Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/406 E. 2023/755 K. 15.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/406 Esas
KARAR NO : 2023/755
DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/07/2023
KARAR TARİHİ : 15/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ın 2010 yılında davalı … ve eşi … … ile … … adlı arkadaşı aracılığıyla tanıştırıldığını, … …’ın müvekkili ve vefat eden eşine … ve … …’ın … adlı kafe kioskları şeklinde frenchise sistemi kurduklarını ve bu … frenchiselerden aylık en az 2.500 TL gelir garantisi sağladıklarını, kendisinin de 3 adet kafe kiosku alarak sisteme dahil olduğunu belirtiğini ve bu sayede müvekkili ve eşini bu işe yatırım yapmaya ikna ettiğini, davalı … ve eşi … …’ın müvekkili ve eşine … Limited Şirketi adı altında kurdukları şirket bünyesinde “…” markası adında taşınabilir fincan şeklinde kiosk kafeler yaptıklarını ve her bir kafe kioskunun tanesinin 55.000 EURO bedelle franchise verdiklerini, bu işin çok iyi bir yatırım olduğunu söylediklerini, davalı ve eşi … …’ın müvekkili ve müteveffa eşine yaptıkları sunumlar ile … adlı portatif kafelerde kahve-çay bilimum meşrubat türü içecek ve hızlı kolay satılabilir tatlı ve tuzlu yiyecek ürünlerini satarak ayda en az 2.500 TL gelir elde etme taahhüdünde bulunduklarını ve bu görüşmeler neticesinde müvekkilinin ve müteveffa eşi … … ile franchise sözleşmeleri imzaladıklarını, bunlar üzerine müvekkili ve eşi 4 adet … Kafe Kiosk’u alarak her biri için 55.000 Euro karşılığı Türk lirası ödediklerini, sürece bu şekilde başlayan müvekkilinin ve eşinin beklentilerinin hiçbir şekilde karşılanmadığını, yatırımcı franchise sistemi bağlamında her ay aylık müvekkili ve eşine bu kioskların kazançlarından net 2.500 TL ödeneceğini sözleşme kapsamında taahhüt ve vaat edilmişken, sürece dahil edildikleri gün itibariyle bu sözleşme şartları hiçbir zaman gerçekleşmemiş olduğunu ve taraflarına hiçbir ay sözleşme taahhütlerinin yerine getirilmediğini, müvekkili ve eşinin uğramış olduğu maddi zararın 220.000 EURO ile sınırlı kalmadığını, davalı ve eşinin müvekkili ve eşine artık bu sistemin bir parçası olduklarını zincirin daha da büyümesi için sermaye yaratmaları gerektiğini, kendilerinin de bu işten karlı çıkabilecekleri vaatleri ve inancıyla kurdukları … Ltd. Şti. şirketi adına ve hesabına, müvekkili ve eşinin malvarlıklarını ipotek ettirmek ve bankadaki oldukça yüklü paralarına bloke koydurmak suretiyle farklı bankalardan krediler kullanmalarını sağladıklarını, müvekkili ve eşinin daha sonra zorluklar içerisinde çekilen bu kredileri ödemek zorunda bırakıldığını, daha sonrasında şirketin iflas aşamasına geldiğini ve bu paraları geri ödeyemeyeceklerini beyan edip müvekkili ve eşini imzaladıkları sözleşme kapsamında ödemiş oldukları franchise bedellerini ve bankalara borçlandırmış oldukları tutarları müvekkili ve eşini ödeme yapmak zorunda bıraktıklarını, tüm bu süreçlerden sonra davalı … ve eşi … …’ın müvekkili ve müteveffa eşi … … ile bir araya geldiğini ve müvekkilim ve eşinin uğramış olduğu tüm maddi zararları kabul ederek ve ödeyeceklerine inandırarak aralarında 30.10.2012 tarihli bir protokol imzaladıklarını, bu protokolün 3 nolu maddesi gereğini müvekkilinin yerine getirdiğini, bu protokole istinaden müvekkili … adına 6 adet her biri 360.000 TL bedelli toplam 2.160.000 TL olacak şekilde senet düzenlediklerini, müvekkilinin tüm bu süreçlerden sonra davalı … ve davalı şirketin avukatı ile whatsapp üzerinden iletişime geçtiğini ve ödeme yapmalarını istediğini, bunun karşılığında kendisine çok az bir tutar ödeyebilecekleri beyan edilince müvekkiliinin bu iletişimi de kestiğini ve sonrasında hukuki süreci başlatma kararı aldığını, tüm bu sebeplerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 25.000,00-TL alacak için borçlunun menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 25.000,00-TL alacaklarının yasal faizi ile birlikte ödenmesi ile birlikte davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanca talep edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, dosyaya dayanak olarak sunulan sözleşmenin 30.10.2012 tarihli olduğunu ve üzerinden 12 yıl geçtiğini, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, dava konusu ticari ilişkinin tarafının dosyaya bizzat davacı yanca sunulan Franchıse sözleşmesinden görüldüğü üzere … … olduğunu, davacı anılan ticari ilişkinin tarafı olmadığı gibi müvekkili …’ın da borçlu ya da yüklenen tarafı olmadığını, davacının … … mirasçısı olarak talepte bulunduğu kabul edilse dahi bu kez da zorunlu dava arkadaşlığı gereği, davanın tüm mirasçılarla birlikte açılması gerektiğinden tek başına davacı sıfatı bulunamayacağını, davacı ile müvekkili arasında ticari ilişki bulunmadığını, dosyaya sunulan Franchıse sözleşmesi de taraflar arasında akdedilmediğinden husumet itirazında bulunduklarını, dava dışı … … ve … … arasında … isimli şirket kuruluşu ile başlayan ortaklığın, dava dışı yatırımcılarla desteklenen ve kurulduğu dönemde ülkenin ticari hayatında parlak çıkış olarak görülen … işletmelerinin faaliyeti ile devam ettiğini, davacı mirasbırakanı ve ticari ilişkinin asıl tarafı olan … … ve davalı eşi ve kendi üzerine şirtetin %25 hissesini satın aldığını, … şirketinin ticari hayatta hızla parlaması ve yükselmesi karşılığında hisselerinin oranını %50’ye çıkarttığını, hem ülkede baş gösteren ekonomik kriz hem de kimi yüklenicilerin ve ortakların üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle başlatılan çalışmalar ekonomik dara girme riski ile karşı karşıya kaldığını, bu esnada … …’ın kanser hastalığına yakalanması ve tedavisinin de zorlu ve masraflı olması karşısında davadışı … … ve … … arasında varılan uzlaşı neticesinde, … … ve eşinin adına alınan şirket hisselerinden kaynaklanan ticari riskin azaltılması için, bir dayanışma örneği sergilenerek, ekonomik zorluğu müvekkilinin ve dava dışı … ‘ın üstlenmesine karar verildiğini, bu karar neticesinde … … ve davacı … üzerlerindeki hisseleri devrettiğini, iyi niyetle başlayan ve … … ve ailesinin ticari bir risk almasını ve borçluların onlara yönelmesini engellemek için yapılan bu devir ile başlayan sürecin maalesef … …’ın hayatını kaybetmesi üzerine kötü niyetli olarak müvekkili karşısına yeni maddi talepler olarak çıkarıldığını, … ve … şirketlerine hizmet sağlayan ve asıl yatırımın merkezi olan 3. kişi ortakların iflas etmesi sonucu, … ve … şirketleri de zor bir döneme girdiğini, bu süreçte dava dışı müteveffa … … ve … …’ın bir araya gelerek, … …’ın ekonomik risk almaması ve borçlardan sorumlu tutulamaması için … …’ın elindeki hisselerin geri alınması böylece şirketten doğacak herhangi bir borç olması halinde tüm riskin sadece … … ve … tarafından üstlenilmesi yönünde ticari hayatta eşine az rastlanır bir destek örneği sergilendiğini, şirketlerin tüm borçları vergi, SGK, personel tazminatları ve yükümlülükleri ve tasfiyeye ilişkin tüm süreçler ve borçların müvekkili ve … … tarafından sözleşmeye uygun olarak ödendiğini ve şirketlerin bu sayede tasfiye sürecine girebildiğini, müvekkili ve dava dışı … …’ın kurulan bu şirketler nedeniyle hiç kimsenin borç altında kalmadan ticari hayatına devam edebilmesi için 2.500.000 TL den fazla şirketlere ait borcu şahsi olarak kapattığını ve taraflar arasında ilişkinin son bulduğunu, … … ve ailesinin hiç bir risk almadan projeden çıktıklarından anılan senetler de takibe konmayarak unutulduğunu ve işlevsiz bırakıldığını, ticari ilişkinin tarafları olan … … ve … …’ın aralarında varılan anlaşmaya uygun davrandığını, bu nedenle de sözleşmelerin asıl tarafı … … tarafından hayatta bulunduğu 10 yıl boyunca ne müvekkilinden ne de … …’dan bu protokol dayanak gösterilerek bir talepte bulunmadığını, eşinin de adına düzenlenen senetlerin takibe konmasına izin verilmediğini, … …’ın hayatını kaybetmesi sonrası eşi olan davacı kötü niyetli ve haksız kazanç sağlamak amacı ile tasfiye olan ticari ilişkin kayıtlar ile yeniden talepte bulunduğunu, … …’ın oğlu …’ın da müvekkilleriyle sürdürülen tüm ticari ilşkinin tanığı durumunda olduğunu, davacı …’ın … …’ın başkaca belgelerini de alacak varmışcasına takibe koymak istediğini, ancak zorunlu dava arkadaşı olduğu, diğer mirasçıların bu haksızlığa izin vermek istemediklerinden icra işlemelerine devam edemediğini, anılan protokolün … … ve eşi davacı …’ı şirket borçlarından kurtarmak ve ileride ortaya çıkacak risklerden kurtarmak amacını taşıdığı bizzat hazırlanan protokol içeriğinden anlaşıldığını, protokolde açıkta … riski olarak 174.240 TL yazıldığını, davacı ve müvekkili arasında ticari ilişki bulunduğu ve protokol ile bir alacak belirlendiği kabul edilse dahi, bu bedelin protokolle belirlenen miktarı aşamayacağı da açık olduğunu, davacı ile müvekkili arasında ne bir ticari ilişki ne de borç bulunmadığını, protokolde de belitildiği üzere davacı … … ve ailesi olarak tasfiyede yer aldığını, müvekkillerince şirketlerin üstlendiği tüm borç kapatılarak şirketler ve imzacı taraflar arasındaki ilişkinin tasfiye edildiğini, tüm bu sebeplerle; davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava; davacının eşi müteveffa … … ile davalı şirket arasında 28/05/2010 tarihinde imzalanan … Ana Franchise Sözleşmesi’ne istinaden davacı … adına 6 adet her biri 360.000,00-TL bedelli toplam 2.160.000,00-TL olacak şekilde düzenlenen senetlerden kaynaklanan Alacak davasıdır.
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önüne alınır.
Ticaret Mahkemesinin görev alanını düzenleyen 6102 Sayılı TTK’nın 4 ve 5 maddeleri şu şekildedir:
“MADDE 4- (1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;
a) Bu Kanunda,
b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde,
c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447,  yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde,
d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta,
e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,
f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde,
öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır.
MADDE 5- (1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.”
6100 Sayılı HMK’nın 2.maddesinde ise Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görev alanı düzenlenmiş olup, bu madde;
“Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” hükmünü haizdir.
Yargıtay 11.H.D.’nin 06/03/2018 Tarih ve 2016/11515 E-2018/1718 K sayılı kararında da vurgulandığı gibi, TTK’nun 12. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” Yine TTK’nun 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır.
TTK’nun 11(1) maddesi kapsamında ticari işletme esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletme olarak tanımlanmış olup, ticari işletmenin ticaret siciline kayıtlı olmaması bu işletme sahibinin tacir sayılmamasını gerektirmez.
Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın dava dışı müteveffa … … ile imzalanan 28/05/2010 tarihli … Ana Franchise Sözleşmesi sözleşme sonucu davacı lehine düzenlenen 2014 ve 2015 vadeli zamanaşımına uğramış delil başlangıcı niteliğinde olan belgelerden kaynaklanmakta olup, uyuşmazlık konusu TTK’da düzenlenmemiştir, ancak taraflardan her ikisinin de tacir olması halinde, davanın nispi ticari dava olduğu kabul edilecek Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olacaktır. Bu nedenle davacının, tacir sıfatını haiz olup olmadığının tespiti gerekmektedir. … Vergi Dairesi Müdürlüğünün 18.08.2023 tarihli müzekkere cevabı ile davacı …’ın 01.01.2017 tarihinden itibariyle elde ettiği kira geliri nedeniyle (GMSİ) dairede vergi mükellefiyeti tescil edildiği, dairemizde ticari, zirai, mesleki vb. kazançtan dolayı mükellefiyetinin bulunmadığının görüldüğü, Gayrimenkul Sermaye İradı mükellefiyetinin dairede halen devam ettiğinin tespit edildiğinin bildirildiği, …’nın 17.07.2023 tarihli müzekkere cevabında; davacı …’ın gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığının bildirildiği, TTK’da yer alan mutlak ticari davalardan olması için her iki tarafın tacir olması ve her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi gerektiğinden somut olayda davacı tarafın tacir olmadığı anlaşılmakla bu itibarla davaya bakma görevi genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesine ait olup, mahkememizin görev alanında değildir.
Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3-Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 15/11/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır

*Bu evrak 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.