Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/704 E. 2023/89 K. 07.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/93 Esas
KARAR NO : 2023/120

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/02/2022
KARAR TARİHİ : 16/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan 13/02/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; … Şirketi’nin uluslararası ticaret alanında faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, pay sahiplerinin; …’ün %35, …’ün %35 ve …’ın %30 sahip olduğunu, …’ün …’in hem pay sahibi hem yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalılardan …’ün hem pay sahibi hem yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalılardan …’in yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalılardan …’ın yönetim kurulu üyesi olduğunu, davalılardan …’ün yönetici olduğunu, ve davalılardan …’ın yönetici olduğunu ve pay sahibi …’e ve …’e zarar veren eylemlerinden doğan sorumluluğu kapsamında Davalı olarak yer verdiklerini, davalıların eylemleri nedeniyle Müvekkil ve … zarara uğradığını ve hala uğramaya devam ettiğini, arabulucukta anlaşamadıklarını, davalı yönetim kurulu üyelerinin birlikte hareket etmeleri nedeniyle zarara sebep olan durumları giderebilmek adına bu yönde bir karar da alınamadığını ve bu anlamda bir kilitlenme durumu olduğunu, …’in pay sahiplerinden …’ün tek başına pay sahibi olduğu …’in, …’e 21.01.2020 tarihi itibariyle 58.318.038 TL borçlu olduğunu, işleyen faiz ile beraber borcun dava tarihi itibariyle güncel meblağı hala ödenmediğini, ilgili borcun … tarafından …’ün sahibi olduğu …’den tahsil edilmemesinde, …’in %35 pay sahibi olan …’ün menfaati olduğunu ve …’in yönetiminde bu kapsamda kendisi tarafından kötüniyetli hareket edildiğini, … tarafından hem Müvekkiline hem de …’e verilen taahhüt uyarınca, ilgili borç …’in varlık satışı yapması durumunda derhal …’e ödenmesi gerektiğini, Söz konusu … varlıklarının satışı 2021 yılı nisan ayında yaklaşık 180 milyon USD bedelle gerçekleşmiş olmasına rağmen borcun ödenmediği ve davalılar tarafından tahsilat çabasına girilmediğini, … tarafından …’ün ilgili taahhütte bulunduğu … tarafından Müvekkiline bildirilen doğrudan taahhüde ek olarak Müvekkil’e bildirildiğini, müvekkili tarafından …’e 2019 yılı içerisinde 6.565.682,30 TL borç verildiğini, …’in defterlerine bu kayıt “Ortaklara Borç … Hesabına” … tarih ve … yevmiye kayıt numarası ile kaydedildiğini, Müvekkil tarafından … 3. Noterliği aracılığı ile keşide edilen… tarihli ve … yevmiye numaralı ve … tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnameler ile söz konusu borcun faizi ile birlikte Müvekkil’e ödenmesi talep edilmişse de … tarafından hala ödeme gerçekleştirilmediğini, sonuç olarak …’in doğrudan ve müvekkilinin doğrudan ve dolaylı zarara uğramasına sebep olduğunu, bu sebeplerden dolayı; Davalı yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerin … Şirketi ve müvekkili …’e yönelik zarar verici iş ve eylemlerinin önlenmesi bakımından … Şirketi yönetiminin Sayın Mahkemece seçilecek bir kayyım veya kayyım heyetine tevdii konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalı yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerinin Müvekkili … ve …’e verdikleri zararların tazmini için şimdilik 50.000 TL …’e ve 50.000 TL Müvekkili …’e olmak üzere 100.000 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işlemiş ve işleyecek ticari faizi ile Davalılar yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerden müştereken ve müteselsilen tahsili ile … ve müvekkil …’e verilmesine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerinden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP : Davalı … vekili tarafından sunulan 23/03/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının şirket zararları için açtığı dava yönünden dava hakkı ortadan kalktığını, bu husustaki davanın usul yönünden reddinin gerektiğini, …’in son olağan genel kurul toplantısının 06/07/2021 tarihinde yapıldığını, davacının da aralarında bulunduğu ortaklar tarafından oybirliği ile davalı müvekkili dâhil tüm yönetim kurulu üyelerinin şirket iş ve işlemlerinden dolayı ibralarına karar verildiğini, … şirketi genel kurulu tarafından verilen ibra kararı hakkında davacı tarafından bu güne kadar herhangi bir iptal davası açılmadığını, davacının davaya konu şahsi ve şirket alacağının tahsil edilmemesini gerekçe göstererek olağanüstü genel kurulu toplantısı talebi üzerine gerçekleştirilen ve davacının da temsil edildiği 03/12/2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında genel kurul tarafından alınan karardan da anlaşılacağı üzere, ibra olgusu bir kez daha teyit edildiğini, anılan genel kurul kararı ile “İlişkili taraf işlemlerinin 06/07/2021 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan ibra kararının bir uzantısı olduğuna” karar verildiğini, şirketin alacağının tahsiline yönelik işlem yapılmaması yönündeki yönetim kurulu olumsuz eyleminin daha önceki genel kurul toplantısında ibra kapsamında kabul ettiğini ve ibra hususunu bir kez daha teyit ettiğini, davacı tarafından bu genel kurul kararı aleyhine de herhangi bir iptal davası açılmadığını, müvekkilinin, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmediğini, görevlerini tedbirli bir yöneticinin göstermesi gereken özenle yerine getirdiğini ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözettiğini, davacının da imzası bulunan iş bu hissedarlar sözleşmesine ve genel kurul kararlarına uygun olarak davrandığını, davacının imzasının bulunduğu hissedarlar sözleşmesine aykırı olacak şekilde, ortağı bulunduğu şirketi, alacağını tahsile zorlaması ve bu yönde bir takım haklar kullanması akde vefa kuralı ile özellikle hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğunu, davacının aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğunu, varsa yönetim kurulu tarafından şirkete verildiğini iddia ettiği zararlardan dolayı bizzat kendisinin de sorumluluğu söz konusu olduğunu, davacının isticvap talebi kanuna uygun olmadığından reddi gerektiğini, davacının kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebi koşulları oluşmadığından reddi gerektiğini, bu sebeplerden dolayı; davacının dolaylı zarara yönelik davasının öncelikle dava hakkının ortadan kalkması nedeniyle usulden reddine, bu talebin kabul edilmemesi halinde esastan reddine, davacının doğrudan zararı nedeniyle açtığı davanın zararın henüz doğmaması nedeniyle usulden reddine, bu talebin kabul edilmemesi halinde esastan reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalı … vekili tarafından sunulan 24/03/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı …’ın … firmasında mali işler müdürü (CFO) olarak görev yaptığını ve bu yüzden genel kurul yönetiminde emir, talimat verme ve tek başına işlem yapma yetkisinin bulunmadığını, Davacı …’ün şirket ve kendisi adına ödenmesini ileri sürdüğü sorumluluk davası tazminatı talep etmesinin mümkün olmadığını ve sadece şirketin zararının tazmin edilebileceğini, hissedar ve/veya hissedarların bu tazmin hakkından kendilerinin yararlanmasının mümkün olmadığını, … A.Ş.’den 58.318.038 TL anapara olan alacağın işleyen faizi genel kurul kararı neticesinde 2021 yılında alacağın tahsilatına ilişkin plan yapılmadığına, genel kurul kararı neticesinde ibraya olumlu oy vermesinden dolayı Davacı …’ün dava hakkının kalktığını, Davacı …’ün dava konusu olan taşınmaza ilişkin kira bedelinin indirilmesi ve kira bedellerinin ödenmemesi konusunda Davalı …’ın yönetim kurulu kararlarına göre hareket ettiğini, Davacı …’ün İsviçre’de ikametgahının olması sebebiyle mevcut uyuşmazlık nezdinde teminat göstermesinin zorunlu olduğunu, davacıya teminat gösterilmesi için ek süre verilmesine teminat göstermezse davanın usulden reddine, Davacının dava hakkı düştüğü için davanın usulden reddine, tazminat ödenmesinin talep edilemeyeceğinden talebin reddine, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine, yargılama masrafları ile vekalet ücretinin davası tarafından ödenmesine, kötü niyetle açıldığı ifade edilen davaya ilişkin davacı aleyhine en yüksek disiplin cezasına hükmedilmesine karar verilmesi talep etmişlerdir.
Davalı … vekili tarafından sunulan 24/03/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı …’ün dava dilekçesindeki taleplerinin açık olmadığını, Davalı …’ün yönetim kurulu üyesi olmadığını, şirketin genel müdürü olduğunu ve … firmasında pay sahibi olmadığını bu yüzden tek başına temsil etme yetkisinin bulunmadığını ve yönetim kurulu kararına göre hareket ettiğini, Davacı …’ün 6.565.685,30 TL verdiği paranın ödenmesine ilişkin Davalı …’ün karar verme ve ödeme yetkisi bulunmadığını, şirketin iflas etmediği sürece Davacının alacaklarına ilişkin yönetim kurulu üyelerine ve yöneticilere sorumluluk davası açamayacağını, Davacının 4 malik olduğu taşınmazın kira bedelini ödemeye yetkisinin olmadığını ve kira bedeline ilişkin Davacının hak sahibi olması sebebiyle ödeme talebinde bulunmaya hak ve yetkisinin olmadığını, Davalının ilgili taşınmaza ait kira bedelinin indirilmesine yönelik yetki ve yükümlülüğünün bulunmadığını, taşınmaza ait pay sahibi sözleşmesine taraf olmadığını, Davalının şirkete ait alacakların tahsiline ilişkin talep etme yükümlülüğünün olmadığına, Davacı …’ün yer aldığı şirket yönetim kurulu kararlarını onayladığı ve kararlara imza attığını bu yüzden davacının kendisiyle çeliştiğini, İsviçre’de ikamet eden Davacı’ya teminat göstermesi için süre verilmesi ve kesin süre içerisinde teminat göstermezse davanın usulden reddine, Davalının hangi eylemle hangi zararların doğduğunu hangi delille ispat ettiğinin sorulması ve kendisine ek süre verilmesine aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine, TTK madde 558/2 çerçevesinde dava hakkı kalktığından davanın usulden reddine, Davacının isticvap yoluyla dinlenerek hissedarı ve Yönetim kurulu başkanı olduğu …A.Ş, … A.Ş., …A.Ş. şirketlerinin …’e ve/veya sonraki maliklere ya da … A.Ş’ye bir kira bedelinin ödenip ödenmediğinin sorulmasına, delillerin toplanmasını takiben, 6.565.682,30 TL alacağın dava açılmadan önce … Bankasına temlik ettiğinden bu talep yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine, aynı talep ve kira bedelinin tahsili talebi yönünden, aktif husumet yokluğuna karar verilmemesi halinde bu talepler sadece … A.Ş.’ye karşı ileri sürülebileceğinden söz konusu mükerrer talepler yönünden davanın bu sefer pasif husumet yokluğu ve mükerrerlik taşıması nedeniyle reddine, hâksız ve hukuka aykırı davanın talepler yönünden ve esastan reddine, yargılama giderleri, harç ve masraflar ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine, Davacının Davalının vekillerine vekalet ücretinin tamamını ödemesine, Davacının en yüksek bedelden disiplin cezasına hükmedilmesin karar verilmesi talep etmişlerdir.
Davalı … vekili tarafından sunulan 24/03/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; …’in …’ten alacağının 2004 başlangıç olup yıllar içinde verilmiş borçlardan oluştuğunu ve bu borç süresince son 11 yılda Davacı …’ün … içerisinde yönetim kurulu üyesi olduğunu, mahkemeden … A.Ş.’ye ihbarının talep edilmesini, yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların Davacı … dahil olmak üzere tüm taraflarca imzalandığını, 2025 yılının sonuna kadar alacağın tahsil edilmeyeceğinin kararlaştırıldığının, kararların oybirliği ile onaylandığının ve davacının alacağın tahsilini 2025 yılının sonuna kadar talep edemeyeceğini, Davacının alacağın tahsiline ilişkin hukuka aykırı davranışı sebebiyle hakkını kötüye kullandığı ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, Davacının şahsi husumet güderek, kendi imzasını inkar ettiği bu yüzden davanın reddine, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğine, Davacı’nın hukuki yarardan yoksun olduğunun açık olması sebebiyle hukuki yarar davasının şart olduğunu, …’in alacağın tahsil edilmemesine ilişkin zarara uğramadığı ve/veya bankalardan kredi kullanmadığını, …’in …’ten alacağı için aylık olarak faiz faturaları kesildiği ve şirketin cari hesabına işlendiğini, bu sebeplerden dolayı …’in zarara uğradığından söz edilemeyeceğini, Davacının …’e verilen borcu TL cinsinden vermesinden ötürü zarara uğradığını iddia etse de verilen borcun TL cinsinden vermesinin davacının kendi tasarrufu olduğunu, bu tutarın TL olarak kalmaya devam ettiğini, bunda davacınında imzasının bulunduğunu, bu hususta müvekkil davalı …’ün kusurundan ve sorumluluğundan söz edilemeyeceğini, …’in …’e borcunun mal varlığı satışı gerçekleştiğinde ödeneceğine dair iddia hakkında hiçbir delil ve taahhüdün bulunmadığını, Davacının kira sözleşmesinin tarafı olmadığını, Davalı …’ün mirasın tamamının paylaştırılması için dava açılmış olduğu ve davanın sonuçlanmadığını, bu konuyu davacının da ikrar edeceğine, Davacı …’ün kira bedelini fahiş bulması ve kira bedelinin indirilmesine ilişkin ibra teklifi sunmamasını, kira bedeline onay veren kişinin bizzat Davacı olduğu ayrıca kira bedelinin fahiş olduğuna dair talebe ilişkin 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, Müteveffa …’ün vefatı sonrasında Davacı … ve Davalı … arasında taşınmazın kime intikal edeceği konusunda ilgili dava sonuca bağlanmadığı için kira bedeli borcunun ödenemediğine ve bu sebeple yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunu gerektiren durum olmadığına, kira bedelinin ödenmemesinin hem Davacı …’ü zarara uğrattığı hem de Davalı Şirketi zarara uğrattığı yönündeki iddiaların asılsız olduğu, mirasın paylaşılması davasında verilecek karara göre taşınmazın kimde kalacağı ve kiranın kime ödeneceğine karar verildiğinde kira bedellerinin ödeneceğini, Davacı …’ün …’in cari hesaplarında alacaklı olarak göründüğü Davacının iddia ettiği tutarın 6.565.682,30 TL olmadığı, daha önce 1.989.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığı kalan borcun 4.576.682,30 TL olduğu, alacaklının da Davacı … değil … olduğu, Davalı …’ün sorumlu tutulmasının hukuken mümkün olmadığı, kusurlu işlem ve eylemlerden söz edilemeyeceğini, Davacı tarafından hukuka aykırı eylem, kusur, zarar ve illiyet bağı ispatlanmadığı sürece yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın ve tazminat talebinin tümüyle reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmişlerdir.
Davalı … vekili tarafından sunulan 24/03/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı …’ün …’ten alacağına ilişkin 2025 yılı içinde alacak kalemleri içinde olduğunu, yönetim kurulu kararının tüm taraflarca kabul edildiği ve davacı taraftan konuyla alakalı talep iletilmediğine, davacının ilgili alacağın tahsilinde yönetim kurulu kararlarında bilgi ve onayının olduğunu, davanın Davacı … ve Davalı … ile aralarının açılmasından kaynaklandığını, yönetim kurulu üyelerine yöneltilen iddiaların asılsız olduğuna, davacının …’den alacağı konusunda uyuşmazlık olduğu, …’in kiracısı olduğu taşınmaz hakkında Davalının kira bedeli belirleme hakkı olmadığını, taşınmaza ilişkin masraflar konusunda Davacı tarafa Mail atıldığını kendisinin henüz maliklerden biri olmadığı için onay vermediği tahliye ve tadilat sürecinin kendi kararı ile akamete uğrattığını, Davalı … tarafından gönderilen ihtarname ile taşınmaza ilişkin herhangi birine kira bedelinin ödenmemesini ihtar ettiğini, davacı taraf ile devam eden uyuşmazlığın müzakere sürecini engellediğini, Davalı … ve diğer yöneticilerin …’i zarara uğratmadıkları ve yöneticilerin kusurunun bulunmadığını ayrıca Davacı yönetim kurulu üyesi olmasına rağmen toplantılara katılmamış ve kusurlu bu hareketi davalılara izafe etmeye çalıştığını, …’e kayyum atanmasının herhangi bir faydasının bulunmadığını, ilgili sebepler neticesinde dava hakkının ortadan kalkması nedeniyle reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin Davacı’ya yükletilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER: Dava konusu şirketin ticari defter ve kayıtları, … Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları, dava konusu şirketin 06/07/2021 tarihli ve 03/12/2021 tarihli genel kurul toplantı tutanakları, dava konusu şirketin yönetim kurulu kararları, ihtarnameler, pay sahipleri sözleşmesi, kira sözleşmesi, … 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyası, … 7. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Değişik iş sayılı dosyası, … 9. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas, 2021/508 Karar sayılı mirasçılık belgesi, … 27. İcra Dairesi’nin … Esas sayılı icra dosyası, tanık beyanı, bilirkişi raporu, hukuki mütalaa, arabuluculuk tutanağı, arabulucu sarf kararı ve tüm dosya kapsamı.
… 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalı … aleyhine açılmış terekenin tespit edilmesi ve aynen paylaştırılması davası olduğu ve dosyanın derdest olduğu anlaşılmıştır.
… 27. İcra Dairesi’nin …Esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı … tarafından borçlu … A.Ş. aleyhine, … 3. Noterliği’nin… tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesine dayanılarak toplam 8.907.561,83-TL alacak için icra takibi başlatıldığı, borçlu davalı tarafından takibe süresinde yapılan itiraz üzerine takibin durdurulmasına karar verildiği, icra takibinin derdest olduğu anlaşılmıştır.
Davacı Tanığı … duruşmada; ” Yaklaşık 8 yıldır … ve … İlaç’ta finans departmanında çalışmaktayım, … İlac’ın … AŞ. ‘den 58 milyon TL ana para faizi ile birlikte 85 milyon TL alacağı olduğunu, fakat bu alacağın tahsili konusunda …’in herhangi bir girişiminin bulunmadığını, bu alacağı tahsil edebilecekken etmediğinden şirketin faiz yüküne maruz kaldığı, ihtiyaçların finansmanı içinde tekrar kredi kullanarak faiz borcu içine girdiğini biliyorum, bu borcun Genel Kurul’a katıldığım için kaydi olarak varlığını biliyorum, … gıdanın bu borcu ödeme gücü vardır, ödeme kapasitesi bulunmaktadır, …’ün herhangi bir varlık sattığımda bu borcu öderim diye sözlü beyanda bulunduğunu bizzat duydum, …’in içinden … varlık satışı olduğunu, bu nedenle de borcu ödeme kapasitesi olduğunu basından da duydum, 09/08/2019 tarihinde …’ün vergi borcunu ödemiştir, bu nedenle şirketten alacağı vardır, miktarı 6.5 milyon TL ana para, faizi ile birlikte 9.5 milyon TL olmuştur, … bu borcun ödenmesini istediğinde ödenmediğini bu nedenle faiz yükünün artarak devam ettiğini biliyorum, şirket sorumluluğu açısından da bu hususta tanıklık ederim, … ilaçın İstinye Merkez binasında kiracı olduğunu, 2018-2019 yılları ve devam eden yıllara ilişkin kira borcunu ödemediğini, 2021’den itibaren ödeyeceğini beyan ettiğini biliyorum, mülk sahibinin vefat etmesinden dolayı kime ödeyeceğini bilmediğinden dolayı tevdi mahalline dahi gidilmediğini biliyorum, kaldı ki mirasçılar belirlidir, ödenmesi gereken yer de belirlidir, bu şekilde kira borcu ödenmeyerek artan faiz borcu yüklenilmektedir, … aynı binada alt kiralama yapmak sureti ile sucuk ve mantı üreten bir firmaya alt kiralama yaparak sözleşmeye aykırı şekilde hareket etmiştir. Yönetim Kurulu üyelerinin alt kiralamaya ilişkin sözleşmede imzası olup olmadığı da şüphelidir. … Şirketlerinde çalıştığımı beyan ettim, … İlaçta işe başladım ancak halen …’ün %100 hissedar olduğu …görev yapmaktayım, sözleşmeleri biliyorum 6.5 milyon TL’lik …’ün alacağı aynı zamanda … tarafından şirkete konulmuş olan bakiyedir, … İlaca olan 58 milyon TL ana para + faiz borcunu ödenene kadar …’ün alacağı ödenmeyecektir ibaresi bulunmaktadır ama … için böyle bir ibare bulunmamaktadır, … için bir ödeme yapılmamasını gerektiren bir engel yoktur, kiralama sözleşmelerine ilişkin yapıldığı tarihten itibaren şirkette olduğum için biliyorum, alt kiralama hakkı yoktur, … ve … %50 ortaklardır ve kardeşlerdir, birbirlerine hisse devri borcu olduğundan dolayı …’de kalacağı konusunda mutabıktırlar, 13/08/2020 tarihinde hisse devri yapılmıştır, annelere … vefat ettikten sonra miras paylaşımı yapılamadığı için ve … imza atmadığından dolayı aralarında ihtilaf vardır. 2015 yılında bordrolu olarak … de işe başladım, 2020 Eylül’e kadar çalıştım, şuan …’in finans direktörüyüm, eskiden …’in finans müdürüydüm, imza yetkilisiydim, para ödemeleri vergi ödemelerine görevim gereği bilgi sahibiyim, en son 06/07/2021 tarihinde …’in genel kurulan vekaleten katıldığım için ve denetim raporlarına da şahit olduğumdan dolayı ödenmediği hususunda bilgim vardır, bu genel kurulun iptaline yönelik dava açılıp açılmadığını bilmiyorum, …’in şirket merkezi de … ile aynı binadadır, …’in faaliyet gösterdiği yer ile ilgili herhangi bir kira anlaşması yoktur, … kira borcundan dolayı bir takibe maruz kalmamıştır, … şahsi alacağı olan 6.5 Milyon TL den dolayı …’e karşı takip başlattı, … ortaklık sözleşmesidir, yukarıda bununla ilgili beyanda bulundum, bu sözleşme ingilizce dilinde yapılmıştır, o sözleşmeyi okuduğumda anlayabiliyorum, o düzeyde ingilizcem vardır” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Bilirkişi Heyeti tarafından düzenlenen 21/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı taleplerinin …’in 06.07.2021 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3 ve 4 numaralı örtülü ibra (ibra varsayımı) ve açık ibra kararlarının kapsamında olduğu, TTK m. 588/ll uyarınca bu şekilde ibra edilmiş bulunan davalı yönetim kurulu üyeleri aleyhine TTK m.553 vd. hükümleri uyarınca sorumluluk davası ikame edilemeyeceğinin, Davalının; …’in …’ten olan alacağının tahsil edilmemesi; …’e verdiği para ödüncünün iade edilmemesi; …’in davacının annesi muris …ve sonrasında terekesine ait olan, ancak miras payı oranında şahsen talep ettiği kira alacaklarının ödenmemesi sebeplerine binaen; davalı yönetim kurulu üyelerine atfettiği kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlem ve eylemlerinden bahsedilemeyeceğinin; ileri sürülen doğrudan ve dolayısıyla zararların varit olmadıklarının; bu nedenle davalı yönetim kurulu üyelerinin TTK m. 553 vd. hükümlerince sorumluluklarının doğmadığının, Davalılardan … ve …’ın yönetim yetkisini haiz olmaya icracı şirket müdürleri olmaları hasebiyle TTK m. 553 vd. hükümleri dairesinde sorumlu tutulamayacaklarının sonuç ve kanaatine varmışlardır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanı, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, davacı tarafça dava konusu … A.Ş.’nin yöneticileri olan davalılar aleyhine açılan TTK 553/1, 555 maddeleri gereğince şirket yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf … A.Ş.’nin %35 pay sahibi ortağı ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olduğunu, diğer davalıların ise davalı …’in yönetim kurulu üyeleri ile yetkilileri olduklarını, davacının ortağı ve yönetim kurulu üyesi bulunduğu …’den şahsi alacağı bulunduğunu, şirketin de aynı zamanda şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan davalı …’ün tek başına pay sahibi olduğu … A.Ş.’den alacaklı olduğunu, başvurularına rağmen şahsi alacaklarının ödenmediğini, yine başvurularına rağmen ortağı olduğu şirketin davalı şirket ortağı …’ün tek başına pay sahibi olduğu …’ten olan alacakların tahsili için de herhangi bir işlem yapılmadığını, yine fahiş kira parası ödendiği, davalıların bu şekilde gerek kendisini ve gerekse şirketi zarara uğrattıklarını ileri sürerek belirsiz alacak davası olarak açtığı bu dava ile davalı şirkete ihtiyati tedbir niteliğinde kayyım atanmasını ve kendi alacağının ödenmemesi nedeniyle uğradığı zarar için 50.000,00-TL, şirketin uğradığı zarar için de 50.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TLnin tahsilini davalılardan talep etmektedir.
Davalı taraflar ise davacının dava hakkının bulunmadığını, davacının da aralarında bulunduğu ortaklar tarafından oybirliği ile davalılar dâhil tüm yönetim kurulu üyelerinin şirket iş ve işlemlerinden dolayı ibralarına karar verildiğini, … şirketi genel kurulu tarafından verilen ibra kararı hakkında davacı tarafından bu güne kadar herhangi bir iptal davası açılmadığını, davacının davaya konu şahsi ve şirket alacağının tahsil edilmemesini gerekçe göstererek olağanüstü genel kurulu toplantısı talebi üzerine gerçekleştirilen ve davacının da temsil edildiği 03/12/2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında genel kurul tarafından alınan karardan da anlaşılacağı üzere, ibra olgusu bir kez daha teyit edildiğini, gerek yönetim kurulu gerekse yetkili olan davalıların dava konusu şirketi yönetirken kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmediğini, görevlerini tedbirli bir yöneticinin göstermesi gereken özenle yerine getirdiğini ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözettiklerini davacının da imzası bulunan sözleşmeye ve genel kurul kararlarına uygun olarak davrandıklarını, davacı tarafından hukuka aykırı eylem, kusur, zarar ve illiyet bağı ispatlanmadığı sürece yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğundan bahsedilemeyeceğini, bu nedenlerle haksız açılan davanın ve tazminat talebinin tümüyle reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davacı tarafça dava dilekçesinde davalıların yöneticisi olduğu … A.Ş.’ye tedbiren kayyum atanması talebi hakkında Mahkememizin 15/02/2022 tarihli ara kararı ile davacı tarafın şirkete kayyım atanmasına yönelik ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Dava tazminat davası olduğundan zorunlu arabuluculuğa tabi davalardan olup davacı tarafça dosyaya sunulan …tarih ve … numaralı arabuluculuk son anlaşmazlık tutanağı ile davacı tarafça zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği ve tarafların anlaşamadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu ihtilaf; şirket ortağı ve yönetim kurulu üyesi olan davacının davalı şirket yöneticilerinin dava konusu … A.Ş.’yi yönetirken kusur ve ihmalleri nedeni ile şirketi ve davacıyı zarara uğratıp uğratmadıklarından kaynaklıdır.
Mahkememizce yargılama sırasında toplanan deliller kapsamında dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından dava konusu şirketin ticari defter ve kayıtları ile dosya kapsamında bulunan deliller kapsamında yapılan inceleme sonrası düzenlenen bilirkişi heyet raporunda özetle; Davacı taleplerinin …’in 06.07.2021 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 3 ve 4 numaralı örtülü ibra (ibra varsayımı) ve açık ibra kararlarının kapsamında olduğu, TTK m. 588/ll uyarınca bu şekilde ibra edilmiş bulunan davalı yönetim kurulu üyeleri aleyhine TTK m.553 vd. hükümleri uyarınca sorumluluk davası ikame edilemeyeceğinin, Davalının; …’in …’ten olan alacağının tahsil edilmemesi; …’e verdiği para ödüncünün iade edilmemesi; …’in davacının annesi muris…ve sonrasında terekesine ait olan, ancak miras payı oranında şahsen talep ettiği kira alacaklarının ödenmemesi sebeplerine binaen; davalı yönetim kurulu üyelerine atfettiği kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlem ve eylemlerinden bahsedilemeyeceğinin; ileri sürülen doğrudan ve dolayısıyla zararların varit olmadıklarının; bu nedenle davalı yönetim kurulu üyelerinin TTK m. 553 vd. hükümlerince sorumluluklarının doğmadığının, Davalılardan … ve …’ın yönetim yetkisini haiz olmayan icracı şirket müdürleri olmaları hasebiyle TTK m. 553 vd. hükümleri dairesinde sorumlu tutulamayacakları tespit edilmiştir.
Anonim Şirket Yönetim Kurulu üyelerinin sorumluluğu davalarında TTK.m.553/1 gereğince davalıların sorumlu tutulabilmesi için şirket yöneticilerinin kanundan veya esas sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmiş olması, yöneticilerin kusurlu olmaları, zararın doğmuş olması ve kusur ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında toplanan deliller itibariyle davacı tarafça davalı şirket yöneticileri aleyhine şirketi yönetirken gerçekleştirdikleri kusur ve ihmali eylemlerden dolayı şirketin ve kendisinin uğradığı zararlara yönelik şirket yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklı tazminat davası açılmış olup, davacı tarafça doğrudan uğradığı zarara dayanak olarak şirketten olan 6.565.682,30-TL alacağı ve davacının 1/2 malik olarak kira bedelinin tahsil edilmemesinden kaynaklı zarar iddiası ileri sürülmüş, dolaylı zararlara ilişkin ise davacının malik olduğunu iddia ettiği şirketin kiracı olduğu taşınmaza ilişkin kira bedelinin fahiş olduğu ve şirketin …’ten olan alacağının tahsil edilmemesinden doğan alacağın tahsil edilmemesi nedeniyle zarar iddiasına dayandırılmıştır.
Davacının zarar iddiasında bulunduğu … tarafından … A.Ş.’ye borç verilmesi işleminde, davacı …’ün …’in iradesini oluşturan yönetim kurulunun iki üyesinden birisi olduğu, davacının hem borcu veren hem de borcu alan şirketlerin hem %50 pay sahibi olduğu, 21.01.2020 tarihli Pay Sahipleri Sözleşmesine davacının da taraf olması ve bu sözleşmenin 6 numaralı ekinde … A.Ş.’den olan alacağın tahsil edilmeyeceği şeklinde bir iş planı ve bütçeleme yapılmış olması; 2021 yılı bütçesinin 16.11.2020 tarihinde yine … A.Ş.’den tahsilat öngörülmeyecek şekilde yönetim kurulunca davacının da oyu ve oybirliği ile karara bağlanmış olduğu, bütçenin yapılmasından önce, o esnada ya da sonrasında davacının alacağın tahsilinin gerektiğine dair hiçbir beyanda bulunmayarak bütçeyi aynen onayladığı, yine davacının 2025 faaliyet yılı sonuna kadar … A.Ş.’den tahsilat yapılmaması hususunda iradesini ortaya koyduğu, borcun verilmesi ile 2020 ve 2021 yıllarında tahsil edilmemesi hususlarının davacı dahil genel kurulu oluşturan tüm pay sahiplerinin bilgisi dahilinde olduğu, davacının kendi alacağının da 2021 yılında ödenmesi amacıyla bütçelenmesine ilişkin talep ya da beyanda bulunmadığı, bu bakımdan davacının kendi alacağının ödenmesini öngörmeyen 2021 yılı bütçesini 2020 yılında onayladığı, Davacının 2018-2019-2020 ve 2021 yıllarında …’in yönetim kurulu üyesi olduğu, 2020 yılı finansal tabloları onaylandığında, davacının, tüm bu yıllarda yönetim kurulu üyesi ve pay sahibi olarak …’in …’e ne kadar kira ödemekle yükümlü olduğunun, bu kapsamda kiranın fahiş olup olmadığının, ayrıca bu borçların ödenmediğinin ve şirketin temerrüt faizi ödemek zorunda olacağının ve tahliye ile karşı karşıya kalacağını öngörebilecek durum ve konumda olduğu açık olup davacı tarafça dava konusu … A.Ş.’nin 06.07.2021 tarihli olağan genel kurul toplantısında 2020 faaliyet yılı ile ilgili olarak ibra yönünde oy kullandığı, ancak zarar iddiasına dayalı şirket iş ve işlemlerinin 06/07/2021 tarihli olağan genel kurulda alınan ibra kapsamında kaldığı ancak açıkça tartışılmamasından dolayı 03/12/2021 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda dava konusu olan zarar iddiasına dayanak tüm bu işlem ve eylemlerin açıkça tartışılması nedeniyle hak düşürücü süre yönünden 03/12/2021 tarihli olağanüstü genel kurulun esas alınması gerektiği, bu nedenle dava tarihi olan 13/02/2022 tarihi itibariyle hak düşürücü sürenin dolmadığı kanaatine varılmış olup, ayrıca bilirkişi heyetince davalılar … ve … yönünden bu davalıların yönetim yetkisi bulunmadığından bahisle sorumlu tutulamayacakları belirtilmiş ise de TTK 553 maddesi gereği şirket yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklı davalarda, yönetim kurulu üyesi olsun veya olmasın şirket yöneticilerinin kanundan veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal etmeleri halinde zarardan sorumlu olduklarının açıkça belirtilmesi nedeniyle yönetim yetkisi olmayan yöneticilerin de şirketle ilgili iş ve eylemleri nedeniyle kusurlarıyla şirketi zarara uğratmaları mümkün olduğundan davalılar … ve … yönünden de diğer yönetim kurulu üyesi olan davalılar gibi zarar doğurucu eylemlerinin bulunup bulunmadığı ve davacının iddia ettiği zarar doğurucu eylemlerden dolayı sorumlu olup olmadıklarının esas yönünden araştırılması gerektiği kanaatine varıldığından deliller bu yönde değerlendirilerek gerekli tahkikat yapılmıştır.
Bu haliyle davacı tarafça davalıların kusurlu ve ihmali eylemleri nedeniyle hem şirketi hem de şirket hissedarı olan kendisini zarara uğrattıkları iddia edilmiş ise de, düzenlenen dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunan bilirkişi raporlarındaki tespitler karşısında; davacının, … A.Ş.’den belirli bir süre tahsilat yapılmayacağı yönünde gerçekleşen bir mutabakatın tarafı olduğu, …’ten tahsilat yapılmamasının pay sahipleri ve yönetim kurulu üyelerince kararlaştırılması hususu kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık taşımadığı gibi, tüm pay sahiplerinin mutabakatı ile … A.Ş.’den 2025 yılına kadar tahsilat yapılmamasının kararlaştırılması dava tarihi itibariyle davalıların özen borcunun ihlali olarak nitelendiremeyeceği, şirketin faaliyet gösterdiği taşınmazın kira bedeli yönünden gayrimenkul bilirkişi tarafından yapılan tespit ile kira bedelinin fahiş olmadığı ve terekeye dahil olan kira bedellerinin ödenmemesinin ve kira bedelinin düşürülmesi yönündeki hususların terekeye dahil taşınmazın el birliği mülkiyeti halinde olması nedeniyle gerçekleştirilemediği kaldı ki bu hususta mirasçı olan davacının kendisinin çekince koyduğu ve durumun bilgisi dahilinde olduğu bu nedenle kira bedellerinin ödenmesi hususunda tevdi mahalli belirlenmesi talebinin mahkemece reddedildiği, davalıların bu hususta da kusur ve ihmallerinin söz konusu olmadığı, davacının kendi alacağının ödenmemesi yönünden ise davacı tarafından başlatılan icra takibine şirket tarafından itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu ve alacağın çekişmeli hale geldiği, ayrıca davacının bu hususta alacağının ödenmesi hususunda 2021 yılı bütçenin görüşülmesi sırasında talepte bulunmadığı gibi bütçenin onaylanması yönünde genel kurulda oy kullandığı açık olup, davalıların gerek davacının doğrudan gerekse şirketin zarara uğramasına neden olacak eylem ve işlemlerinin bulunmadığı, davacının zarar iddiasına dayandırdığı hususların bilgisi dahilinde gerçekleştiği ve bazıları yönünden açık onayının bulunduğu, mali yönden yapılan tespitler ile de şirketin mali yönden güçlü olduğu ve alacaklarını tehlikeye düşüren bir durum bulunmadığı, davalıların zarar doğuran eylemi bulunmadığı gibi şirketin zararının da söz konusu olmadığı, TTK m. 553 uyarınca sorumluluğun doğabilmesi için yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin kanun veya esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmiş olmaları gerekmekte olup, davalıların yöneticisi olduğu şirketi yönetirken davalı yönetim kurulu üyelerinin ve yöneticilerin kanuna veya esas sözleşmeye aykırı davrandıklarına ve böylece şirketi ve davacıyı zarara uğrattıklarına dair somut bir olgunun bulunmadığı, yöneticilerin sorumluluğunun birlikte bulunması gereken koşullarından kusur ve kusur ile zarar arasında uygun illiyet bağının ispat edilemediği, davalı yöneticilerin TTK.m.369 anlamında tedbirli bir yöneticinin özeniyle davranmadıklarına, dürüstlük kuralına ve şirket menfaatlerine uygun hareket etmediklerine dair dosya kapsamına yansıyan somut bir delilin bulunmadığı sabit olup, sonuç olarak davalıların dava konusu şirketi yönettikleri esnada kanuna veya esas sözleşmeye aykırı davrandıklarına ve böylece şirketi ve davacıyı zarara uğrattıklarına yönelik iddialar ve zararın varlığı ispata elverişli somut delillerle ispatlanamadığından açılan tazminat davasının reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacılar tarafından açılan DAVANIN REDDİNE,
2- Davacı tarafça yatırılan peşin harçtan maktu 179,90-TL karar harcının mahsubu ile fazla yatırılan 1.527,85-TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
3- Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.640,00-TL’nin haksız çıkan davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
4- Davacı tarafça yargılama sırasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı … tarafından yargılama sırasından 17 adet tebligat posta masrafından oluşan 250,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6- Davalı taraflar yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 16.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara eşit şekilde verilmesine,
7- Taraflarca yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran ilgili tarafa resen iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/02/2023

Başkan Üye Üye Katip
e-imza* e-imza* e-imza* e-imza*
*Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.