Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/37 E. 2023/162 K. 01.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/37 Esas
KARAR NO : 2023/162

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/09/2020
KARAR TARİHİ : 01/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle;Taraflar arasındaki hukuki ilişkinin, 27.02.2010 tarihinde imzalanmış bulunan “Acentelik Sözleşmesi” başlıklı sözleşme ve buna bağlı sair sözleşmeler ile kurulmuş olup, davacı müvekkillerinden …’ın, davalı şirketin …-… bölgesindeki acenteliğini yürüttüğünü, davalı tarafça sözleşmenin başlangıcından bu yana, sürekli olarak vaki akde aykırı uygulamalar ve haksız tahsilatlar nedeniyle, söz konusu akde aykırılıklara son verilmesi ve ayrıca Acente’den haksız olarak tahsil edilen ve/veya alacaklarından mahsup edilen ve/veya Acente’ye eksik ödenen veya hiç ödenmeyen, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, asgari 250.000,00 TL’nın, ödenmesi amacıyla, davalıya gönderilmiş bulunan … 2. Noterliği’nin 11.12.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesine, davalı tarafça riayet olunmaması ve dahi gönderilen cevabi ihtarname ile taleplerinin reddedilmesi neticesinde, davacı müvekkilinin, belirtilen tüm haklı sebeplere dayalı olarak, … 2. Noterliği’nin 22.12.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi taraflar arasındaki sözleşmeyi feshederek, … … Acenteliğini, ekte sunulan 26.12.2017 tarihli kasa bülteni kapsamında, kasa mevcudu olan 72.731,47TL nakit ile birlikte, davalı taraf yetkilisi…’ye teslim ettiğini, davacı müvekkilinin, anılan ihtarnamelere konu akde aykırılıklar nedeniyle oluşan alacaklarının davalı şirketten tahsili amacıyla ikame etmiş bulunduğu alacak davasının ise, halen …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında derdest bulunduğunu, taraflar arasındaki hukuki ve fiili ilişkinin sözü edilen şekilde ve davacı müvekkilinin davalı şirkete hiçbir borcu bulunmayıp aksine, sair dava konusu edilen alacaklar bir yana, en azından yukarıda bahse konu 72.731,47 TL’lık son teslimatı nedeniyle, alacaklı durumda iken, anılan teslimat hesaba geçirilmeksizin; davalı tarafa, sözleşmenin başlangıcında ve sözleşmenin 39. Maddesi gereğince teminat amacıyla tevdi edilmiş bulunan, 2. Sıradaki davacının da kefil sıfatıyla imzalamış olduğu, 54.000,00 TL bedelli bononun, davalı tarafça yasal unsurları sonradan tamamlanmak suretiyle, …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe konu edildiğini, söz konusu dosya borcunun, haciz tehdidi nedeniyle, 01.07.2019 tarihinde, icra kasasına 73.500,00 TL ve dosya hesabının eksik yapılmış olması nedeniyle de, 19.07.2019 tarihinde, müvekkillerinden …’ın eşi Ahmet Şahbaz hesabından, icra dosyasında vekil olan Av. Hüsnü Arslan’ın hesabına 5.722,00 TL havale olmak üzere toplam 79.222,00 TL ödenerek kapatıldığını, takibe konu teminat bonosu ve dahi taraflar arasındaki ticari ilişki gereğince, müvekkili ve kefilinin, davalıya hiçbir borcu bulunmadığı gibi, yukarıda bahse konu teslimat ve şimdilik kısmi olarak davaya konu edilmiş bulunan ve …. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası kapsamındaki alacak kalemleri nedeniyle de, davalı taraftan alacaklı bulunmakta olup, haksız ve kötü niyetli olarak başlatılmış bulunan dava konusu icra takibine mesnet bono nedeniyle borçlu olmamaları nedeniyle, müvekkillerinin bu sebeple ödemek zorunda kaldıkları 79.222,00 TL’nın istirdadı gerektiğini iddia ederek, davalarının kabulü ile, davacı müvekkillerinin, …. İcra Müdürlüğü’nün Esas:… sayılı dosya kapsamında ödemiş olduğu, 73.500,00 TL’nın 01.07.2019 tarihinden; 5.722,00 TL’nın 19.07.2019 tarihinden itibaren işleyecek avans faizleri ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkillerine verilmesine; davalı tarafın haksız ve kötü niyetli olması sebebiyle, müvekkilleri lehine %20 oranında tazminatın davalıdan tahsili ile müvekkillerine verilmesine, her türlü yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine, şimdilik sair her türlü dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacılar arasında acentelik sözleşmesi imzalandığını, akdedilen bu sözleşme ve ekleri neticesinde müvekkili şirket tarafından işletilen şubenin, acente olarak işletmesine bırakıldığını, davacının, Acentecilik sözleşmesini kendi isteği ile sonlandırmak istediğini beyan eder ihtarnameyi müvekkil şirkete sunarak acentecilik anlaşmasına son verdiğini, davacı tarafından ödenmesi gerekirken ödenmeyen, acentenin kendi personeline ait kıdem tazminatı, aylık ücreti (maaşları) ve personel yemek ücreti, vadesi geçmiş süspan ve hatta acentenin faaliyetinde kullandığı araçların bakım ve tamir giderleri veya bu araçlar nedeniyle kesilen idari para (trafik cezaları), sürücü maliyeti gibi giderlerin acentenin sorumluluğunda olan bedeller olup, gerek Acentelik Sözleşmesi hükümlerine uygun olarak gerekse de Acentenin vermiş olduğu muvafakatname uyarınca acente ödemez ise müvekkili şirket tarafından ödenmekte, daha sonrasında ise acentenin hesabına borç kaydedilerek hak edişinden kesildiğini, ancak taraflar arasında hali hazırda acentelik ilişkisinin sona ermiş olması ve müvekkil şirket nezdinde herhangi bir hak ediş alacağı kalmaması sebebi ile borçlarına karşılık davacılar tarafından icra takibine konu kambiyo senedinin müvekkili şirkete teslim edildiğini, senedin, kambiyo senedine özgü özellikleri taşıdığının açıkça görüleceğini, diğer yandan davacılar tarafından ilgili icra takibine konu kambiyo senedinin teminat senedi olduğu iddia edilmişse de, kambiyo senedi incelendiğinde üzerinden teminat senedi olduğuna dair herhangi bir ibare olmadığının açıkça görüleceğini, bu anlamda Davacılar tarafından öne sürülen iddiaların açıkça haksız ve mesnetten yoksun olduğunu, davacı ile müvekkili şirket arasında akdedilmiş olan sözleşmenin, pek çok konuyu ve bu kapsamda taraflara düşen hak ve yükümlülükleri tafsilatlı olarak düzenleyen bir acentelik sözleşmesi olduğunu, önemle belirtmek gerekir ki her ne kadar müvekkili şirket ve davacı arasında bir Acentecilik sözleşmesi akdedilmiş olsa da dava konusu senedin borç dayanağının bu sözleşme olmadığını, müvekkili şirketin, bağımsız olarak şubelerini acente olarak işletmek üzere tacirlere devretmek ve işi kendi maaşlı personelleri yerine kendi işi gibi benimseyerek kar elde etme gayesi ile çalışacak acentelere bıraktığını, bu bağlamda kurulu bir düzeni, tüm demirbaş ve mefruşatı ile şubesini ve kasasını, o şubede kullanılacak araçları, müşteri portföyünü, tüm networkünü, ticari bilgi ve deneyimini (know-how), ticari marka ve logosunu ve benzeri tüm imkanları süresiz acentelik sözleşmesi ile acentenin kullanımına bıraktığını, sektöre yeni taşımacıların kazandırılması niteliğindeki bu iş birliğini uzun dönem devam ettirmeyi amaçlayan müvekkilinin, acentelik sözleşmelerini süresiz olarak akdettiğini ve keyfi fesih ve suiistimaller ile iş birliğinin zedelenmesini önlemek için de sözleşmede koruyucu hükümler öngörüldüğünü, zira acentelik ilişkisinin, sözleşmenin her iki akit tarafı için de kazanç sağlayan bir ilişki olup uzun dönem devam etmesinin her iki tarafın da menfaatini doğrudan ilgilendirdiğini, keza, işin gerektirdiği şekilde işi ve işyerini ve çalışan personel sayısını ayarlama ve organize etme sorumluluğunun da Acentelik Sözleşmesi hükümleri gereği acentenin kendisine ait olup bağımsız tacir niteliğini haiz acentenin bu iddialarının hukuk düzenince korunmayacağının ortada olduğunu, davacının, acentelik sözleşmesi akdedilirken tüm sorumluluklarının farkında olması gereğinin TTK 20/2 hükmü gereği emredici bir hüküm olduğunu, dolayısı ile tacir olan davacının, kendisi tarafından müvekkili şirkete borcuna karşılık verilen kambiyo senedinin, kambiyo senedine özgü nitelikleri taşımadığı iddiasının ise açıkça haksız olduğunu, tacir kimsenin bilerek ve isteyerek borcuna karşılık verdiği kambiyo senedine istinaden yaptığı ödeme için borçlu olmadığını ileri sürmesinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, her ne kadar davacılar tarafından ilgili kambiyo senedi üzerinde tahrifat yapıldığı iddia edilmişse de işbu iddianın da gerçeği yansıtmamakta olup, kötü niyetten öteye gidemediğini, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddedilmesi gerektiğini, bilindiği üzere Menfi Tespit Davasında tazminatı düzenleyen İİK m.72/4’de tazminattan bahsedildiğini ancak aynı maddede istirdat davasından söz edilmediğini, bu nedenle salt istirdat davasında kötü niyet tazminatına hükmedilemeyecek olup ancak menfi tespit davası istirdat davasına dönüştüğü takdirde tazminatın doğumundan söz edilebileceğini ileri sürerek, haksız davanın külliyen reddine, davacılar aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesin, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : ….İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyası sureti, ….İcra Müdürlüğü’nden gelen … Esas sayılı dosyalarına ait 27/01/2018 tediye tarihli, 54.000,00 TL bedelli bono aslı, taraflar arasında imzalanan 27/02/2010 tarihli Acentelik Sözleşmesi, ….Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası UYAP kayıtları, bilirkişi raporu, 22/07/2019 düzenleme tarihli dava şartı arabuluculuk son tutanağı, tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, davacı tarafça …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ödenen 79.222,00-TL bedelin borçlu olmadığından bahisle bu bedelin iadesi talebinden ibaret İstirdat davasıdır.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı ile aralarında imzalamış olduğu acentelik sözleşmesinden kaynaklı davalı yan tarafından haksız olarak kesilmiş hakedişlere ilişkin alacaklarının bulunduğunu, bu alacaklarına ilişkin davalının ihtar edildiğini, ancak ödemelerin yapılamaması nedeniyle haklı nedenle sözleşmeyi müvekkilinin feshettiğini, oluşan alacakların tahsili amacıyla …. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının açıldığını ve bu dosyanın hala derdest olduğunu, davalı tarafa herhangi bir borçlarının bulunmadığını, dava konusu icra takibinin sebebini oluşturan senedin teminat senedi olarak düzenlendiğini, icra tehdidi altında söz konusu senet bedelinin ödendiğini, tüm bu sebeplerle davalı yana herhangi bir borçlarının olmaması nedeniyle icra tehditi altında ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının kendi isteği ile acentelik sözleşmesini sonlandırdığını, davacı yan tarafından ödenmesi gereken ancak ödenmeyen bedellerin müvekkil şirket tarafından ödenmesi durumunda davacı yanın hakedişlerinden kesileceğini, ancak taraflar arasındaki sözleşmenin sona ermesi ve davacı yanın hakediş alacağının kalmaması nedeniyle borçlarına karşılık söz konusu senedin verildiğini, bu hususun senedin veriliş tarihi ve diğer tüm özellikleri ile değerlendirildiğinde ortaya çıkacağını, davacı yanın bahsetmiş olduğu gibi söz konusu senedin teminat senedi olmadığını tüm bu sebeplerle hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
…. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasının mahkememize fiziken gönderildiği, dosya arasına alındığı ve dosyanın incelemesinde; davalı tarafından davacı aleyhine 27/12/2017 tarihli, 27/01/2018 vade tarihli 54.000,00 TL bedelli bono alacağı, 2.178,12-TL işlemiş faiz alacağı olmak üzere toplam 56.178,12-TL alacağın tahsili amacıyla 27/06/2018 tarihinde kambiyo senetlerine özgü icra takibi başlatıldığı, davacı borçlu tarafından 01/07/2019 tarihinde 73.500,00-TL, 19/07/2019 tarihinde 5.722,00-TL ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
Dava konusu bononun incelenmesinde; keşideci … tarafından 27/12/2017 tarihinde İstanbul ilinde düzenlendiği, kefil olarak …’ın imzaladığı, bono lehtarının … A.Ş. olduğu, bono bedelinin 54.000,00-TL olduğu ve vadesinin 27/01/2018 tarihli olduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafın sunmuş oldukları tüm deliller dosya içerisine alınmış, mahkememizce davaya konu icra takip dosyası celp edilerek incelenmiş ve taraflara ait ticari defter ve kayıtları, Acentelik Sözleşmesi ve davaya konu senet üzerinde mali müşavir tarafından bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında taraflara ait ticari defterlerinin incelenmesi için yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde Mali Müşavir Bilirkişi tarafından 29/06/2022 tarihinde düzenlenen bilirkişi raporuna göre; “Tarafların kayıtları incelenmiş, defter açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK ve VUK hükümlerine uygun tutulduğu, Davacı ve davalı şirketin ticari defter onayları yasal süresinde yaptırıldığından, defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, sahibi lehine delil olma niteliği taşıdığı, Taraflarca ibraz edilen muavin defter dökümleri incelenmiş olup, davacı ve davalı şirketler yönünden bakiye farkına sebep olan işlemlerin Hakediş Ödemesi, Demirbaş-Ekipman Taksit Ödemesi, Vadesi geçtiği halde müşterilerden tahsil edilmemiş faturalar sebebiyle hakediş kesintisi, Kasa açığı suistimal sebebiyle hakediş kesintisi, Hakediş Eklentisi, Personel Maaş, Kıdem Tazminat Ödemesi, Mutabakat Farkı Hakediş Alacağından Kesinti, Kasa Açığı Hakediş Alacağından Düşen Düzeltme Kaydı, Kayıtlara Alınmayan Faturalar Toplamı, Sözleşme Feshi Hukuk Kaydı, Sözleşme Feshi Hukuk Kaydı şeklinde işlemlerinden oluştuğu, bu işlemlerin davacı taraf kayıtlarında yer almadığı, bu işlemler toplamının 708.283,8-TL olarak belirlendiği, davalı şirket kayıtlarında olmayan işlem tutarlarının 648.958,36-TL olarak belirlendiği, Taraflar arasında 27.02.2010 tarihli Acentelik Sözleşmesinin imzalandığı, Sözleşmenin 39. Maddesi kapsamında; sözleşmeden kaynaklanan istisnasız tüm yükümlülüklerinin teminatını oluşturmak üzere davalı şirkete, 54.000,00 TL tutarlı teminat bonosu düzenlenerek verilmesinin kararlaştırıldığı, davacı tarafından keşide edilen … 2. Noterliği’nin 11.12.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalı şirkete; akde aykırı uygulamalar ve haksız tahsilatlar nedeniyle, söz konusu akde aykırılıklara son verilmesi ve ayrıca Acente’den haksız olarak tahsil edilen ve/veya alacaklarından mahsup edilen ve/veya Acente’ye eksik ödenen veya hiç ödenmeyen, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, asgari 250.000,00 TL’nın, ödenmesi ihtar edilmiş olup, söz konusu ihtarnameye riayet edilmediği ileri sürülerek … 2. Noterliği’nin 22.12.2017 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiği, davalı şirket tarafından bu kez …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile davacı aleyhine; 27.12.2017 tanzim ve 27.01.2018 vade tarihli, 54.000,00 TL lık senet sebebiyle; 54.000,00 TL Asıl Alacak ve 2.178,12 TL Faiz olmak üzere toplam 56.178,12 TL kambiyo senetlerine özgü takip başlatıldığı, ilgili icra dosyası kapsamında davacı tarafından 01.07.2019 tarihli, … Seri, … Sıra no.lu makbuzla, 73.500,00 TL, 19.07.2019 tarihli … Bankası dekontu ile de 5.722,00 TL, toplamda 79.222,00 TL ödeme yapıldığı, davacı defterlerine göre 31.12.2017 tarihi itibariyle, davalı şirketin 76.598,93 TL borç bakiyesinin bulunduğu, davalı şirket defterlerine göre; 01.09.2018 tarihi itibariyle davacının borç bakiyesinin 71.641,91 TL olduğu, bakiyeye ilişkin dönem sonu kapanış kaydının, takip ve dava konusu senet bedeli olan 54.000,00 TL ile, bakiye 17.641,91 TL olarak, iki ayrı tutar halinde yapıldığının görüldüğü, ihtilaf konusu döneme ilişkin, davacı kayıtlarında bulunmayan davalı şirket işlemlerinin tutarının 708.283,84 TL, davalı şirket kayıtlarında bulunmayan davacı işlemlerinin tutarının ise 648.958,36 TL olduğu, tarafların bir önceki yıl devir bakiyeleri arasında da 17.273,90 TL lık fark bulunduğu ” şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, tarafların bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyanları doğrultusunda dosyanın ek rapor düzenlenmesi için bilirkişiye tevdi edildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce yapılan yargılama sırasında taraflara ait ticari defterlerinin incelenmesi için yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde Mali Müşavir Bilirkişi tarafından 29/06/2022 tarihinde düzenlenen bilirkişi raporuna göre; ” Kök raporda yer alan tespit ve değerlendirmelerin, yapılan görevlendirme kapsamında, taraf ticari defter ve belgeleri incelenerek yapılmış olduğu, tarafların bakiyelerine yönelik tespitlerin de, ibraz edilen resmi defterler dikkate alınarak yapıldığı, dolayısıyla davacının, sözleşmenin feshi akabindeki devir teslim sırasında davalı temsilcisine tevdi edilen 72.731,47 TL’ nın, değerlendirmeye alınmamış olduğu yönündeki itirazının kabulünün mümkün olmadığı, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 39. Maddesi kapsamında; Sözleşmeden kaynaklanan istisnasız tüm yükümlülüklerinin teminatını oluşturmak üzere davalı şirkete, 54.000,00 TL tutarlı teminat bonosu düzenlenerek verilmesi kararlaştırılmış olup, bu hususun kök raporda belirtildiği, Teminat senetlerinde, senedin teminat olarak verildiğinin açıkça yazması koşulunun kanun gereği olduğu, huzurdaki davaya konu kambiyo senedi incelendiğinde üzerinde teminat senedi olduğuna dair herhangi bir ibare olmadığının açıkça görüleceği, Dava konusu senet üzerlerine teminat ibaresi yazılsa dahi bu hususun tek başına bononun teminat olarak verildiğini kanıtlamaya yeterli olmadığı, bunun için ayrıca yazılı bir delilin ibraz edilmesi gerektiği yönündeki davalı şirket beyanının, hukuki yorumu gerektirmekte olup, bu hususta takdirin mahkemeye ait olduğu, yapılan itirazlarda kök rapordaki görüş ve kanaati değiştirecek veriler sunulmamış olduğu, ” şeklinde rapor düzenlenmiştir.
Dava konusu ihtilaf; davacı tarafından düzenlenen dava konusu 54.000,00-TL bedelli bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığı ve bononun teminat senedi niteliğinde olup olmadığı, haksız olarak icra tehdidi altında ödenen bedelin iadesi hususundan kaynaklıdır.
Dava konusunun yasal dayanağı İİK 72/1,7 maddeleri olup, İİK 72/1 maddesinde; “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.”
İİK 72/7 maddesinde; “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Menfi tespit davasında ispat yükü davacının iddiasının dayandığı nedenlerin niteliğine göre değişir. 4. HD 9.2.1973 T.6096/1189. Bu nedenle kambiyo senetleri hakkında açılan menfi tespit davalarında senedin dayanağı olduğu ileri sürülen hukuki ilişki ile senet metnindeki borç sebebinin karşılaştırılarak ispat yükünün kime düşeceğinin saptanması gerekir. 11 HD 12.5.1977 T. 1966/2520. Davacı borçlunun senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, senedin sahte olduğunu ileri sürmesi halinde ispat yükü davalı alacaklıya düşer. Davalı alacaklının, davacı borçlu tarafından varlığı inkar edilen hukuki ilişkinin gerçekleştiğini ispat etmesi gerekir. Buna karşılık davacı borçlunun senedin hata, hile, ikrah nedeni ile geçersiz olduğunu, senedin karşılıksız olduğunu, hatır senedi olduğunu, borcun ödeme ibra takas gibi nedenlerle son bulduğunu, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu, ileri sürmesi halinde bu iddiasını kendisinin ispat etmesi gerekir. Senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiası, ancak kesin delil ile ispat edilebilir. HGK 26.02.2003 T. 19-135/105; 19.HD. 28.1.2002 T. 4744/551; 3.6.2001 T. 1568/5172.
Yargıtay 12.Hukuk Dairesi’nin 2014/11410 E. 2014/13843 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere; bir senedin teminat senedi vasfını taşıyabilmesi için; ya senet metninde açık olarak teminatın hangi hususta verildiği belirtilmeli, ya da ayrı bir sözleşmeyle söz konusu teminat senedine atıf yapılarak senedin teminat senedi olduğunun belirlenebilir olması sağlanmalıdır. Senet üzerine yazılacak olan “teminattır” ibaresi tek başına senede teminat senedi olma hüviyetini kazandırmaz. “teminat senedidir,” “devredilemez”, “ciro edilemez”, ibareleri tek başına geçersiz olup, hiç yazılmamış kabul edilir. Senedin teminat amacıyla verildiğini ispat külfeti davacıda olup davacı yazılı delil ile ispatlayamadığından ilgili hüküm kurulmuştur.(19.H.D. 02.10.2017 5937/8496)Senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası kesin delil ile ispatlanmalıdır.(19.H.D. 25.9.2007 3933/8091)
Mahkememizce yapılan yargılama neticesinde toplanan deliller kapsamında davacı tarafça dava konusu bonodan dolayı borçlu olmaması nedeniyle icra tehdidi altında ödenen bedelin iadesi talep edilmişse de; Davacı tarafından düzenlenen dava konusu 54.000,00-TL bedelli bononun teminat amacıyla düzenlendiği, bu hususun taraflar arasında imzalanmış olan 27/02/2010 tarihli “Acentelik Sözleşmesi” nde belirtildiği iddiasında bulunulmuş, dava konusu bonodaki imzaya yönelik itirazda bulunulmadığı, bononun taraflar arasında imzalanan acentelik sözleşmesine istinaden teminat senedi olarak verildiği ileri sürülmüş ise de, kambiyo senetleri sebepten soyut olmakla, senedi elinde bulunduran kişiden ayrıca alacağın sebebini ispat etmesinin beklenemeyeceği, ispat yükünün, senedin teminat senedi olarak verildiğini iddia eden davacı tarafta olduğu açık olup, davacı tarafça bu hususta yazılı delil sunulmadığı, davalı hakkında açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan yapılmış bir şikayet ve açılmış ceza soruşturma dosyası bulunduğuna dair bir delil ibraz edilmediği gibi bu yönde bir beyanda da bulunulmadığı anlaşıldığından, dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra usulüne uygun şekilde ön inceleme aşamasının tamamlanması akabinde davacı tarafın yemin deliline de dayanmadığı mahkemece başkaca araştırılacak bir husus kalmadığı, ispat yükünün, senedin sözleşmeye istinaden teminat senedi olarak verildiğini iddia eden davacı tarafta olduğu açık olup, davacı tarafça bu hususta yazılı delil sunulmadığı, davaya konu sözleşmenin incelenmesinde teminat olarak belirlenen senede ilişkin bilgiler ile davaya konu icra takibinin sebebini oluşturan senet bilgilerinin birbiri ile uyuşmadığı, söz konusu senetlerin birbirinden bağımsız olup ilgisinin bulunmadığı, somut davaya konu bono incelendiğinde, unsurlarının tam olduğu, davacının dava konusu bonoyla borç altına girdiği, davalının ise senette alacaklı olduğu, davalının savunmasında borç karşılığında senedi aldığını beyan etmesi sebebiyle senedin veriliş sebebini talil etmediği, aksine ispat yükünün, senedin teminat senedi olarak verildiğini iddia eden davacıda olduğu, imzası açıkça inkar edilmeyen davaya konu senet yönünden somut olayda icra takibine konu senet metninde senedin teminat senedi olduğuna dair herhangi bir kayıt bulunmamakla birlikte, taraflar arasındaki sözleşmede de senede yapılmış bir atıf bulunmadığından dava konusu senedin teminat senedi olduğu iddiası davacı tarafça ispatlanamamış bu yöndeki iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı sabit olduğundan davacıların yemin deliline dayanmaması da dikkate alınarak başkaca araştırılacak bir husus bulunmadığından davacılar tarafından dava konusu bonodan dolayı borçlu olmadıklarına yönelik davada yukarıdaki açıklamalar kapsamında ispata elverişli delillerle ispatlanamaması nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 179,90-TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 1.173,02-TL’nin yatıran tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiginden A.A.Ü.T göre hesaplanan 12.676,00-TL nisbi vekalet ücretinin davacılardan müştereken müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Tarafların zorunlu arabuluculuk sürecinde anlaşamamaları nedeniyle 6325 Sayılı Kanunun 18/A-13 maddesi uyarınca zorunlu arabuluculuk gideri olan 1.320,00-TL’nin davacılardan müştereken müteselsilen tahsil edilerek Hazineye gelir kaydedilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar usulen okundu, anlatıldı. 01/03/2023

Katip …
e-imzalı

Hakim ..
e-imzalı