Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/614 E. 2023/14 K. 10.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/614 Esas
KARAR NO : 2023/14
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/10/2022
KARAR TARİHİ : 10/01/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; 27.03.2020 tarihinde müvekkilinin maliki olduğu … plakalı araç ile … plakalı davalı sigorta şirketinin sigortalısı arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde karşı yanın kusurlu olduğunu, müvekkilinin kusuru bulunmadığını, müvekkilinin 03.07.2019 tarihinde davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, müvekkilinin tazminatını sebepsiz yere ödemeyerek ihlal ettiğini beyan ederek; müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu trafik kazasından kaynaklı talep edilen alacaklar zaman aşımına uğradığını, meydana gelen olayda müvekkili şirketin her hangi bir kusuru olmaması nedeniyle sorumluluğu bulunmadığını, davacı tarafından sigorta şirketine yapılan başvuru sonucunda Uyuşmazlık Hakem Heyeti’nın vermiş olduğu karar ve davacı tarafın bu karar neticesinde yapmış olduğu icra takibi neticesinde belirlenmiş olan tüm kalemler davacı tarafa ödendiğini, davacı tarafça munzam zarar olarak iddia edilen zararın ispat edilemediğini, enflasyon, döviz kuru artışı veya faiz oranlarının artışı gibi sebepler munzam zararın oluştuğu ve müvekkili şirketin sorumlu olduğu hususunun hukuka aykırı olduğunu savunarak; davanın usulden ve esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: … nun 2021.E… ve K-2022/… sayılı dosyası, kaza tespit tutanağı, ödeme dekontları, …. İcra Müdürlüğünün 2022/… E. Sayılı dosyası, … nolu zorunlu trafik sigortası poliçesi, hasar dosyası ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; dava; Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi hükmüne dayanılarak açılan alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle geçmiş günler faizi ile karşılanmadığı iddia edilen aşkın (munzam) zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 27/03/2020 tarihinde müvekkilinin maliki olduğu … plakalı araç ile davalı sigorta şirketinin sigortalısı olan … plakalı araç arasında trafik kazasının meydana geldiğini, 03/07/2019 tarihinde sigorta şirketine başvuru yapılmasına rağmen 8 iş günü içerisinde ödemek zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, Sigorta Tahkim Komisyonunun 2021.E… ve K-2022/… sayılı dosyası ile müvekkili lehine tazminata hükmedildiğini, tazminatın icra kanalı ile davalı tarafça 11/02/2022 tarihinde ödendiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmadığını, ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak aşkın zararın olduğunu belirterek müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklı olarak munzam zararının hesaplanarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararın bulunmadığını, zamanaşımı defi ve husumet itirazında bulunduklarını, … kararı gereğince davacı tarafça başlatılan icra takibi sonucu belirlenen tutarın davacı tarafa eksiksiz olarak ödendiğini, davacı tarafça munzam zarar olarak iddia edilen zararın ispat edilemediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, Sigorta Tahkim Komisyonunun 2021.E… ve K-2022/… sayılı dosyası, ….İcra Müdürlüğünün 2022/… Esas sayılı dosyası, poliçe ve hasar dosyası, celp olunmuştur.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlık, davacının temerrüt faizi ile karşılanamayan zararının bulunup bulunmadığı ve munzam zararın koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı sigortanın varsa zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır.
Somut olayda, davalı şirket sigortalısı … plakalı araç ile davacıya ait … plakalı araç arasında 27/03/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazası ile ilgili olarak davacı tarafça yapılan başvuru sonucunda Sigorta Tahkim Komisyonu’nun 2021.E… ve K-2022/… sayılı kararı ile “başvuranın talebinin kabulü ile 2.500,00 TL değer kaybı tazminatının 14/10/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline, 400,00 TL yargılama gideri ve 2.500,00 TL vekalet ücretinin davalı sigorta şirketinden tahsil edilerek başvurana ödenmesine” şeklindeki kesin kararı uyarınca davacı tarafından …. İcra Müdürlüğünün 2022/… Esas sayılı dosyasıyla başlatılan takip neticesinde davalı tarafından 11/02/2022 tarihinde 3.273,09-TL tutarında icra dosyasına ve 18/10/2022 tarihinde davalı sigorta şirketi tarafından davacı tarafa banka kanalı ile 3.140,65 TL ödeme yapılarak dosyanın infazen kapatıldığı anlaşılmış olup, takip tarihi, ödeme tarihi ve işbu dava konusu yapılan alacak başvurusu ile ilgili olarak arabuluculuk başvuru tarihi ve dava tarihi dikkate alınmak suretiyle TBK 146-154 maddesi hükmü uyarınca davalı tarafın zamanaşımı def’i yönünden itirazının reddine, davalı tarafın husumet yönünden ve hukuki yarar yönünden itirazlarının yerinde olmadığı değerlendirilmekle işbu usuli itirazlarının da reddine karar verilmiştir.
Munzam (aşkın) zarar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. Davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Hâl böyle olunca, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2021/11-938 E. 2022/401 K. Sayılı ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 tarih, 2019/1237 Esas, 2020/2367 Karar sayılı; 23/01/2018 tarih, 2016/6577 Esas, 2018/556 Karar sayılı; 16/12/2014 tarih, 2014/13210 Esas, 2014/19839 Karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2022/769 E. 2022/802 K. Sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2021/1316 E 2022/403 K sayılı ilamı)Eldeki davada davacının böyle bir zararı olduğu yönünde somut bir ispat vasıtası bulunmamaktadır. Davacı tarafça zararın hesaplanması için bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmişse de munzam zararının olduğu yönünde somut bir ispat vasıtasını dosyaya sunmamış olması bu nedenle hesaplama için bilirkişi incelemesi yapılması usul ekonomisine aykırı olacağı gibi dosya kapsamı itibariyle davacının munzam zararının koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda hukuki değerlendirme mahkememize ait olduğu anlaşılmakla; davacı vekilinin bilirkişi incelemesi talebinin reddine karar verilmiştir. Buna göre zararın ne şekilde oluştuğunu konusunda ispat külfeti üzerinde olan davacının munzam zararın varlığını somut deliler ile ispatlayamadığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça davalı aleyhine açılan davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 179,90-TL harcın, peşin alınan 80,70-TL’den mahsubu ile eksik 99,20-TL harcın davacıdan alınarak ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 500,00-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5- Taraflarca yatırılan artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının yatıran tarafa re’sen iadesine,
6-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.560,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 10/01/2023

Katip …
-imzalı*

Hakim …
e-imzalı*