Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/519 E. 2023/802 K. 01.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/519 Esas
KARAR NO : 2023/802
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 25/08/2022
KARAR TARİHİ : 01/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan 25/08/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; 26/04/2022 tarihinde … ili, … ilçesi, … mahallesi yolunun ikinci kilometresinde dava dışı sürücü … … sevk ve idaresindeki, davalı … A.Ş. tarafından … numaralı ZMMS poliçesi ile teminat altında olan … plakalı traktörün seyir halinde iken sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi nedeniyle gidiş istikametine göre yolun sol tarafında bulunan taş duvara çarpması sonucu meydana gelen trafik kazasında traktörde yolcu konumunda bulunan davacı desteği eşi … …” nin vefatı ile sonuçlanan tek taraflı trafik kazasının meydana geldiği, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün tam ve asli kusurlu olduğunu, müteveffa … …” nin kendi rızası ile yolcu taşımaya müsait olmayan traktörün arka teker çamurluğu üzerine binerek tedbirsiz davrandığı ve Karayolları Trafik Yönetmeliğine göre tali kusurlu olduğunun … Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyası için alınan bilirkişi raporunda belirtildiğini, dava öncesi sigorta şirketine yapılan yazılı başvurunun 03.08.2022 tarihinde tebliğ edildiğini, ancak yasal süre içinde herhangi bir tazminat ödemesi yapılmadığını belirterek, 26/04/2022 günü meydana gelen trafik kazası nedeniyle aynı gün vefat eden … …’ nin desteğinden yoksun kalan davacı eş için fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL destekten yoksun kalma maddi tazminatının 16/08/2022 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili tarafından sunulan 29/08/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; dava konusu trafik kazasına karıştığı iddia edilen aracın ZMMS sigortacısı olduklarını, sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve azami teminat limiti ile sınırlı olduğunu, öncelikle kusur durumunun tespitinin gerektiğini, hesaplamanın aktüerya ve 1,65 teknik faizle yapılması gerektiğini, temerrütten söz edilmeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
DELİLLER :
Tarafların bildirdiği deliller toplanmış, Arabuluculuk anlaşamama tutanağı, Kaza Tespit Tutanağı, Otopsi raporu, İhtarname, Taahhütname, İfade tutanakları, Poliçe, Hasar dosyası, Adli tıp raporu, Hastane kayıtları, … Asliye Ceza Mahkemesinin 2022/… esas sayılı dosyası, Bilirkişi raporu, Bilirkişi ek raporu ve tüm dosya kapsamı.
… Asliye Ceza Mahkemesinin …esas dosyasının incelenmesinde, olayan ilişkin kusur raporu aldırılmış Sanığın asli kusurlu olduğu ve yapılan yargılama sonucunda ise sanık … …’ın taksirle ölüme neden olma suçundan sabit görülen eylemi nedeniyle cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Adli Tıp Kurumu tarafından sunulan 24/01/2023 tarihli rapora göre; Sürücü … …’ın %100 (yüzde yüz) oranında kusurlu olduğunun görüş ve kanaatini bildirmiştir.
Sigortacı bilirkişi … tarafından sunulan 10/04/2023 tarihli bilirkişi raporuna göre; Eşi … …’nin toplam DYK zararının, müteveffanın kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığının kabulü ile 378.394,50 TL olduğu, elbette müterafik kusur durumunun hukuki değerlendirmesinin Yüce Mahkemeye ait olduğu dava öncesi yapılan yazılı başvuru davalıya kayıt tarihinin 03.08.2022 olduğu, belgelerin eksiksiz sunulduğu görülmekle, başvuru tarihini takip eden 8 işgünü bitim tarih 16/08/2022 tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilebileceğinin (dava tarihi 25/08/2022’dir) ve faiz türünün (talep ticari avans faizi) elbette hukuki değerlendirmenin Mahkememize ait olduğunun görüş ve kanaatine varılmıştır.
Sigortacı bilirkişi … tarafından sunulan 27/09/2023 tarihli bilirkişi ek raporuna göre; Eşi … …’nin; toplam DYK zararının, müteveffanın kazanın oluşumunda kusurunun bulunmadığının kabulü ile 422.895,30 TL olduğu, elbette müterafik kusur durumunun hukuki değerlendirmesinin Yüce Mahkemeye ait olduğu, 500.000,00 TL teminat limiti dahilinde bulunduğu, dava öncesi yapılan yazılı başvuru davalıya kayıt tarihinin 03.08.2022 olduğu, belgelerin eksiksiz sunulduğu görülmekle, başvuru tarihini takip eden 8 işgünü bitim tarih 16/08/2022 tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilebileceğinin (dava tarihi 25/08/2022’dir) ve faiz türünün (talep ticari avans faizi) elbette hukuki değerlendirmesinin Yüce Mahkemeye ait olduğunun görüş ve kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili tarafından sunulan 17/10/2023 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini artırarak harçlandırmıştır.
HUKUKİ NİTELENDİRME ve GEREKÇE
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Mahkememiz görevli ve yetkilidir. İncelenen sigorta kayıtları ve mirasçılık durumuna göre davacının dava ve taraf ehliyeti vardır. Haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıllık genel zaman aşımı süresi içerisinde davanın açılması gerekmekte olup olayımızda sürenin dolmadığı anlaşılmıştır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden 26/04/2022 tarihinde traktör sürücüsü dava dışı … …’ın hızını mahal şartlarına göre ayarlamaması, dikkatli ve tedbirli bir şekilde seyrini sürdürmemesi sonucunda traktörün direksiyon hakimiyetini kaybederek taş duvara çarparak traktörün devrilmesi sebebi ile %100 oranında kusurlu olduğu, müteveffa … …’nin kazaya sebep olacak bir kusurunun bulunmadığı değerlendirilmiştir.
İncelenen nüfus kayıtlarına göre davacının müteveffanın eşi olduğu, müteveffanın 2 oğlu ve bir kızı bulunduğu anlaşılmıştır.
… adına kayıtlı 1978 model universal traktörün 17/11/2021-17/11/2022 tarihlerini kapsayacak şekilde davalı … sigorta nezdinde sigortalı olduğu, teminat limitinin 500.000,00TL olduğu, kazanın 26/04/2022 tarihinde meydana geldiği, sigorta şirketine 03/08/2022 tarihinde başvuru yapıldığı görülmüştür.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 631 vd.; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s. 264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nun 91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının ve güvence hesabının 91.maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Davacı taraf tam teselsülde olduğu gibi, zararının tümünün tazminini müteselsil borçluların hepsinden isteyebileceği gibi, birisinden de isteyebilir. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 145. maddesi (T.B.K. 166. md.) hükmüne göre, sorumlulardan birinin zararı ödemesi halinde, diğerleri bu oranda borçtan kurtulurlar. Ancak müteselsil borçluların borçtan tamamen veya kısmen kurtulabilmeleri, alacaklının bilfiil tatmin edilmiş olması halinde söz konusudur. Bunun aksinin kabul edilebilmesi için ya alacaklının teselsülden açıkça feragat etmiş olması yahut da böyle bir feragatin durumdan kesin olarak anlaşılması lazımdır. Yine, Borçlar Kanunu’nun 147. maddesinde (T.B.K. 166.), rücu hakkından yararlanan müteselsil borçlulardan her birinin ödediği miktar oranında alacaklının haklarına halef olacağı ve alacaklının diğerleri zararına, müteselsil borçlulardan birinin durumunu iyileştirdiği takdirde bu fiilin neticelerini şahsen tahammül edeceği düzenlenmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2016/15518 E. 2017/6331 K. Sayılı ilamına göre; “Desteğin, küçük çocuklarının bakım ihtiyacından ne zaman kurtulacağını tayin etmek çocuğun yaşadığı yöreye, sosyal çevreye, çocuğun özelliklerine, cinsiyetine, ailenin sosyal ve ekonomik durumuna göre değişmektedir. Hakim, her somut olayda, destek ölmeseydi, ne kadar süre ile destek olacak idiyse bu süreyi destek süresi olarak kabul eder. Ana-babaya yardımda, onların yaşama süreleri; çocuklara yardımda ise, çocukların çalışmaya başlama süresi esas alınır. Çocuklarda, kız veya erkek olmalarına, yüksek öğrenim yapıp yapmamalarına göre farklı süreler kabul edilmektedir. Bunun dışında kız çocukları için genellikle, çalışmaya başlama veya evlenme ile destek ihtiyacı ortadan kalkar.”
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında kabul gören uygulamaya göre normal şartlarda erkek çocuklar 18, kız çocukları 22 yaşına kadar destek tazminatı alabilecekler, çocukların yüksek okul okuyor olması yada okuması ihtimali varsa 25 yaşına kadar destek alabileceklerdir.(Yargıtay HGK 10/06/2015 tarih 2013/17-2343 esas 2015/1534 karar, 17. HD. 09/04/2015 tarih 2013/17627 esas 2015/5572 karar, 21. HD. 10/12/2013 tarih 2013/17221 esas 2013/23524 karar, 4. HD. 24/01/2011 tarih 2010/1818 esas 2011/512 karar sayılı ilamları)
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun ceza hukuku ile ilişkisinde kenar başlıklı 74.maddesi “ Hâkim zarar verenin kusurunun olup olmadığını, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken ceza hukukunun sorumluluk ile ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararı ile de bağlı değildir. Aynı şekilde ceza hâkiminin kusurunun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da hukuk hâkimini bağlamaz” şeklinde düzenlenmiştir. Hukuk hakimi ceza mahkemesince verilen, suçun fail tarafından işlenmediği yönündeki kesin olgu saptayan beraat kararı ile bağlıdır çünkü yargısal bir kararla maddi bir olgu tespit edilmiştir. Ancak hukuk hakimi ceza mahkemesince yapılan kusurun takdiri ve zarar miktarının tayini kararı ile bağlı değildir. Çünkü ceza hukukunda asıl kusur çeşidi kasttır. Taksir ancak kanunda yazılı olduğu sürece sorumluluk oluşmaktadır. Hukuk mahkemesinde ise kusurun her çeşidinde sorumluluk söz konusu olabilmektedir. Yargıtay 21.Hukuk Dairesi’nin 17/04/2003 tarihli 2003/… Esas ve 2003/… Karar sayılı kararında “Borçlar Kanununun 53.maddesi gereğine göre hukuk hâkimi ceza dosyasında alınan kusur raporu ile bağlı olmayıp kesinleşen maddi olgularla karar vermek durumundadır. Dolayısıyla mahkememizce, yargılama için gerekli incelemeler yapılıp, raporlar alındıktan sonra sırf ceza yargılamasındaki dosyanın kesinleşmesinin beklenmesi, mevcut davanın daha da uzamasına ve makul bir sürede yargılanmayı içeren adil yargılanma hakkının ihlaline neden olacaktır. Geç oluşan adalet, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği pek çok kararında da yerinde görülmemekte ve devletler bu sebepten tazminata mahkum edilebilmektedir. Bütün bu nedenlerden dolayı hukuk hakiminin ceza yargılamasının sonucunun, her şart ve koşulda beklenmesi zorunluluğu şeklindeki bir algının adil yargılanma hakkı ihlaline sebebiyet vereceği düşüncesiyle gerekli araştırmalar yapılıp raporlar alınmış, alınan raporlar arasında da herhangi bir çelişki doğmadığı ve ceza dosyasında da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinden sonucunun beklenmesine gerek olmadığı, yaşanan olayın şartlarına göre kusur oranının tespiti mahkemeye ait olduğundan mahkememizce toplanan deliler ışığında dava dışı … …’ın %100 oranında kusurlu olduğu anlaşılmakla destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; destekten oksun kalma tazminat talepli açılan davada davacı, davalı sigortaya traktörün Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası olması sebebi ile dava dışı sürücünün kusurlu eylemi nedeniyle trafik kazasına sebebiyet vermesi sonucu husumet yöneltmiştir. Yapılan incelemelerde, müteveffanın iş bu trafik kazası geçirerek vefat ettiği, bu kaza sonucu davacının eşi olan müteveffanın desteğinden yoksun kaldığı, müteveffanın emekli olduğu, eşi ve (vefat eden kızlarının) 2 torunu ile birlikte yaşadığı, başkaca geliri bulunmadığı tespit edildiğinden gelirinin asgari ücret seviyesinde olduğu anlaşılmış olup davacının, müteveffanın muhtemel yaş haddine kadar %50 oranında destek alacağı kabul edilerek hesaplama yapılmış ve hesaplanan destekten yoksun kalma tazminatından müteveffanın yolcu taşımaya uygun olmayan traktörün yan kısımlarında bulunan yerde yolculuk yapması sebebi ile %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılmış ve maddi tazminat talebi kabul edilmiştir. Trafik kazalarından kaynaklanan tazminat davalarında sorumluluk Borçlar Hukuku yönünden haksız fiil sorumluluğu olup zarar ve dolayısıyla da tazminat alacağı olay anında ortaya çıktığı için haksız fillerde temerrüt olay tarihinde gerçekleşmekte ise de sigorta yönünden başvuru şartı olup gerekli başvuru yapıldıktan 8 iş günü sonrasında temerrüt gerçekleşeceğinden ve dosya kapsamında 03/08/2022 tarihinde başvuru yapıldığı ve davalı sigorta şirketinin 16/08/2022 tarihinde temerrüte düştüğünden bu tarihten itibaren yasal faiz yürütülmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen KABULÜ ile; 422.895,30TL den müterafik kusur nazara alınarak, takdiren indirim %20 yapılmak suretiyle 338.316,24TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı Sigortadan poliçe limiti ile ( sakatlanma ve ölüm halinde 500.000,00TL ) sınırlı olmak üzere ve 16/08/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,Fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hükmolunan kısım üzerinden hesaplanan 23.110,38TL nispi karar harcından peşin ve ıslah harcın mahsubu ile bakiye kalan 21.665,96TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3- Davacı tarafından yapılan toplam 4.829,72TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
4-Davacı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 52.747,43TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri ve vekalet ücretinin üzerinde bırakılmasına,
6-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davalıdan tahsil edilerek hazineye gelir kaydedilmesine,
7-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin ile davalı vekilinin yüzüne karşı HMK’nın 345. maddesi gereğince gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 01/12/2023

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı

Bu belge 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu kapsamında E-İmza ile imzalanmıştır.