Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1279 E. 2020/184 K. 30.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1279
KARAR NO : 2020/184

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 03/12/2019
KARAR TARİHİ : 30/03/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …tarafından 30/03/2019 tarihinde müvekkili şirketin… nolu hesabından haksız şekilde ve şirketin muvafakati bulunmaksızın “Periyodik Hizmet Komisyonu” adı altında 10.500,00 TL çekildiğini, davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı şekilde çekilen miktar sonrası taraflarınca Samsun … Nolerliği’nin 18/04/2019 tarih, … yevmiye numaralı İhtarnamesi ile hukuka aykırı biçimde çekilen miktarın müvekkiline iadesinin talep edildiğini, davalı …tarafından ihtarnameye cevap olarak; çekilen tutarın genel kredi sözleşmesi kapsamında çekildiğini, bankanın bu miktarı müvekkilinin muvafakati olmadan çekebileceğini iddia ettiğini, davalı tarafından 27/09/2019 tarihinde tekrar ‘Teriyodik Hizmet Komisyonu” adı altında 10.500,00 TL çekildiğini, çekilen bu miktarın da müvekkilinin herhangi bir izni olmaksızın, hukuka aykırı biçimde çekildiğini, sonuç olarak müvekkilinin hesabından 6 ay içerisinde iki adet ve toplam 21.000,00 TL para çekildiğini, davalı …tarafında müvekkilinin hesabından çekilen tutarın herhangi bir hizmetin karşılığı olmadığını, davalının periyodik şekilde ve aynı miktarda parayı düzenli olarak “Periyodik Hizmet Komisyonu” adı altında çekmekte ve bunun hukuka aykın olmadığını savunduğunu, davalı bankanın müvekkili ile aralarında imzalanan sözleşmenin, TTK hükümleri ve sair diğer hususlar sebebiyle müşterisi olan müvekkiline ücretsiz olarak sağlamakla yükümlü olduğu hizmeti, ayn bir hizmet olarak gösterdiğini ve iddia ettiği bu hizmet karşılığında müvekkilinin hesabından müvekkilinin rızası olmaksızın fahiş miktarda para çektiğini, müvekkili şirketin hesabından çekilen ücretin hukuki bir dayanağı bulunmamakla birlikte, işbu bedelin müvekkili şirketin hesabından otomatik şekilde çekilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, davalı bankanın çekmiş olduğu tutarı otomatik şekilde çekebilmesi için müvekkilinin bu tutarın çekilmesine ayrıca ve açıkça izin vermiş olması gerektiğini, müvekkilinin hesabından çekilen paranın emsal uygulamalara da uygun olmadığını, belirtilen nedenlerle müvekkili şirketin hesabından haksız ve hukuka aykırı şekilde çekilen miktarın faiziyle birlikte taraflarına ödenmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerden dolayı iş bu davayı açma zorunluluğunun hasıl olduğunu, sonuç olarak açıklanan nedenlerle resen belirlenebilir durumlar karşısında; fazlaya dair hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla davalı …taralından müvekkilinin hesabından haksız ve hukuka aykırı şekilde çekilen şimdilik 21.000,00 TL’nin ticari faiziyle birlikte taraflarına ödenmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının tacir olduğunu, tüzel kişiliği haiz bir şirket olduğunu, tüketici hukukundan kaynaklanan haklar tacirlere uygulanmayacağını, söz konusu madde içeriğine göre müvekkil bankanın tahsis edilen krediler üzerinden komisyon alma hak ve yetkisi bulunduğunu, müvekkili bankanın bu hükme istinaden davacı firmaya yönelik olarak yapmış olduğu kredi limiti yenilemesi ve tahsisine istinaden davacı taraftan komisyon tahsil ettiğini, davacı ile müvekkili banka arasında imza edilmiş olan Genel Kredi Sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabi bir sözleşme olduğunu, sözleşme serbestliği ilkesi ve ahde vefa kuralları kapsamında ele alınması gerektiğini, her şeyden önce davacının senelerdir faaliyet gösteren müddebir bir tacir olduğunu, imzaladığı sözleşmenin muhteviyatını bilen, şartlarını tartışabilen bir tacir olduğunu, davacının salt GİŞ koşullarına dayanan talepleri kabul edilebilir nitelikte olmadığını, davacının tacir olup imzaladığı sözleşmenin içeriğine vakıf durumda olduğunu, Genel Kredi Sözleşmesinin imza tarihinden önce davacı yana “Sözleşme Öncesi Bilgi Formu” verilmiş ve kendisi tarafından okunarak, teslim alındığını, ücret uygulamasından önce müşteri bilgilendirmesi yapıldığını, müşteriye bildirimin ulaştığı ilgili ekipten teyit edildiğini, davacıdan tahsil edilen periyodik hizmet komisyonu mevzuat ve sözleşmelere uygun olduğundan iddia ve beyanlarını kabul etmediklerini, davanın reddine karar verilerek, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davalı bankanın “Periyodik Hizmet Komisyonu” adı altında tahsil ettiği iddia olunan tutarın davalıdan alınarak davacıya verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkememizce 27/12/2019 tarihli tensip zaptının 9 numaralı ara kararı ile davacı tarafa arabuluculuk son tutanağının aslını vaya arabulucu tarafından onaylanmış suretini dosyamız sunmak üzere 1 hafta kesin süre verilmiş, tensip zaptı 31/12/2019 Tarihinde davacı vekiline elektronik tebligat yolu ile tebliğ edilmiştir.
Davacı tarafından arabuluculuk tutanak aslı veya arabulucu tarafından onaylınmış örneği dosyamıza ibraz edilmemiştir.
HMK.nun 115/1 maddesi gereğince dava şartları, mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
HMK’ nın 138. Maddesine göre mahkeme, öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir, gerekli görülmesi halinde taraflar bu hususta ön inceleme duruşmasında dinlenebilir.

Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren ve 03/01/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5 inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen maddeye göre; ” MADDE 5/A- (1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 3. maddesinin birinci fıkrasına eklenen cümle ile “Dava şartı olarak arabuluculuk”
MADDE 18/A- (1) İlgili Kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır.
(2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” hükümlerinin cari olduğu tespit edilmiştir.
Somut olayda davacı tarafından, haksız ve hukuka aykırı şekilde kendisinden tahsil edilen meblağın davalıdan alınmasını karar verilmesi isteminde bulunulmuştur. Davacının dava dilekçesinin incelenmesinden dava açılmadan önce arabuluculuk başvurusunda bulunulduğuna ilişkin bir beyan bulunmamaktadır. Mahkememizce davacı yana arabuluculuk başvurusuna ilişkin son tutanağın aslını bir haftalık kesin süre içerisinde mahkememize sunması aksi halde davanın usulden reddedileceği 27/12/2019 tarihli tensip tutanağı ile ihtar edilmiştir. Belirtilen tensip zaptı davacı vekiline 31/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına karşın davacı tarafından arabulucluk başvurusunda bulunulduğuna ilişkin herhangi bir beyanda bulunulmamış, arabuluculuk son tutanak aslı da dosyamıza sunulmamıştır. HMK 138. Maddesi uyarınca bu yöndeki dava şartı noksanlığı hakkında karar verilmesi için de tarafların dinlenilmesine gerek görülmemiştir.
Yukarıda izah edilen nedenler doğrultusunda; davanın 7155 sayılı Kanunun 26. Maddesinde belirtilen yürürlük tarihi olan 01.01.2019 tarihinden sonra açıldığı, zorunlu arabuluculuk durumunun söz konusu olduğu, davacının arabuluculuğa başvurduğuna ilişkin tutanak aslını da verilen kesin süreye rağmen dosyaya sunmadığı anlaşılmakla 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun m.18/A-f.2 hükmü gereğince davanın dava şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-7155 Sayılı Kanunun 20’nci maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen 5/A maddesi ve 7155 Sayılı Kanunun 23’üncü maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’na eklenen 18/A-2 maddesi uyarınca arabulucuya başvurulmadan dava açılmış olması karşısında, davanın Türk Ticaret Kanunu’nun 5/A, 6325 sayılı Kanunun 18/A-2, Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİ İLE USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 54,40-TL ret harcından peşin alınan 358,63-TL harcın mahsubu ile artan 304,23-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 7. maddesi gereğince hesap ve takdir olunan 3.150,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda HMK’nın 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu karar verildi.30/03/2020

Katip …
¸

Hakim …
¸