Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/1086 E. 2020/425 K. 22.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/1086 Esas
KARAR NO : 2020/425
DAVA : İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/10/2019
KARAR TARİHİ : 22/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A. Tarafların Talepleri
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Tic.Ltd.Şti. tarafından … San. Tic. A.Ş, Lehine keşide edilen, sonrasında … San. Tic. A.Ş. Ve davalı şirkete ciro edildiğini, müvekkiline geçen … Şubesine ait 30/11/2016 tarihli 4.000,00 TL bedelli çekin bedelinin tahsili için icra takibi başlatıldığını, bu takibe davalının süresinde itiraz ettiğini, arabuluculuğa başvurulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığını, davalının sebepsiz zenginleştiğini, davalının haksız yere itiraz ederek müvekkilini mağdur ettiğini bu nedenlerle davalının %20 az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini ve itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında bir dönem ticari ilişki olduğunu, davacının alacak ve borçları düşüldükten sonra 2017 yılı sonunda davacının herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde hangi hukuki sebebe dayandığını belirtmediğini, söz konusu sebepsiz zenginleşmenin gerçekleşmesi için müvekkilinin mal varlığında bir çoğalması olması gerektiğini, bu olayda müvekkilinin ticari münasebet sonucunda kendisine çeki cirolayarak davacıya teslim ettiğini, davacının ise ibraz tarihinde bankaya ibraz etmeyerek çekin tahsilini imkansız hale getirdiğini, bu sebeple müvekkilinin mal varlığında oluşan çoğalma ile kendi mal varlığında oluşan azalma arasında bir bağ olmadığını, dava konusu çekin keşide tarihinin 30.11.2016 olduğunu ancak başlatılan icra takibinin mayıs 2019 olduğunu bu nedenle 3 yıl geçtiğini, TBK hükümleri gereği zamanaşımına uğradığını, bu nedenlerle davanın reddini ve davacı tarafı alacağın %20 si uyarınca kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
B. Deliller
Davanın itirazın iptali davası olması sebebi ile öncelikle itirazın yapıldığı icra dosyası mahkememiz dosyası arasına alınmış, yapılan incelemede …. İcra Müdürlüğü’nün 2019/… esas sayılı dosyası ile mahkememiz dosyasının taraflarının aynı olduğu, dosyamız davacısının alacaklı, dosyamız davalısının borçlu olduğu, dava değerlerinin aynı olduğu, davalı vekili tarafından süresinde ve geçerli bir şekilde zamanaşımı itirazını da içerir itiraz dilekçesi sunulduğu görülmüştür.
Mahkememizce resen görevlendirilen mali müşavir bilirkişi … marifetiyle hazırlanan 05.06.2020 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “alacağın zaman aşımına uğramış ve yazılı delil başlangıcı niteliği kazanmış kambiyo senedinden kaynaklandığını, davalı tarafın 2016-2017 takvim yıllarına ait kanuni defterlerinin incelendiğini 07.05.2017 tarihinden itibaren davalının davacıdan 3.899,98 TL alacağının olduğunu ancak dava konusu senedinin davacıya verildiği çekin karşılıksız kaldığı karşılıksız kalan çekin davacı tarafından ilgili dönemde davalıya ihbar edilmediği, 4.000,00 TL karşılıksız çekin davalının kayıtlarına karşılıksız olarak intikal ettirilmediği bu nedenle davacının davalıdan alacağının 100,02 TL olduğunu, davalı ticari defterleri ile muhasebe hesap ve kayıtlarına göre davalının davacıya önden çek vererek sürekli alacaklı durumunda olduğunu, davacının asıl alacak ile faizin toplamı 138,02 TL alacaklı olduğunu ” mütalaa etmiştir.
Mahkememizce bilirkişi raporu taraflara tebliğe edilmiş davacı tarafça 29.06.2020 tarihli dilekçe ile bilirkişi raporuna karşı itirazda bulunulmuş, davanın kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir. Usulüne uygun tebligata rağmen davalı tarafça rapora karşı herhangi bir itiraz ve beyan sunulmamıştır.
C. Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
Huzurdaki itirazın iptali davasıdır. Uyuşmazlık Davacı ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki kapsamında davalının edimlerini ifa edip etmediği, bu nedenle davacının alacağının bulunup bulunmadığı, ihbar sürelerine uyulup uyulmadığı, alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, icra takibine yapılan itirazın haklı olup olmadığı, icra inkar ve kötüniyet tazminatının şartlarının oluşup oluşmadığı hususlarına ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, tarafların dilekçe ve beyanları ile duruşma esnasındaki sözlü açıklamaları, davalının icra dairesine sunduğu itiraz dilekçesi hep birlikte değerlendirildiğinde, davalının taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bulunmadığına dair bir itirazının olmadığı görülmektedir. Bilirkişi raporunda belirtildiği üzere tarafların ticari defterlerinde ticari ilişkinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
TTK’nın 18. maddesinde tacir olmanın hükümleri arasında sayılan yükümlülüklerin biri de bu Kanun hükümleri uyarınca gerekli ticari defterleri tutmaktır. Defter tutma yükümlülüğü Kanunun 64. maddesinde ayrıca düzenlenerek her tacirin, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde ticari işlemleriyle ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak ilişkilerini ve her hesap dönemi içinde elde edilen neticeleri, bu kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorunda olduğu belirtilmiştir.
Her iki tarafında tacir olması nedeni ile 31/01/20120 tarihli tarafların hazır bulundukları celsede tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına, tarafların inceleme gün ve saatinde ticari defterlerini incelemeye esas olmak üzere HMK 222 gereği sunmalarına, bu süre içerisinde gereği yerine getirilmediği takdirde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarının ihtarına karar verilmiştir.
Hazırlanan 30/06/2020 tarihli bilirkişi raporundan ve dosya kapsamından taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığı konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, alacağın zaman aşımına uğramış ve yazılı delil başlangıcı niteliği kazanmış kambiyo senedinden kaynaklandığı, 07.05.2017 tarihinden itibaren davalının davacıdan 3.899,98 TL alacağının olduğunu ancak dava konusu senedinin davacıya verildiği çekin karşılıksız kaldığı karşılıksız kalan çekin davacı tarafından ilgili dönemde davalıya ihbar edilmediği, 4.000,00 TL karşılıksız çekin davalının kayıtlarına karşılıksız olarak intikal ettirilmediği bu nedenle davacının davalıdan alacağının 100,02 TL olduğu, davalı ticari defterleri ile muhasebe hesap ve kayıtlarına göre davalının davacıya önden çek vererek sürekli alacaklı durumunda olduğu, davacının asıl alacak ile faizin toplamı 138,02 TL alacaklı olduğu anlaşılmaktadır.
İtirazın iptali davası İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinden yasal dayanağını almaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 4949 sayılı yasayla değişik “6-İtirazın Hükümden Düşürülmesi” ana başlıklı “A.İtirazın İptali” alt başlıklı 67.maddesinde aynen; “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.”
Hükmüne yer verilmiştir.
Görülmektedir ki, itirazın iptali davası müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan bir eda davasıdır. Madde metninde de açıkça belirtildiği üzere takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı genel mahkemede açılır ve genel hükümlere göre görülür. Alacaklı bu davada genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava etmektedir.
İtirazın iptali davası itirazın hükümden düşürülmesi ana başlığı altında düzenlenmekle takip hukuku içinde ve takip talebiyle sıkı sıkıya bağlantılı ele alınmak gereken, sonucuyla takibin devamına etkili bir dava türü olarak karşımıza çıkmaktadır ve takip talepnamesinde dayanılan borç ve borcun sebebi ile bağlılık asıldır. Öyle ki, genel hükümlere göre harca tabi olan itirazın iptali davasında alacaklı yan isterse takip talebinde bulunurken yatırmış olduğu binde beş harcı geri alabilir ve itirazın iptali davası harcına mahsubunu isteyebilir. (492 sayılı Harçlar Kanunu madde 28/a, 29/I, III).
Bu davada, ispat yükü kural olarak davayı açan alacaklıda olup, alacaklı alacağını ispatla yükümlüdür. Genel hükümler dairesinde her türlü delille ispat edilecek alacak da yine takip talepnamesine konu olan ve borçlu yanca itiraza uğrayan alacaktır. Zira, aynı maddede itirazın haksızlığı borçlu açısından, takibin haksız ve kötüniyetli yapılması da alacaklı açısından tazminat müeyyidesine bağlanmıştır.
Diğer taraftan, kanunun 67.maddesinin son fıkrasında alacaklının itirazın tebliği tarihinden itibaren bir yıl içinde itirazın iptali davası açamamışsa umumi hükümler dairesinde alacağını dava etme hakkının saklı olduğu ifade edilmiştir. Bu da bir yıllık süre içinde açılan itirazın iptali davası ile süre geçirildikten sonra açılan alacak davaları arasında her ikisi de genel hükümlere tabi olmakla birlikte ispat yöntemleri ve hukuki sonuçları bakımından bir fark olduğunu ortaya koymaktadır. Zira, süresi içinde açılan dava itirazın iptali davasıdır ve itirazın iptali davasının kazanılması halinde borçlunun itirazı iptal edilmiş olur. Bunun üzerine alacaklı itiraz üzerine durmuş olan icra takibine devam edilmesini isteyebilir. Süresinden sonra açılan davada ise itirazın iptali değil alacağa hükmedilmesi istenecektir ve verilen kararın takibe etkisi bulunmamaktadır. Şu durumda itirazın iptali davasında ispat edilecek olanın takibe ve borçlunun itirazına konu alacak olduğu, itirazın iptali davası için bu alacağın sebebinin değiştirilme olanağının bulunmadığında kuşku bulunmamaktadır.
Genel hükümlere göre her türlü ispat olanağının varlığı, takip talepnamesinde yer alan borç sebebinden ve takip dayanağından uzaklaşmak anlamında düşünülmemelidir. Burada sadece icra hakimliğinin dar yetkisi nedeniyle inceleyemediği delillerin genel mahkemede serbestçe ancak borca bağlı olarak ileri sürülmesi olanağının varlığı söz konusu olmaktadır. Şu durumda bizatihi kendisi bir borç sebebi ve dayanağı teşkil eden ancak takipte dayanılmayan faturanın ispat vasıtası olarak itirazın iptali davasında kullanılması davanın açıklanan niteliği ile bağdaşmamaktadır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E:2014/733 K:2016/226)
Somut olayda davacının 4.000,00TL bedelli çeke istinaden takibe giriştiği ve çekin vade tarihinden itibaren faiz işlettiği anlaşılmaktadır. İcra takibi dosyasına yapılan ekler arasında örneği bulunan çekin incelemesinde bankaya ibraz edilmemiş olduğu anlaşılmaktadır.
6102 Sayılı TTK’nın 732. Maddesi aynen “Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar.
(2) Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem, muhataba, yerleşim yerli bir poliçeyi ödeyecek olan kimseye ve düzenleyen, poliçeyi başka bir kişi veya ticari işletme hesabına düzenlemiş olduğu takdirde o kişiye veya ticari işletmeye karşı da ileri sürülebilir.
(3) Poliçeden doğan borcu düşmüş olan cirantaya karşı böyle bir istem ileri sürülemez.
(4) Zamanaşımı süresi, poliçenin zamanaşımına uğradığı tarihi takip eden tarihten itibaren bir yıldır; ispat yükü, sebepsiz zenginleşmediğini iddia edene aittir.” şeklinde düzenlenmiştir.
6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen 82. Maddesi ise aynen “Sebepsiz zenginleşmeden doğan istem hakkı, hak sahibinin geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde zenginleşmenin gerçekleştiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar.
Zenginleşme, zenginleşenin bir alacak hakkı kazanması suretiyle gerçekleşmişse diğer taraf, istem hakkı zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcunu ifadan kaçınabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacının çeke istinaden takibe giriştiği, çekin vadesinin 30/11/2016 olduğu, çekin süresinde ibraz edilmediğinden kambiyo vasfını yitirdiği, TTK’nın 732. Maddesi gereği zamanaşımının çekin ibraz süresi de dikkate alınarak 10/12/2017 tarihinde dolduğu, Borçlar Kanunu’nun 82. Maddesine göre ise zamanaşımının 10/12/2018 tarihinde dolduğu, davacının bu zamanaşımı sürelerini kesmeye yönelik bir işlem gerçekleştirmediği, takibin 30/04/2019 tarihinde başlatıldığı, zamanaşımı sürelerinin takip başlatılmadan evvel dolduğu anlaşılmaktadır.
Tarafların ticari defterlerinden taraflar arasında kambiyo ilişkisinden bağımsız ticari ilişki olduğu anlaşılmakta ise de davacının takip talebinde çeke dayanmış olması, dava dilekçesinde ise çeke dayalı sebepsiz zenginleşmeye dayanması, takip talebinde taraflar arasındaki ticari ilişkiye dayanılmamış olması değerlendirildiğinde gerek 6098 gerekse 6102 sayılı kanunlarda öngörülen zamanaşımı sürelerinin dolmuş olduğu anlaşılmıştır. Nitekim Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin bir kararında da aynı husus vurgulanmıştır. Yüksek mahkeme kararında “Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafın alacağına dayanak gösterdiği 2 adet çekin süresinde bankaya ibraz edilmemiş olması nedeniyle kambiyo senetlerine mahsus takibe konu edilemediği, davacı tarafın alacağının dayanağını TTK 732. madde kapsamında sebepsiz zenginleşme hükümlerinin oluşturduğu, TTK 732/4 maddesi gereğince sebepsiz zenginleşmeye dayalı çekten kaynaklı alacağın 1 yıllık süre içinde talep edilebileceği ancak, söz konusu çeklerin kanunda ön görülen 1 yıllık zamanaşımı süresinden sonra sebepsiz zenginleşme kapsamında alacak davasına konu edildiği gerekçesiyle davanın TTK 732/4 maddesi gereğince zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.” (T.C. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas No: 2018/4368 Karar No: 2019/5684)
Son tahlilde davanın zamanışımından reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın zamanaşımı nedeni ile reddine,
2-Harçlar Yasasına göre alınması gereken 54,40-TL red karar harcının, davacı tarafça peşin yatırılan 58,80-TL harçtan mahsubu ile kalan kısmın talep halinde davacıya iadesine,
3-Yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre 3.500-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-Kullanılmayan gider avansının hükmün kesinleşmesi halinde ödeyen tarafa iadesine,
Dair; davacı tarafın yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, malvarlığına ilişkin davalarda 6763 sayılı kanununun 41. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK md. 341/2. maddesi gereğince dava miktarı veya değeri 5.390,00 TL’ lik kesinlik sınırında kaldığından KESİN olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.22/09/2020

Katip …
e-imzalıdır.

Hakim …
e-imzalıdır.