Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/38 E. 2022/60 K. 24.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2022/38 Esas
KARAR NO:2022/60

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:18/01/2022
KARAR TARİHİ:24/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; Müvekkili sigorta şirketine … poliçe no ile sigortalı, …’ya ait “… Mah. … Cad. … Sk. No:… … …” adresindeki konutta 06/05/2019 tarihinde konutun yanında bulunan arsadaki inşaat çalışmaları nedeniyle iksa duvarlarının arkasındaki kayma kamasının hareketlenmesi nedeniyle sigortalının konutunda ve bahçe/çevre düzenlemesinde hasar meydana geldiğini, söz konusu olaya ilişkin ödenen hasar bedelinden davalıların sorumlu olacağını, hasar poliçe teminat kapsamına giren rizikolardan olup, yapılan ekspertiz incelemesi neticesinde sigortalı ile sigortalıya 70.575,00-TL ödeneceğine dair mutabakata varıldığını, sigortalıya, sigorta şirketi tarafından 70.575,00-TL ödeme yapıldığını, sigorta şirketi tarafından ödenen hasar bedeli için kusurlu durumda bulunanlara rücu etme zorunluluğu doğduğunu, müvekkili şirket tarafından yapılan ödeme neticesinde, Türk Ticaret Kanunu’nun halefiyete ilişkin hükümleri uygulama alanı bulduğunu, halefiyet ilkesi gereğince, sigorta rizikosu, üçüncü kişilerin kusuru ile vuku bulmuş olursa, kendi sigorta ettirenine sigorta tazminatını ifa eden sigortacı, bu ifası oranında sigorta ettirenin yerine geçer ve onun kusurlu üçüncü kişilere başvurma hakkına halef olur şeklindeki Türk Borçlar Kanunu’nun “sorumluluk” başlığı altında düzenlenmiş olan TBK 49 maddesinde “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. ‘ hükmüne yer verildiğini beyan ederek halefiyet ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, hasarın oluşmasında sorumluluğu bulunan davalılar hakkında …. İcra Dairesi’nin … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatılmış olup borçlulara ödeme emri gönderildiğini ancak borçlular tarafından takibe itiraz edilerek takibi durdurulduğunu beyan ederek; davaya konu icra takibine yapılan itirazın iptali ve takibin devamına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER: …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı icra dosyası, arabuluculuk tutanağı, … poliçe no’lu poliçe sureti ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; dava sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, kusurlu olan davalıdan rücuen tahsiline ilişkindir.
TTK’nın 1472/1. maddesinde düzenlenen halefiyet, yasal, sınırlı ve cüz’î halefiyet niteliğindedir. Bu maddeden doğan halefiyet hakkına istinaden açılan veya açılacak olan dava, esas itibariyle sigortalının, kendisine zarar verene karşı açacağı tazminat davasının, onun halefi sıfatıyla sigortacı tarafından açılmasıdır. TTK’nın 1472/1. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve dava, tazmin ettiği bedel nisbetinde sigortacıya intikal eder. Bu şekilde sigortalısının haklarına halef olan sigorta şirketinin, ödediği tazminat miktarınca hukuken sigortalı yerine geçerek açtığı rücû davası, aslında bir tazminat davası olup, bu niteliği itibariyle aynı zamanda şahsî nitelikte bir eda davasıdır. Burada sigortacı, sigorta ettiren yerine geçtiği için şahsî ve rücûu ödediği bedelle sınırlı olduğundan dolayı da cüz’î haleftir. Sigortacının, sigortalıya ödediği tazminat oranında sigortalının yerine geçeceği ve onun kanunî halefi olacağı, ilke olarak 31.03.1954 gün ve 1953/18 E. – 1954/11 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtilmiştir. 17.01.1972 tarih ve 1970/2 E. – 1972/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da sigortacının, zarara sebebiyet veren aleyhinde açtığı rücû davasının, kanundan doğan halefiyete dayandığı ve halef olanın, halefiyet yolu ile nasıl bir hak iktisap etmiş ise o hakka sahip olacağı vurgulanmış; velhasıl sigorta ettirenin ne hakkı varsa bunların, şartları gerçekleşince sigortacıya geçeceği; sigortacının, sigorta ettirenin bütün def’lerini üçüncü şahsa karşı ileri sürebileceği gibi eylemin haksız fiîlden kaynaklandığı açıktır. Buna göre, sigortalının halefi olan davacı sigorta şirketi, davalının kusuru nedeniyle konutta oluşan zararın rücuan tahsilini talep etmekte olup, bu şekilde uyuşmazlığın haksız fiîlden kaynaklandığı anlaşılmakla, davanın genel mahkemelerde genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Dava dışı sigortalı ile davalılar arasındaki ilişkinin tüketici işlemi olmadığı haksız fiilden kaynaklı olduğu aynı zamanda dava dışı sigortalının tacir sıfatının bulunmadığı ve uyuşmazlığın mutlak ticari nitelikte bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, somut olayda; 6102 sayılı TTK hükümlerinin uygulanamayacağı ve uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı kuşkusuzdur. Genel görevli mahkeme 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca aksine bir düzenleme bulunmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesidir. Yargıtay içtihatları, yasal düzenlemeler ve tüm bu açıklamalar uyarınca Mahkememizin görevli olmaması, eldeki davaya ilişkin aksine bir düzenleme bulunmadığından Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olması sebebiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın 6100 Sayılı H.M.K’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİ ile Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Görevli Mahkemenin İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna,
3- 6100 sayılı HMK’nun 20. Maddesi gereğince taraflardan birinin, bu karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren Mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli Mahkemeye gönderilmesini talep etmesi halinde dosyanın İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
4-Bu süre içerisinde başvuru yapılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
5-HMK’nun 331/2 maddesi gereğince yargılama giderlerinin yetkili ve görevli Mahkemece hüküm altına alınmasına, açılmamış sayılmasına karar verildiği takdirde bu kararda değerlendirilmesine,
Dair, tarafların yokluğunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 24/01/2022

Katip …
e-imzalı*

Hakim …
e-imzalı*