Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/141 E. 2022/391 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/141 Esas
KARAR NO : 2022/391

DAVA : Sözleşmenin İptali
DAVA TARİHİ : 04/03/2022
KARAR TARİHİ : 08/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Sözleşmenin İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP: Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde özetle;08.01.2020 tarihinde müvekkili…AŞ.’ye… numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı olan …plakalı araç …sevk ve idaresinde iken, davalı yaya …’ a çarpmış olup iki taraflı yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, kazaya bağlı olarak davalı taraf sürekli iş göremezlik geçici iş göremezlik vd. bedeni zararlarının, şirket nezdinde açılan … numaralı hasar dosyası üzerinden tazminini istediklerini, 202110113581/1 numaralı hasar dosyası kapsamında gerçekleştirilen ihtiyari arabuluculuk görüşmelerinde davalı taraf ile müvekkili sigorta şirketi 90.000,00 TL asıl alacak ve 10.000,00 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 100.000,00 TL ile anlaşma sağlayıp sulh olduklarını, bu anlaşmaya bağlı kalarak müvekkili şirket 24.12.2021 tarihinde Av. … hesabına 10.000,00 TL’den KDV ve stopaj düşülerek 7.542,37 TL vekalet ücreti ödediğini, ancak henüz asıl alacak ödemesi yapılmadan davalı tarafın kaza nedeni ile maluliyeti oluşmadığını belirten iki adet sağlık kurulu raporu tarafa ulaştığını, davalı vekili İstanbul … İcra Dairesinin …E. Sayılı icra dosyası ile takibe koymuş olup 90.000,00 TL asıl alacak tazminatını takip tarihine kadar işlemiş faizi ile birlikte tarafımızdan tahsilini talep ettiğini, hal böyle iken irademizin aldatma yolu ile sakatlandığı ve davalı tarafın sebepsiz zenginleşmesine sebep olacak … E. Sayılı Arabuluculuk tutanaklarının iptali ile müvekkili şirkete sağlık kurulu raporları iletilmeden önce davalı vekiline ödenen 7.542,37 TL vekalet ücretinin tarafımıza geri iade edilmesini, ihtiyati tedbir kararı verilerek huzurda yapılan yargılamanın sonuna kadar istanbul … İcra Dairesinin…E. sayılı takibinin teminatsız veya teminat karşılığı durdurulmasını, kişide kazaya bağlı maluliyet oluşmamasına bağlı olarak aldatma yolu ile sebepsiz zenginleşmeye mahal verecek dava konusu … sayılı arabuluculuk tutanaklarının itirazları doğrultusunda kaldırılmasına/iptaline, yine anlaşmanın aldatma yolu ile irade sakatlanmasına bağlı olarak, geçersizleşmesi sebebi ile yapılan 10.000,00 TL vekalet ücreti ödemesinin tarafımıza geri iadesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraftan tahsiline bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle;müvekkil …’ın, davalı … tarafından zorunlu mali mesuliyet sigortası düzenlenen … plakalı aracın sürücüsü dava dışı …’nin neden olduğu kaza sonucunda yaralandığını, kaza neticesinde müvekkil uzun süre tedavi gördüğünü, ayağına platin takılmış ve tam olarak sağlığına kavuşamadığını, davalı … şirketinin sorumluluğu gereğince taraflarınca müvekkil adına tüm evraklar (kaza tespit tutanağı, hastane raporları, gelir belgesi v.b.) sigorta şirketine iletildiğini ve müvekkilin maluliyetinin tespiti amacıyla sağlık kuruluna sevk edilmesi talep edildiğini, talep doğrultusunda sigorta şirketi müvekkili sağlık raporunun düzenlenmesi amacıyla…Devlet Hastanesi’ne sevk ettiğini, bu aşamada henüz müvekkil…devlet hastanesi’nde muayene olmamışken, iş bu dosyada da sigorta şirketinin vekilliğini üstlenen… Bürosu’ndan Av…’ın taraflarını arayarak dosyada sigorta şirketinin sulh olma talebini taraflarına ilettiğini, danıştıkları medikal uzmanlar tarafından müvekkilin maluliyet oranının %3 ile %15 arasında olduğunun tespit edildiğini ifade ederek, geçici iş göremezlik, bakıcı giderleri ve sürekli iş göremezlik tazminatı ile vekalet ücreti karşılığında toplam 45.000,00-TL’nin taraflarına ödenebileceğine dair teklifte bulunduğunu, bu aşamada henüz ortada hastane tarafından düzenlenen bir rapor bulunmadığını, müvekkilin ya da taraflarının sigorta şirketine ya da vekillerine karşı maluliyet oranına yönelik herhangi bir beyanı da olmadığını, kaldı ki, basiretli tacir gibi hareket ederek maluliyet işlemlerinin tamamlanmasını beklemesi gereken sigorta şirketi olduğunu, sigorta şirketinin tamamen kendi içinde yapmış olduğu değerlendirme sonucunda, bünyesinde yer alan medikal uzmanlar ve hesap uzmanlarının görüşünü alarak müvekkile geçici iş göremezlik, bakıcı giderleri ve sürekli iş göremezlik zararı karşılığı olmak üzere 90.000 TL maddi tazminat ve brüt 10.000 TL (net 7.542,37 tl) vekalet ücretinin taraflarına ödenebileceğine dair yeni teklifte bulunulduğunu, yıl sonu sebebiyle sigorta şirketinde raporlamaların yapılacağından bahisle yıl bitimine kadar dosyanın sulhen kapatılmak istendiği beyan edildiğini, müvekkilin işbu teklifi kabul etmesi sonucunda bu durum sigorta şirketi vekili olan meslektaşına bildirildiğini ve yine kendisinin önerisi ile her iki taraf açısından da bağlayıcı olması amacıyla sulh sözleşmesinin ihtiyari arabulucu nezdinde imzalanması kararlaştırıldığını, tüm tarafların İstanbul’da mukim olmasına rağmen, sigorta şirketinin anlaşmalı olduğu Kırklareli-Lüleburgaz’da görev yapan bir arabulucu, sigorta şirketi tarafından belirlenmiş ve arabuluculuk ücreti de sigorta şirketi tarafından karşılandığını, sonuç itibarı ile sigorta şirketi kendi bünyesinde çalışan medikal uzmanlar ve hesap uzmanlarının değerlendirmesi doğrultusunda müvekkile sulh teklifinde bulunduğunu ve yine sigorta şirketinin talebi üzerine ihtiyari arabuluculuk tutanağı imzalanarak müvekkilin yaşamış olduğu trafik kazasından kaynaklanan uyuşmazlık kesin olarak çözüme ulaştığını, davacı bu sulh teklifini müvekkilin devlet hastanesinden alacağı sağlık raporlarına göre değil kendi uzmanlarının değerlendirmelerine göre yaptığını, arabuluculuk kurumu taraflar açısından bağlayıcı olması, aynı konuda bir daha dava açılmaması için öngörülmüş bir kurum olup, niteliği itibarıyla arabuluculuk tutanaklarının tartışmaya açılması mümkün olmadığını, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün… E sayılı dosyası UYAP sureti,…Hastanesi’nden gelen …’a ait sağlık kurulu raporu, …Hastanesi’nden gelen …’a ait sağlık kurulu raporu, …Esas sayılı 21.12.2021 tarihli Arabuluculuk Son Tutanağı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, … sayılı Arabuluculuk Tutanağının davalı tarafından davacının iradesinin sakatlanmasından dolayı iptali ile bu arabuluculuk tutanağına bağlı olarak ödenen 10.000,00-TL vekalet ücretinin iadesine ilişkin sözleşmenin iptali davasıdır.
Davacı taraf vekili; 08.01.2020 tarihinde meydana gelen kaza nedeniyle müvekkilleri sigortalının davalı taraf olan …’a çarpması nedeniyle davalı tarafın geçici ve sürekli iş göremezlik zararlarının karşılanması için …numaralı hasar dosyasının açıldığını, hasar dosyası kapsamında gerçekleşen ihtiyari arabuluculuk görüşmeleri sonucunda 90.000,00-TL asıl alacak ve 10.000,00-TL vekalet ücreti olmak üzere 100.000,00-TL üzerinden sulh olduklarını, bu anlaşmaya göre vekalet ücretinin ödendiğini, ancak bu aşamada açılan hasar dosyası muhteviyatında gelen sağlık kurulu raporunda davalı tarafın maluliyetinin bulunmadığı anlaşıldığından taraflar arası yapılan arabuluculuk anlaşması iradede sakatlık/aldatma yoluyla zedelendiğinden arabuluculuk tutanağının iptalini talep etmiştir.
Davalı taraf vekili, davacının talebinin bir miktar tutarın ödenmesi şeklinde olduğunu, bu nedenle TTK m.5/A gereğince arabuluculuk dava şartını yerine getirmediğini, müvekkilinin arabuluculuk sürecinde herhangi bir hileli davranışı, yanlış bilgi vermesi gibi durumların söz konusu olmadığını, hatanın basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken davacı tarafından kaynaklandığını, davacı tarafın sevk yazısı sonrasında raporun düzenlendiğini ve düzenlenen raporu hastane tarafından sigorta şirketine gönderildiğini, müvekkillerinin herhangi aldatıcı bir hareketinin olmadığını, sağlık kurulu raporu beklenmeden sigorta şirketinin kendi bünyesinde çalışan medikal uzman ve hesap uzmanlarının değerlendirmesi sonucunda müvekkil ile anlaşmanın sağlandığı, kaza nedeniyle müvekkilinin uzun süreli tedavi gördüğünü, ayağına platin takıldığını, sağlığına tam olarak kavuşamadığını, basiretli tacir gibi davranarak sözleşmenin şartlarını yerine getirmesi gerektiğini tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 37. maddesi “Taraflardan biri, diğerinin veya üçüncü bir kişinin korkutması sonucu bir sözleşme yapmışsa, sözleşmeyle bağlı değildir. Korkutan bir üçüncü kişi olup da diğer taraf korkutmayı bilmiyorsa veya bilecek durumda değilse, sözleşmeyle bağlı kalmak istemeyen korkutulan, hakkaniyet gerektiriyorsa, diğer tarafa tazminat ödemekle yükümlüdür.” şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanunun 39. maddesi ise “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. Aldatma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
İptal, geçerli olarak kurulmuş olan bir sözleşmenin, TBK.m.30 ve devamında düzenlenen yanılma, aldatma ve korkutma gibi iradeyi sakatlayan hâllerden biri nedeniyle, tek taraflı irade açıklamasıyla, kural olarak geçmişe etkili şekilde sona erdirilmesidir. Sürekli edimli sözleşmelerde ise iptal, geleceğe etkili olarak sonuçlarını doğuracaktır. Ancak, arabulucuya başvurma sözleşmesi ani edimli bir sözleşme olduğundan, bu sözleşmenin iptal edilmesi hâlinde, sözleşme geçmişe etkili olarak sona erecektir. İptal yaptırımına tâbi olan bir sözleşme, iptal edilene kadar hüküm ve sonuçlarını doğuracağı için bu sözleşmenin geçerliliği “askıda geçerlilik” hâlidir. İptal, niteliği itibarıyla bozucu yenilik doğuran bir haktır. Bu sebeple, iptal hakkının kullanılmasıyla birlikte, bu hakkın kullanımından geri dönülemez ve hakkın kullanımı şarta bağlanamaz. İptal hakkının kullanımı, herhangi bir şekle bağlı değildir İptal hakkının kullanılabilmesi hak düşürücü süreye bağlanmıştır. TBK.m.39’a göre, iptal hakkı, yanılma ve aldatma durumunda bu durumların öğrenildiği ya da korkutma hâlinde, bu korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıl içinde kullanılmalıdır. İptal hakkının kullanımı için dava açmaya gerek yoktur. Ancak, iptal hakkı kullanıldıktan sonra, sözleşmenin diğer tarafı iptalin gereğini yerine getirmiyorsa, iptal hakkının usulüne uygun kullanılıp kullanılmadığının tespiti için bir tespit davası açılabilir Arabulucuya başvurma sözleşmesinde, iptal hakkının kullanılabileceği durumlardan aldatma veya korkutma hâllerinin gerçekleşme ihtimali bulunmaktadır. Örneğin, dava şartı arabuluculuk kapsamına girmeyen bir konuda, arabulucuya başvurma sözleşmesinin taraflarından biri, bu sözleşmeyi yapmak için diğer tarafı, ilgili uyuşmazlığın dava şartı olarak arabuluculukta çözülmesi gerektiği hususunda hileli davranışıyla ikna ederek arabulucuya başvurma sözleşmesini yapmasını sağlamışsa, diğer taraf, bu durumu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde sözleşmeyi iptal edebilir. Taraflardan birinin, aralarındaki uyuşmazlığı dava yoluyla çözmek isteyen tarafı zorlayarak, onun şahıs veya malvarlığı değerlerine zarar vereceği tehdidiyle, arabulucuya başvurma sözleşmesinin kurulmasını sağlaması hâlinde de korkutulan taraf, korkutmanın etkisinin başladığı tarihten itibaren bir yıl içinde sözleşmeyi iptal edebilir.
Mevzuatta arabuluculuk sonucunda yapılan anlaşma belgesinin hukukî niteliğine ilişkin herhangi bir düzenlemenin yer almadığı, arabuluculuk sonucunda düzenlenen anlaşma belgesinin niteliği itibariyle bir maddi hukuk sözleşmesi olabileceği, bir sözleşmede bulunması gereken temellerden birinin eksik olması hâlinde uygulanabilirliğini kaybetmiş sayılacağı, diğer sözleşmelere karşı ileri sürülebilen hata, hile, ikrah gibi iddiaların bu sözleşme için de geçerli olabileceği, anlaşma belgesinde yer alan sözleşme hata, hile, ikrah sonucu meydana gelmiş ise sözleşmenin iptali istenebileceği, TBK’nın 39. maddesi uyarınca, hata veya hile sebebiyle ya da ikrah sonucunda sözleşme yapan taraf olarak, hata veya hileyi öğrendiği ya da ikrahın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığı bildirilerek, sözleşmenin iptal edilmesini talep edebileceği açıktır. Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18. maddesine eklenen ek beşinci fıkraya göre artık arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde, üzerinde anlaşılan hususlar hakkında taraflarca dava açılamaz. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşılan hususlar hakkında dava açılabilmesi söz konusu anlaşma belgesinin geçersizliğinin tespitinden sonra mümkündür. Anlaşma belgesine rağmen taraflar, irade sakatlığı veya anlaşma belgesinin, hukukî niteliğinin gereği olan geçerlilik ve şekil koşullarını taşımaması nedenleriyle anlaşılan hususlar hakkında dava açmışlarsa, mahkeme öncelikle anlaşma belgesinin geçerli olup olmadığını tespit edecektir.
Mahkememizce yapılan yargılama, taraf beyanları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;… Esas sayılı 21.12.2021 tarihli arabuluculuk anlaşma tutanağının bizzat tarafların katılımıyla gerçekleşerek imza altına alındığı, dosya kapsamında sunulan ve davacı … tarafından başvuru üzerine sağlık uzmanları tarafından düzenlenen 26.11.2021 / 25.12.2021 atama ve değerlendirme tarihli raporda Erişkinler İçin Engellilik Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerince %0 oranında engelliliğe neden olacak nitelikte olduğu, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerince yaşına göre %4,1 oranında iş göremezlik kaybına neden olacak nitelikte olduğu, yine dosya kapsamında sunulan 13.12.2021 müracaat ve rapor tarihli sağlık kurulu raporundan da davacı vekilinin dava dilekçesinde belirtildiği üzere haberdar olduğu, bu rapor sonucunda görülen lüzum üzerine tekrar davacı … şirketinin talebi üzerine davalı tarafın hastaneye ikinci kez müracaat ettiği, bunun üzerine 20.01.2022 tarihli sağlık kurulu raporunun düzenlendiği, bu sırada düzenlenen tüm sağlık kurulu raporlarına rağmen davaya konu arabuluculuk anlaşma tutanağı gereği 24.12.2021 tarihinde davalı vekiline vekalet ücretinin havale edildiğinin dosya kapsamından anlaşıldığı, bu haliyle meydana gelen kaza sebebiyle oluşan zarara yönelik bedellerin davacının kendi isteği ile karşı tarafın yanıltma, aldatma gibi hiçbir eylemi olmadan kendi iradesiyle ödediği, davacının bu aşamada basiretli bir tacir gibi davranmadığı, ayrıca davaya konu taleplerin bir kısmının belli miktarda paranın iadesine yönelik olduğu ve dosya kapsamında bu alacak talebine ilişkin arabuluculuk anlaşma tutanağı da sunmadığı anlaşıldığından tüm bu nedenlerden dolayı davanın reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken 80,70 TL harcın mahsubu ile fazladan alınan 1.648,66 TL nin yatıran tarafa iadesine,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T göre hesaplanan 13.570,00 TL nisbi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesin,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Hüküm kesinleştiğinde kullanılmayan gider avansının yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar usulen okundu, anlatıldı. 08/06/2022

Katip …
¸e-imzalı

Hakim …
¸e-imzalı