Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1278 E. 2019/170 K. 03.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1278 Esas
KARAR NO : 2019/170

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/09/2019
KARAR TARİHİ : 03/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan 2019/172 Esas sayılı dosyasından tefrik edilerek yukarıdaki esasa kaydedilen itirazın iptali dava dosyası incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili sunduğu dava dilekçesi ile; Davalı tarafından müvekkili şirketin tesislerine 08/11/2017 tarihinde Sefaköy İşletme Müdürlüğü hizmet sahasında bulunan bölgede yapılan çalışma sırasında müvekkili şirkete ait tesislere hasar verildiğini, müvekkili şirket personelince arızanın giderilmesi ve enerji verilmesine müteakip hasara maruz kalan tesislerin onarımı için kullanılan mazleme ve işçilik gibi bedelleri kapsayan hasar bedeli olan 649,59 TL hasar verenler aleyhine tahakkuk ettirildiğini, davalılar/borçlular tarafından hasar bedellerinin ödenmemesi üzerine borçlular aleyhine 649,59 TL hasar bedeli 11,12 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 660,80 TL’nin tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün …E.sayılı takip dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını ve borçlulara ödeme emri gönderildiğini, borçlular borca faize icra takibine vekalet ücretine itiraz ederek takibin durdurulduğunu, davalı tarafın itirazlarının haksız ve dayanaksız olduğunu, bu nedenle borçlunun itirazının iptaline ve % 20’de aşağı olmamak kaydıyla tazminat hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevabında, 08.11.2017 tarihinde meydana gelen hasarın tazmini için anılan icra takibi başlatılmış ve 05.02.2018 tarihinde tebellüğ alındığını, süresi içinde borca itiraz edildiğini, aynı zamanda yetkili icra dairesi Küçükçekmece icra daireleri olduğundan yetkiye itiraz edildiğini, aynı şekilde itirazın iptali talebinin de Küçükçekmece yargısının bağlı bulunduğu Bakırköy Ticaret Mahkemelerinde ileri sürülmesi gerektiğinden mahkememizin de yetkisine itiraz ettiğini, Belirtilen tarih ve adreste diğer borçlu müteahhit firma tarafından yol tesviye çalışması yapılmış bu esnada Bedaş’a ait kablolara hasar verildiğini Bedaş tarafından yapılan inceleme neticesinde tespit edilerek tutanak altına alındığını, hasarın tazmini hususunda müvekkili kuruma tebliğ edildiğini, ancak ekipleri tarafından mahallinde yapılan keşifte hasar gören kabloların kazı yönetmeliğinde belirtilen esaslar çerçevesinde olması gereken derinlikte döşenmediğini, zemine çok yakın bir derinlikten geçirildiği görüldüğünü, müteahhit firma tarafından yapılan işlemin standart kazı derinliğinde yapıldığını, kabloların derinliği hususunda uyarıcı bir levha/işaret olmadığı, evvelce anılan mahalde kot düşürme işlemi yapılmadığı bilgisi kuruma iletildiğini, bahse konu hasar kurumun yetkisi ve sorumluluğu dahilinde olan bir işin gereği gibi yapmamasından kaynaklandığını, bu nedenle iş bu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Dosya mahkememiz… E.sayılı dosyasından davalı … Belediyesi yönünden tefrik edilerek edilerek mahkememiz 2019/1278 esasına kaydedilmiştir.
Dosya mahkememiz … E.sayılı dosyasından davalı … Belediyesi yönünden tefrik edilerek edilerek mahkememiz 2019/1276 esasına kaydedilmiş, bu dosya üzerinden dava şartı olan yargı yolunun caiz olup olmadığı değerlendirilmiştir.
Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın o hukuk sistemine dahil yargı haklarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel şartlarından olup mahkemece resen dikkate alınması gerekir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Yargı Yolu” başlıklı 125. maddesinin 1. fıkrası “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır” hükmünü, son fıkrası ise “İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” düzenlemesini içermektedir.
İdare hukukunda idarenin iki tür sorumluluğu kabul edilmektedir. Biri idarenin özel hukuk ilkeleri doğrultusunda yaptığı sözleşmelerden kaynaklanan özel hukuk sorumluluğu; diğeri ise, idarenin idare hukuku ilkeleri doğrultusunda yapmış olduğu sözleşmeler ve idarenin her türlü işlem ve eyleminden kaynaklanan kamu hukuku ilkeleri doğrultusunda oluşmuş idare hukukuna özgü sorumluluk türüdür. İdarenin kişilere verdiği zararları tazmin yükümlülüğü, idarenin “hizmet kusuruna (kusurlu sorumluluk)” ve “kusursuz sorumluluğuna” dayanmaktadır.
İdarenin kusura dayanan sorumluluğu, uygulamada “hizmet kusuru” kavramı ile anlatılmaktadır. Hizmet kusurunun tam ve kapsamlı bir tanımını yapmak zor olmakla birlikte genel olarak doktrinde hizmet kusuru; idarenin ifa ile mükellef olduğu herhangi bir kamu hizmetinin kuruluşunda, düzenlenmesinde veya teşkilatında, bünyesinde, personelinde yahut işleyişinde bir takım aksaklık, hukuka aykırılık, bozukluk, düzensizlik, eksiklik, sakatlık veya ihmalin ortaya çıkması, şeklinde tanımlanmaktadır (SARICA Ragıp, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, “Hizmet Kusuru ve Karakterleri”, Y. 1949, C. 15, S. 4, s. 858; ATAY Ender Etem, İdare Hukuku, Ankara 2006, s. 571; YILDIRIM Turan, İdari Yargı, İstanbul 2008, s. 253 ).
Hizmet kusurunun üç durumda varlığı hem yargı içtihatları hem de öğreti tarafından kabul edilmiştir. Bu üç durum; hizmetin hiç işlememesi, hizmetin geç işlemesi ve hizmetin kötü işlemesidir.
Buna göre idare kural olarak yürüttüğü kamu hizmeti ile nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasının “b” bendi gereğince “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar” idari yargı yerinde tam yargı davası açabilecektir. Yine İYUK 15/I-a maddesinde ise, adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği de hükme bağlanmıştır.
Davacı, davalı … Başkanlığını hizmet kusuru nedeniyle dava etmiştir.
Kamu hizmeti görmekle yükümlü olan belediyeler, kamu hizmeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi değildirler. Kamu tüzelkişilerinin yasalar tarafından kendilerine verilen görev ve yetkilerin kullanılması sırasında oluşan zararlar niteliği itibariyle hizmet kusurundan kaynaklanan zararlar olup, bu zararların tazmini amacıyla hizmet kusurlarına dayalı olarak İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanun’un 2. maddesi hükmü uyarınca idari yargı yerinde tam yargı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunludur.
Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi huzurdaki uyuşmazlık ile aynı nitelikteki benzer bir olayda “Davalı … kamu kurumu niteliğinde olup; dava konusu zarar kamusal görevin yerine getirilmesi sırasında meydana gelmiştir. İdarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı; İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince İdareye karşı, idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden (re’sen) dikkate alınır. Mahkemece, davalı … hakkında yargı yolu yönünden dava dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde içtihatta bulunmuştur.
Bu açıklamalar ışığında dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; açılan davanın idarenin kamu hizmetini yerine getirirken davacı şirkete ait tesisata zarar verdiği iddiası ile ikame edilen işbu davanın idari yargı yolunun görev alanı içinde olduğu anlaşıldığından mahkememizin yargı yolu bakımından görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermek gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM / Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Açılan davanın idari yargı yolunun görev alanı içinde olduğu anlaşıldığından mahkememizin yargı yolu bakımından görevsizliği nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan usulden REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca belirlenen ve alınması gereken karar ve ilam harcı olan 44,40 TL’nin, peşin harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/2 maddesi gereği gereğince hesaplanan 660,80 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair; davacı ve davalı tarafın yüzüne karşı, malvarlığına ilişkin davalarda 6763 sayılı kanununun 41. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK md. 341/2. maddesi gereğince dava miktarı veya değeri kesinlik sınırında kaldığından KESİN olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/12/2019

Katip … Hakim …
¸e-imzalıdır ¸e-imzalıdır
5070 Sayılı Kanun gereğince e-imza ile imzalanmıştır.