Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1264 E. 2020/348 K. 17.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1264
KARAR NO : 2020/348

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/11/2019
KARAR TARİHİ : 17/07/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Tarafların İddia ve Talepleri
Davacı vekili 28/11/2019 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili sigorta şirketinin sigortalısı dava dışı …’a dairesinde davalı şirkete ait tesisatın patlaması nedeni ile hasar meydana geldiğini, hasarın davalının ihmalkarlığı ve dayanıksız iş yapması nedeni ile ortaya çıktığını, sigortalıya 1.984,00-TL ödeme yapıldığını, TTK 1472 gereği sigortalıya halef olunduğunu, ödenen bedelin tahsili amacıyla icra takibi başlatıldığını, davalının haksız olarak itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini ve davalının %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili 06/01/2020 tarihli cevap dilekçesinde idari yargının görevli olduğunu, arabuluculuktan davanın reddinin gerektiğini, davalıya husumet yöneltilemediğini, zaman aşımı ve hak düşürücü süre itirazlarının bulunduğunu, davacının tek taraflı hazırladığı belgelere dayandığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, …yönetmeliği 49ğ bendine göre dava dışı şahsın sorumlu olduğunu, mevcut deliller ile davalının kusurlu olduğu kanaatine varılamayacağını, zararın meydana gelmesinin bina sahiplerinin imar yönetmeliğine aykırı davranmalarından kaynaklandığını, binanın projeye uygun yapılmadığının, kusurun araştırılması gerektiğini, faizin ödeme tarihinden itibaren istenilemeyeceğini, idari kayıtların delil niteliği taşıdığını ifade ederek davanın reddini talep etmiştir.
2- Değerlendirme ve Gerekçe
Davanın itirazın iptali davası olması sebebi ile öncelikle itirazın yapıldığı icra dosyası mahkememiz dosyası UYAP sistemi üzerinden incelenmiş, yapılan incelemede İstanbul… İcra Müdürlüğü’nün… esas sayılı dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, dosyamız davacısının alacaklı, dosyamız davalısının borçlu olduğu görülmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” şeklindedir.
Aynı kanunun 4. Maddesi “Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;… öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.” demek sureti ile ticari dava kavramını açıklamıştır.
Kanunumuzun 4. Maddesinde tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın ticari dava sayılan davalar doktrinde mutlak ticari dava olarak isimlendirilir. Kanunda belirtilen mutlak ticari davalar ile bir ticari işletme ile ilgili olması şartıyla havale vedia ve telif hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklar dışındaki bir uyuzmazlığın ticari dava sayılabilmesi için; her iki tarafın tacir olması ve aynı zamanda da uyuşmazlığın da her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bulunması gereklidir.
Bu açıklama ışığında dosyaya bakıldığında; tarafların her ikisinin de tacir sıfatını hazi olduğu görülmektedir. Her ne kadar davalı bir kamu kurumu olsa da haksız fiillerinden dolayı tacir gibi sorumlu olacağı Yargıtay içtihatlarıyla da müstakar bir biçimde kabul edilmektedir. Ancak savanın niteliği itibariyle TTK 1472. Maddesine dayandığı, davacının sigortalısına halef olduğu anlaşılmaktadır. Davacı …, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 22.3.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında bu husus “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir tüketici dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır.
Davacı … sigortalısının ise gerçek kişi olduğu anlaşılmaktadır. Dava haksız fiilden kaynaklanan alacak için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davası olup kanunda belirtilen mutlak ticari davalardan değildir. Mutlak ticari dava olmadığı anlaşılan davanın her iki tarafının ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Davalı tarafın tacir olduğuna şüphe yoktur. Yukarıda belirtildiği üzere davacı şirket sigortalısının ticari işletmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlık da söz konusu olmadığından davamız nisbi ticari dava da değildir.
Hal böyle iken huzurdaki dosyada davacı tarafın tacir olmadığı, bir ticari işletmesi bulunmadığı, dolayısı ile dava konusunun mahkememizin görevli olmasını gerektiren her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirme şartının yerine gelmediği anlaşılmaktadır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
6100 Sayılı Kanunun 2. Maddesinde bulunan “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir” düzenlemesi ile Asliye hukuk mahkemeleri genel görevli mahkeme olarak belirlenmiştir. Davacının sigortalısı ile davalı arasında bir tüketici işlemi bulunmadığına ve haksız fiil nedeni ile meydana geldiği iddia edilen bir zarara istinaden dava ikame edildiğine göre uyuşmazlığın çözümünde genel yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu değerlendirilip HMK’nın 114/1-e ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur
HÜKÜM
1-Davacı vekilinin mazeretinin kabulüne,
2-Mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, davanın HMK 114/1-c ve 115/2.maddeleri uyarınca görev yönünden USULDEN REDDİNE,
3-Kararın kesinleşmesine müteakip talep halinde dosyanın görevli olan … ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
4-HMK’nun 331 mad. uyarınca Harç, yargılama gideri ve gider avansının görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya başka bir mahkemede devam edilmediği takdirde talep üzerine harç yargılama gideri ve gider avansı konusunda mahkememizce karar oluşturulmasına,
5-HMK 20.maddesi gereğince; gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmaması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda HMK’nun 341/2 vd. maddeleri uyarınca ve miktar itibarıyla KESİN olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.17/07/2020

Katip … ¸

Hakim … ¸