Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2022/411 Esas
KARAR NO :2023/521
DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:27/06/2022
KARAR TARİHİ:07/07/2023
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan 27/06/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Bono üzerinde her ne kadar ihtilaf vukunda İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu belirtmiş ise de; söz konusu İstanbul yazısı müvekkilinin el ürünü olmadığını, senedin üst tarafı davalı tarafından aradaki anlaşmaya aykırı bir şekilde doldurulduğunu, davaya konu bononun teminat senedi olarak davacı tarafa verildiğini, bono verilirken vade ve düzenleme tarihi ile diğer kısımları doldurulmadığını, doldurulmayan kısımlardan bir tanesininde yetkili Mahkeme kısmı olduğunu, davacının senet üzerine vade ve düzenleme tarihini kendisi attığını, bono üzerinde kaşenin müvekkilinin eski kaşesi olduğunu bononun düzenlendiği tarihte müvekkilinin kaşesinin farklı olduğunu, müvekkilinin davacı tarafa 900.000,00 TL borcu bulunmadığını, davalı tarafın ihtiyati haciz talebinde bulunmadan önce müvekkiline hesap kat ihtarnamesi yerine geçmek üzere 235.340,56 TL alacaklı olduğunu bunun da müvekkilleri tarafından onaylanması gerektiğini bildirir ihbarname gönderdiğini, ihbarnameye göre davalı tarafın, müvekkilinden 235.340,56 TL alacaklı olduğunu iddia ettiğini ancak bu durumun müvekkili tarafından kabul edilmediğini, dilekçe altına derkenar verilerek alacağın 46.175,01 TL olduğu belirtildiğini, bu nedenlerden dolayı; icraya konulan bononun iptaline, icra takibinin iptaline, dava esas değerinin yüzde yirmi aşağı olmamak üzere icra tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP : Davalı vekili tarafından sunulan 20/07/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Takibe konu senet üzerinde teminat ibaresi bulunmadığı gibi, davacı tarafından takibe konu senedin teminat senedi olduğuna dair herhangi bir sözleşme veya yazılı delil sunulmadığını, davacının senedin “aradaki anlaşmaya aykırı doldurulduğu” iddiası da yine yazılı delille ispat edilebilir bir olgu olduğundan bu hususta yazılı delil sunamayan davacının iddiasının dinlenmesi de kabil olmadığını, davacının, borçlu olmadığını belirtmekle birlikte senet kambiyo senedi olduğundan, ispat yükü kendisinde olup, bunu ispatlayacak herhangi bir belge, delil sunamamış olup davasının reddi gerektiğini, senedin bedelsiz olduğunu ve borç olmadığı itirazı için, Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takipte borçlu borcu olmadığını veya borcun itfa veya ihmal edildiğini yalnız resmi veya imzası alacaklı tarafından ikrar edilmiş bir belge ile ispat edebileceğini, borçlunun dava dilekçesi ekinde ve delil listesinde İİK Madde 169 uyarınca bir belge de bulunmadığından borçlunun bu söyleminin de hukuki değeri olmadığını, bu nedenlerden dolayı; Müvekkilinin alacağını sürüncemede bırakmak nedeniyle açılmış bulunan işbu haksız ve kötü niyetli davanın ve tedbir talebinin reddine,itiraz nedeniyle davacının davalı müvekkiline %40 tazminat ödemesine, uğrayacakları herhangi bir zararda dava açma hakları saklı kaldığını belirterek yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
DELİLLER : Hesap ekstreleri, tahsilat makbuzlar, banka makbuzları, …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyası, …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası, …. İcra Hukuk Mahkemesi … sayılı dosya bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı.
Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Bilirkişi … tarafından sunulan 27/03/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı şirketin 2018-2019-2020-2021 yıllarına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, Davalı şirketin 2018-2019-2020-2021-2022 yıllarına ait ibraz ettiği ticari defterlerinin açılış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğu, defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu, kayıtların düzenli ve yasalara uygun tutulduğu, ‘ticari defterlerin HMK 222 maddesi uyarınca sahibi lehine delil vasfına haiz olduğu, Davacı şirketin sahibi lehine delil niteliğinde haiz ticari defterlerine göre Davalı şirketten 163.202,88 TL alacaklı olduğu, Davalı şirketin sahibi lehine delil niteliğine haiz ticari defterlerine göre Davacı şirkette 235.340,56TL borçlu olduğu, uyuşmazlık dönemine ait ticari defterleri e-defter ortamında tutulması nedeni ile Davalı şirketten mail ortamımda talep edilen e defter ve bu defterlerle ilgili olan muavinler üzerinde inceleme yapıldığını, Davalı şirketin …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile takibe konu edilen 01.04.2020 vade 900.000,00 Senctten kaynaklı kısmı alacak talebi ile takip başlattığı, ancak bu alacak talebine konu senedin Davalı şirket ticari defter kayıtlarında mevcut olmadığı, Davalı şirket ticari defter kayıtlarında alacak talebine konu bakiyenin cari hesaptan kaynaklandığı, taraflar arasında cari hesap farklılığının 398.543,44 TL olduğu tespit edilmiş olup, davacı ve davalı arasında süre gelen cari hesap ilişkisinde her yıl TTK 94/2 maddesi kapsamında mutabakat yapmaksızın ticari ilişkiyi devam ettirdikleri görüldüğünü, raporda detaylandırılan uyuşmazlığa neden kayıtlara dayanak evrakların ve bu evrakların fatura olması durumunda karşı alıcısına tebliğine dayanak evrak ibraz edilmesi durumunda uyuşmazlığın çözümlenebileceği, davacı ve davalının borç/alacak yönünden taleplerinin neticelendirilebileceğinden tarafların dayanak belgeleri ibrazi sonrasında gerekli tespitlerin yapılabileceğinin sonuç ve kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava 2004 sayılı Yasanın 72.maddesine dayalı menfi tespit istemine dairdir.
Menfi tespit davası, borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı davadır. Bu dava borçlu tarafından henüz borç ödenmeden açılır. Borçlu, hakkında yapılmış olan ve kesinleşen takip nedeni ile takip hukuku bakımından borçlu durumuna düştüğü halde maddi hukuk bakımından takip konusu yapılan alacağın borçlusu bulunmadığını tespit için bu davayı açar.
Borçlu kendisine karşı bir icra takibi başladıktan sonra ve henüz borcu ödememiş durumda iken hukuki yararı bulunması koşulu ile borçlu olmadığının tespiti için bu davayı açabilir. Kambiyo senetlerine dayanan haciz yolu ile takiplerde menfi tespit davası açma olanağı 2004 sayılı yasanın 170/b maddesinde açıkça öngörülmüştür. Menfi tespit davasının dinlenebilmesi için davacının korunmaya değer güncel hukuki yararının bulunması gerekir. Takipten sonra açılacak bu dava başlamış olan takibi kendiliğinden durdurmayacağı gibi mahkemece ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez.
Borçlu, çeşitli nedenlere dayanarak maddi hukuk bakımından borçlu olmadığını ileri sürüp menfi tespit davası açabilir. Örneğin sahtelik veya tahrifat iddiası ile senedin sahte olduğunu ileri sürebilir. Yahut alacaklının elinde bulunan senedin bedelsiz veya hatır senedi olduğunu ileri sürebilir.
Menfi tespit davasında ispat yükü davacının iddiasının dayandığı nedenlerin niteliğine göre değişir. Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebinin karşılaştırılarak ispat yükünün kime düşeceğinin saptanması gerekir. Davacı borçlunun senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, senedin sahte olduğunu ileri sürmesi halinde ispat yükü davalı alacaklıya düşer. Davalı alacaklının, davacı borçlu tarafından varlığı inkar edilen hukuki ilişkinin gerçekleştiğini ispat etmesi gerekir. Buna karşılık davacı borçlunun senedin hata, hile, ikrah nedeni ile geçersiz olduğunu, senedin karşılıksız olduğunu, hatır senedi olduğunu, borcun ödeme ibra takas gibi nedenlerle son bulduğunu, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, ileri sürmesi halinde bu iddiasını kendisinin ispat etmesi gerekir.
Bir bonunun boş olarak verilmesi mümkün olduğu gibi senedi boş olarak alan kimsenin bunu aynen bir başkasına bu şekilde devredebileceği, devralan kişinin de lehdar hanesine kendi adını yazarak takip ve tahsile girişebileceği, davacı taraf senedin boş olarak verildiğini ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, teminat senedi olduğunu, davacı borçlunun yasal delillerle kanıtlaması gerekir.
Menfi tespit davalarında kanıtlar hususunda ise, 1086 sayılı yasanın 288.maddesine karşılık gelen 6100 sayılı yasanın 200.maddesi gereğince, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. 6100 sayılı yasanın geçici 1/2.maddesi gereğince bu kanunun senetle ispata ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz. Senetle ispat kuralına karşılık maddi olayların tanıkla ispatı mümkündür. 1086 sayılı yasanın 290.maddesine karşılık gelen 6100 sayılı yasanın 201.maddesi gereğince senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz.
Senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiası, ancak kesin delil ile ispat edilebilir. Senedin teminat senedi olduğu ancak kesin delille ispat edilebilir.
Diğer yandan,bononun teminat senedi olduğu hususunda, bono üzerinde açıkca neyin teminatı olarak verildiği hususunda herhangi bir açıklama bulunmadığından bu durumda söz konusu bononun neyin teminatı olarak verildiğini ispat yükü davacıdadır.
Bir bononun teminat olarak verildiğinin kabulü için, o bono üzerinde teminat ibaresinin bulunması zorunluluğu yoktur. Kaldı ki, bono üzerinde teminat ibaresi olsa bile, neyin teminatı olduğu ayrıca açıklanmadığı sürece, bu durum, bononun başlı başına teminat bonosu olduğunu göstermez. Diğer yandan teminat iddiasının kabulü için, bu hususun, taraflarca ayrı bir sözleşmede belirtilmesi de zorunlu değildir. Takip dayanağı senedin, teminat senedi olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK’nun 14.03.2001 tarihli
kararı).
Somut durumda, davacı, takip dayanağı senedin sözleşme kapsamında verilen teminat senedi olduğunu beyanla borçlu olmadığını beyan etmiş davalı ise senedin borcun ifası için verildiğini iddia etmiştir. Davalının senedin teminat senedi olduğuna dair açık ikrarı bulunmamaktadır. Senette tanzim nedeni de bulunmamaktadır.
Yukarıda belirtildiği gibi, bir bonunun boş olarak verilmesi mümkün olduğu gibi senedi boş olarak alan kimsenin bunu aynen bir başkasına bu şekilde devredebilmesi, devralan kişinin de lehdar hanesine kendi adını yazarak takip ve tahsile girişebilmesi mümkündür. Böyle bir durumda davacı senedin teminat senedi olduğu, senedin boş olarak verildiği ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu yönündeki iddialarını ancak kesin delille ispat edebileceği, somut durumda da davacı yanın bu yönde kesin bir delil bildirmediği; söz konusu senedin, iddianın ileri sürülüş biçimine göre, tahrifat, sahtelik, zorla alınma, hukuka aykırı bir şekilde ele geçirilme gibi bir iddia ileri sürülmediğinden, hukuk düzeni bakımından geçerli bir senet olduğu, yapılan yargılama sonucunda verilecek kararın da senedin geçerliliğine etki etmeyeceği, eldeki davada davacının kesin delil ile ispat kuralına tabi iken bu yönde bir delil sunmadığından senedin teminat amacı ile bedelsiz olarak verildiği iddiasını ispat edemediği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Varılan bu sonuç ve kanaat ile davanın reddine, takibin durdurulmadığı nazara alınarak kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın REDDİNE,
2- Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince hesaplanan 179,90-TL karar harcından peşin yatırılan 4.935,40-TL harcın mahsubu ile artan 4.755,50-TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatırana iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davalı yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 43.460,00- TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafça yatırılan ve bakiye kalan gider avansının kararın kesinleşmesi ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair; davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.07/07/2023
Katip …
e-imza*
Hakim …
e-imza*