Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/693 E. 2023/914 K. 28.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/617 Esas
KARAR NO : 2023/913
DAVA : İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/10/2023
KARAR TARİHİ : 28/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan 16/10/2023 tarihli dava dilekçesinde özetle; … ile Belçika vatandaşı … arasında 24.08.2021 tarihinde ekte sunmuş olduğumuz Paya Dönüştürülebilir Borç Sözleşmesi tanzim edildiğini, sözleşmeye göre; borç Alan, aldığı borç parayla Belçikada yenilenebilir enerji ve atık imha teknolojisine sahip bir şirket kuracaktır İşbu amaca inhisar edilmek kaydıyla kurulacak Şirket için Müvekkili tarafından davalıya Sözleşme kapsamında 85.000-€ (Euro) finansman sağlanarak borç para verildiğini, borç para, müvekkil tarafından borçluya tek seferde peşin olarak sözleşmede belirtilen banka hesabına transfer yapmak suretiyle verildiğini, imza tarihinden itibaren 6 ay içerisinde Borç Alan aldığı borcu geri ödemesi gerekmekteyken müvekkiline karşı edim yükümlü yerine getirmediğini, hiçbir şekilde ödeme yapmadığını, borçlu aleyhine …. İcra Müdürlüğü 2023/… E, dosya kapsamında Sözleşmeden doğan 85.000-€(Euro) asıl alacak ve ferileri için takip talebi ve ödeme emrindeki şartlarla tahsili talebiyle örnek 7 ilamsız icra takibi başlatıldığını, takibin durdurulduğunu, bu nedenlerden dolayı; davalı tarafından … İcra Dairesi 2023/… E, sayılı icra takibine yapılan itirazın kısmen (85.000 euro asıl alacak yönünden) iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine takip konusu asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatma hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve karşı vekâlet ücretinin davalıya yükletilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP: Davalı tarafın yurt dışında olduğu anlaşıldığından yurt dışı tebligat işlemi yapılmış olup henüz tebliğ edilemediğinden davalı tarafça davaya cevap verilememiştir.
DELİLLER: 24/08/2021 tarihli Paya Dönüştürülebilir Borç Sözleşmesi, … İcra Dairesi’nin 2023/… Esas sayılı icra dosyası, banka dekontları, ödeme makbuzları, Vergi Dairesi kayıtları, … kaydı, ara buluculuk tutanağı, arabulucu sarf kararı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE :
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanı, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, davacı tarafça davalı aleyhine borç sözleşmesinden kaynaklı alacağa ilişkin başlatılan icra takibine yönelik davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafça paya dönüştürülebilir borç sözleşmesi kapsamında davalıya verilen 85.000-€(Euro) borca ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptaline karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı tarafın yurt dışında olduğu anlaşıldığından yurt dışı tebligat işlemi yapılmış olup henüz tebliğ edilemediğinden davalı tarafça davaya cevap verilememiştir.
Dava konusu olan …. İcra Müdürlüğünün 2023/… Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı davacı … tarafından borçlu davalı … aleyhine paya dönüştürülebilir borç sözleşmesinden kaynaklı alacağa ilişkin 85.000-€(Euro) asıl alacak ve 4.933,73-€(Euro) işlemiş faiz olmak üzere toplam 89.933,73-€(Euro) alacak için adi takip yoluyla icra takibi başlatıldığı, borca süresinde itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği ve itirazın iptali davasının süresinde açıldığı anlaşılmıştır.
HMK’nın 115/1 maddesi gereğince Mahkemeler dava şartının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önüne alınır.
Ticaret Mahkemesinin görev alanını düzenleyen 6102 Sayılı TTK’nın 4 ve 5 maddeleri şu şekildedir:
“MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
MADDE 5- (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
6100 Sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde;
” Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.
TTK’nın 14.maddesine göre “bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463.maddesinde de, önce 17.maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
Gerçekten, 19.02.1986 tarih 19024 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile T.T.K.’nun 1463.maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre;
1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesinin 1.fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar,
2- Vergi Usul Kanunu’na istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Bu kapsamda mahkememizce davacı gerçek kişinin bağlı bulunduğu vergi dairesine yazılan müzekkereye verilen cevap doğrultusunda; davacının ücret kazancı sebebiyle vergilendirildiği bu nedenle tacir olmadığı anlaşılmıştır. Davacının şirket ortaklığı bulunsa da dava konusu alacak ve yapılan işlemin davacının ortağı olduğu şirketlerle ilgili olmaması ve sırf şirket hissedarı olması davacının tacir olduğunu göstermez. Keza … ‘nın cevabi yazısı ile; davacının gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı bildirilmiş olup davacının tacir olmadığı hususunda ihtilaf söz konusu değildir.
Ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a, b, c, d, e ve f bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nın 4. maddesine göre; ticari davaların iki grup altında incelenmesi mümkündür. Bunlar; tarafların sıfatına ve işin ticari işletmeyle ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ticari sayılan davalar (mutlak ticari davalar) ile ticari sayılması için en azından bir ticari işletmeyi ilgilendirmesi gereken davalar ve her iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğan davalar (nispi ticari davalar)dır (ticari Dava, s.8-9 Dr. Levent Börü – İlker Koçyiğit, Ankara 2013).
Mutlak ticari dava; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticari nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticari dava olarak sayılan davalar olup, TTK’nın 4/1. maddesinde a ve f bentlerinde 6 bent halinde sayılan dava türleri mutlak ticari davadır. Örneğin; acentelikle ilgili davalar, deniz ticaretine ilişkin davalar, sigorta hukuku ile ilgili davalar, taşınır rehni karşılığında ödünç verme işlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar, rekabet yasağından kaynaklanan davalar, yayım sözleşmesine ilişkin davalar, kredi mektubu ve kredi emrinden doğan davalar, alım satım komisyonuyla ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar, fikri mülkiyet hukukundan kaynaklanan davalar, borsa, sergi, pazarlar ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalar ve nihayet bankalara ilişkin uyuşmazlıklardan kaynaklanan davalar mutlak ticari davalardır. Bundan başka; özel kanun hükümleri gereği ticari sayılan davalar da bulunmaktadır. Örneğin; Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi gereğince bu kanundan kaynaklanan davalar, İcra İflas Kanunu’ndan kaynaklanan iflasa ilişkin tüm davalar da mutlak ticari dava sayılmaktadır.
Nisbi ticari dava ise; tarafları tacir olan ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nisbi ticari dava olarak adlandırılmaktadır.
Somut olayda dava konusu ihtilaf davacı gerçek kişi ile davalı gerçek kişi arasındaki paya dönüştürülebilir borç sözleşmesi kapsamında davalı tarafa verilen 85.000-€(Euro) alacağa ilişkin olup, her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede verilen borç paranın kurulacak şirkette pay verilmek suretiyle de geri ödemesinin yapılabileceği kararlaştırılmış ise de sözleşme gereği geri ödemenin hisse veya para olarak yapılması hususunun davalı borçlunun takdirine bırakılmış olması dava konusu ihtilafta davacının şirketten hisse talebinin bulunmaması sadece verdiği borç parayı geri istemesi nedeniyle de eldeki dava mutlak ticari davalardan olmadığı gibi, davalının yurt dışında mukim olması nedeniyle davalı yönünden tacir araştırması yapılamamış ancak davacı tarafın Vergi Dairesi ve … kayıtlarına göre davacı gerçek kişinin tacir olmadığı sabit olmakla, dava konusu borç sözleşmesinden doğan alacak her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili ve ticari iş niteliğinde olmadığından somut olayda dava TTK’da yer alan mutlak ticari davalardan da değildir. Bu itibarla davaya bakma görevi genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olup, mahkememizin görev alanında değildir.
Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2- HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına resen karar verilmesine,
3- Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/12/2023

Başkan …
e-imza*
Üye …
e-imza*
Üye …
e-imza*
Katip …
e-imza*

*Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.