Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/44 E. 2023/138 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/44 Esas
KARAR NO : 2023/138
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ : 19/01/2022
KARAR TARİHİ : 22/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; müvekkil şirkete … numaralı Kobi Paket Sigorta Poliçesi ile teminat altında olan “… mah. … Cad. … Sok. No: …/îstanbul” adresinde bulunan işyerinde üst kattan sızan sular neticesinde hasar oluştuğunu, yapılan ihbar sonrasında sigortalı riziko adresini 5 kez görevlendirilen eksper tarafından gidildiğini ve inceleme yapıldığını, alınan Ekspertiz Raporunda; “yapılan incelemede, sigortalı işyerinin tüm katlarının tavanından ve daha yoğun olarak son katından (2. Kattan) tavanından su aktığının görüldüğü, suyun geldiği beyan edilen 3. Kattaki iş yerinin kapalı olmasına karşın girilemediği, yapılan görüşmelerde ve sigortalının yazılı beyanında da belirttiği gibi üst kat işyerin sahiplerinden … ile beraber içeri girildiğinde, lavabo borusunun patladığının ve suyun dışarı aktığının görüldüğünü, olay anını görüntülediklerinin belirtildiğini, temin edilen video kayıtlarında, lavabo altındaki spiral borunun patlak ve suyuna akar vaziyette olduğunun görüldüğünü, yapılan ekspertiz incelemelerinde elektronik cihazların, mutfak ekipmanlarının yoğun şekilde suya maruz kaldıkları ve bazı cihazların içerisinde su dolu olduğu, mobilyaların ve ahşap barların kısmen şiştiği, dekorasyonun zarar görüldüğünün belirtildiğini, bu tespit ve değerlendirmeler dahilinde davacının dava dışı sigortalısına riziko adresinde meydana gelen su hasarı nedeni ile 17.07.2020 tarihinde 137.501,00 TL ve 09.10.2020 tarihinde 67.000,93 TL olmak üzere toplam 204.501,93 TL ödeme yaptığını, yapılan ödemeler için ibraname ve temlik belgelerinin alındığını, dava dışı sigortalının eksik ödeme yapıldığı iddiası ile Sigorta Tahkim komisyonuna başvurduğunu ancak yapılan yargılama ve İtiraz Hakem Heyeti incelemesi sonrasında ödemenin yeterli olduğu, sigortalının bakiye zarar alacağının bulunmadığı kararı verildiğini, TTK 1472 maddesi doğrultusunda müvekkil sigorta şirketinin sigortalısının haklarına halef olduğunu ve ödenen tazminatın rücuen tahsili amacı ile Arabuluculuk görüşmeleri – başvurularının sonuçsuz kaldığını ve işbu davanın ikamesinin zorunlu hale geldiğini belirterek, Davacının dava dışı sigortalısına riziko adresinde meydana gelen su hasarı nedeni ile 17.07.2020 tarihinde 137.501,00 TL ve 09.10.2020 tarihinde 67.000,93 TL olmak üzere toplam 204.501,93 TL ödemiş olduğu tazminatın davalılardan ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte rücuen tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin davalılara tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1472. maddesi uyarınca davacı sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, haksız fiile sebebiyet verdiği iddia edilen davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dava, rücuan tazminat istemiyle açılmış olup, rücu ve halefiyet Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; davacı sigorta şirketinin sigortalısı hangi görevli ve yetkili mahkemede dava açabilecek ise, sigorta şirketinin de halefiyet gereğince, aynen sigortalı gibi o mahkemede dava açabileceğine işaret edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1. maddesinde; “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar, kamu düzenindendir.” hükmü yer almaktadır. HMK 114/1.c maddesi uyarınca “Mahkemenin görevli olması” dava şartlarından olup, HMK 138 maddesi dikkate alınarak dava şartlarının öncelikle karara bağlanması gerekmektedir. HMK 115. maddesinde ise “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir…” düzenlemesi yer almaktadır.
6100 Sayılı HMK’nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir. Görev kamu düzenine ilişkin olup re’sen dikkate alınmalıdır. (Bkz Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin ESAS NO: 2017/983 KARAR NO: 2019/9857 sayılı kararı)
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 19. maddesinde, her kat malikinin anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumlu olduğu hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanun’un Ek 1. maddesinde ise kat mülkiyetinden kaynaklanan her türlü uyuşmazlığın değerine bakılmaksızın Sulh Hukuk Mahkemesi’nde çözümleneceği düzenlemesine ve 17/3. maddesinde ise “kat irtifakı kurulmuş gayrimenkullerde yapı fiilen tamamlanmış ve bağımsız bölümlerin üçte ikisi fiilen kullanılmaya başlanmışsa, kat mülkiyetine geçilmemiş olsa dahi anagayrimenkulün yönetiminde kat mülkiyeti hükümleri uygulanır” düzenlemesine yer verilmiştir. Görev kuralları, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır.
634 sayılı Kanunun 35/b maddesinde ise “Anagayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için gereken tedbirlerin alınması” hükmüne, 16. maddesinde “Kat malikleri anagayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar.” hükmüne, ayrıca 19/3. maddesinde de “Her kat maliki anagayrimenkule ve diğer bağımsız bölümlere, kusuru ile verdiği zarardan dolayı diğer kat maliklerine karşı sorumludur.” hükmüne yer verilmiş; diğer yandan, aynı Kanunun Ek 1. maddesi ile de “Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17.maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
TTK’nın 14. maddesine göre “Bir ticari işletmeyi kısmen dahi olsa kendi adına işleten kimseye tacir denir.” Aynı Yasa’nın 17. maddesi hükmünce de; “iktisadi faaliyeti nakdi sermayesinden ziyade bedeni çalışmasına dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan sanat ve ticaret sahipleri tacir değildir.” düzenlemesi yer almaktadır.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanun’unun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve Sanatkâr, ister gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nun 1463. maddesinde de, önce 17. maddeye gönderme yapılarak, Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardan aşağı gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17.maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
Bu kapsamda Mahkememiz dosyasında davalı olarak gösterilen gerçek kişilerin bağlı bulunduğu … ve … Vergi Dairesi’ne ve … ‘ne yazılan müzekkerelere verilen cevaplar doğrultusunda; davalılardan İsmail Sarı’nın 31/12/2019 tarihi itibariyle daireyi terk ettiği ve işletme hesap özetine göre defter tuttuğunun tespit edildiği, … ‘nın ise ilgili vergi dairesinden 31/07/1992 tarihinde faaliyetine son verdiği ve ilgili döneme ilişkin beyanname vermediği, davaya konu rücu halinin 03/04/2020 tarihinde gerçekleşen olay ile oluştuğu anlaşıldığından davalıların hem olayın gerçekleştiği tarih itibariyle hem davanın açıldığı tarih itibariyle tacir olmadığı ve tacir kaydının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dosya kapsamında uyap üzerinden yapılan taşınmaz yapı sorgulamasından da anlaşılacağı üzere davaya konu zararın meydana geldiği taşınmazın kat mülkiyetine geçtiği anlaşılmıştır.
Somut olayda, davacı sigorta şirketi olup davalılardan rücuen tazminat talebinin nedeni yapı malikinin sorumluluğu olması nedeniyle kat mülkiyetine dayalı bina yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklanmaktadır. Kat mülkiyetinden kaynaklanan davalarda görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olup davacı sigorta şirketi davayı sigortalısına halefen açmış olup görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır. Dava dışı sigortalı ile davalılar arasındaki ilişkide kat mülkiyeti hukuku ilişkisinden kaynaklı hükümler uygulanacağından bu kanundan doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olup mahkemenin görevsizliğine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2- HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL SULH HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
3- Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 22/02/2023

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı