Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/332 E. 2022/463 K. 01.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/332 Esas
KARAR NO : 2022/463
DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/05/2022
KARAR TARİHİ : 01/07/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle; Müvekkili, taşınmaz satış ve kiralama konusunda danışmanlık ve emlak işleri ile iştigal olduğunu, davacı müvekkili ile davalı … arasında düzenlenen 18.10.2021 tarihli Taşınmaz Satışı Hakkında Yetkilendirme Sözleşmesi düzenlendiğini ve sözleşme uyarınca “… Mah. … Kat No: … Sarıyer/İSTANBUL” adresinde bulunan taşınmazın satışı hususunda davalı taşınmaz mal sahibi ile anlaşmaya varıldığını, Taşınmaz Satış Yetkilendirme Sözleşmesi’nde satış bedeli üzerinden hizmet bedeli belirlendiğini, sözleşmeye göre; müvekkili taşınmazın satışını gerçekleştirmek için tanıtım, pazarlama ve aracılık işlemlerini yürütecek ve karşılığında gayrimenkul satış bedeli üzerinden hizmet bedeli ödeneceğini, yine sözleşmeye göre, “İş sahibinin yükümlülükleri başlığı altında düzenlenen, sözleşme süresi taraflarca imza edildiği tarihten itibaren 6 ay olup, sürenin bitiminden en az 15 gün önce yazılı olarak feshedilmediği müddetçe süre sözleşme süresi kadar uzamakta, iş sahibi (mal sahibi) yetkilendirme süresi içerisinde sözleşmeden vazgeçer veya kendisi ya da farklı kuruluş ya da kişiler aracılığı ile gayrimenkulü satarsa hizmet gerçekleşmiş kabul edilmekte ve iş sahibi sözleşme sona erdiği tarihten itibaren de 1 yıl içerisinde müvekkilin getirdiği alıcılar ile müvekkilin onayı olmadan taşınmaza ilişkin satış işlemi yapmamayı peşinen kabul etmektedir. Sözleşme şartlarına aykırılık halinde iş sahibi (mal sahibi), müvekkiline taşınmazın satış bedeli olarak belirlenen %4 +KDV’sine tekabül eden kısmı ceza’i şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt etmektedir.” sözleşmeye uyarınca davalı tarafından vekaletname düzenlenerek müvekkiline satış yetkisi verildiğini, sözleşme usulüne uygun olarak taraflarca imza altına alındığını, davalı tarafından vekaletname düzenlenerek müvekkiline davalının sahibi olduğu sözleşmeye konu taşınmazın devredilmesi adına yetki verildiğini, buna karşılık müvekkili tarafından sözleşmeye uygun olarak taşınmazın satışı amacı ile tanıtım ve pazarlama işlemlerine başlandığını, sözleşme süresi içerisinde taşınmazın satışının gerçekleştiğini ve müvekkiline hizmet bedeli ödenmediğini, müvekkili, davalı ile akdedilen sözleşme uyarınca tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olmasına rağmen sözleşme süresi içerisinde müvekkili bilgisi dışında satış gerçekleştiğini ve hizmet bedeli ödenmediğini, bu sebeple, müvekkili taşınmaz satış bedelinin %4+KDV bedelini davalıdan talep etmişse de sonuç alamadığını ve bunun üzerine borcun tahsili amacı ile davalı aleyhine … İcra Müdürlüğü’nün 2022/… Esas sayılı dosyası ile icra takip işlemlerine başlandığını ve anılan icra dosyasından gönderilen ödeme emrinin borçlu davalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edildiğini, bunun üzerine davalı borçlunun 24.01.2022 tarihli dilekçesi ile 177.000,00 TL miktarlı icra takibine itirazda bulunduğunu, yapılan arabuluculuk toplantısından da anlaşmaya varılamadığını ve davalının … İcra Müdürlüğü’nün 2022/… Esas sayılı dosyasındaki itirazın iptaline ve 177.000,00-TL (yüz yetmiş yedi bin lira) asıl alacak ve ticari faizleri ile birlikte takibin devamına, davalının haksız itirazı ve alacağın likit olması sebebi ile davalıya en az %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemelerinin değil tüketici mahkemelerinin görevli olduğunu, davacının, davasına dayanak gösterilen Taşınmaz Satış Yetkilendirme Sözleşmesi isimli sözleşme kapsamında müvekkili tüketici sıfatına haiz olup anılan sözleşme bir tüketici sözleşmesi olup 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 3. Madde uyarınca bir “Tüketici İşlemi” olduğunu, 6502 sayılı Kanun Madde 3 uyarınca; “k) Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,” “l) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” ifade ettiğini, müvekkilinin huzurdaki davaya konu sözleşmeyi herhangi bir ticari veya mesleki amaç ile gerçekleştirmediğini, dolayısıyla sözleşme kapsamında tüketici sıfatı haiz olduğunu, bu nedenle Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin huzurdaki davaya bakmakla görevli olmadığını, davanın ilk ve öncelikli olarak görev yönünden usulden reddi gerekmekte olduğunu, davacı tarafından dayanılan sözleşme maddesi haksız şart niteliğinde olduğundan geçersiz olduğunu, sözleşmede kararlaştırılan edimin ifa edildiği ileri sürüldüğü takdirde cezai şart talep edilemez olduğunu, taraflar arasında 18.10.2021 tarihinde akdedilen “Taşınmazın Satışı Hakkında Yetkilendirme Sözleşmesi” başlıklı sözleşme tipik bir simsarlık sözleşmesi niteliğini haiz olduğunu, zira simsarlık sözleşmesi TBK md. 520/I’de; “Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkânının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması hâlinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir.” şeklinde tanımlandığını, davacının da dava dilekçesinde izah ettiği şekilde sözleşme kapsamında davacı taşınmazın satışını gerçekleştirmek amacıyla tanıtım, pazarlama ve aracılık işlemlerini yürütecek ve karşılığında müvekkili tarafından gayrimenkul satış bedeli üzerinden hizmet bedeli ödeneceğini, bu hususun taraflar arasında ihtilaf konusu olmayıp çekişmesiz olduğunu, ancak davacı tarafın sözleşmede düzenlendiğini iddia ettiği ve sözleşmede kararlaştırılan edimin ifa edildiği kabulünü sonuçlayan hükmü haksız şart niteliğinde olduğunu, davacı tarafın müvekkilden daha fazla maddi çıkar elde edebilmek amacıyla kötü niyetli bir şekilde %4+KDV oranında kararlaştırıldığını iddia ettiği cezai şart tutarını talep ettiğini, ancak davacı sözleşmenin ifa edildiğini iddia edip cezai şartı talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını gözden kaçırdığını, bu hükmün geçerli olduğu kabul edilse bile %4+KDV tutarındaki cezai şart mutlak surette fahiş olduğunu, somut uyuşmazlık kapsamında %4+KDV tutarında talep edilen cezai şartın %2’lik kısmı hizmet bedeli olarak yorumlanarak kalan %2’lik kısmın cezai şart olduğuna hükmesilse dahi %2 oranında cezai şart miktarı da fahiş olduğunu, bu anlamda Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin E. 2015/38700 K. 2018/6540 ve 04.06.2018 tarihli kararı kapsamında da %2’lik cezai şarttan da indirim yapılmış olup kararın ilgili kısmı aynen şu şekilde olduğunu; “Davalının, davacıyı devre dışı bırakarak satın aldığı, bu nedenle sözleşmede öngörülen ve dava konusu yapılan satış bedelinin %4’ü + KDV oranında tellallık ücretinin %2’si, davalı tarafından ödemesi gereken tellallık ücreti olup, davalının alıcı sıfatıyla sözleşme gereğince üstlendiği bu ücreti ödemekle yükümlü olduğunda duraksama olmamalıdır. Bunun dışında, satış bedelinin geri kalan %2’si oranındaki kısmının ise cezai şart niteliğinde bulunduğunun kabulü gereklidir. Davalı tacir olmadığından, TBK’nun 182/son (eski BK 161/son) maddesine göre hakim fahiş gördüğü cezai şartları tenkis ile mükelleftir. Bu hükmü hakimin resen gözetmesi gerekir. Ceza koşulunun fahiş olup olmadığı, tarafların iktisadi durumu, özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber, borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması nedeniyle sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı ölçü alınarak tayin edilmeli ve hüküm altına alınan ceza miktarı, hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun olarak tespit edilmelidir. Dava konusu olayda, tüm bu olgular dikkate alındığında, mahkemece, davacının sözleşmede öngörülen ve dava konusu yapılan satış bedelinin %4’sı+KDV oranındaki ücretinden %2’sinden borçlu olduğu kabul edilerek yalnızca geri kalan %2’ü oranındaki cezai şarttan da BK’.nun 161/son maddesi gereğince indirim yapılması gerekirken, satış bedelinin KDV dahil % 4 üzerinden hesaplanan miktardan indirim yapılması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” tüm bu izah edilen nedenlerle davacının …. İcra Müdürlüğü nezdinde başlatmış olduğu icra takibinde talep edilen %4+KDV oranında bir cezai şart olduğunu, karar ve diğer tüm kararlar göstermektedir ki %4 cezai şart her halde haksız şart niteliğinde olan bir sözleşme hükmüne dayanmış olduğundan geçersiz olduğunu, davanın öncelikle görevsizlik nedeniyle usulden reddine, davacının haksız ve kötü niyetli olarak ileri sürdüğü tüm taleplerine ilişkin olmak üzere davanın esastan reddine, davalı borçlunun itirazı haksız ve kötü niyetli olduğundan takip konusu tutarın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderler ile yasal vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : …. İcra Müdürlüğünün 2022/… Esas sayılı icra dosyasının UYAP kayıtları, Taşınmazın Satışı Hakkında Yetkilendirme Sözleşmesi, Arabuluculuk Son Tutanağı, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nden gelen …’a ilişkin ticari kaydının olup olmadığını gösterir müzekkere cevabı, İstanbul Sarıyer Vergi Dairesi’nden gelen …’a ilişkin ticari anlamda vergi kaydının olup olmadığını gösterir müzekkere cevabı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; Dava, davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine İİK 67 maddesi kapsamında açılan İtirazın İptali davasıdır.
Davacı taraf, davalı ile Taşınmaz Satışı Hakkında Yetkilendirme Sözleşmesi imzaladığını ve sözleşmeye konu taşınmazın satışından dolayı taşınmazın bedeli üzerinden sözleşmede belirlenen miktarda hizmet bedeline hak kazandığını belirterek sözleşmeden doğan borcun ödenmemesinden dolayı başlattıkları icra takibine davalı borçlu tarafça yapılan haksız itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemelerin görevi kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önüne alınır.
Görev hususundaki ihtilafın çözümü için, mülga 4077 sayılı Kanunla 6102 ve 6502 sayılı kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinde mutlak ticari davalar “(1)Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın;a) Bu Kanunda, b) Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d) Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e) Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde,f) Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava (Ek ibare: 26/06/2012-6335 S.K./1.md.) ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” şeklinde düzenlenmiştir. Bunun yanında TTK’nın 21. maddesi gereğince her iki tarafın tacir olması ve tarafların ticari işletmesi ile ilgili olan davalar, taraflardan birinin ticari işletmesiyle ilgili olması kaydıyla Borçlar Kanunu’nun havale hakkındaki 457-462 ve vedia hakkındaki 463-482. maddelerinde düzenlenen hususlardan doğan nispi nitelikteki ticari davalar yönünden de ticaret mahkemesi görevlidir.
Türk Ticaret Kanununun 4. maddesinde, bu kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5. maddesinin 2.fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4. maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanununun 3. maddesi ise, ”Bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir” hükmünü içermektedir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin Türk Ticaret Kanun’u kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve Tüketici Kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir. Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda; davacı tarafça, davalıya taşınmaz alım-satımına ilişkin aracılık hizmeti verildiğinin iddia edildiği, davacı tacir olsa da, davaya konu taşınmazın ticari amaçla satılmadığı, ilgili vergi dairesine yazılan müzekkere cevabından da anlaşıldığı üzere davalının tacir olmadığı, dava konusu taşınmazın tapu kaydına göre mesken olduğu, davalı adına kayıtlı tek gayrimenkulün dava konusu taşınmaz olduğu, bu hali ile davalının tüketici olduğu anlaşılmıştır. Davalı tarafın tacir olmadığı ve davaya konu taşınmazın ticari amaçla satın alınmadığı sabit olup, 6502 sayılı TKHK nun 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklarda tüketici mahkemesinin görevli kılındığı aynı kanunun 83 maddesinde de taraflardan birinini tüketici olması durumunda bu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme yapılmış olmasının bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını engellemeyeceği ve 6502 sayılı yasadaki görev ve yetkiye ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği, görevin HMK.nun 114/c maddesi gereğince dava şartı olduğu, görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. 6502sayılı yasanın ilgili maddeleri ve TTK 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Tüketici Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2- HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL TÜKETİCİ MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına resen karar verilmesine,
3-Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere karar verildi. 01/07/2022

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır