Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/589 Esas
KARAR NO : 2023/134
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/09/2022
KARAR TARİHİ : 21/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; 08/10/2019 tarihinde müvekkiline ait … plakalı araç ile … plakalı davalı sigorta şirketinin sigortalısı arasında maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza çift taraflı olduğundan … Plakalı aracın %100 kusurlu olduğunu, müvekkilinin aracının ise kazada kusuru bulunmadığını, Karayolları Trafik Kanunu madde 99 “sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadır” hükmünün yer aldığını, müvekkilinin davalı-borçlu sigorta şirketine başvuru yapmış olmasına rağmen sigorta şirketi kanunun emrettiği 8 iş günü içerisinde ödemekle zorunda olduğu tazminatın ödemediğini, sigorta şirketinin ödemekle zorunlu olduğu tazminatı sürümceme de bırakarak sebepsiz zenginleşmeye gittiğini, tahsil edilmesi gereken tazminat alacaklarının yasal süresinde tahsil edilemediğini, bunun üzerine müvekkilince 13/12/2021 tarihinde 2021.E… sayılı dosyası ile hasar tazminatı talep edilmiş, dosya 20/04/2022 tarihinde K-2022/… numarasıyla müvekkilinin lehine kesin olarak karar verildiğini, müvekkili borcu tahsil etmek amacıyla 11/10/2019 tarihinde borçluyu temerrüde düşürmüş, ancak borcunu 06/05/2022 tarihinde …. İcra Müdürlüğü’nün 2022/… esas sayılı icra dosyası ile tahsil ettiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmadığını ve ülkemizde yaşanan enflasyon, kur artışı sebepleriyle alacaklı müvekkilinin zararının temerrüt faizi ile karşılanmasının mümkün olmadığını, icra dosyasından tahsil edilen avans faizi ile alacaklı müvekkilinin zararının karşılar nitelikte bir bedel olmadığını beyan ederek; müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklanan belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL’sinin davalıdan avans faizi ile tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin mahkememize verdiği cevap dilekçesinde özetle; Davanın mahiyeti itibari ile belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün olmadığını, munzam zararın objektif değil, sübjektif bir zarar olduğunu ve kişiye/duruma göre değişiklik gösterdiğini, davacı taraf bir munzam zarara uğradığı iddiasında ise, bu durumda uğranılan zararın miktar olarak davacı tarafça tam olarak belirlenmesi gerektiğini, davacının davasını belirsiz alacak davası olarak ikame etmesinin mümkün olmayacağını, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesinde düzenlenen sigortacıya başvuru şartı yerine getirilmeden dava yoluna başvurulduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile sınırlı olduğunu, riziko tarihi 08.10.2019 olup, davanın ise 28.09.2022 tarihinde ikame edildiğini, Genel Şartların C.8. maddesi uyarınca davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını ve davacının taleplerinin “teminat dışı kalan haller” kapsamında olduğunu, davacı taraf munzam zararını somut bir şekilde ispat edemediğini, davacı taraf munzam zarar talebine dayanak olarak ülkemizde yaşanan enflasyon, kur artışını sebep gösterdiğini ancak Yargıtay’ın istikrarlı munzam zararın objektif değil sübjektif bir zarar olduğu ve enflasyon, kur artışı vb. genel durumların munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği yönünde olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydı ile, sigorta hukuk prensibi itibari ile, müvekkili şirketin sorumluluğu mal varlığında riziko anında meydana gelen azalma ile sınırlı olduğunu, “munzam zarar” kavramı ile “sorumluluk sigortası” kavramı nitelik itibari ile örtüşmediğini, borçlunun kusurlu olması durumunda munzam zarar talep edilmesinin munzam zarar talep şartlarından biri olduğunu, müvekkili şirketin kusurunun bulunmadığını, müvekkili şirket tarafından davacıyı zarar uğratmak maksadı ile ödeme yapılmadığı hususunun gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirketin hasar aşamasında 4.757,01-TL tutarında hasar tazminatı ödemesi yaptığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini, aksi taktirde sorumluluğun azami poliçe teminatı ile sorumlu tutulmasını, aleyhe hüküm kurulması halinde ise poliçe limiti ve sigortalının kusur oranının dikkate alınarak hüküm kurulmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: …. İcra Müdürlüğünün 2022/… esas sayılı dosyası, arabuluculuk son tutanağı, …nun 2021.E… ve K-2022/… sayılı dosyası, kaza tespit tutanağı, trafik sigorta poliçesi ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; dava; Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi hükmüne dayanılarak açılan alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle geçmiş günler faizi ile karşılanmadığı iddia edilen aşkın (munzam) zararın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 08/10/2019 tarihinde müvekkilinin maliki olduğu … plakalı araç ile davalı sigorta şirketinin sigortalısı olan … plakalı araç arasında trafik kazasının meydana geldiğini, sigorta şirketine başvuru yapılmasına rağmen 8 iş günü içerisinde ödemek zorunda olduğu tazminatı ödemediğini, …nun 2021.E… ve K-2022/… sayılı dosyası ile müvekkili lehine tazminata hükmedildiğini, tazminatın icra kanalı ile davalı tarafça 06/05/2022 tarihinde ödendiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar tazminatının temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücünün aynı olmadığını, ülkedeki enflasyon ve alım gücünün düşmesi durumu göz önüne alınarak aşkın zararın olduğunu belirterek müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklı olarak munzam zararının hesaplanarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davacı tarafın belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararın bulunmadığını, zamanaşımı definde bulunduklarını, davacı tarafça usulüne uygun olarak bir başvurunun yapılmadığını, … kararı gereğince davacı tarafça başlatılan icra takibi sonucu belirlenen tutarın davacı tarafa eksiksiz olarak ödendiğini, davacı tarafça munzam zarar olarak iddia edilen zararın ispat edilemediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, …nun 2021.E… ve K-2022/… sayılı dosyası, …. İcra Müdürlüğünün 2022/… Esas sayılı dosyası, poliçe ve hasar dosyası, celp olunmuştur.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Uyuşmazlık, davacının temerrüt faizi ile karşılanamayan zararının bulunup bulunmadığı ve munzam zararın koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı sigortanın varsa zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır.
Somut olayda, davalı şirket sigortalısı … plakalı araç ile davacıya ait … plakalı araç arasında 08/10/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası ile ilgili olarak davacı tarafça yapılan başvuru sonucunda …’nun 2021.E… ve K-2022/… sayılı kararı ile “başvuranın talebinin kabulü ile 2.364,10 TL hasar bedeli tazminatının 09/12/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline, 1.025,55 TL yargılama gideri ve 2.364,10 TL vekalet ücretinin davalı sigorta şirketinden tahsil edilerek başvurana ödenmesine” şeklindeki kesin kararı uyarınca davacı tarafından …. İcra Müdürlüğünün 2022/… Esas sayılı dosyasıyla başlatılan takip neticesinde davalı tarafından 05/05/2022 tarihinde 2.278,43 TL ve 3.903,68 TL tutarında icra dosyasına ödeme yapılarak dosyanın infazen kapatıldığı anlaşılmış olup, davanın zorunlu mali mesuliyet sigortasına dayalı olarak açıldığı ve mutlak ticari dava olduğu anlaşılmakla davalı tarafın görev itirazının reddine, takip tarihi, ödeme tarihi ve işbu dava konusu yapılan alacak başvurusu ile ilgili olarak arabuluculuk başvuru tarihi ve dava tarihi dikkate alınmak suretiyle TBK 146-154 maddesi hükmü uyarınca davalı tarafın zamanaşımı def’i yönünden itirazının reddine, davalı tarafın sigorta şirketine başvuru şartı yönünden itirazının trafik kazasına ilişkin olarak davacı tarafça başvuru yapıldığı dava konusu uyuşmazlığın munzam zarar talepli olduğu ve TBK’dan kaynaklı olduğu anlaşılmakla reddine, davalı tarafın hukuki yarar yönünden itirazlarının yerinde olmadığı değerlendirilmekle işbu usuli itirazlarının da reddine karar verilmiştir.
Munzam (aşkın) zarar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi kapsamında aşkın (munzam) zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın (munzam) zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zararın olgusunun, HMK’nın 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır. Davacı tarafından ileri sürülen, ülkemizdeki belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın (munzam) zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizdeki belirli dönemlerde var olan ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip davacıyı, kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz. Hâl böyle olunca, TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın (munzam) zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının kendisinin, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde bir zarar olgusunun ileri sürülüp yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2021/11-938 E. 2022/401 K. Sayılı ilamı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 tarih, 2019/1237 Esas, 2020/2367 Karar sayılı; 23/01/2018 tarih, 2016/6577 Esas, 2018/556 Karar sayılı; 16/12/2014 tarih, 2014/13210 Esas, 2014/19839 Karar sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2022/769 E. 2022/802 K. Sayılı ilamı, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesinin 2021/1316 E 2022/403 K sayılı ilamı)Eldeki davada davacının böyle bir zararı olduğu yönünde somut bir ispat vasıtası bulunmamaktadır. Davacı tarafça zararın hesaplanması için bilirkişi incelemesi yapılmasını talep etmişse de munzam zararının olduğu yönünde somut bir ispat vasıtasını dosyaya sunmamış olması bu nedenle hesaplama için bilirkişi incelemesi yapılması usul ekonomisine aykırı olacağı gibi dosya kapsamı itibariyle davacının munzam zararının koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda hukuki değerlendirme mahkememize ait olduğu anlaşılmakla; davacı vekilinin bilirkişi incelemesi talebinin reddine karar verilmiştir. Buna göre zararın ne şekilde oluştuğunu konusunda ispat külfeti üzerinde olan davacının munzam zararın varlığını somut deliler ile ispatlayamadığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça davalı aleyhine açılan davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu uyarınca hesaplanan 179,90-TL harcın, peşin alınan 80,70-TL’den mahsubu ile eksik 99,20-TL harcın davacıdan alınarak ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 500,00-TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5- Taraflarca yatırılan artan gider avansının karar kesinleştiğinde bakiye kısmının yatıran tarafa re’sen iadesine,
6-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.560,00-TL’nin davacıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 21/02/2023
Katip …
e-imzalı*
Hakim …
e-imzalı*