Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/626 E. 2022/601 K. 14.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/626 Esas
KARAR NO : 2022/601
DAVA : Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/10/2022
KARAR TARİHİ : 14/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili aleyhine, davalı firma tarafından …. İcra Müdürlüğü’nün 2022/… Esas sayılı dosyası ile (189.940,56-TL) ticari sözleşme gereği alacak talebinde bulunduğunu, bu alacak talebinde müvekkili derneğinin borçlu olmadığını, müvekkili derneğin tek imza ile …(… )’ın temsil edilmekte olduğunu, müvekkili dernek adına tüm işlemlere tek yetkilinin … olduğunu, müvekkili derneğin davalı ile takip konusu ticari sözleşmeyi imzalamadığını, müvekkili derneğin davalı alacaklıya borcu bulunmadığını, açıklanan nedenler ile müvekkili derneğin …. İcra Müdürlüğü’nün 2022/… Esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine, davalı yanın ticari sözleşmede lehtar %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekilin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşmeden kaynaklı Menfi Tespit davasıdır.
Göreve dair kurallar kamu düzenine ilişkin olup 6100 HMK’nın m. 1 hükmü uyarınca mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir; m. 114(1)-c hükmüne göre de mahkemenin görevli olması bir dava şartıdır. Aynı Kanun’un m. 115 hükmüne göre ise, dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki nitelemenin yapılması ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmesi gerekir.
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4(1) hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4(1)-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4(1) hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Yukarıda anılan ilke ve esaslar çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu uyuşmazlık, 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan değildir. Dolayısıyla, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan bu türden uyuşmazlığın ticari dava sayılabilmesi ve ticaret mahkemesinde görülebilmesi için tarafların her ikisinin de tacir ve dava konusunun tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması gerekir. Davalı tarafın anonim şirket olması nedeniyle, 6102 sayılı TTK m. 124(1) hükmü uyarınca tüzel kişi tacir olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Bu nedenle, dava konusu uyuşmazlığın davalı açısından ticarî iş niteliğinde olması nedeniyle 6102 sayılı TTK m. 19(2) hükmü uyarınca, sözleşmenin diğer tarafı olan davacı için de ticarî sayılması gerekir ise de, bu durum davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. Zira yukarıda ifade edildiği üzere, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez. Akdi ilişkinin karşı tarafı olan davacı Kemerburgaz Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği tacir sıfatını haiz değildir (Aynı yönde bkz. Yargıtay 20. HD’nin 29/09/2015, 2015/4359 E., 2015/7925 K.; Yargıtay 13. HD’nin 03/10/2016, 2015/25604 E., 2016/17650 K.; Antalya BAM 11. HD’nin 27/05/2022, 2022/1195 E., 2022/865 K.; İstanbul BAM 18. HD’nin 20/06/2018, 2018/1731 E., 2018/1059 K. tarih ve sayılı kararları). Bu nedenle, davacının dernek vasfında olması nedeniyle tacir sıfatı bulunmadığından, nispî ticarî dava söz konusu değildir.
Her ne kadar davalı … Anonim Şirketi tacir olsa da davacı derneğin ticari işletmesi ile ilgili olarak dava açmadığı, taraflar arasında imzalandığı iddia edilen ve bu sözleme ile davacı derneğe ait taşınmazın kiralanmasına yardımcı olmak için tanıtım ve reklam yapma yükümlülüğü yükleyen sözleşmeden dolayı davacı derneğin davalı şirkete borçlu olmadığının talep edildiği yani taraflar arasındaki uyuşmazlığın sözleşmeye aykırılıktan kaynaklandığı, davaya konu uyuşmazlık için özel bir düzenleme bulunmadığından davanın Ticaret Mahkemesinde görülebilmesi için tarafların tacir ve dava konusunun tarafların ticari işletmeleriyle ilgili olması gerektiğinden, bu nedenle davanın ticari bir dava niteliğinin bulunmadığı anlaşıldığından mahkememizin görevsiz olduğu tespit edilmiş, genel yetkili asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına resen karar verilmesine,
3-Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli Mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 14/10/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır