soyut beyanlar dışında herhangi bir delilin dosyada bulunmadığını, davacı yanda iddia edilen hizmetlerin davalı şirkete yapılmadığını dolayısıyla davacı yanca sözde hizmetlere karşılık kesilen fatura alacaklarına dair davalı şirketin bir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
B.Uyuşmazlık, Deliller, Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe
Dava itirazın iptali davasıdır. Dava ve cevap dilekçesi birlikte değerlendirildiğinde uyuşmazlığın davacı ile davalı arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı, davacı tarafın davalı taraftan bu ticari ilişki nedeni ile alacaklı olup olmadığı, davacı taraf alacaklı ise bu alacağın miktarının ne olduğu, alacağın takip tarihi itibari ile likit olup olmadığı, icra inkar tazminatı şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususlarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Davanın itirazın iptali davası olması sebebi ile öncelikle itirazın yapıldığı icra dosyası mahkememiz dosyası arasına alınmış, yapılan incelemede … İcra Müdürlüğü’nün 2019/… Es sayılı dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, icra dosyasında borçlu olarak yer alanın dosyamızda davalı konumunda olduğu, dosyamız davacısının alacaklı, olduğu, davalı tarafından süresinde ve geçerli bir şekilde borca dair itiraz dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
Dilekçeler aşaması tamamlanmakla mahkememizin ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar incelenmiştir. Dava şartlarına ilişkin eksik ve incelenmesi gereken ilk itiraz bulunmadığı anlaşıldıktan sonra tarafların sulh olma imkanı bulunmadığından uyuşmazlık noktaları belirlenip tahkikat aşamasına geçilmiş, taraflar arasındaki sözleşme, ihtarnameler, icra dosyası, yazışmalar, fatura örnekleri, BA BS formları ve örneklerinden oluşan deliller toplanıp sonuca gidilmiştir.
Mahkememizce görevlendirilen mali müşavir … hazırladığı 11.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “davacı tarafın 2018-2019 yılı hesap dönemine ilişkin tutulması zorunlu ticari defterlerinin, kanuna uygun, eksiksiz olarak tutulduğu, açılış ve kapanış onaylarının yetkili makamlarca zamanında yapıldığını, davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan kaydi olarak asıl alacak olarak 83.089,88TL tutarında alacaklı olduğunu, İİK 67/2 maddesi uyarınca takibin fatura ve cari hesaba dayanması bu kapsamda belirlenebilir ve likit olması sebebi ile ayrıca davacının %20 oranında olmak üzere 16.617,97 TL icra inkar tazminatı talebinde bulunabileceğini” mütalaa etmiştir.
Talimat yoluyla … Asliye Ticaret Mahkemesince görevlendirilen mali müşavir … hazırladığı 02/07/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “davanın konusunun atura alacağına ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğunu, davalı tarafın 2019 yılı resmi defterlerinin incelendiğini, … San. Ve Tic. A.Ş.” nin 2019 Yılı Ticari Defterlerinin H.M.K. 222/2. Maddesine uygun olmadığını, bu nedenle sadece fatura kayıtlarının incelenebildiğini, borç/alacak ve diğer hususların tespitine imkan bulunmadığını, davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan kaydi olarak asıl alacak olarak 83.089,88 TL tutarında alacaklı olduğunu” mütalaa etmiştir.
TTK’nın 18. maddesinde tacir olmanın hükümleri arasında sayılan yükümlülüklerin biri de kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmaktır. Defter tutma yükümlülüğü Kanunun 64. maddesinde ayrıca düzenlenerek her tacirin, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorunda olduğu belirtilmiştir.
Her iki tarafın da tacir olması nedeni ile taraf vekillerinin hazır bulunduğu ön inceleme celsesinde tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına, tarafların inceleme gün ve saatinde ticari defterlerini incelemeye esas olmak üzere HMK 222 gereği sunmasına, bu süre içerisinde gereği yerine getirilmediği takdirde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının taraflara ihtarına karar verilmiş ve bilirkişi tarafından ticari defterler incelenmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, tarafların tarafın ticari defterleri ve aldırılan bilirkişi raporundan davacı tarafın ticari defterlerinin sahibi lehine delil vasfında olduğu, davalı tarafın ticari defterlerinin sahibi lehine delil vasfında olmadığı, davalı ticari defterlerinden borç ve alacak tespitinin mümkün olmadığı, davacı tarafça dava konusu edilen faturaların usulüne aykırı tutulan davalı ticari defterlerinde dahi kayıtlı olduğu, taraflar arasında ticari ilişki olduğu, bu ticari ilişkiye dair sözleşme bulunduğu, bu ticari ilişki kapsamında davacı tarafça davalıya likit gaz satıldığı, bu malların davalı tarafça teslim alındığı her iki tarafın gerek dilekçe gerek ticari defterlerinden anlaşılmaktadır. Buna göre ticari defterlerde davacının alacağa konu faturaların kayıtlı olduğu görülmektedir. Ne var ki davalı taraf iade faturası kesildiğini iddia etmektedir.
Davalı tarafça her ne kadar itiraz dilekçesinde böyle bir borcun olmadığı iddia edilmiş ise de davalı tarafça yapılan BA bildirimlerinden davalının ticari defterlerinde davacıdan alınan faturaların kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Her iki taraf BA BS formlarından dava konusu faturaların her iki tarafça da beyan edildiği anlaşılmaktadır. Vergi dairesine bildirim yapıldığından, hizmetin veya malın teslim edilmediğine dair ispat yükü davalı taraftadır. Zira davalı tarafça vergi dairesine ilgili bildirimimin yapılması davacı tarafça teslimin gerçekleştiğine dair karine teşkil eder. “…Davacı tarafın ticari defter ve kayıtların alacağın varlığı hususunda tek başına ispata yeterli değil ise de; davalının bağlı bulunduğu … Vergi Dairesinin cevabi yazısına göre, takibe konu faturanın davalı tarafça beyan edildiği dikkate alındığında bu husus teslime karine teşkil ettiğinden aksi yöndeki iddiayı ispat yükü davalı taraftadır. Davalı taraf, ticari defterlerini ibraz etmemiş, keza istinafa konu iddiası yönünden yargılama aşamasında taraflar arasında süre gelen ticari ilişkideki fatura örneklerini yahut ödeme belgelerini de ibraz etmemiştir. Dosyada mevcut SMM bilirkişi raporunda, salt davacı tarafın ticari defterleri incelenmiş olup takip tarihi itibariyle davacının alacak iddiası yerinde görülmekle davalı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353-1-b-1 maddesi gereğince reddine karar vermek gerekmiştir…” (İstanbul B A M’ nin 30.01.2020 tarih 2017/3832 E., 2020/227 sayılı kararı)
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “ispat yükü” başlıklı 6. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü tutulmuştur. İspat yükünü düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 190. maddesi “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir” şeklindedir. Her somut olaydaki maddi vakıaya göre lehine hak çıkaran taraf ve ispat yükü şekilleneceğinden, maddî hukuk kuralına ilişkin bu vakıaların doğru ve net bir şekilde belirlenerek ortaya konulması gerekmektedir. Maddede aksine düzenleme olmadıkça ibaresi eklendiğinden, kanunda ispat yükü ile ilgili özel bir düzenlemeye yer verildiğinde, ispat yükü genel kurala göre değil de kanunda belirtilen özel düzenlemeye göre belirlenecektir.
Yukarıda BA BS formlarına dair yapılan açıklamalar değerlendirildiğinde davalı taraf borcun sona erdiğini ispat yükü altındadır. Bu noktada iade faturasına değinmek gerekmektedir. Her ne kadar davalı tarafça iade faturası tanzim edilmiş ise de iade faturası düzenlenmesi borçtan kurtulmaya elverişli bir enstrüman değildir. (Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen ve ticari defterlere de işlenen faturadaki alacakla illgili olarak sonradan iade faturası düzenlenmesi, borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. İtiraz süresi geçtikten sonra, iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Ankara BAM 31. HD 2021/451 -2021/746)
Son tahlilde davacının üzerine düşen ispat koşulunu ifa ettiği anlaşılmış, kendi lehine delil niteliği taşıyan ticari defterlerinde davacının alacağının kayıtlı olduğu görülmüş, davalı taraf her ne kadar ticari defterlerini sunsa da sahibi lehine delil niteliği bulunmayan defterleri davacı lehine delil kabul edilmiş, davanın kabulü cihetine gidilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM
1-Davanın KABULÜ ile;
A. … İcra Müdürlüğü’nün 2019/… Es sayılı takibine vaki itirazın İPTALİNE; takibin kaldığı yerden DEVAMINA,
B. İtiraz haksız ve alacak likit olduğundan kabul edilen alacağın %20 nispetinde hesaplanan 16.617,976 TL İcra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya VERİLMESİNE,
2-Alınması gereken 5.675,86-TL harçtan peşin alınan 1.418,97-TL harcın mahsubu ile bakiye 4.256,89-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan 44,40-TL başvuru harcı, 1.418,97-TL peşin harç, 1,400,00-TL bilirkişi ücreti, tebligat ve posta masrafından oluşan 880,00-TL olmak üzere toplam 3.743,37-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 11.601,68-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesi halinde ödeyen tarafa iadesine,
6-Dava açılmadan evvel sonradan haksız çıkan taraftan alınmak üzere suç üstü ödeneğinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
İlişkin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine verilecek bir dilekçe ile … Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/11/2021

Katip …
E-imzalıdır

Hakim …
E-imzalıdır