Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/362 E. 2023/667 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/568 Esas
KARAR NO : 2023/779
DAVA : Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (Menfi Tespit)
DAVA TARİHİ : 05/10/2021
KARAR TARİHİ : 23/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Bankalarca Kullandırılan Ticari Kredilerden Ve Ticari Kredili Mevduatlardan Kaynaklanan Davalar (Menfi Tespit) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından mahkememize sunulan 05/10/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının bir dönem ortağı olduğu dava dışı … … Sanayi Anonim Şirketinin ülke genelinde bakır üretimi ile satışı, ithalat, ihracat ve imalatı pazarlaması esas olmak üzere toptan ticaretini yapan bir firma olduğunu, dava dışı … unvanlı şirket ticari faaliyetlerinin devamı için dava dışı … ile 11/03/2013 tarihli bir genel kredi sözleşmesini imzaladığını, anılan kredi sözleşmesinin imzasını müteakip, davacı … …’ında müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile anılan genel kredi sözleşmesine kefil yapıldığını, geçen zaman içinde dava dışı şirket kredi borçlarını ödemediğini, bu nedenle davacı … … bir dönem küçük hissedar olduğu şirketin borçları ile şahsi mal varlığı ile sorumlu hale geldiğini ve davacının hayatı devam eden haciz baskıları nedeni ile çekilmez bir hale büründüğünü, anılan icra dosyası işbu davanın davalısı … Anonim Şirketine ilgili banka tarafından temlik edildiğini, anılan kredi sözleşmesinin incelemesinde banka tarafından davacı için alınan kefalet sözleşmesinin geçerlilik şartlarına ve kefalet sözleşmesinin bağlı olduğu şekil şartlarına uymadığını, kefilin sorumlu olduğu azami tutar kefalet tarihi ve müşterek müteselsilen kefil olma iradesini yansıtan yazılar davacının eli ürün olmadığını, kefalet sözleşmesinde eş muvafakatinin bulunmadığını, davacının davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, anılan kefalet sözleşmesinin imzası sırasında kefalet limiti kefalet tarihi ve müteselsil iradesini yansıtan ibareler boş bırakılarak davacıya imzalatılmış böylelikle davacının ne kadarlık bir borcun altına girdiğini öğrenmesinin engellendiğini, davacının imzasının alınmasına müteakip ise anılan kısımlar 3. Kişilerce doldurulduğunun, böylelikle davacının iradesi saklanarak kefalet sözleşmesinin de geçerlilik koşullarına uyulmadığını ve anılan sözleşmenin yok hükmünde olduğunu, …. İcra Müdürlüğünün 2013/… Esas sayılı dosyasındaki takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararının verilmesinin, davacının borçlu olmadığının tespitiyle davanın kabulünü, davalının kötü niyetli olması nedeniyle %20 tazminata hükmedilmesi ile yargılama giderlerinin davalının üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili tarafından mahkememize sunulan 10/11/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirket Varlık Yönetim Şirketi olup dava dışı … ‘ın dava dışı … şirketinin kredi sözleşmesinden doğan alacağını temlik aldığını, şirket hissedarı ise söz konusu sözleşmeye hem şahsi hemde ayni olarak güvence verdiğini, huzurdaki dava ile bu teminatların geçersiz olduğunu ve borçlu olmadığını neredeyse 10 yıl sonra iddia ettiğini, eşin rızasının alınmadığını, kefaletin şekil şartları hasebiyle geçersiz olduğunu ancak bu iddiaların gerçek dışı maddi vakıalara dayandırılmış olup hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı, sahibi olduğu asıl borçlu şirketin banka ile imzaladığı genel kredi sözleşmesinin kefili olarak imza attığını, davacının borca şahsen kefil olduğu hususunda hiç bir temerrüt olmadığını, davacının kefaleti banka ile imzalanan bilumum sözleşmelerle sabit olduğunu, yıllarca borçları ödemediğini asılsız iddialarla alacağın tahsilini geciktirmeye çalıştığını, sözleşme asılları temlik eden … Anonim Şirketinde bulunduğunu ve celbinin talep edildiğini, kefaletin şekil şartlarına ilişkin iddiaların gerçeği yansıtmadığını, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini, davanın reddiyle yargılama giderlerinin davacının üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER: 11/03/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi, …. İcra Dairesi’nin 2013/… Esas sayılı icra dosyası, Davacının nüfus kaydı, … Ticaret Sicil Müdürlüğü kayıtları, Ticari defterler ve kayıtlar, Adli Tıp Kurumu raporları ve tüm dosya kapsamı.
…. İcra Dairesi’nin 2013/… esas sayılı icra dosyasının takip talebinin incelenmesinde; alacaklı … Bankası A.Ş. tarafından borçlular … … San. A.Ş., … …, … …, … …, aleyhine genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan 1.391.290,72-TL asıl alacak, 6.234,40-TL işlemiş faiz, 313,05-TL ihtar masrafı olmak üzere toplam 1.397.838,17-TL alacak için adi takip yoluyla icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır.
Adli Tıp Kurumu tarafından sunulan 01/11/2022 tarihli rapora göre; İnceleme konusu belgedeki kredi sözleşmesinin 32. sayfasında … …ı’ın kefaletine ilişkin bölümdeki “… …”, “30.000.000”, “OTUZ MİLYON” yazıları ile … …’ın mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu yazıların … …’ın eli ürünü olduğu, inceleme konusu diğer yazılar, huzurda … … huzurda aynı tip harflerle yazdırılmadığından değerlendirme yapılamadığı görüşüne varılmıştır.
Adli Tıp Kurumu tarafından sunulan 27/04/2023 tarihli rapora göre; İnceleme konusu kredi sözleşmesinin 32.sayfasında … …’ın kefaletine ilişkin bölümde “ADRES” hanesinde yazılı (… Mah. Dr. … Sk. No: … /İstanbul) yazılar dışındaki yazılar ile … …’ın mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu yazıların … …’ın eli ürünü olduğu ve inceleme konusu kredi sözleşmesinin 32.sayfasında yer alan “ADRES” hanesindeki yazılar ile … …’ın mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu yazıların mevcut mukayese yazılarına kıyasla … …’ın eli ürünü olmadığının görüş ve kanaatine varılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanı, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dava, davacı tarafça davalı aleyhine açılan kefalet sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı taraf davalı şirket ile hissedarı olduğu şirket arasında düzenlenen kredi sözleşmesindeki kefalete ilişkin düzenlenen yazıların kendi eli ürünü olmadığını, eş rızası bulunmadığını kefaletin geçersiz olduğunu bu nedenle kefalet sözleşmesine dayanılarak başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf ise davacı tarafından verilen kefaletlerin usul ve yasaya uygun olduğu bu nedenle açılan haksız davanın reddini talep etmiştir.
Davacı tarafça Mahkememizin 22/06/2023 tarihli celsesinde HMK 180 uyarınca ıslah dilekçesi sunduklarını bu nedenle 1 hafta içerisinde yeni dava dilekçesini sunacaklarının beyan edildiği, aynı celse davacı tarafa HMK 180 uyarınca yeni dava dilekçesini sunmak üzere verilen 1 haftalık kesin süreye rağmen davacı tarafça yeni dava dilekçesinin sunulmadığı, bu hususun son celsede de davacı vekilince beyan edildiği bu haliyle kesin sürede yeni dava dilekçesi sunulmadığından HMK 180. madde ikinci cümle uyarınca ıslah hakkı kullanılmış sayıldığından ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam olunmuştur.
Davacı vekilince son celse yeni dava dilekçesi sunamasalar da davanın menfi tespit davası olması nedeniyle bankacı bilirkişiden rapor alınması talep edilmiş ise de, Mahkememizce davacının kesin süre içerisinde yeni dava dilekçesini sunmaması nedeniyle HMK 180. madde ikinci cümle uyarınca ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam olunduğundan ve ilk dava dilekçesinde davacı tarafın davasını kefalet sözleşmesinin geçersizliği iddiasına dayandırması borcun miktarının daha az olduğuna yönelik iddia ve talebinin bulunmaması ve Mahkememizin ilk dava dilekçesindeki taleple bağlı olması nedeniyle esasa bir etkisi olmayacağından davacı tarafın bankacı bilirkişiden rapor alınmasına yönelik talebinin reddine karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Dava konusu kredi sözleşmesinin incelenmesinden davacının 30.000.000,00-TL kefalet limiti ile sorumlu olduğuna dair müteselsil kefillik sözleşmesi bulunduğu, aynı sözleşmede davacının eşi … …’ında 30.000.000,00-TL kefalet limitiyle kefilliğinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu ihtilaf davacı ile davalı arasında imzalanan 30.000.000,00-TL bedelli kefalet sözleşmesinin usul ve yasaya uygun olup olmadığı, şekil şartlarına uygun düzenlenip düzenlenmediği ve bu kapsamda davacının kefalet sözleşmesinden dolayı borçlu olup olmadığına ilişkindir.
Dava konusu ihtilafa ilişkin yasal düzenleme olan 6098 TBK’nun 583/1.maddesine göre; “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” Anılan kanun hükmü uyarında, kefilin sorumlu olacağı azami borç miktarı ile kefalet tarihinin de kefil tarafından kendi el yazısı ile yazılması bir geçerlilik şartıdır.
Kefalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK) 581 ila 603 üncü maddeleri arasında düzenlenmiştir. Kefalet sözleşmesi Türk Borçlar Kanunu’nun 581 inci maddesinde “kefilin alacaklıya karşı, borçlunun borcunu ifa etmemesinin sonuçlarından kişisel olarak sorumlu olmayı üstlendiği sözleşme” şeklinde tanımlanmıştır. Kanunda yer alan bu tanıma göre kefalet sözleşmesi, alacaklı ile kefil arasında kurulan ve alacaklıya kişisel güvence sağlayan bağımsız nitelikte bir borç ilişkisidir.
Kefalet sözleşmesi kişisel bir teminat sözleşmesidir. Diğer sözleşmeler gibi kefil ile alacaklının karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile meydana gelir. Bu sözleşme ile kefil, asıl borçlunun borcunu alacaklıya karşı ifa edememesi tehlikesini kişisel olarak üstlenmektedir.
Kişisel (şahsi) teminat sözleşmesinin alt kavramını oluşturan kefalet sözleşmesinin temel amacı, esas itibariyle asıl borç ilişkisinin tarafı olmayan üçüncü kişilerce, alacaklıya şahsi teminat (güvence) verilmesidir. BK’nun 492 nci maddesi gereğince kefilin sorumluluğu, asıl borcun geçerli oluşuna ve devamına bağlıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 4.7.2001 gün ve E:2001/19-534, K:2001/583 sayılı ilamı).
Türk hukuk öğretisinde de, kefilin borcunun, fer’i (bağımlı) bir borç olduğu benimsenmiş; asıl borcun varlığına ve geçerliliğine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
Kefalet borcu, temin ettiği asıl borcun feri olup, asıl borç herhangi bir sebeple düşerse, kefil de borçtan kurtulabilir. Kefil, kanunun kendisine tanıdığı bu ve diğer hakları kullanmaya yetkilidir. Asıl borç tediye (ödeme) ile vesair surette düşerse, kefalet gibi feri haklar da düşer. Kefil asıl borçludan daha fazla mükellefiyet altına giremez (11.06.1969 gün ve 1969/4-6 sayılı YİBK’nın Gerekçesi).
Davacı tarafça kefalet sözleşmesindeki yazıların kendisi tarafından yazılmadığının ileri sürmesi üzerine davacının yazı örnekleri alınarak İstanbul Adli Tıp Kurumundan rapor alınmış, düzenlenen ilk rapora göre; kredi sözleşmesinin 32. sayfasında … …ı’ın kefaletine ilişkin bölümdeki “… …”, “30.000.000”, “OTUZ MİLYON” yazıları ile … …’ın mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu yazıların … …’ın eli ürünü olduğu, inceleme konusu diğer yazılar, huzurda … … huzurda aynı tip harflerle yazdırılmadığından değerlendirme yapılamadığı bildirildiğinden davacının tekrar yazı örnekleri alınarak Adli Tıp Kurumundan rapor alınmış ve düzenlenen son rapora göre; inceleme konusu kredi sözleşmesinin 32.sayfasında … …’ın kefaletine ilişkin bölümde “ADRES” hanesinde yazılı (… Mah. Dr. … Sk. No: … /İstanbul) yazılar dışındaki yazılar ile … …’ın mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu yazıların … …’ın eli ürünü olduğu ve inceleme konusu kredi sözleşmesinin 32.sayfasında yer alan “ADRES” hanesindeki yazılar ile … …’ın mukayese yazıları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından farklılıklar saptandığından, söz konusu yazıların mevcut mukayese yazılarına kıyasla … …’ın eli ürünü olmadığı tespit edilmiştir.
Somut olayda, dosyada bulunan 11/03/2013 tarihli genel kredi kefalet sözleşmesindeki davacı … …’ın kefaletine yönelik davacı tarafça yazıların kendi eli ürünü olmadığı ve eş rızasının bulunmadığı gerekçesiyle borçlu olmadığının tespitine yönelik eldeki dava açılmış ise de; düzenlenen dosya kapsamına uygun ve denetime elverişli bulunan Adli Tıp Raporu ile kefalet metnindeki yazıların davacının eli ürünü olduğunun sabit olduğu, TBK’nun 583/1 maddesindeki düzenleme gereği kefaletin geçerliliğini etkileyen kefaletin yazılı şekilde yapılma ve kefilin sorumlu olacağı miktar ile kefalet tarihinin dava konusu kefalet sözleşmesinde kefilin el yazısıyla belirtildiği ve bu yönüyle kefalet sözleşmesinin yasada belirtilen şekil şartlarına uygun olarak düzenlendiği, davacı tarafça eş rızası bulunmadığından kefaletin geçersiz olduğu da ileri sürülmüş ise de davacı, kefalet tarihi olan 11/03/2013 tarihinde şirket ortağı olsa da o tarihte TBK 584/3’teki eş rızası gerekmeyen istisnai hallere ilişkin düzenleme kefalet tarihinde yürürlükte olmadığından eldeki davada uygulanamayacağı, davacının uyaptan alınan nüfus kaydına göre kefalet tarihinde evli olduğu, davacının eşinin … … olduğu, davacının eşi olan … …’ın aynı kredi sözleşmesinde aynı tarihte kefaletinin bulunduğu, hem davacının hem eşinin kredi kullanan şirketin ortağı oldukları, bu nedenle davacının eşinin de aynı sözleşmeyi imzalaması nedeniyle rızasının bulunduğu, eşinin de kefil olarak imzaladığı sözleşmede eş rızasının bulunmadığını ileri sürmenin iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığı, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2020 tarih, 2018/1064 E.-2020/701 K. Sayılı içtihatında da davacı kefilin eşinin aynı sözleşmede şirket temsilcisi olarak imzasının aynı tarihte atılmış olması nedeniyle eş rızasının varlığının kabul edilmesi gerektiğinin açıkça belirtildiği bu haliyle dava konusu kefalet sözleşmesinin yasada belirlenen şartlara uygun olarak zorunlu unsurlara ilişkin hususların davacı kefilin el yazısıyla düzenlendiği, kefilin sorumlu olacağı azami miktarın ve kefalet tarihinin açık şekilde belirtildiği bu nedenle kefaletlerin geçerli olması nedeniyle davacının kefalet sözleşmesinden dolayı borçlu olmadığının tespiti talebi haksız olup reddi gerektiğinden davacı tarafça borçlu olmadığının tespitine yönelik ispatlanamayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafça açılan DAVANIN REDDİNE,
2- Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin davacı tarafın kötü niyetli olması nedeniyle asıl alacağın (1.391.290,72-TL’nin) %20’si oranında kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
3- Davacı tarafça ıslahın kötü niyetli yapıldığı sabit olmadığından davalı tarafın HMK 178 gereği davacıdan teminat alınması ve HMK 182 gereği davacının disiplin para cezasına mahkum edilmesine yönelik talebin reddine,
4- Davacı tarafça yatırılan peşin harçtan maktu 269,85-TL karar harcının mahsubu ile fazla yatırılan 23.602,24-TL peşin harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa iadesine,
5- Davacı tarafça yargılama sırasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
6- Davalı tarafça yargılama sırasında yapılan gider bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7- Davalı taraf yargılama sırasında kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 183.762,20-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8- Taraflarca yatırılan gider avansının karar tebliğ işlemleri tamamlandıktan ve karar kesinleştikten sonra kullanılmayan kısmının yatıran ilgili tarafa resen iadesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.23/11/2023

Başkan …
e-imza *
Üye …
e-imza *
Üye …
e-imza *
Katip …
e-imza *

*Bu evrak 5070 Sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine uygun olarak elektronik imza ile imzalanmıştır.