Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/701 E. 2023/862 K. 15.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/371 Esas
KARAR NO : 2023/865
DAVA : Tazminat (Destekten Yoksun Kalma)
DAVA TARİHİ : 24/06/2021
KARAR TARİHİ : 15/12/2023
YAZIM TARİHİ :

Mahkememizde görülmekte olan destekten yoksun kalma tazminatı davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan 24/06/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; 27.01.2021 tarihinde Niğde’de meydana gelen trafik kazası neticesinde … plaka sayılı araçta yolcu konumunda bulunan davacının eşi aynı zamanda vefat tarihinde İmamlı Nikahlı eşi … … (TC: … ) hayatını kaybetti; davacı … …, müteveffanın desteğinden yoksun kaldığını, maddi ve manevi açıdan zarara uğradığını, olay sonrası düzenlenen Kaza Tespit Tutanağında da görüleceği üzere Tek Taraflı trafik kazasının meydana gelmesinde … plakalı araç sürücüsü … … 2918 Sayılı KTK md:52/1-b maddesini ihlal ettiğinin belirlendiğini ve asli ve tam kusurlu olduğunu, Davacının eski resmi nikahlı eşi ve vefat tarihinde de imamlı nikahlı eşi olan müteveffa ve iki müşterek kızı ile boşandıktan sonra dahi aynı evde yaşamakta olduklarını, onun destekleri ile gerek kendi gerekse çocuklarının zaruri ihtiyaçlarını sağlamadı, kaza tarihinde … plakalı aracın ZMMS bulunmadığını, bu nedenle …ndan davacının zararının karşılanmasını talep ettiklerini, kaza nedeniyle meydana gelen vefat neticesinde oluşan destekten yoksun kalma tazminatı taleplerimize ilişkin doğrudan doğruya davalı …na 11.05.2021 tarihinde yazılı başvuruda bulunulduğunu, kurum tarafından kendilerine 02.06.2021 tarihinde tebliğ edilen Cevabi Yazı ile destek tazminatı talebinizin karşılanması mümkün olmadığını, şeklinde olumsuz yanıt verildiğini ve işbu davanın açılma zaruretinin oluştuğunu belirterek, davacıya ödenmesi gereken şimdilik 10.000,00TL destekten yoksun kalma tazminatının sigorta şirketine başvuru tarihi olan 11.05.2021 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalı tarafın üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı … vekili tarafından sunulan 03/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle destekten yoksun kalma talep edilebilmesi için desteklik ilişkisinin ispatının gerektiğini, kişinin evlenip yıllar önce boşandığı kişiyle imam nikahlı olarak bir evliliğe devam ediyor olmasının kabul edilebilir olmadığını, sürekli ve düzenli bir destek ilişkisinin varlığının gerektiğini, desteğin tek seferlik, geçici, düzensiz ya da gelişi güzel zamanlarda yapılıyor olmasının ileride de devam edeceğine dair bir beklenti yaratmıyorsa, olduğunun ispatlanmaması durumunda, davanın reddinin gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla SGK. tarafından yapılan ödemelerin zarar hesabından tenzilinin gerektiğini, kuruma başvuru sırasında gereken tüm belgelerin sunulmadığını bu bağlamda ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edi , hesaplamanın TRH 2010 yaşam tabloları ve aktücryal hesaplama ile 1,8 teknik faizle yapılması gerektiğini, dava konusu olayda hatır Taşımasının söz konusu olduğunu , bu nedenle indirime gidilmesi emniyet kemerinin kullanılmadığı anlaşılmakla müterafik kusur indirimi yapılmasının gerektiğini belirterek, davanın reddini yargılama giderlerinin davacının üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … vekili tarafından sunulan 07/12/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın dilekçesinde belirtmiş olduğu hususların tamamını ret ettiklerini, zira davacı yan ile destekten kaldığı iddia olunan imam nikahlı eşi arasında herhangi bir destek ilişkisi bulunmadığını, davacı yan ile birlikte aynı kasabada yaşayan ve aralarındaki destek ilişi ar olmadığı hususuna ilişkin tanıklarının mevcut olduğunu ve mahkemece dinlenilmesini talep ettiklerini, Davacı taraf ile 1998 senesinden beri boşanmış olan vefat eden … … arasında herhangi bir destek ilişkisi bulunmadığını, 1998 senesinden beri ayrı yaşayan eşler arasında herhangi bir destek ilişkisinin bulunması da hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edeceğini, şayet aralarında bir destek ilişkisi olmuş olsa idi tarafların yeniden evlenme imkanı varken neden evlenmedikleri, … bir arada yaşıyorlarsa neden boşandıkları hususu gündeme gelmesi gerektiğini, bu hususlar da davacı yanın iddialarının çelişkili ve gerçekten uzak olduğunu gösterdiğini, davacı yanın müteveffanın destek olgusunun varlığına ilişkin herhangi bir delil sunmadığı dosya kapsamından anlaşıldığını, zira nüfus kayıtları, … Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tahkikat evrakları da incelendiğinde davacı yanın hiçbir şekilde adı geçmediğini, ayrıca davacı yan ile müteveffanın nüfus kayıtlarının incelenmesinde iki çocuklarının bulunduğu ve çocukların da boşanma tarihinden önce meydanda geldiğinin görüleceğini, taraflar arasında fiilen bir evlilik varlığının bulunmadığının sabit olduğunu, Ayrıca taraflar arasındaki boşanma dava dosyasının da mahkemece celp edilmesini talep ettiklerini, (… Nolu Asliye Hukuk Mahkemesinin 1997/… Esas 1998/… Karar) Boşanma dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler incelendiğinde tarafların çekişmeli olarak boşandıklarının görüleceğini, ayrıca sayın mahkemeden davacı yan ile müteveffanın birlikte yaşayıp yaşamadığı olgusunun araştırılmasını talep ettiklerini bu nedenler ve mahkemece re’sen gözetilecek sebepler ile davacı tarafından açılan davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER :
Arabuluculuk anlaşamama tutanağı, … Cumhuriyet Başsavcılığı 2021/… Soruşturma sayılı dosyası, Kaza tutanakları, sosyal ekonomik durum ve müteveffa ile davacının destek ilişkisine dair kolluk araştırması, Trafik kayıtları, Trafik Sigortası Poliçesi, Kamera kayıtları, Dekont, Adli Tıp Kurumu raporu, Bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
Adli Tıp Kurumu … İhtisas Dairesinin 23/02/2023 tarihli raporuna göre; Sürücü … …’in %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğunun görüş ve kanaatine varılmıştır.
Sigortacı bilirkişi … tarafından hazırlanan 05/05/2023 tarihli bilirkişi raporuna göre; Davacı … … ile 30/04/1998 tarihinde müteveffa … …’nın boşandıklarını, sunulan bazı nikah fotoğrafları göz önüne alındığında, ortak çocuklarının evlilik seremonilerinde anne- babasının bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu, her boşanan çift çocuklarının düğün, mezuniyet vb. olaylarında elbette bir araya geleceklerinin kabul edilebileceğini, her ne kadar boşanmalarının ardından aynı evde yaşamaya devam ettikleri ve müteveffanın desteğinde olduğu davacı vekili tarafından iddia olunsa da, müteveffanın 2015 tarihine ikinci evliliğini yaptığı ve 22/05/2017 tarihine kadar bir başka hanım ile evli olduğu, yani boşanma sonrası sürekli bir arada yaşadıkları ve düzenli olarak destek olduğundan söz edilemeyeceğini, Kolluk Kuvvetleri tarafından düzenlenen araştırma tutanağı; Bahse konu olaya istinaden … Beldesi, … Mahallesi Muhtarı ile görüldüğü ve Cumhuriyet Mahallesinde çevre araştırması yapıldığı; maktul … …” nın ölmeden yaklaşık 15 yıl kadar önce … … isimli şahıstan ayrıldığı, evliliklerinden 2 çocukları olduğu, bu süre zarfında çocuklarının kendisi ile sık sık görüştükleri ve eski eşi … … ile arada bir görüştükleri bu süre zarfında resmi nikah yapmadıkları ölmeden önce aynı evde yaşamadıkları herhangi bir şeyini paylaşmadığının öğrenildiğinin kayıt ve imza altına alındığı görülmekle, … Asliye hukuk Mahkemesi 2021/… E. Davacı /Davalı tanığı … beyanında; … … ile yaşadığı mahallenin muhtarı olduğunu, maddi olarak sıkıntı yaşadıklarını, devletin yardımı ile geçindiklerini, vefatından sonrasını bilmediğini, vefattan önce eşi ile ara sıra görüştüklerini fakat nasıl geçindiğini bilmediğini beyan ettiğini, tarafların sadece ara sıra görüştükleri, aynı çatı altında yaşamadıkları, müteveffanın sürekli ve düzenli olarak davacının desteğinde olmadığı, … …” un kendi evinde yaşadığı, kira vermediği ve kısa bir zaman öncesine kadar engelli maaşı aldığı ve geçimini sağladığı anlaşıldığını bu bağlamda, davacı için 1998 yılında ayrıldığı eski eşinden (ikinci evliliğini de yapan müteveffadan) birlikte yaşamadıkları, aralarında herhangi bir destek il olduğunun belge ile kanıtlanmadığı ve nüfus kayıtları ile araştırma raporu muhtar beyanı özetildiğinde, müteveffa … …” nın vefatı nedeni ile davacı … …’un den yoksun kaldığından söz edilemeyeceğinin görüş ve kanaatine varılmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Mahkememiz görevli ve yetkilidir. İncelenen sigorta kayıtları ve belgelere göre davacının dava ve taraf ehliyeti vardır. Haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içerisinde davanın açılması gerekmekte olup olayımızda sürenin dolmadığı anlaşılmıştır.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nun 91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının ve …nın 91.maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Davacı taraf tam teselsülde olduğu gibi, zararının tümünün tazminini müteselsil borçluların hepsinden isteyebileceği gibi, birisinden de isteyebilir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 145. maddesi (T.B.K. 166. md.) hükmüne göre, sorumlulardan birinin zararı ödemesi halinde, diğerleri bu oranda borçtan kurtulurlar. Ancak müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri, alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması halinde söz konusudur. Bunun aksinin kabul edilebilmesi için ya alacaklının teselsülden açıkça feragat etmiş olması yahut da böyle bir feragatin durumdan kesin olarak anlaşılması lazımdır. Yine, Borçlar Kanunu’nun 147. maddesinde (T.B.K. 166.), rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin ödediği miktar oranında alacaklının haklarına halef olacağı ve alacaklının diğerleri zararına, müteselsil borçlulardan birinin durumunu iyileştirdiği takdirde bu fiilin neticelerini şahsen tahammül edeceği düzenlenmiştir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06/03/1978 tarihli ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde; “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 22/06/2018 tarih 2016/5 E – 2018/6 sayılı kararında, ana ve/veya babanın çocuğunun haksız fiil ve veya akde aykırılık sonucu ölmesi nedeniyle açtığı destekten yoksun kalma tazminatı davalarında, destek ilişkisinin varlığının ispatı için SGK’dan gelir bağlanması şartının aranmayacağı, destekten yoksun kalma tazminatı davalarında çocukların ana ve/veya babaya destek olduklarının karine olarak kabulünün gerektiği kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinin 3. bendinde düzenlenmiş olup, “Ölüm halinde ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıpların tazmini gerekmektedir”. Bu maddeye göre, haksız fiilin doğrudan doğruya muhatabı olmayan, ancak bu haksız fiil nedeniyle ortaya çıkan ölüm olayından zarar gören ya da ileride zarar görmesi güçlü olasılık içinde bulunan kimselere tazminat hakkı tanınmıştır.
İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesine göre; ”Destekten yoksun kalma tazminatının doğumu için destek ile tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi bulunmalıdır. Burada bahsedilen destek ilişkisi hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar. Destek ilişkisinin varlığında destek olunanın ihtiyaçlarının sürekli ve düzenli olarak karşılanması yer almaktadır. Burada ifade edilmek istenen süreklilik ve düzenlilik hali yardımın belirlenen zamanlarda ve belirli miktarlarda yapılması değil, eğer destek ölmeseydi yardımların devam edeceğine dair bir beklentinin bulunmasıdır. Eğer yardım devamlı destek saiki ile değil de, tek seferlik, geçici, düzensiz ya da gelişigüzel zamanlarda yapılıyor ve ileride yardımın devam edeceğine dair bir beklenti yaratmıyorsa , bu durumda desteğin sürekli ve düzenli olduğundan bahsetmek mümkün olmayacaktır”.
Türk Borçlar Kanununun ilgili hükümlerinden anlaşıldığı üzere; destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan yardımdır. Bu tazminatın amacı, ölüm olayı olmasaydı ölenin yardımda bulunduğu kimselere yardımda bulunmaya devam edeceğinin düşünülmesi ve ölüm olayının bu süreci kesmesi sonucu destekten yararlanan kimselerin uğradıkları zararın peşin ve toptan şekilde tazmin edilmesi, bu kimselerin ölüm olayından önceki durumlarına kavuşturulmasıdır. Eş deyişle amaç; destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.
Dosya kapsamında toplanan delillerden; sosyal ekonomik araştırmasında, davacı … …” un ev hanımı olduğu, kendisine ait bir evinin olduğu ve kira ödemediği, bekar olan davacının 2 çocuğunun bulunduğu ve geçiminin çocuklarının sağladığı, üzerine kayıtlı araç olmadığının 27/12/2022 tarihli tutanakla kayıt altına alındığı, 19.04.2023 tarihli kolluk araştırmasında ise müteveffa … …”nın ölmeden yaklaşık 15 yıl kadar önce … … isimli şahıstan ayrıldığı, evliliklerinden 2 çocukları olduğu, bu süre zarfında çocuklarının kendisi ile sık sık görüştükleri, eski eşi … … ile arada bir görüştükleri, tekrar resmi nikah yapmadıkları, ölmeden önce aynı evde yaşamadıkları, herhangi bir şeyini paylaşmadığının tespit edildiği, nüfus kayıtlarında ise, davacı … … ile Müteveffa … …” nın 16/0/1991 yılında evlendiği evlilikten 01/02/1993 doğumlu …, 01/08/1996 doğumlu Burçin adında iki kız çocuklarının olduğu ve 30/04/1998 tarihinde boşandıkları, müteveffa … …” nın 21/05/2015 tarihinde Mariyete … isimli bir başka hanımla evlendiği ve 22/05/2017 tarihinde bu kadından da boşandığı görülmüş olup toplanan delillerden davacı ve müteveffanın ara sıra görüştükleri, aynı çatı altında yaşamadıkları, müteveffanın sürekli ve düzenli olarak davacının desteğinde olmadığı, aralarında herhangi bir destek ilişkisinin olduğuna dair ispata yarar delil ve belge bulunmadığı anlaşılmış olup destekten yoksun kalma tazminatının doğumu için destek ile tazminat talebinde bulunan kişi arasında bir destek ilişkisi bulunmalıdır. Destek ilişkisi hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar. Destek ilişkisinin varlığında destek olunanın ihtiyaçlarının sürekli ve düzenli olarak karşılanması yer almaktadır.Eğer yardım devamlı destek saiki ile değil de, tek seferlik, geçici, düzensiz ya da gelişigüzel zamanlarda yapılıyor ve ileride yardımın devam edeceğine dair bir beklenti yaratmıyorsa, bu durumda desteğin sürekli ve düzenli olduğundan bahsedilemeyeceği, dosya kapsamında da müteveffa tarafından davacıya yapılan yardıma dair bir somut delilin bulunmadığı, adreslerinin farklı ( müteveffanın Bor ilçesinde, davcının Niğde merkez de yaşadığı) olduğu, kolluk araştırma tutanakları ile de destek ilişkisinin bulunmadığının tespit edildiği dikkate alındığında davacıya yapılan bir yardım ve ileride yardımın devam edeceğine dair ispatlanan bir durum bulunmadığından davanın reddine dair aşağıdaki gibi karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken harç 269,85 TL olmakla peşin harcın mahsubu ile bakiye 210,55TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri ve vekalet ücretinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan toplam 172,70TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa re’sen iadesine,
7-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 15/12/2023

Katip …
e-imza *

Hakim …
e-imza *

Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.